| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 18.02.2014 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba kanunun ağzı açık. Bu torbaya üç gün içinde başka şeyler burada konacak; aha buraya yazıyorum, inanmayan varsa üç aylıkken Kur'an-ı Kerim'i hatmedenlerin hatmettiği Kur'an-ı Kerim beni çarpsın! Açık söylüyorum: Böyle bir torba kanun anlayışı ile, böyle bir yasalaşma anlayışıyla buraya yeni yeni teklifler getirmek ve bunu zorlamak inanın akıllara ziyan. AFAD var içinde, büyükşehir belediye meclisleri var, il özel idareleri var. Bir de işte İnternet'e düştü... Allah kimseyi İnternet'e düşürmesin gerçi. İnternet yasası Köşk'te, Sayın Gül -nerede; en son Budapeşte'de miydi, bilmiyorum- orada diyor ki, bu konuda verdiği sinyal: "Anayasa Mahkemesi karar versin." Güzel! Peki, Köşk'ün görevi ne? Veto hakkı niye verildi? Veto hakkın varsa niye kullanmıyorsun? Anayasa Mahkemesine iptal başvuru hakkın var, niye hakkını kullanmıyorsun da muhalefet partilerine "Buyurun, siz gidin." diyorsunuz? Anayasa'ya göre 110 milletvekili imzası gerektiği için bir tek parti gidebiliyor, o da CHP gidebiliyor ana muhalefet partisi olarak. Şimdi, buradan, gelecek buraya... İnternet düzenlemesiyle ilgili yasayı çıkarmışız. Köşk'teki yasanın onaylanıp onaylanmamasına yedi gün var; sonra geleceğiz, burada İnternet yasasıyla ilgili düzenleme yapacağız. Hangi yasayı düzenleyeceğiz? Daha kesinleşmemiş olan bir yasayı, yoldaki bir yasayı, yolda giderken Köşk'e, bilmem kaçıncı rakımda beklerken, kanun daha çıkmadan, onaylanmadan değiştireceğiz. Şimdi, bu neyi çözer arkadaşlar? Hiçbir şeyi çözmez.
Bu kanuna baktığımız zaman, sanki AK PARTİ, mahallî seçimlerde, yerel seçimlerde büyükşehir belediye başkanlıklarını kazanamayacak bir hava sezinliyor, bu havaya karşı da kanunu düzenlerken bütün yetkileri yerel yönetimlerden alıyor, merkezî olarak Hükûmete bağlıyor, valilerin emri altına sokuyor.
Şimdi, bakın, kamu finansmanı ve borç yönetimiyle ilgili diyor ki: "İstanbul depremi nedeniyle gelen paralar daha önce il özel idaresine veriliyordu, il encümenlerinin kararı vesilesiyle bu yapılıyordu. Şimdi bu kanunla bir kanun değişikliği yapalım, il özel idaresi kalkacak, il encümenleri, o paraları valiye verelim."
Peki, büyükşehir belediye meclisi, il genel meclisinin yerine gelmiyor mu? O şehrin imarı, o şehrin depremi, o şehrin yolu, o şehrin yapılacak kanalizasyonu, o şehrin tamir edilecek okulu, eğitimi büyükşehir belediyesinin derdi değil midir? Büyükşehir belediyeleri bunlar için çalışmayacak mı?
Arkadaşlar, bu ne güvensizlik seçilmişlere karşı? Eğer seçilmişlere karşı bu kadar güvensizseniz ve İstanbul Valiliğine tahsisli olarak "...yılı yatırım programında yer almaksızın kullandırılmaya devam edilir." gibi bir yetki verirseniz o zaman halkın seçtiği büyükşehir belediye başkanı ve meclislerinin ne kıymetiharbiyesi var? Bunu bir türlü anlamış değilim.
Yine, İçişleri Bakanının Müsteşarı; Mahallî İdare Birlikleri Kanunu'nun 10'uncu maddesine göre, birlik başkanı müsteşar olacak. Yani her seçilmişin başına bir atanmış koyuyorsunuz, atanmışlar, tayin edilmişler koyuyorsunuz, kendi adamınızı koyuyorsunuz açık konuşalım. Kendi adamınızı koyuyorsunuz muhalif belediyenin tepesine, çalışmasın, rapor etsin, bilgi versin diye. Yanlış.
