| Konu: | HUKUK UYUŞMAZLIKLARINDA ARA BULUCULUK KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 24.05.2012 |
CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 233 sıra sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Ara buluculuk Kanunu Tasarısı'na ilişkin, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına tasarının geneli üzerinde konuşmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Aslında bu yasa tasarısıyla ilgili en çarpıcı örneği biz İtalya'da yaşadık. Komisyon üyeleri olarak Amerika Birleşik Devletleri'ne, İtalya'ya, İngiltere'ye ve Avusturya'ya geziler düzenledik. Ben de İtalya'ya giden grubun içindeydim. İtalya Adalet Bakanı bu yasal düzenlemeyle ilgili, yani ara buluculukla ilgili "Bunu yabancı şirketler istedi, onun için hukuk sistemimize aldık." dedi.
İkinci örnek ise İtalyan Senatosundaki bir senatörün verdiği yanıttı, o da dedi ki: "Hukukçular bilirler, Roma hukuku evrensel hukukun temel kaynağıdır. Biz ara buluculuğu kabul etmekle iki bin yıllık hukuk anlayışımızı inkâr ettik."
Ara buluculuğu, aslında alternatif bir uyuşmazlıkları çözüm yöntemi olarak görmemek lazımdır. Ara buluculuk, gerçekte alternatif bir hukuk yöntemidir ve çok hukukluluğu başlatan yöntemlerden de biridir.
Aslında Komisyondaki tartışmalar sırasında, işte "Cemaatlerin, tarikatların ya da dinsel ögeli birtakım birimlerin çok hukukluluğu egemen olacak." gibi yaklaşımlar öne sürüldü ama benim bu konudaki düşüncem daha evrenseldir. Bir kez küresel sermaye kendine özgü bir hukuk yaratıyor dünyada. Tümüyle yapılan bu düzenleme küresel sermayenin dayatmalarından biridir.
Ben biliyorum ki Adalet ve Kalkınma Partili pek çok arkadaşımız da bu ve buna benzer yasal düzenlemelere ilişkin olarak çekince içindedirler, bazı kaygılarını zaman zaman bizlere de dile getirmişlerdir ama şöyle bir gerçek var: Evet, dünya hızla şirketlerin yönettiği bir dünya hâline dönüşüyor. Tekelci sermaye, kendi şirketleriyle ulusal hukuklara da egemen olma çabası içindedir. Terörün finansmanı yasa tasarısının da temelinde bu vardır, devlet sırrı yasa tasarısının temelinde de bu vardır. Keza ara buluculukla ilgili yasanın temelinde de aynı anlayış yatmaktadır. Dışarıdan belli yasal düzenlemeler, özellikle de öğretim üyeleri aracılığıyla iç hukukta yer alan aktörlere empoze edilmektedir. Birtakım uluslararası ilişkiler kurulmakta ve "Bu yasal düzenlemelerde çok iyidir." işte, "Yargının yükünü hafifletecektir, toplumsal barış sağlayacaktır." adı altında iç hukuk tarafından da kabul edilir hâle gelmektedir.
Değerli arkadaşlarım, aslında, Türk ulusunun kendi geleneğinde ara buluculuk anlayışı zaten vardır. Mahallenin ileri gelen insanı, imamı, öğretmeni zaman zaman ortaya çıkan uyuşmazlıkları pekâlâ giderebilmişlerdir. Bireyci anlayışın egemen olduğu toplumlarda ara buluculuk yasal bir düzenlemeye dayanak olabilirse de Türkiye gibi feodal anlayışın, toplumsal yapının, millet duyarlılığının daha ön planda olduğu yerlerde böyle ara buluculuğa ilişkin düzenleme yapmaya bence hiç mi hiç gerek bulunmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Ara buluculuk Kanunu Tasarısı yargının yükünü azaltmak, yargıyı hızlandırmak gibi görünürde kulağa hoş gelen gerekçelerle gündeme getirilmiştir. Ancak tasarı bu hâliyle bağımsız ve tarafsız mahkemelere alternatif ve doğrudan iktidara bağımlı bir yargı sisteminin oluşmasına yol açabilir endişesini taşıyoruz çünkü ara buluculuk faaliyetinin denetimi ve ara bulucuların eğitiminden tutun da sınavlarına kadar her konuda Adalet Bakanlığının yetkili olduğunu görüyoruz. Adalet Bakanlığının yargıç sınavlarındaki politik ve yanlı seçimlerini yaşayarak gördüğümüz için ara buluculuk sınavlarının da yandaş seçimine yönelik olacağını tahmin etmek hiç de zor değildir.
