| Konu: | AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 30.01.2014 |
MEHMET ALİ EDİBOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 37'nci maddesi için söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, 37'nci maddede yer alan "yürürlüğe girdiği tarih" ifadesi yerine "31.12.2013 tarihine kadar" ifadesinin eklenmesi gerektiğini söylemek istiyorum. Çünkü bu ifade değişikliği mali yıl bütünlüğü açısından gereklidir diye düşünüyoruz.
Ben bugün burada, bir hekim olarak, hekimlerin ve diğer sağlık çalışanları tarafından bir türlü benimsenemeyen döner sermaye uygulamasından söz edeceğim.
Değerli milletvekilleri, hekimler ile diğer sağlık çalışanları arasında huzursuzluğa neden olan, aynı işi yapan, aynı kadroda bulunan çalışanlar arasında bile ayrımcılık yaparak, çalışma barışını ve ahengini bozan, herkesin birbirinin aldığı döner sermaye miktarını tartışmasına neden olan, performans puanı biriktirmeyi sağlık hizmeti vermekten daha değerli hâle getiren bu sistem mutlaka yeniden gözden geçirilmelidir. Ayrıca 4/C'lilere döner sermaye verilmemesi gibi bir durum da asla kabul edilemez. Öte yandan döner sermaye gelirlerinin personel arasında eşitsiz dağıtılması, sağlık kurumlarında zaten kalmayan ekip ruhunu da yeterince zedelemektedir.
Değerli milletvekilleri, sağlık çalışanlarının çalışırken gelirlerinde belli bir artışa neden olan döner sermayelerinin emekliliğe yansıtılmaması nedeniyle emeklilikte mağdur edildikleri bilinen bir gerçektir. Örneğin çalışırken aylık 7 bin lira alan bir hekim emekliliğinde 2.000-2.500 lira, ayda 2.500 lira alan bir hemşire de emekliliğinde ancak bin lira emekli maaşı alabilmektedir. Oysa Adalet Bakanlığı yıllar önce bir yasal düzenlemeyle kendi personelinin emeklilikteki gelir düzeylerini düzeltmiş, çalışanlarına önemli bir kazanım sağlamıştı. Aslında hâkim ve savcılar çalıştıkları sırada doktorlardan daha az aylık almakta fakat emekli olduklarında emekli ikramiyesini ve emekli maaşlarını doktorlardan neredeyse 2 kat daha fazla alabilmektedirler. Ayrıca Sağlık Emekçileri Sendikasının yaptırdığı bir ankete göre de, emekli maaşlarıyla ihtiyaçlarını karşılayabileceğini düşünen sağlık çalışanları oranının sadece yüzde 1 olması olayın vahametini de anlatmaya yetmektedir. Sağlık çalışanları geçinememe korkusuyla emekli olamamakta ya da emekli olup rahat bir yaşam sürmek yerine yeni bir işte çalışmaya mecbur kalmaktadır. Bu nedenlerle emeklilikte döner sermaye ödemeleri, emeklilik ikramiyelerine ve emeklilik maaşına yansıtılmalı ve sağlık çalışanlarını sefalete götüren bu durum mutlaka düzeltilmelidir.
Değerli milletvekilleri, aslında sağlık hizmetlerinin piyasa koşullarına bırakılamayacağı ve mutlaka devletin denetiminde olması gerektiği genel kabul gören bir yaklaşımdır. Bunun çeşitli nedenleri de vardır. Sağlık sisteminde hizmete talebin arz tarafından belirlenmesi, hizmeti üretenlerin, bir başka ifadeyle sağlık kurumlarının ve hekimlerin ilaç söz konusu edildiğinde de ilaç tekellerinin, piyasa ilişkilerini kullanarak gereksiz talep yaratmaları, sonuçta sağlık hizmeti kullanımını gereksiz biçimde körükledikleri de bilinen bir gerçektir. Sağlık hizmetlerinin arz yönlü manipüle edilmesini olanaklı kılan en önemli neden sağlık hizmeti kullanımına diğer metaların aksine tüketicinin değil hizmeti üretenlerin karar vermesidir. Burada arz tarafından uyarılan talebin konusu olan hizmet, tedavi edici hizmetlerdir. Asıl önemli olan koruyucu sağlık hizmetleri sunumu ise hep göz ardı edilmektedir. Piyasada sağlık talebinin arz tarafından manipüle edilmesinin ve artırılmasının arkasındaki temel güdü gereksiz yere talebi yaratılan, kullandırılan hizmetin o hizmeti üretene para kazandırma özelliğidir. Arz tarafından manipüle edilen hizmet türünün tedavi edici hizmetler, özellikle de yüksek teknoloji ve ilaç kullanan tedavi edici hizmetler olmasının nedeni tedavi edici hizmetlerin üreticiye yüksek oranda para kazandırma potansiyelidir.
Döner sermaye aslında bir özelleştirme uygulamasıdır. Türkiye, kaynaklarını birkaç sermaye grubuna ve küresel sermayeye aktarırken sosyal sektörlerini daraltmakta, ortadaki boşluk da tüketici olarak görülen hastalara yüklenen yeni tür vergilerle doldurulmaya çalışılmaktadır. Bu karmaşanın çözümü şüphesiz ancak merkezî politikalarla olanaklı olabilir. Sağlık hizmetlerinin finansmanının eşitlikçi bir vergi sistemiyle karşılanması, sağlık hizmetinin kamu tarafından sunulması, özelleştirilmeye aktarılan kaynakların kamu kurumlarına, kamu yatırımlarına yönlendirilmesi daha akılcı olacaktır. 700 bin sağlık çalışanının huzuru ve 76 milyon vatandaşımızın sağlığı için siyasetçiler olarak hep birlikte adım atmalıyız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)