GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:59
Tarih:11.02.2014

CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Sayın Başkan, bugün, gene bir AKP klasiğiyle karşı karşıyayız. Ben birinci bölüm üzerinde söz aldım. Birinci bölüm 26 madde ama 18 kanunda değişiklik yapıyor. Şimdi, Anayasa Komisyonu Başkanımız da burada. Yani Anayasa Komisyonu Başkanı bu temel kanunu mevzuata uygun görüyorsa, İç Tüzük'teki düzenlemeye uygun görüyorsa ona ben bir şey demem ama demiyorsa buna müdahale etmelidir. Başta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olmak üzere, tüm milletvekillerinin bu duruma isyan etmesi lazım. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisini gasbetmektir.

Şimdi, hem temel kanun olarak görüşüyoruz hem torba kanun olarak görüşüyoruz. Geçen defaki konuşmamda da söyledim, bu torba değil harar. Harar -biliyorsunuz- bizim oralarda, saman doldurulan büyük çuval. Bu, bu niteliğe dönüştü; bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ne ciddiyetiyle ne de haiz olması gereken vasfıyla bağdaşmıyor; buna herkesin isyan etmesi lazım.

Şimdi, bu torba kanun pek çok kurumu ilgilendiriyor, bunlardan bir tanesi de İçişleri Bakanlığı. Demin sordum, İçişleri Bakanlığı temsilcilerinden kimse yok, sadece -verilen bilgiye göre- Jandarma Genel Komutanlığından bir görevlimiz varmış. Hâlbuki, görüşülen ve İçişleri Bakanlığının görev sahasıyla ilgili olan bölümlerde Jandarma Genel Komutanlığının sadece bir maddeyle ilgisi var ama diğerlerinde herhangi bir ilgi göremiyoruz. Bu, yasama tekniğine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev anlayışına uygun değil.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, 657 sayılı Yasa'da değişiklik yapıyoruz, 926 sayılı Yasa'da değişiklik yapılıyor, bir de 3269 sayılı Yasa'da değişiklik yapılıyor. Bu değişikliğin ana amacı şu: Yüzde 70 oranında hastalıkla malul bir çocuğun varlığı hâlinde, anne veya babasına -ikisinden birine- on gün ek mazeret izni verilmesidir. Biz bunu komisyonda dile getirdik, dedik ki: "Zaten yüzde 70 engelli olduğuna dair heyet raporu vardır, bir de her hastalığında, her grip olduğunda tekrar hastaneye gidip hasta olduğuna dair doktor raporu almasına gerek var mı?" Ama sizin getirdiğiniz düzenlemede bu var. Bunu komisyonda dile getirdik ama nazarıitibara alınmadı. .İnsanı eziyete sevk etmektir bu.

İkincisi, başka bir düzenleme, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfıyla ilgili bir düzenleme var. Nedir bu? Daha evvel, ilk uygulamada valilerin seçtiği mütevelli heyet üyelerini daha sonra 2005'te yapılan, zamanı idarenizde yapılan bir değişiklikle il genel meclisleri seçer oldu, böyle bir değişiklik yaptınız. Şimdi, herhâlde o değişikliğin sakıncalarını görmüş olmalısınız ki tekrar, il genel meclisinin seçtiği üyeleri, il genel meclislerinin ve özel idarelerin kaldırıldığı yerlerde valilere veriyorsunuz o yetkiyi. Değerli arkadaşlar, şimdi, siz sürekli olarak ademimerkeziyetin faziletlerinden bahseden bir siyasi partisiniz. Sizin söyledikleriniz ile uygulamalarınız arasında çok büyük fark var. Siz gerçekten yerel yönetimleri güçlendirmek istiyorsanız, yerel yönetimlere daha fazla yetki vermek istiyorsanız neden yerel yönetimlerin kullandığı bir yetkiyi alıp merkezî idarenin taşradaki en büyük temsilcisine veriyorsunuz? Madem bu doğru idi neden daha evvel değişiklik yaptınız? Burada sizin genel anlayışınız ortaya çıkıyor. Nedir o? Siz yasa yaparken o anki konjonktüre göre hareket ediyorsunuz, kişileri ve olayları gözeterek değişiklik yapıyorsunuz. Oysa, değişik vesilelerle de ifade ettiğimiz gibi, yasalar ne olmalı? Yasalar soyut olmalı, genel olmalı, nesnel olmalı, herhangi bir olayı veya kişiyi gözeterek yasa yapılmamalı ama siz şimdi diyorsunuz ki: "Ya, bazı belediyeler bizim değil, bazı belediyeler şunların. E, o zaman belediye meclisleri neden mütevelli heyet üyeliğine seçim yapsınlar? Biz nasıl olsa valilere istediğimizi seçtiririz." Bunu söylerken de üzüntü duyuyorum aslında, tüm valileri bu konuda dikkatli olmaya çağırıyorum ama maalesef, görünen köy kılavuz istemez. Bu yetkinin Hükûmetin istediği şekilde kullanılacağından hiç kuşkum yok. Bu bizi üzmekle beraber, durum bu. O zaman siz neden bu yetkiyi alıyorsunuz valilere veriyorsunuz? Sırf, sadece, iki hayırseveri mütevelli heyet üyeliğine daha fazla getirmek için bu değişikliği yapıyorsunuz. Bu, hiçbir şekilde yakışık almıyor.

