GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:54
Tarih:29.01.2014

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 8'inci maddesi üzerine grubumuzun verdiği önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Sizi ve heyetinizi kendime şeref vesikası olarak addettiğim derenin ötesine geçen evladı fatihana mensup bir ailenin ferdi olarak saygılarımla selamlıyorum.

4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 257'nci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendine göre "Vergi güvenliğini sağlamak amacıyla, niteliklerini belirleyip onayladığı elektrikli, elektronik, manyetik ve benzeri cihazlar ve sistemleri kullandırmaya, bu cihaz ve sistemler vasıtasıyla bandrol, pul, barkod, hologram, kupür, damga, sembol gibi özel etiket ve işaretlerin kullanılmasına ilişkin zorunluluk getirmeye, uygulamaya ait usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir." Maliye Bakanlığının talimatları doğrultusunda bunları darphane ve damga matbaası yapmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, darphane ve damga matbaasının yaptığı bu işleri yapmak üzere, 10/12/2013 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na tabi olmaksızın, süresi beş yılı geçmemek üzere ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu -5'inci maddesinin beşinci fıkrası hariç olmak üzere- hükümleri çerçevesinde gerçek ve tüzel kişiler yetkilendirilmektedir. Darphane ve damga matbaasının yaptığı bu işlerin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde gerçek veya tüzel kişilere verilmesi doğru değildir. Bu değişiklik, "Acaba bu işi yapacak kişiler bulundu ve pazarlıklar yapıldı mı?" sorusunu aklımıza getirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzün güncel problemi olan, Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinden geçecek yük taşıyan kamyon ve tırlarla ilgili, İstanbul trafiğini rahatlatmak maksadıyla yıllardan beri uygulanan ağır yük taşıyan vasıtaların trafiğe çıkış saatlerini düzenleyen uygulamanın değiştirilmesi talepleri yerine getirilmeyen meyve ve sebze nakliyecileri, aldıkları kararla, İstanbul'a dört gün boyunca meyve, sebze nakliyesi yapmama kararı almışlardır. Dört günün sonunda talepleri yerine getirilmezse on beş gün daha bu eylemi gerçekleştireceklerini söylemektedirler. Tabii, burada çeşitli mağduriyetler söz konusudur ama en çok mağdur olacaklar doğal olarak İstanbullulardır. Artacak olan meyve ve sebze fiyatları, zaten cebi yanmakta olan emeklilerimizin, memurlarımızın, esnafımızın, dar gelirlinin cebindeki alevi daha da artıracaktır.

Meyve, sebze nakliyesi esnafının talepleri bellidir. Esnaf, araçlarında bulunan sebze ve meyvenin her an bozulabilecek ve zamanında teslim edilmesi gereken bir yük olduğundan trafiğe çıkış yasağının kendileri için esnetilmesini talep etmektedir. İnanıyoruz ki konunun tarafları bir an önce bir araya gelir ve makul bir çözüm bulur ki vatandaşımız da bu soğuk kış günlerinde kendilerinin ve çocuklarının karnını daha uygun fiyatlarla doyursun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP iktidara geldiğinde 3Y ile mücadele edecekleri taahhüdünde bulunmuş fakat geçtiğimiz on iki yıl boyunca bırakın mücadele etmeyi, hepsini daha da azdırmıştır. 2013 yılının son zamanlarında başlatılan yolsuzluk operasyonları, ardından gelen istifalar, ayakkabı kutuları, kirası 20 bin dolarlık rezidanslarda bulunan çelik kasalar, kol saatleri, emniyet ve yargıda başlayan tasfiye süreçleriyle gündemi meşgul etmektedir. Yolsuzluktan bahsetmeye gerek var mı, bilemiyorum.

Hepimiz gündelik hayatta vatandaşlarımızın ne kadar yoksullaştığını çok rahat görebiliyoruz. İktidarın "Millî geliri artırdık. Borsa şöyle yükseldi, dolar rezervlerimiz şu kadar arttı." masalları dün gece Merkez Bankasının yaptığı faiz artırımıyla fiilen bitmiş ve maalesef ki yoksulluğumuz bir kez daha tescillenmiştir. İktidarın sürekli övündüğü her sene artırılan sosyal yardımlar da vatandaşlarımızın yıllar geçtikçe devletin yardımlarına ne kadar muhtaç hâle geldiğini kanıtlamaktadır.

Üçüncü Y olan yasaklar konusunda ise ağlanacak hâlimize gülüyoruz noktasına geldik. Bunun son örneği, görüşülmekte olan torba kanun teklifinin en tartışmalı bölümü olan İnternet yasaklarıdır. Bunların dışında yazılı ve görsel medyada Hükûmet aleyhine yapılan yayınlar RTÜK marifetiyle cezasız bırakılmamaktadır. Yasaklara başka bir örnek ise hemen 500 metre aşağıda Kızılay Meydanı'nda bulunan ender yeşil alanlardan olan Güvenpark'a giriş ve çıkışın Sayın Başbakanın keyfî uygulamasıyla vatandaşlara yasaklanmasıdır. Vatandaşlar artık Başbakanın bir an önce yeni sarayına taşınmasını, parkına kavuşmayı beklemektedir.

Bu düşüncelerle bu maddeye ret oyu vereceğimizi bildirir, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)