GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, DİYARBAKIR MİLLETVEKİLİ ALTAN TAN VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, DİYARBAKIR BAŞTA OLMAK ÜZERE BÖLGENİN TAMAMINDA UZUN SÜREDEN BU YANA YAŞANAN ELEKTRİK KESİNTİLERİNİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 30/1/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 6 ŞUBAT 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:58
Tarih:06.02.2014

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün gece Türkiye Büyük Millet Meclisinde diktatörlüğe, faşizme, baskıcı rejime bir adım daha atıldı. İnternet erişim kanunu adı altında İnternet Yasası getirildi ama bu İnternet Yasası'nın gerçek amacı, Türkiye'deki özgürlüklerin, basına getirilen özgürlüklerin biraz daha kısıtlanmasına yönelikti. Umuyorum, çok kısa bir zamanda bu yanlışın farkına varır değerli Hükûmetimiz ve bu yasanın ülkenin hayrına olmadığını bir kez daha anlar. Zira, göreceksiniz, bundan sonraki yurt dışı seyahatlerimizde Avrupalı parlamenterler bunu önümüze her demde koyacaklardır. Zira, sadece Çin'de ve Suudi Arabistan'da rastlanan bu uygulama dünyada 3'üncü ülke olarak Türkiye'de gerçekleşti. İnşallah, tekrar niyaz ediyorum, farkına varır ve geri alırlar.

