GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:54
Tarih:29.01.2014

REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 19'uncu maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu kanun, önemli bir kanun. Bu kanunun maddelerine katılmamak mümkün değil, kanunun birçok bölümüne ben de katılıyorum. Buradaki gerekçemiz, keyfî uygulamalara meydan verilmemesi amacıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının belirleyeceği kişilerin yoksul durumda olması şartı getirilmektedir. Yani bu maddeyle, koruyucu aileyle ilgili bir düzenleme yapılmaktadır. Devlet kimsesiz çocukların koruyucu aile yanına verilmesine destek olmaktadır, burası doğrudur. Yani, koruyucu ailelere tahsis edilmesi devletin bir noktada yükünü de azaltacaktır. Yani bu düzenlemeyle, dar ve düşük gelirli ailelerin de çocuk sahibi olması hedeflenmektedir.

Ancak, şurası gerçektir ki, ülkemizde aile içi şiddet son yıllarda çok büyük boyutlara ulaşmış olduğu da bir gerçektir. Bu aile içi şiddet, yine son zamanlardaki tespitlere göre, cinsel istismara kadar da uzanmaktadır. Cinsel istismar da bence küçümsenmeyecek kadar çok büyük boyutlardadır. Aile içi cinsel istismara yoğun şekilde rastlandığı günümüzde, koruyucu aile yanına yerleştirilen çocuklar için de bu tehlikenin var olduğunu da kabul etmek mecburiyetindeyiz. Bunlardan dolayı da koruyucu ailelerin yapabileceği kötü muameleyi engelleyecek ciddi politikalar da ortaya koymak mecburiyetindeyiz. Yani, burada, işte "Çocuğu koruyucu aileye teslim ettik, her şey bitti." demek mümkün değildir. Yani, çocuk teslim edildikten sonra bunun çok iyi bir şekilde takip edilmesi, kontrol edilmesi de beraberinde yapılmalıdır. Kötü muameleye maruz kaldıktan sonra yargılama yapılması, ceza verilmesi çocuğun yaşadığı travmayı hiçbir şekilde karşılayamaz. O çocuklar bizim çocuklarımız olup devlet olarak sahip çıkma durumunda olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Yani, çocuk bir travmaya maruz kalmış, ondan sonra adliyeye intikal etmiş hadise; sorunun tam olarak çözümlenmiş olduğunu ifade etmez. Özellikle de son zamanlarda, sokaklarda "sokak çocukları" adı altında, işte, kâğıt toplayarak geçinen çocuklarımıza rastlıyoruz. Bunlarla ilgili de geçenlerde, yine, bir trafik kazasında bir çocuğumuz, orada kâğıt toplarken arabanın vurması neticesinde ölmüştür. Yani, bir yerde, bu noktalarda çocuklarımızın koruyucu ailelere verilmesinin desteklenmesi insanlığın da gereğidir.

Sayın milletvekilleri, buradan başka bir konuya geçmek istiyorum. Biraz önce bize ulaşan bilgiler içerisinde, Doğu Türkistan'da, şu anda, çok büyük bir zulüm olmaktadır. Doğu Türkistan Türklüğünden, liderleri konumundaki insanlar bir bir tutuklanmaktadır. Yine, Doğu Türkistan'da 1 tane profesör arkadaşlarıyla beraber tutuklanmış ve akıbetinin de ne olduğu bilinmemektedir. İşte, burada, bizim bu olaylara çok şiddetli bir şekilde karşı çıkmamız gerekmektedir.

Bakınız, şu anda, Doğu Türkistan liderlerinden Rabia Kadir Hanımefendi Türkiye'mize girememektedir, dünyanın her tarafına gidebilmektedir. Geçtiğimiz günlerde Japonya'da bu konuyla ilgili olarak, Doğu Türkistan Türklüğüyle ilgili olarak çok büyük bir kongre yapılmış, uluslararası kongre yapılmış, o kongreye yine Türkiye'den de insanlarımız katılmış ve birçok yerden insanlar oraya davet edilmiş ve de Japonya'ya gidip Rabia Kadir Hanımefendi orada konuşmasını yapabilmiştir ama enteresandır, Türkiye'mize gelememektedir. Bu bir insanlık ayıbıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti için, yapılması gereken yani o noktada izin verilmesi gereken bir konu yapılmamaktadır ve bunu şiddetli bir şekilde kınıyoruz.

Dışişleri Bakanlığına buradan sesleniyorum: Doğu Türkistan Türklüğüne mutlaka sahip çıkalım. Bakınız, orada, 30 milyonun üzerinde insanımız yaşamaktadır, kardeşlerimiz yaşamaktadır. Doğu Türkistan Türklüğüne sahip çıkmamak demek, dünya Türklüğünün hepsine sahip çıkmamak demektir. Şu anda Ahıska Türkleri eğer yurtlarına dönemiyorlarsa, Azerbaycan'daki Türkler eğer, işte, işgal edilen topraklarından zorla başka bir yerlere göç ettirilmişse, bu sorunlar bizim sorunlarımız olmalıdır yani oradaki, kadınıyla erkeğiyle, çoluğuyla çocuğuyla o insanlara sahip çıkmak bizim sorumluluğumuz içerisinde olmalıdır.

Geçmiş olan günlerde, 20 Ocak tarihinde, Azerbaycan katliamlarının yıl dönümü anıldı. Önümüzdeki günlerde, 26 Şubatta da Hocalı katliamları yıl dönümü hatırlanacak ve anılacak. Değerli arkadaşlar, 26 Şubatlara da 20 Ocaklara da, işte, Azerbaycan'daki Türklere de sahip çıkılırken, Doğu Türkistan Türklerine de mutlaka sahip çıkmamız gerekir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)