GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:59
Tarih:11.02.2014

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi altı tane farklı esas sayılı kanun teklifinin oluşturduğu yeni bir torba kanunu görüşüyoruz, sıra sayısı 546 oldu bu torbanın. Biz, CHP olarak her zaman, bu tür çalışmalarda, torba kanun da olsa iyi niyetle destek verelim diyoruz. AKP, ne yazık ki gerek kanun yapma düzenini gerek komisyonda ve Genel Kurulda görüşme düzenini bozuyor, tahrip ediyor.

Biliyorsunuz, AKP birçok komisyonda görüşme teamüllerini, geleneklerini bozuyor. Bunun bir son örneğini de benim çalıştığım Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda yaşadık. 31 Ocak 2014 tarihinde, cuma günü öğleden sonra, akşamüstü, tali komisyon olarak bir kanun teklifi geldi yani görüşmeden altmış saat önce. Bu 19 maddelik yasa teklifi içerisinde 5 madde AFAD Kanunu'nda değişiklikle ilgili. Şimdi, dikkat edin, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı sürekli, her sene, belli torba kanunlar içerisinde bazı maddelerini değiştiriyor. Biz, bu yaklaşıma bilimde "deneme yanılma yöntemi" diyoruz. Deniyoruz, olmadı, yanılıyoruz; bir daha değiştiriyoruz. Yani, böyle bir torba kanuna, yamalı bohça yaratan bir duruma geldi. Defalarca söyledik; ülkenin, bir afet yönetimi ve risk yönetimi için derli toplu, çağın gereklerine uygun, dünyadaki teamüllere uygun bir risk yönetimi, afet yönetimi yasası, kanunu lazım ama böyle değil. Gelin, bunu hep beraber yazalım uzmanlarımızla, bu deneme yanılma işinden, yamalı bohça işinden vazgeçelim; böyle bir ihtiyaç var, karşılayalım ama yok. Her sene, biz geliyoruz buraya, konuşuyoruz, o madde değişti, bu madde değişti. Şimdi iki madde daha var, o da gelecek yakında.

Neyse, biz, bu teklifi aldık -19 madde- oturduk çalıştık, görüşlerimizi yazdık altmış saat içinde. Takip eden pazartesi günü komisyona geldik. AKP'nin komisyon üyeleri 1/3 çoğunluğu sağlasınlar diye bekledik, yarım saat bekledik. Geldik, sonunda masaya oturduk, bir baktık önümüzde başka bir yasa teklifi var: Sayın İlyas Şeker ve arkadaşlarına ait, toplam 35 maddelik yeni kanun teklifi. Ee, bunu daha önceden de getirseydiniz, biz hazırlık yapsaydık. Bizim önceki teklifi, (1966) esas numaralı yasa teklifi metniyle oy çokluğuyla birleştirmişler, altmış saatte torba dolmuş, 19 maddelik yasa teklifi olmuş 35 madde. Bitti mi? Bitmedi. Daha sonra bu, şu anda 54 maddeye çıktı. Biraz daha beklersek daha gidecek anlaşılan. Neyse, biz görüştük.

Şimdi, değerli milletvekilleri, böyle alelacele komisyon çalışması oluyor mu? Hep böyle mi oldu bugüne kadar? Yüce Meclisin komisyonlarının çalışma biçimi böyle mi olmaya devam edecek? Bu nasıl bir etik anlayışıdır? Komisyon üyelerinin bilgilendirilmediği, aceleye getirilen düzenlemenin belli maddelerinde bakanlık yetkililerinin hazır bulunmadığı, teknik görüş isteme ve ayrıntılı görüşmek üzere komisyon toplantısını erteleme talebimizin geri çevrildiği komisyon toplantısı, açıkça bir "telaş yasası" ve "torba tasarıdan torba teklife" geçiş olarak yasama tarihine kayıt düşülecek bir niteliktedir.

Bugüne kadar yaşanan afetlerin ağır sonuçları, Türkiye'de yeni ve bütünleşik bir afet yönetim düzeninin bir an önce kurulmasını ve dünyadaki anlayışa uygun bir risk yönetim, hazırlık ve müdahale düzeninin oluşturulmasını gerekli kılmıştır. Biraz önce bunu ifade ettim, tekrarlıyorum. Bunda bir sorun yok, böyle bir ihtiyaç var ama bu AFAD Yasası'yla bu yeteri kadar karşılanmıyor.

Hükûmet bu ihtiyacı gidermek için 2009 yılında bu 5902 sayılı Kanun'u çıkardı, işte bazı kurumları birleştirdi ancak bunu yaparken ortaya çıkan AFAD Yasası içeriği, genel nitelikleriyle bu alandaki uluslararası gelişmelerden habersiz kalmış, Türkiye için yeni bir vizyon getirmediği gibi çok sayıda da yetersizlik göstermiştir ve göstermeye devam ettiği için de her sene birkaç torba kanun içinde, yamalı bohça eklemeler yapıyoruz.