Tasarı gerekçesinde pek çok Avrupa ülkesinde ara buluculuk sisteminin kullanılan bir yöntem olduğu belirtilmektedir. Yapılan yurt dışı ziyaretlerinde de bu sistemin 2000'li yıllardan itibaren bazı Avrupa ülkelerinde uygulanmaya başlandığı ancak yaygınlaştırılamadığı, toplum tarafından kabullenilmediği gözlenmiştir. İngiltere'de ara bulucu olarak görev yapan avukatlar, bu sistemin daha çok tüketici haklarına ilişkin konularda uygulandığını beyan etmişlerdir. Bizim hukukumuzda da hâlen uygulanan tüketici hakem heyetleri zaten vardır, ancak tüketici hakem heyetleri işleyişi ve kuralları çok açık olan, tüm işlemleri aleniyet ilkesine uygun yapılan ve kararlarına karşı da mahkemeye itiraz edilebilen kurumlardır. Yani tüketici hakem heyetlerinin bu tasarıyla düzenlenen ara buluculukla uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır.
Her toplumun kendine özgü duyarlılıkları ve yaşadığı toplumsal sorunlar nedeniyle ara buluculuk sisteminin her toplumda iyi sonuçlar vereceği anlamı hiçbir şekilde çıkarılmamalıdır.
Hukukumuzda var olan Avukatlık Yasası'nın 35/A maddesinde belirtilen uzlaşma hükümleri ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda yer alan sulh ve tahkim usulünün yargıçlar ve barolar denetiminde geliştirilmesi mümkünken, ayrıca bir ara buluculuk sisteminin oluşturulması hatalı bir girişimdir.
Öte yandan, bu tasarı, Anayasa'nın 9'uncu maddesinde belirtilen "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." hükmüne aykırıdır. Türk ulusu adına yargı yetkisini kullanan bağımsız mahkemeler yerine ara bulucuların vatandaşların arasındaki sorunları çözme konusunda yetkili kılınması mahkemeler ve hukuk sisteminin dışlanmasına yol açabilecektir.
Her ne kadar tasarı 15/4 bendinde "Hâkim tarafından yapılabilecek işlemler arabulucu tarafından yapılamaz." dense de "Arabulucu, uyuşmazlığın niteliğini, tarafların isteklerini ve uyuşmazlığın hızlı bir şekilde çözümlenmesi için gereken usul ve esasları göz önüne alarak ara buluculuk faaliyetini yürütür." denmektedir. Üstelik ara buluculuk görüşmeleri sonrasında taraflar istediği takdirde mahkemeden icra edilebilir şerhi verilmiş bir ilam da alabilmektedirler.
Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere, ara buluculuk tarafların belirlediği usul çerçevesinde yapılan, aslında yargısal bir faaliyettir.
Tasarının kapsamını belirleyen 1'inci maddesinde, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarında ara buluculuğa başvurulabileceği öngörülmektedir. Bu durumda, özellikle kadınlar koca, baba, ağa baskısıyla bir ara bulucuya yönlendirilebilirler. Gizlilik içinde yapılan ara buluculuk çalışması sonucunda, kadına çocuğunun velayeti, görüşme hakkı, tazminat ve evlilik içi mal paylaşımından vazgeçtiğine ilişkin bir tutanak imzalatılabilir. İmzalanan bu tutanaklar hâkim tarafından tam anlamıyla ve içerik olarak yani taraf ehliyeti, irade fesadı yönleriyle denetlenmediğinde çok ciddi hak kayıplarına yol açılabilir.