Ben burada Meclisin kanayan bir yarasına daha parmak basıyorum: Bir milletvekili, bu Meclisin seçilmiş bir milletvekili, burada, aramızda kanun yapmakla ve denetlemekle mükellef bir milletvekili şu anda Sayın Başbakanın inadı yüzünden cezaevinde yatıyor, Sayın Engin Alan. Engin Alan'ın cezaevinde hükmü onaylandığı için yattığını iddia edenler, aynı konumda olan HDP Eş Başkanı Sayın Sebahat Tuncel'in Mecliste oturmasını görmezlikten geliyorlar. Buradan sakın ola ki farklı algılara yol açmayın; ben, milletvekilinin görevi bitene kadar bu Mecliste görev yapmasını savunan bir arkadaşınızım. Ama Sebahat Tuncel'in burada oturması, aynı konumda olan Engin Alan'ın cezaevinde çile çekiyor olması burada benim kadar hepimizi yaralıyor olması lazım. Bununla ilgili, Sayın Başbakanın inadından bir an önce vazgeçip, artık, Engin Alan'ı bu Meclise, gerçek olması gereken, ait olduğu yere göndermesini bekliyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Vicdan varsa tabii.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bir konudan daha bahsetmek istiyorum size. 5 yıl 49 gün evvel, 19 Aralık 2009 günü Türkiye'de bütün basını meşgul eden bir hadise cereyan etti. Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent Arınç'a suikast düzenlemekle organize olmuş bir albay ve bir binbaşı gözaltına alındı. 5 yıl 49 gün geçti. Bunu vesile edip 26 gün süreyle kozmik odada arama yapan hâkim daha sonra ne oldu biliyor musunuz? Yargıtayda üye oldu. Yani memleketin özel meseleleri diye kasaların, kutuların gösterilmesini abesle iştigal diye savunan Hükûmet, memleketin kozmik odasına hâkimi soktu ve deşifre etti yani Türkiye'nin can damarına. 19 Aralık gününden bugüne kadar, yakalanan albayın bir kâğıdı yutmak üzere olduğunu ifade ettiler. Daha sonra seferberlik komutanı dedi ki: "Ben bu albayı, bilgi sızdırdığını tahmin ettiğimiz bir albayı takiple görevlendirmiştim." Albay da ifadesinde diyor ki: "Ben böyle bir kâğıdı, tutanak imzalatırken -aynı şekilde binbaşı da- o tutanağın altına polisin koyduğunu bizzat gördüm." Böyle bir organizasyonla Türkiye'nin can damarına girip deşifre ettiniz. Türkiye için çok önemli bir hadise, Türkiye'nin Başbakan Yardımcısına suikast düzenlenecekse tabii ki bunun ortaya çıkartılması lazım. Zira, Türkiye'nin bekasıyla önemli bir hadisedir, Sayın Bülent Arınç milletvekili olduğu günden bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında her dönemde bakanlık yapmış, Türkiye'nin bekasıyla paralellik arz eden bir şahsiyettir dolayısıyla onun hakkında verilen bir suikast kararı Adalet ve Kalkınma Partisi kadar hepimizi ilgilendirir. Ancak, bir şey söylemek istiyorum size: Aradan geçen 5 yıl 49 günden sonra ne oldu biliyor musunuz? Bununla ilgili ne dava açıldı ne de beraat kararı verildi veya takipsizlik kararı verildi. Dava öyle duruyor. Zira, böyle bir dava, böyle bir suikast komplosu yok, sadece ve sadece, Türkiye'nin "en gizli" dediğimiz bilgilerinin yer aldığı kozmik odasına bir baskın yapmak için böyle garabet bir meseleyi ortaya çıkarttınız. Türkiye ilk defa böyle bir konuyla karşı karşıya kaldı döneminizde. Sayın Arınç'a Manisa'da -kendisine- soruluyor: "Ne oldu, size suikast yapılacaktı, mesele ne oldu?" "Ben de merakla bekliyorum." diyor. Böyle bir şey olur mu? Bu ülkenin Başbakan Yardımcısı beklemez, sonuca ulaştırır. Bana suikast yapılacak, bunun sonucu nedir; beş yıl geçmiş aradan. Sayın Arınç'ın ben bu kadar sabırlı olduğunu da düşünmüyorum, mutlaka Sayın Arınç bunun olmadığını en az benim kadar da biliyordur. En sonunda zaten Habertürk televizyonunda Sayın Arınç diyor ki: "Ben bunun bir suikast girişimi olduğunu düşünmüyorum. Bu bir gözetlemeydi, evimin gözetlendiği ama arkasından ne yapılmak istendiğini bilmiyorum. 8 kişi mahkemeye sevk edilmiş, hepsi salıverilmiş, ben bunları gazeteden okudum. Kozmik odalarda ne çıktı onu da hiç bilmiyorum." Bakın, bunu eğer ben bir başka ülkede okusam, anlatsam "Bu, bize fıkra anlatıyor." derler, bunun ciddi bir olay olduğunu düşünmezler asla, "Bir milletvekili oturmuş kürsüde fıkra anlatıyor." derler ama bu, bir gerçek, maalesef Türkiye'nin gerçeği.

Size bir gerçekten daha bahsetmek istiyorum bugün. Türkiye'de 17 Aralıktan bugüne kadar tek bir konu konuşuluyor: Hırsızlık, yolsuzluk, arsızlık.

Bugün, toplumda ilmiyle, şahsiyetiyle temayüz etmiş çok önemli bir bilim adamıyla kahve içtim sabah. Kendisi de Adalet ve Kalkınma Partisinin kurulduğu günden bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermiş bir şahsiyet. "Lütfü Bey, biz arkamızdan hançerlendik." dedi, emin olun. Milleti, size oy verenleri dahi bu kadar pişman ettirecek bir duruma getirmiş bu yaptıklarınız.

Yalnız, burada bir inhirafta bulunmak istiyorum: Birileri kasalarla dolarları, birileri kutularla euroları taşırken Van'da bir baba da ölmüş oğlunun cesedini çuvalla taşıyor. Türkiye'yi getirdiğiniz nokta bu. Bakın, birisi kasayla dolar, birisi ayakkabı kutusuyla euro taşırken Van'da bir baba ölen oğlunun cesedini sırtına çuvallamış şehre götürüyor. Bu ayıp bence bu iktidara yeter, daha fazla bir şeyi de konuşmaya gerek duymuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)