Buradan beklediğimiz, özlediğimiz bir afet yönetim ve risk yönetim düzeni çıkmayacak. AFAD, yalnızca çadır ve konteyner kurarak, yemek ve diğer yardımları dağıtarak afet yönetimi yapılamayacağını artık anlamalıdır. Yani, o hâle geldi ki AFAD, sanki Kızıla ile yardım kuruluşlarıyla yarış ediyor. Bizim özlediğimiz bir AFAD modeli bu değil.

Bir diğer konu: Şimdi, bu yeni büyükşehir yasasıyla 30 büyükşehirde il genel meclislerinin kaldırılması ve yerine Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı ki bunun hâlihazırda yönetmeliği yok ama ben bir yönetmelik taslağı buldum, üzerinde çalıştım ve o zaman gördüm ki yeni bir birim kurulması ve il AFAD müdürlüklerinin o taslak yönetmelikte afet yardım şube müdürlüklerine dönüştürülmesi niyeti gündeme getiriliyor, böyle bir durum ortaya çıkıyor. Ben de bu gelişmeler üzerine, yazılı ve sözlü, bir yerlerde yayınlar yaptım. AKP, bu yasada da olduğu gibi, yeniden yapılanma çerçevesinde, bu sefer yasanın 6'ncı maddesini de bu torba yasaya soktu, "başkanlık" adı altındaki teşkilatı merkez ve taşra teşkilatına çevirdi. Yani, anlaşılıyor ki afet yardım şube müdürlüklerinden vazgeçiyor, kademe düşürmüyor, doğrudan valiliğe bağlı bir taşra teşkilatı kurma niyeti. Bunun gerekçede de ifadesi şu: Yani biz bunu yaparsak, taşra teşkilatı yapılanmasına gidersek valiliklerin altında AFAD il müdürlükleri daha güçlü hâle gelecek, daha etkin olacak, daha proaktif olacak ama esas sorun bu değil. Esas sorun, AFAD'ın temel kanununda işleyiş biçimi çünkü AFAD yasası, ağırlıklı olarak afet anı ve afet sonrası müdahaleye odaklanmış bir yasa tarzı.

Şimdi, il özel idareleri kaldırılan büyükşehirlerde ayrı bir teşkilat yapısı, diğer şehirlerde ayrı bir teşkilat yapısı ortaya çıkıyor. Bu, muhtemelen bir çok başlılık ve yönetim zafiyeti getirebilir. Buna çok dikkat etmemiz lazım. Yani, zaten şu andaki değişikliklere baktığımız zaman değişikliklerin çoğunda arama kurtarma birliklerine ağırlık verilmiş. Peki, hep aradığımız, afet yönetiminde ağırlıklı olması gereken "risk yönetim" sözcüğü nerede? Kaldı ki hâlâ kadro cetvellerinde "zarar azaltma" deniyor. Risk azaltma Sayın Başkan, risk azaltma. Bunu, "zarar azaltma" sözcüğünü lütfen, buradan kaldırın.

Madde 35-36'ya değinmeyeceğim, onu daha sonraki bir konuşmada... Orada önemli bazı ayrıntılar var. Madde 36'da belirtilen uygulamaya göre, kurumun iş potansiyelini yüklenen mühendis dâhil, tüm eleman ve idarecilerin ataması neden Başkanlığa verilmiyor? Bu yaklaşım, müdür ve ekibinin bir uyum içerisinde çalışması açısından çok daha etkin olacaktır.

Sonuç olarak, her ne kadar bu yasa teklifinin gerekçesinde il afet ve acil durum yönetiminin, büyükşehir niteliğindeki illerde taşra teşkilatı olarak daha güçlü ve etkin olacağı savunulmaktaysa da teklifteki düzenlemelerin, bazı iyileştirmeler dışında, ülkemizde afet risklerinin azaltılmasına önemli katkı sağlamayacağını ve dünyada gelişen afet risk yönetim anlayışını oluşturamayacağı açıktır. 5902 sayılı Yasa'da 2009'dan bugüne kadar yapılan yamaların, değişikliklerin bu amaca varmayı sağlamayacağını ifade etmek istiyorum. Özellikle nüfusu birkaç milyonu geçmiş, ilçeleri yüz binleri zorlayan illerde bu düzenlemelere rağmen AFAD il müdürlükleri nasıl etkin ve güçlü olacaktır? Bu yeni yönetim modeliyle, her bir ilçesinin büyük bir kent nüfusu kadar olduğu büyükşehirlerimizde, ilçe örgütlenmeleri ve kademeleri olmadan, yerel yönetimle her düzeyde yerleşim, planlama, kentsel risklerin tespiti, risk yönetimi tesis edilmeden nasıl afet yönetimi yapılacağı çok tartışmalı bir durum yaratmaktadır. Örneğin İstanbul, İzmir, Antalya, Bursa gibi il nüfusu milyonlarla ifade edilen, ilçe nüfusu yüz binlerle ifade edilen ve birinci derece deprem bölgesindeki ilçelerde il afet örgütü yukarıda ifade edilen görevleri nasıl yapacaktır? Bunların ayrıntılı düşünülmesi gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)