Örneğin, miras hukukunda ara buluculuk geçerli olduğu takdirde, kadınların mirasta eşit pay sahibi olması konusunda zaten sorunlar yaşamaktayken kız çocuklarının ve geride kalan eşlerin miras paylarının korunması yeterince sağlanabilecek midir? Yoksa kadınlar manevi baskı altında tutanakları imzalamak zorunda mı kalacaklardır? Bu konuda tereddütlerimiz dayanaksız değildir. Kanada ve İngiltere'de Müslümanlar arasında ara buluculuk faaliyetlerinde şeriat hükümlerinin uygulanmasının yolu açılmış ancak bu uygulama sonucunda kadınların çok ciddi hak kaybına uğradığı anlaşılmıştır.
Yine ekonomik yönden güçsüz olan işçiler de manevi baskıyla ara bulucuya başvurmaya zorlanabilir ve bu nedenle de hak kayıpları söz konusu olabilir.
Bu nedenlerle, 1'inci maddede ara buluculuk faaliyetlerinin kamu düzenine ilişkin hukuki ilişkilerde Türk Medeni Kanunu ve İş Kanunu kapsamına giren uyuşmazlıklarda uygulanmamasına yönelik verdiğimiz önerge ne yazık ki, reddedilmiştir.
Bu tasarının belki de en sakıncalı maddesi ara buluculuk faaliyetinin gizlilik kuralları içinde yapılmasını düzenleyen 4'üncü maddesidir. Bu madde uyarınca, ara bulucu, tarafların istedikleri usule göre, aleniyet ilkesine aykırı olarak gizlilik içinde işlemlerini yürütecektir. Bu durumda ise taraflar mahalle baskısı altında, töre, mafya kurallarına göre uyuşmazlıkların çözümlenmesini istediklerinde bu da mümkün demektir. Çünkü gizlilik içinde yürütülen bu faaliyeti denetlemek mümkün değildir. İşte bu durum, alternatif kadı sistemini karşımıza çıkartabilecektir. Bu konuda Prof. Dr. Baki Kuru da aynı görüştedir. Gizliliğin gereksiz olduğunu, sonuç olarak, tutulan uyuşmazlık tutanağının mahkemelere sunulabilmesini; aksi takdirde mahkemelere yardımcı değil, alternatif bir mercinin ihdas edilmiş olacağını belirtmektedir. Üstelik gizlilik kuralının ihlali durumunda, 33'üncü madde uyarınca altı aya kadar hapis cezası da verilebilmektedir. Bu sonuçlara yol açabilecek gizlilik kuralının hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Bu nedenle, gizlilik kuralının tasarıdan çıkartılması ve aynen Hukuk Muhakemesi Usulü Kanunu'nun 188/3 maddede düzenlenen sulh anlaşmasında olduğu gibi ara buluculuk görüşmelerinde de yapılan ikrarın tarafları bağlamayacağı yönündeki önerimiz reddedilmiştir.
Yine bu tasarının çok önemli maddelerinden olan 9'uncu maddenin başlığı "Arabulucu Tarafından Görevin Özenle ve Tarafsız Biçimde Yerine Getirilmesi" olarak konulmuştur.
Peki, ara bulucu görevini gereği gibi tarafsız bir şekilde yapmadığında, tarafların eşitliğini gözetmediğinde ve baskı yaptığında, görevini savsakladığında, tarafların iradesine aykırı olarak tutanak düzenlediğinde ne olacaktır? Bunun yaptırımı nedir? Tasarıda bu konuda hiçbir düzenleme yoktur.
Bu konuda sorularımız Komisyonda Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüleri tarafından ara bulucunun genel hükümlere göre cezalandırılacağı şeklinde yanıtlanmıştır. Burada pek çok hukukçu var, bana birisi anlatsın lütfen. Görevini tarafsızlıkla yapmayan bir ara bulucu neye göre cezalandırılacaktır?
