| Konu: | AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 05.02.2014 |
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; 99'uncu madde üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Torba yasanın, 5651 sayılı Kanun'un ek 2'nci maddesinde yer alan metnin çıkarılarak yerine "Türkiye'de bilişim suçlarının engellenmesi ve bu suçlarla mücadelenin hızlı ve çabuk gerçekleşmesi için Adalet Bakanlığı bünyesinde Bilişim Savcılığı adı altında 40 savcılık kadrosu daha ihdas edilmiştir." şeklinde değiştirilmesini talep etmekteyiz.
Personel alımındaki belirsizlik keyfî uygulamalara yol açacaktır. Alınacak personel güvenlikçi olursa polis devleti olma yolunda atılan yeni bir adım daha öne çıkacaktır. Bu kadrolara getirilen dokunulmazlık zırhı son derece sakıncalıdır. Her yerde olduğu gibi, sanal alemde de polis devleti oluşacak, hukuk ayaklar altına alınacaktır. Sanal alemdeki baskı ve korku ortamı daha da fazlalaşacaktır. Yeni bir paralel MİT oluşmasının yolu açılacaktır. İlaveten, bu yolla istihdam edilecek personele verilecek ücretlerin ve başka diğer hususların Bakanlar Kurulu yetkisi altında olduğu ve ödenecek ücretin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre sözleşmeli statüde çalışan personelin maaşının 5 katını geçemeyeceği belirtilmektedir. Mevcut personelin 5 katı kadar maaş demek, yaklaşık 18 bin lira maaş demektir.
Değerli milletvekilleri, bugün partimizin altı ok ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na eklenmesinin 77'nci yıl dönümüdür. Cumhuriyet Halk Partisinin ilkeleri olan cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılapçılık 5 Şubat 1937'de Anayasa'ya dâhil edilerek Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel nitelikleri olarak belirtilmiştir. Ne var ki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını engellemeye çabalayan ancak halkın sahiplenmesiyle bunu başaramayan bir Hükûmetin cumhuriyetçiliği; ülkenin tüm sermaye varlıklarını dış mihraklara peşkeş çekerek kendi vatandaşlarını yabancılara muhtaç bırakan bir Hükûmetin milliyetçiliği; kendi gençlerine "3-5 çapulcu" diyen, kindar-dindar diye ayrıştırmak isteyen, söylemleri ve icraatlarıyla Alevi-Sünni gerilimi yaratmaya çalışan bir Başbakan ve kendi emeklisini, işçisini, çiftçisini, astsubayını, uzman çavuşunu perişan eden, her 5 aileden 3'ünü yoksulluk sınırının altına iten bir politikanın halkçılığı; Anadolu'nun birçok köyüne hâlen yol, okul, hastane götürememiş, özelleştirmeyi her şeyin üstünde gören Hükûmetin devletçiliği; laikliğe aykırı her uygulamayı yapmayı kendine şiar edinmiş partinin laikliği; çağdaş, sosyal, hukuk devletini her gün geriye götüren bir Hükûmetin inkılapçılığı savunmasını beklemiyoruz zaten.
Değerli milletvekilleri, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, önceki gün partisiyle ilgili bir toplantıda, AKP Hükûmeti olarak attıkları her adımın, söyledikleri her sözün, yaptıkları her işin hesabını şerefle verdiklerini, kimin ne yaptığını yargının ortaya koyacağını, parti olarak bu işlerle en ufak bir ilişkileri olmadığını söyleme cesaretinde bulunmuştur. Bu açıklamalar ve sürekli dillendirilen paralel yapı söylemleri, bu işte parmağı olan kimseyi makamı, titri ne olursa olsun kurtarmaya yetmeyecektir. Yolsuzluğun ve rüşvetin belgelendiği ses kayıtlarına her gün yenisi eklenmektedir. Şantaj adaletin içine dahi sızmıştır.
Paralel devlet kim Sayın Başbakan? Bu paraleller ne zaman türedi? Oğlunuz ifadeye çağrılınca mı savcılar paralel oldu? Gözaltılar bakanlarınıza ve ailelerinize dokununca mı paralel Emniyet müdürleri türedi?
2009'un Ocak ayında, Altındağ Belediyesinde, belediye başkan adayları tanıtım toplantısında "Türkiye'de hukuk var, demokrasi var, yerleşmiş bir sistem, oturmuş kurumlar var, kurallar var. Bu ülkede fikri hür, vicdanı hür savcılar var, hâkimler var." diyordunuz. Yine, aynı tarihlerinde Ulaştırma Bakanı olan Sayın Binali Yıldırım, telefon dinleme eleştirilerine karşılık "Yanlış işiniz, yasal olmayan işiniz yoksa dinlenmekten korkmayın, istediğiniz kadar konuşun." diye fetva veriyordu. Tam beş sene sonra, o günün fikri, vicdanı hür savcıları bugünün paralelleri mi oldu? Sizler övdüğünüz savcıların bakanlarınız için yolladığı fezlekeleri kırk gündür Meclise bile getiremediğiniz gibi, aklanma cesareti dahi göstermeyip geri yollama yoluna gittiniz. Beş yıldır zulümhanelerde tutsak ettiğiniz yurtseverlerin "Af değil, yargılanarak aklanmak istiyoruz." demelerinden bile ders almadınız. 17 Aralık süreci bu ülkede çok şeyi değiştirdi. Bunun neticeleri günbegün daha net görülecektir. Şimdi, sizlerin dahi, laikliğin kıymetini anladığınızı geç de olsa görmekteyiz. Unutmayın, cesaret bulaşıcıdır ama korku da bulaşıcıdır. Korku denilen bulaşıcı hastalıktan dizleriniz titriyor ama az kaldı, sandıkta dersinizi alacaksınız.
Yeni bir paralel MİT'in yaratılmasına izin vermeyeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)