Yine, Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde "din eğitimi verilen tesisler" ibaresinin yanına "ve Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kampları"nı koyuyorsunuz. Merak ediyorum, acaba arkadaşlar, müezzinler, imamlar izcilik kampı mı kuracak? Hangi camide, hangi Diyanette spor müsabakaları yapılıyor Allah aşkına? Yani yapmayın, etmeyin, eylemeyin, sapla samanı karıştırmayın birbirine.
Bana söyler misiniz, Diyanetin bu tür şeylerle ne alakası var? Yoksa, insanın aklına başka bir şey geliyor: Bu "cemaat, paralel" tartışmaları içinde buna alternatif olarak dikey, dikine bir örgütlenme modeli mi çıkarmak istiyorsunuz, yeni bir şey? Bunun anlamı bu.
Başarılı sporculara aylık bağlanması. Kaç tane başarılı, olimpiyat madalyası alan sporcunuz var? Daha dün 21 yaşındaki tekvandocu bir gencimiz spor müsabakası esnasında yaşamını yitirdi. Bu kadar bütçe, bu kadar para... Allah aşkına, bu insanların hayatını bari koruyun. Bırakın madalya almasını, hayatını koruyacak önlemleri alamamış bir yaklaşım içinde aylık bağlama olayı...
Ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığında "başkanlığın" ibaresinden sonra "merkez" ibaresi... Ne kadar "merkez" sevdalısısınız? Ne kadar "başkanlık" sevdalısısınız? "Başkanlık" olsun, "merkez" olsun; biraz, Allah aşkına, iktidarı yerellere, biraz da halka, biraz da tabana yayınız, biraz da halk karar versin kendi sorunlarına. Her şeyi, en küçük memurun atanmasını da buraya getirmeyiniz.
Yine, bakıyorsunuz, taşra teşkilatlarında afet kadrolarının tamamına vali tarafından atama yapılması yetkisi getiriyorsunuz, vali, vali. Vali, arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz? Bütün kadroları valiler atayacak, böyle bir yaklaşım tarzı olur mu? İşte bu yanlış, bu hastalıklı yaklaşım tarzı sonucudur ki üç tane kartınız var kamu alımlarında, iş alımlarında. Bir kartınız kırmızıdır. Bu kartınızda "cemaat" diye yazmış basın. Hayır, cemaat yok, cemaate her zaman için mavi kart uygulandı. Sadece ve sadece muhalefet ve muhalif olanlar kırmızıya alındı, yeşil olanlar siyasetle ilgilenmiyordu, mavi fişlemede olanların ise hepsi partiliydi, partizandı, olduğu gibi kadroya alabilirsiniz. Allah'tan korkun, KPSS sınavında 90 -yüzde 10- alan zeki, yoksul insanlarımızı, emekçi insanlarımızın çocuklarını mülakatta bu fişlemelerle kafatasına göre, zihniyetine göre, düşüncesine göre, kendinize göre nasıl ayırabilirsiniz? Bundan daha büyük ayrımcılık var mı? Bu günah değil mi arkadaşlar? Bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük, insanları düşüncelerine göre bölüp ayırıp çarpmak değil midir? Bu, böyle bir anlayıştır.
Yine, burada, yerel seçimleri kaybetme telaşıyla hemen Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı kuruyorsunuz büyükşehirlerde. Nerede kuruyorsunuz? On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi Kurulması Kanunu'nda kuruyorsunuz, kurduktan sonra da yine valiye bağlıyorsunuz. Galiba İstanbul'dan umudunuzu kestiniz, anlaşıldı, Ankara'dan da -büyükşehirlerden zaten Van gitti- Mardin'den de, Diyarbakır'dan da, Urfa'dan da Allah'ın izniyle.
Arkadaşlar, demek ki, siz, seçimi kaybetme telaşıyla bu torbayı böyle kanunlarla dolduruyorsunuz, sizin telaşınız bundan. Hâlbuki, yerel yönetimleri güçlendirseniz bu kadar rüşvet, yolsuzluk, talan olayı da olmaz; yerelde denetlenir, yerelde kontrol edilir ve siz de rahat edersiniz. Ama anlaşılan odur ki, yeni kadrolarla kurduğunuz Rehberlik ve Denetim Başkanlığının adını da değiştirin "her iş yapar başkanlığı" yapın; joker, her iş yapar. Adını koymadığınız kadrolar açıyorsunuz, Allah selamet versin. (BDP sıralarından alkışlar)