Değerli arkadaşlarım, Büyükşehir Belediyesi Kanunu'yla ilgili düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiği vakit, biz, orada itirazlarımızı dile getirdik. Siz dinlemediniz ama şimdi kendinize göre, yavaş yavaş, belki, sizin için uygun olmayan düzenlemeleri görüyorsunuz ve tedbir almaya gidiyorsunuz. Bunlardan bir tanesi nedir? İl afet ve acil durum müdürlüğüyle ilgili düzenleme. Şimdi, siz, daha evvel il özel idarelerine bağlı olan il afet ve acil durum müdürlüklerini alıyorsunuz merkezî idareye bağlıyorsunuz. Nereye bağlıyorsunuz? Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına bağlıyorsunuz. Peki, neden öyle yapıyorsunuz? Çünkü, özel idareleri kaldırdınız. Özel idareler kalkınca, özel idarelerin yaptığı görevlerin diğer birimlere aktarılması ihtiyacı doğdu. Yasa çıkarken siz bunu düşünmediniz. Çünkü aceleniz vardı, belli bir tarihe yetiştirmeniz gerekirdi, bunu nazarıitibara almadınız ama şimdi onların sakıncalarını görerek bu değişiklikleri yapıyorsunuz. Bu değişikliği yaparken de ne yapıyorsunuz? Yine klasik bir yola başvuruyorsunuz, sizin döneminizde artık alıştığımız bir yönteme başvuruyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? İl afet ve acil durum müdürlüklerini kapatıyorsunuz, müdürlerin görevini sona erdiriyorsunuz ve onları araştırmacı kadrosuna atıyorsunuz. E, madem, o görevi alıyorsunuz yeni il afet ve acil durum yönetimine devrediyorsunuz, personel de o görevi yapsın. Yani, 81 il müdürünü değiştirmekle elinize ne geçecek? Üstelik onlar sizin atadığınız müdürler, elinize ne geçecek? Biliyorsunuz, yine, bazı illerimizde sivil savunma, arama ve kurtarma birlikleri var, onların da müdürleri var. Şimdi, bu yasa çıkınca o müdürlerin de görevleri sona erecek ve araştırmacı kadrosuna atanacak. Memurlar kadrolarıyla beraber yeni birime atanıyorlar ama müdürler atanmıyor. Niye? Yeni bir kadrolaşmaya ihtiyacınız var. Peki, acaba, yani onlar da mı paralel yapının eseri? Öyle bir şey varsa söyleyin açıkça, deyin ki, bu müdürler paralel yapının -sizin deyiminizle söylüyorum- eseridir; ona göre biz tavrımızı belirleyelim. Neden bunu yapıyorsunuz? Bunun sebebi o.

Gene, şimdi, OSB'lerle ilgili yani organize sanayi bölgeleriyle ilgili bazı değişiklikler getiriyorsunuz. Biliyorsunuz, organize sanayi bölgeleriyle ilgili denetimi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yapıyor. Kamulaştırma Kanunu'nda da bir hüküm var, diyor ki: Özel hukuk tüzel kişileri yararına yapılacak olan kamulaştırmalar -biliyorsunuz OSB bir özel hukuk tüzel kişisidir- onların lehine yapılacak kamulaştırmalar, denetimine tabi oldukları idareler tarafından -bu, belediye olur, özel idare olur, bakanlık olur- yani onlar tarafından yapılması lazım. Ama siz şimdi, OSB'ler lehine yapılacak kamulaştırmaları, getiriyorsunuz, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına veriyorsunuz. Hâlbuki, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı İçişleri Bakanlığının bir taşra birimidir, tüzel kişiliği yoktur, hak ve alacak sahibi olamaz, borçlanamaz. E, siz getiriyorsunuz, kamulaştırma işlemini, hiç de uygun olmayan bir idareye veriyorsunuz.

Bu neden doğuyor biliyor musunuz? Siz özel idareleri kaldırdınız. Özel idareler bizim yönetim sistemimizde, gelenekselleşmiş, oldukça da önemli görevler ifa etmiş idarelerdi. Bizim Anayasa'mıza göre üç mahallî idare birimi var: İl, belediye ve köy. Siz ili ortadan kaldırdınız. Bakın, 19 Mayıs Stadyumunu Ankara İl Özel İdaresi yaptı. Numune Hastanesini, Yüksek İhtisas Hastanesini Ankara İl Özel İdaresi yaptı. Bu kadar faydalı hizmet üretmiş bir idareyi, tutuyorsunuz, kaldırıyorsunuz, ondan sonra da o idarenin yaptığı görevlerin nasıl yerine getirileceği konusunda, hiç de uygun olmayan düzenlemeler yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Bu, netice vermeyecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)