| Konu: | BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 13.02.2014 |
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu kanun teklifine; torba kanuna baktığımız zaman, 53 madde. Kaç tane kanunda değişiklik yapılmış? 35 kanunda değişiklik yapılmış. Tabii, olağanüstü dönemlerde, torba kanunların içerisinde bu şekilde birden fazla kanun gündeme getirilir ki amaç, uzman komisyonlar tarafından o kanunun topluma ne getirdiği, ne götürdüğü tartışılmasın diye böyle yapılır. Aslında, bu tür Parlamento çalışması olağan parlamentolara yabancı gelen bir çalışma. Bu tür çalışmalar, olağanüstü dönemlere özgü bir çalışmadır, bu açıdan, demokrasi açısından, hukuk devleti açısından kabul edilebilir bir çalışma yöntemi veya kanun yapma yöntemi değildir. Eğer bu konular, gerçekten, uzman komisyonlar tarafından ayrıntılı bir vaziyette çalışılmış olsaydı, derinlemesine çalışılmış olsaydı, sürekli kanun değişikliği gündeme gelmezdi. Bunun içerisinde, mesela kanun hükmünde kararnameler var, 638 var; 633 var. Ne diyoruz biz Anayasa'mızda? Kanun hükmünde kararnameyle ilgili düzenlenen hükümler öncelik ve ivedilikle Parlamentoya gelir denilir. Ancak, mevcut olan 638, 633 ve diğerleri bugüne kadar Parlamentoya gelmemiş, hâlen askıda olan hükümlerdir bunlar. Askıda olan hükümlere teknik anlamda -içimizde hukukçu arkadaşlarımız vardır- ne deriz biz? Parlamentoya kanun hükmünde kararnameler gelmediği için, bunlara hâlen biz "idari bir işlem" deriz, buna "parlamenter bir işlem" diyemeyiz. "Parlamentonun bir işlemi" diyemeyeceğimize göre, askıda bir işlem, idari bir işlem olduğuna göre idari bir işlemin mevcut olan bu kanunla getirilmesi Sayın Bakan -tabii sizin alanınız değil, hukukçu anlamında, kusura bakmayın, belki bunu size şey olarak söylüyorum ama- kanunla değiştirilmesi bir idari işlemin hukuken mümkün değil. Keşke Sayın Profesör Doktor Burhan Kuzu Hocamız burada olsaydı, gayet rahat -kendisi inşallah burada, yok- yani netice itibarıyla bu konuyu kendi ders kitaplarında yazar ama uygulamasına baktığımız zaman böyle bir uygulamayı bulamıyoruz biz. Yani, onun için siyasal iktidarın, hele hele siyasal iktidar içerisinde bulunan değerli hukukçu milletvekili arkadaşlarımızın buna izin vermemesi lazım. Yani, yarın öbür gün, milletvekilliğinin dışında, gidip hukukçularla birlikte tartıştıklarında bu konuya hiçbir mazeret üretemezler, hiçbir mazereti de bunun olamaz çünkü bizim öncelikle almış olduğumuz eğitim, ondan sonra barolarımıza, vatandaşa, halka, siyasi partilere, herkese karşı bir sorumluluğumuz var. Moliere'in çok güzel bir sözü var; tüm hukukçu arkadaşlarımız bilirler: "Hukukçuların üzerinde kimse olamaz, hukukçuların amirleri kimse olamaz." Ama maalesef, bugüne kadar, Türk hukuk tarihinde Parlamentoda en fazla hukukçu sayısının olduğu bir dönemde, hukukun çok fazla ayaklar altına alındığı bir dönemi yaşıyoruz. Hukuk, ekmek su gibidir değerli arkadaşlar, hepimizin hukuka ihtiyacı vardır. Onun için, hangi siyasi partiden olursak olalım, hukukçuların şu mazereti olamaz: "Efendim, benim siyasi partimin almış olduğu karar budur. Eh, ben, buna uymak zorundayım." Arkadaşlar, eğer, alınan kararlar kamu yararına, hukuk düzenine, evrensel hukuk ilkelerine aykırıysa... Hukukçunun limanı hukuktur, hukukçunun sığınabileceği liman hukuk devletidir, demokrasidir, uluslararası sözleşmelerdir. Yani bu açıdan, gerçekten böyle bir kanunun yapılması, böyle bir kanun tekniğinin üzerinde Parlamentonun çalışması doğru bir yaklaşım değildir.
Ben, hepinize teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)