GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:112
Tarih:29.05.2012

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; biraz önce bir manzaraya şahit olduk, onunla başlayıp bir mukayese yapmak istiyorum. Önemli bir konu görüşülürken özellikle AK PARTİ sıralarının oylamayla birlikte dolması biraz bilindik bir uygulama, hepimizin şu veya bu şekilde zaman zaman yaptığı bir şey. Ama şu çok ibret vericiydi: Oylama bittikten sonra burada olduğunu kanıtlama telaşı. Oylama bitti, AK PARTİ'li sayın üyeler yoklama kâğıdıyla ille de burada olduğunu kanıtlama telaşına düştüler. Niye? Hepimiz biliyoruz, Sayın Başbakan bu meselede çok titiz. Şimdi, bakın, aynı titizliğin, -şimdi söyleyeceğim alakasını- burada olduğunu kanıtlama telaşının ve bu konuda duyulan sorumluluğun yüzde 10'u bu emekçilerin hakkı için hissedilse; ileride bunun da hesabının bir soranının olacağını, bunun da hesabının verileceği bir günün olacağını idrak etsek bu ülkede emekçilerin hakkı bu duruma gelmezdi. Onun için, bu konuda gösterilen titizliğin yüzde 10'u bu meseleyi çözmeye yeter.

Peki, emekçi hakları niye bu kadar yok sayılıyor ve bu konuda taleplerini dile getirenler niye otomatikman terörist, bölücü, yıkıcı, dış mihrakların ürünü sayılıyor? Bu da iktidarın sınıfsal kökeninden kaynaklanan bir şey. Sermayenin önünde, girişimin önünde en ufak bir engel olduğunda bu Hükûmet büyük bir vazifeperverlikle her türlü yasal düzenlemeyi yapmak için seferber oluyor ama emekçilerin hakkı söz konusu olduğunda ancak gasbetmek için bu Hükûmet seferber oluyor. Bunu tekzip edecek bir tane başka uygulaması olduysa bizden sonra AK PARTİ'li sözcüler konuşacaklar, söylesinler, biz de bilelim.

İHSAN ŞENER (Ordu) - İstihdam için yapıyoruz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - İstihdam için getirdiğiniz teşviklere bakın. "İstihdam için." diyor AK PARTİ'li bir arkadaşımız. İstihdam için getirdiğiniz teşviklere ve bunlara ayrılan bütçeye bakın, bir de yüzde 3,5'u yüzde 4 yapmamak için, bütün emekçiler alanlara inmişken yarım puan vermenizin maliyetini nasıl feveran ederek bakanların burada reddedişini hatırlayın; istihdam neymiş o zaman öğrenirsiniz. Sizin bilmediğiniz: İstihdamı sadece işverenin, kapitalistin, sermayedarın yaratacağı bir şeymiş gibi düşünüyorsunuz. İşte "zihinsel kod" diye buna derler. "İstihdam" dediğinin iki ayağı vardır, bir diğerinde emekçiler vardır. Sizin için, neuzübillah, gece aklınıza gelse "Şeytan vesvese soktu." diyeceksiniz. "İstihdam" dediğiniz yalnız para değildir ama aklınız fikriniz hep "Sermayedarın önünü nasıl açarız, onun hayatını nasıl kolaylaştırırız?" bununla sınırlı.

Şimdi, peki ne yaptınız? "İstihdam" diyorsunuz, istihdamın önemli bir ayağı da emekçiler. Memur sendikaları, yetkili memur sendikaları da "AK PARTİ" derken ağzından kırk tane AK PARTİ dökülüyor yani Hükûmete yakın; bunu gizleyip saklamıyorlar da. Bu insanlar bu direnişe başladılar. Sizin İçişleri Bakanınız, konuşma özürlü İçişleri Bakanınız, sizin Hükûmet sözcünüzün, parti sözcünüzün tespitiyle "insani özelliklerden yoksun" İçişleri Bakanınız bunlara biber gazı sıktırdı. Biber gazı sıktırdığı Sendika Başkanı KESK, DİSK falan değil, Kamu-Sen'in Başkanına sıktırdılar. Şimdi, bunun ne anlama geldiği üzerine hiç düşünmez mi insan? Bu, şu an bizler açısından çok net: İşçinin bile sağcısını sevmiyor. Emekçi olunca, onun hakkı için sağcı olması, muhafazakâr olması falan umurunda değil. Sebebi de şu: Bu Hükûmetin fiyakasını bozacak olan emekçilerdir.

İşte, bugün Türk Hava Yollarında -Sayın Bakan da burada- bir işi yavaşlatma eylemi bile paniğe sevk etti. Niye? Krizi çözme, krizi idare etme, sorun çözme hüner ve kabiliyetine sahip değilsiniz de ondan. Eğer sahip olduğunuzu iddia ediyorsanız, hak aramak için bir araya 5 kişi gelince niye üzerine panzerleri, niye üzerine gaz bombalarını, biber gazını gönderiyorsunuz? Bunun cevabını verin. Bunu yapan da sağcı sendikalar yani KESK yapsa, DİSK yapsa -ki onlar sürekli yapıyorlar zaten- diyeceksiniz ki: "Teröristti, bölücüydü, şuydu buydu." Sağcı Sendika Başkanına siz biber gazı -üstelik hedef gözeterek- sıkıyorsunuz. Bu, işte, Hükûmetin, AK PARTİ'nin sınıfsal kökenine dair en ayırt edici özelliktir.

