GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:57
Tarih:05.02.2014

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba, hatta çuval diyebileceğimiz kanunun içerisinde, 2009'da afet yönetimi, afet risklerini azaltma açısından büyük ümitlerle kurulan AFAD'la ilgili 3 ve 4'üncü maddeler var. Bu 5902 sayılı Yasa'yla ilgili defalarca ifade etmiştik, "Bu kanun yeniden yazılmalı." demiştik fakat hâlâ bu, torba kanunlar içerisinde bazı maddelerle düzeltilmeye çalışılıyor ama bence ümitsiz. Yani, Hükûmet, bu kanunu, afet risklerini azaltmayla ilgili bu kanunu, böyle, arasından bazı maddeleri düzelterek mükemmel hâle getireceğini sanıyor ama maalesef öyle değil, dünyada böyle bir afet riski azaltma anlayışı yok. Yanlış bir yolda ilerliyor Hükûmet AFAD konusunda. Dolayısıyla, bunu defalarca da ifade ettik.

Şimdi, bu torba yasada 5902 sayılı Kanun'un 3'üncü maddesinde bir değişiklik yapılıyor. İki amacı var değişikliğin: Biri, kanun metni içinde geçmeyen, daha sonradan kurulan, adları değiştirilen bakanlıkları ve bazı kuruluşları eklemek. Bu, anlaşılabilir bir düzenleme. Ancak, bir diğer değişiklik daha yapılıyor, o da nedir? Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulunda, bununla ilgili 3'üncü madde metninden bir cümle çıkarılıyor. Ne diyor bu cümle? "Kurul toplantılarına, ilgili bakan, kurum ve kuruluş, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve konuyla ilgili uzmanlar çağrılabilir." Lütfetmişler "çağrılabilir" demişler, "çağrılır" diyememişler. Bu dahi rahatsız etmiş Hükûmeti. Bu cümle şöyle değiştirilmiş: "İlgili kurum ve kuruluş, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve konuyla ilgili uzmanlar" ibaresi buradan çıkarılmış. Neden çıkarılmış? Çünkü, burada Hükûmeti ve Başbakanı rahatsız eden bir durum var: "Sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve ilgili uzmanlar." Yani, demokrasinin temel taşlarından biri olan STK'lar ve katılımcılık buradan çıkarılıyor. Neden? Hükûmetin yaşanan olaylarda STK'lara bakış açısını örnekleriyle biliyoruz. Sayın Başbakan, STK istemiyor, kuvvetler ayrılığını da istemiyor biliyorsunuz. Ne dedi 2012'de Konya'da? "Bürokratik oligarşi ve yargı, bunlara takılıp kalıyoruz. 'Kuvvetler ayrılığı' denen olay var ya, o geliyor önümüze engel olarak dikiliyor." Bir engel daha var Sayın Başbakan için, sivil toplum kuruluşları, kendi beğenmediği sivil toplum kuruluşları. Yani, bu AFAD'ın, kanunun 3'üncü maddesindeki bu sivil toplum kuruluşlarının kaldırılması, bilimsel ve teknik değil, tamamen keyfî ve şahsi.

Bakın, geçen yıl yaşadığımız ve herkesin bildiği bir toplumsal olaydan örnek vereceğim. Nedir bu toplumsal olay? Tarihî Gezi Parkı olayı. Gezi Parkı'ndaki direnişin 17'nci gününde, 13 Haziran 2013'te STK temsilcilerinden oluşan Taksim Dayanışması ve sanatçılardan oluşan heyet, Başbakanın daveti üzerine Başbakanlık konutuna çağrılıyor. Toplantı üç buçuk saat sürüyor. Toplantı zaman zaman da tartışmalı geçiyor. Sayın Başbakan, bu toplantı sırasında heyete "Haddinizi bilin. Gençleri alın, almazsanız da biz temizleyeceğiz." diyor. Sayın Başbakanın "aşırı sendikacı" diye tarif ettiği DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu "Meselenin ardındaki sosyolojik gerçeği görmek gerekiyor." dediğinde, Başbakan sinirlenerek "Biz sosyolojiyi de, psikolojiyi de iyi biliriz, biz siyasetçiyiz." diyor ve davet ettiği heyeti yalnız bırakarak -bu STK'ları- toplantıyı terk ediyor.

Tabii, Başbakan STK'yı böyle görüyorsa bu maddedeki "ilgili STK" lafını da, bununla ilgili şeyleri de kaldıracaksınız tabii, "Sağlam irade" dediğiniz herhâlde budur! Daha sonra da bu gruptan Mücella Yapıcı, Ali Çerkezoğlu, Beyza Metin, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu polisler tarafından gözaltına alınarak evleri aranıyor. Çerkezoğlu'nun evini aramaya giden polisler, Çerkezoğlu'nu telefonla aradıklarını ve telefonun meşgul olması nedeniyle kapıyı kırdıklarını söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK EYİDOĞAN (Devamla) - Bugünkü habere göre durum daha da vahim. Savcı, bu STK temsilcilerinin Türk Ceza Kanunu'nun 220'nci maddesi uyarınca yargılanmalarını istemiş. İddianamenin kabul edilmesi hâlinde, bu STK temsilcileri, suç örgütü suçlamasıyla iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak. Meslek odası ve STK düşmanlığının ne hâle geldiğini görüyorsunuz.

Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)