Evet arkadaşlar, böylesi bir fiilin cezası yasada yoktur. Bu tasarıyla, ara bulucuya çok büyük sorumluluklar veriyorsunuz, ancak yetkilerini kötüye kullandığı takdirde de hiçbir yaptırım uygulamıyorsunuz. Böyle bir yaklaşım, böyle bir anlayış olamaz.
Gözlemlenen diğer ülke örneklerinde?
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) - Genel hükümlerinde?
ÖMER SÜHA ALDAN (D evamla) - Ara buluculuk genel hükümlerde? Türk Ceza Kanunu'nda ara bulucunun yargılanmasına ilişkin hiçbir düzenleme yok. Ara bulucunun bir kamu görevlisi olduğuna dair de bir düzenleme yok.
Gözlemlenen diğer ülke örneklerinde ara bulucuların denetimi bağlı oldukları meslek odaları tarafından yapılmaktayken tasarıda bu yolda bir atıf da yoktur. Örneğin, avukat olan ara bulucunun ara buluculuk faaliyeti nedeniyle işlediği suçtan dolayı avukat olarak cezalandırılabilmesi ya da baronun denetimine tabi tutulması mümkün değildir. İşte, bu boşluk dolayısıyla ara bulucunun yaptığı görev nedeniyle görev ve yetkisini kötüye kullanması durumunda Türk Ceza Kanunu'nun 257'nci maddesi uyarınca görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılması ve ara bulucuya karşı, görevi sırasında işlenen suçlar nedeniyle de kamu görevlisi gibi korunması yönündeki önergemiz ve ara bulucunun zarar görenlerin zararını tazminine ilişkin önergemiz Komisyonda reddedilmiştir. Oysa birçok hukukçu tarafından bu konuda bir düzenleme yapılması ve boşluğun doldurulması gerektiği, genel hükümlere göre cezalandırma yöntemlerinin yetersiz olacağı görüşü bildirilmesine rağmen, Adalet Komisyonu çoğunluğu, hatalı bir yaklaşımla tüm önerileri reddetmiştir. Bir örnek daha vermek isterim: Ara bulucu, taraflardan birinden gereğinden fazla maddi çıkar elde ederse kamu görevlisi gibi yargılanmalı, hatta rüşvet suçundan cezalandırılmalıdır ama buna ilişkin de hiçbir düzenleme yoktur.
Tasarı 17'de, ara buluculuk faaliyeti sırasında konusu suç olan bir olayla karşılaşıldığı takdirde ara buluculuk faaliyetine son verilmesine yönelik talebimiz alt komisyonda kabul edilmiştir. Ancak, buradaki en önemli sorunlardan birisi de taraflardan birisi görüşmelerden çekildiğinde ya da ara bulucu görevi bıraktığında, bu durumun belgelenmesi ve tarafların imzasının alınmasının zorluğudur çünkü ara buluculuk faaliyetin başlamasıyla birlikte hak düşürücü süreler ve zaman aşımı süreleri durmaktadır. Bu durumda, faaliyetin sonlandırıldığı tarihin belirlenmesi çok önemlidir. İşte, bu sakıncayı gidermek için, tarafların yazılı tebliğine rağmen on beş gün içinde tutanağı imzalamaya gelmemesi durumunda, imzadan imtina ettiğine dair bir tutanağın ara bulucu tarafından tutulması gerekmektedir. Bu konuda verdiğimiz önergenin dikkate alınması ve bu eksikliğin giderilmesi gerekmektedir.