Referandumda oy istediniz. Memurların toplu sözleşme hakkı için ortaya getirdiğiniz ucube, alelacele getirdiğiniz ucube ortada, grev hakkı olmayan bir toplu sözleşme hakkı. Yani kuş kanatsız uçar mı ya da tek kanadıyla uçan bir kuş biliyor musunuz? "Emek" denince siz kaçacak delik arıyorsunuz. Aman aman emek olmasın çünkü emek olunca direniş olacak, direniş olunca bu fiyakanız bozulacak. Hiç yüzde 50 oy almış bir iktidarın öz güveninden eser var mı burada?

İHSAN ŞENER (Ordu) - Niye yüzde 50 aldı o zaman?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Niye yüzde 50 aldı? Orta Doğu'da iktidar tahkim eder. Niye yüzde 50 aldığınızı da söyleyeyim madem merak ediyorsunuz, Rockefeller'in bir lafı: "İlk kazancımı sormayın, geri kalan hepsinin hesabını kuruşu kuruşuna veririm." demiş. Siz 2002'de 34 bin oy, 64 bin oy alan Kürt vekiller seçilmediği için, 6 bin oyla, 5 bin oyla buralara milletvekili gönderdiniz. İlk kazancınızı sorduğumuz zaman, böyle bir gasp var, ondan sonrasının hesabını kuruşu kuruşuna verirsiniz. Orta Doğu'da iktidar tahkim eder, iktidar yıpratmaz çünkü. Bu sistem sizi iktidar yaptı. Ondan sonra iktidarın olanaklarını nasıl kullandığınızı siz sessizce kendiniz murakabe edin, hele bakın nasıl olmuş bu iktidar?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sizin dediğinize göre?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Evet, sizi de alalım, buyurun!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bizden önceki iktidarlar niye gitti öyleyse?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Sizden önceki iktidarlar bu kadar merkeziyetçi, gücü bu kadar merkezde biriktirmeyi akıl edememişlerdi. "Ya, bu kadarı da olmaz." demişlerdi.

İHSAN ŞENER (Ordu) - On ay önce seçime gittik, on ay önce. Millet yüzde 50 oy verdi.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Dedik işte. Sen bu lafı Kürtlerin oylarını gasbedip 50-60 milletvekili fazlasıyla geldiğin zaman söyleyecektin. "Bu bize yakışmaz." diyecektin, "Aha, bu seçim barajını indirdik." diyecektin. Bakalım o zaman kimin oğlu, kimin kızı, hepsi ortaya çıkacaktı. Onun için, bu meselede?

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Kürtlerin oylarının hepsi BDP'ye mi gitti?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Buyurun efendim!

PERVİN BULDAN (Iğdır) - Ona cevap vermeyin Sırrı Bey.

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Kürtlerin oylarının yüzde 80'i bize geldi, bize.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Görüyoruz, görüyoruz. Size gelince, siz 60 bin oy almış bir vekilimizin yerine 30 bin küsur oyla geldiniz, insan yerde bulsa etrafına bakar "Ya, bunun bir sahibi var mı?" diye. Siz hiç konuşmayın! (BDP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Hırsızlık oyuyla geldiniz...

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Yerde bulsa yanındaki 2 Müslüman'a sorar "Ya, bunun bir sahibi var mı?" diye. Koştura koştura gittiniz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) - 37 bin oyla?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bırakın onu. Bu halk, her şeyi biliyor, bu halk her şeyi biliyor.

"Kürt" diyecekseniz Roboski'den başlayın, "Bunlar kaçakçıdır, ölümleri de caizdir." diyen sizin Bakanınıza bir laf söyleyin, kalkıp bize söylemeyin.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Kimse öyle bir şey söylemedi.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Söyledi, sizin sözcünüz dedi ki: "Bu insan değil, insani de değil." Ne söylemedi? Hadi söyle, Hüseyin Çelik yalan mı söyledi? Karnından mı konuştu? Ne dedi? "İnsani değildir." dedi. Bu adam hâlen İçişleri Bakanı.

MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Ne olacak?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bana söylemeyin, Hüseyin Çelik'e söyleyin. Bana söylemeyin, Hüseyin Çelik'e söyleyin.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) - Ne oldu, İçişleri Bakanı?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bana niye söylüyorsunuz? Sizin kendi parti sözcünüz dedi ki: "Bunun insaniyetle bir ilişkisi yoktur." Ben de ilk defa onun bir sözüne katılıyorum. (BDP sıralarından alkışlar) Onun için, "Kürt" diyecekken, orada katledilen evlatlarına -dedim burada, hatırlıyorsanız, üzerime yürüyen şuursuzlar oldu- bir Fatiha vermek için kırk sekiz saat beklediniz, kırk sekiz saat "Allah rahmet etsin." diyemediniz. Şimdi kalkmışsınız, "Kürtlerin oyu sizin mi?" Kürtlerin oyu tarihsel olarak Kürtlerindir, onların kurumsal, demokratik hak taleplerini dile getirenlerindir, bu uğurda toprağın altına girenlerindir, onları istismar edenlerin değil.

Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Önder, teşekkür ediyorum.