Tasarının 18'inci maddesinde, anlaşma tutanaklarının taraflarca hâkim önüne götürülmesi ve icra edilebilirlik şerhi verilmesi düzenlenmiştir. Hâkim bu tutanağı sadece tarafların serbestçe tasarrufta bulunabilecekleri bir hak konusunda olup olmadığı ve icraya elverişli olup olmadığı yönüyle inceleyecek ve onaylamak durumunda kalacaktır. Yani hâkim, konunun özü, delillerin değerlendirilmesi ya da hukuki menfaatler yönünden bir inceleme yapamayacaktır. 18'inci maddede icra edilebilirlik şerhi verilmiş ilam niteliğindeki belgeye karşı herhangi bir itiraz ya da kanun yolu yokken, grubumuzun verdiği önergeyle bu karara karşı istinaf yoluna gidilebileceği hükmü metne konmuştur. Ancak, bilindiği üzere, istinaf mahkemeleri henüz kurulamamıştır. Bu nedenle, istinaf mahkemeleri kuruluncaya kadar kararın temyiz edilebileceğine dair geçici bir madde ihdas edilmelidir. Aksi takdirde, uygulamada ciddi tereddütler ortaya çıkabilecektir.
Tasarıda en çok eleştirilen konulardan birisi de ara bulucuların tamamen Adalet Bakanlığı denetiminde ve Adalet Bakanlığına doğrudan bağımlı olmasına ilişkindir. Bu nedenle, Adalet Bakanlığı yerine Arabulucular Kurulunun meslek kurallarını belirlemesi, eğitim, kayıt silinmesi ve kararlara karşı yargı yoluna başvurulabilmesi yönündeki önerge ve görüşlerimiz de Komisyonda kabul görmemiştir. Oysaki Komisyonda ve hukukçuların çoğunluğunda ara bulucuların Adalet Bakanlığına bağımlı olmasının sakıncaları dile getirilmekte, alternatif bir yargı ağının Adalet Bakanlığı tarafından kurulmak istendiği eleştirileri yapılmaktadır. Öte yandan, Arabulucular Kurulunun oluşumunun daha bağımsız bir yapıya kavuşturulması, Adalet Bakanlığı bürokratlarının etkinliğinin azaltılması, ara bulucuların da kendi aralarından seçecekleri temsilcilerle kurumun daha demokratik bir yapıya kavuşturulması ve Kurul Başkanının seçiminin Kurul üyeleri arasından yapılması yönündeki tüm önerilerimiz de reddedilmiştir.
Hukuk Uyuşmazlıklarında Ara buluculuk Kanunu Tasarısı -gerekçesinde de belirtildiği gibi- hak ve haklının bulunmasını değil, her ne koşulda olursa olsun uyuşmazlıkları sonlandırmayı hedeflemektedir. Bu anlayış ise toplumdaki adalet duygusunu zedeleyebilecektir. Ara buluculuk faaliyetinin gizlilik içerisinde yürütülmesi, anlaşma belgesi üzerindeki hâkimin denetiminin sınırlı olması nedeniyle bu tasarı, güçlünün zayıfı ezmesi sonucunu ve çok hukukluluğu ortaya çıkartabilecek etnik ve dinsel temelde oluşumlara ya da mafyanın hâkimiyetine yol açabilecek bir düzenlemeye dönüşme sakıncalarını içinde barındırmaktadır. Bu noktada İtalya gezimiz sırasında İtalya'daki ara buluculukla ilgili yetkililere sorduğumuzda, konuyu mafyaya getirdiğimizde söyleyecek lafları kalmadı. Gerçekten ara buluculuk kurumu, Türkiye'deki o geçmişteki çek senet mafyası yapılanmasını yeniden hortlatabilecek özellik taşımaktadır.
Bir konuya daha dikkat çekmek isterim: Ülkemizin güneydoğusundaki alternatif hukuk anlayışını benimsemiş bir yapının bu yasal düzenlemeyle legalleşmesi çok büyük bir olasılıktır. Artık birtakım kişiler arasındaki uyuşmazlıkları çözümlemede örgütsel yönden birtakım yapılan girişimler hukuksal bir yöntemle aleniyet kazanabilecektir.
Bu hususlara da dikkatinizi çekiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.