GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:64
Tarih:19.02.2014

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

CHP'nin grup önerisi ağırlıklı olarak Gezi olayları, Avrupa Birliği, Hükûmetin bu alanlarda sıkışmış olduğu, o yüzden başka işlerin peşinde olduğu tarzında değerlendirmeler üzerine gidiyor. Kıbrıs'la ilgili iki cümle var ama Aytun Bey burada konuşmasını ağırlıklı olarak Kıbrıs'a dayandırdı. Ben de önce Kıbrıs'a ilişkin birkaç cümle edip daha sonra önergenin mahiyeti çerçevesinde konuşacağım.

Kıbrıs meselesi altmış küsur yıldır Türkiye'nin gündeminde. Dış politika siyasetin önemli bir unsuru hâline geldiğinden beri de çok kışkırtıcı bir biçimde muhalefetin kullandığı bir mesele olmuştur. Muhalefetin diyorum, dün ve bugün. Âdeta son derece kışkırtıcı bir milliyetçilik ve Anadolu'daki insanları baştan çıkartacak, ayartacak bir dil çerçevesinde "Kıbrıs satılıyor, Kıbrıs veriliyor, Kıbrıs'taki haklarımızdan vazgeçiliyor" tarzında bir dille uzun yıllar boyunca siyaset yapıldı. Bu yeni bir siyasi dil değil. Yeri geldiğinde buradaki arkadaşlar, muhalefetten olsun iktidardan olsun, geçmişten beri hiçbir hükûmetin ihanet içinde olmayacağı, memleketi satmayacağı, bu milletin çıkarları aleyhine olmayacağı güzel değerlendirmelerini dile getiriyor. Ama ne zaman ki spesifik konular gündeme geliyor, "Avrupa Birliğine satıyoruz, Amerika'ya satıyoruz.", "Baştaki Hükûmet birtakım entrikalarla taviz veriyor, diyet veriyor, milletin çıkarlarıyla çelişiyor." şeklinde değerlendirmeler yapmaktan da kaçınmıyoruz. Bunları çok uygun bulmuyorum. Eminim, aklıselimle söylenen, hiçbir hükûmetin memleketin, milletin aleyhine olmayacağı değerlendirmesi -ki zaman zaman söylenen- dün nasıl doğruysa bugün de doğrudur. Ben burada, iktidarı Kıbrıs'a ilişkin olarak yürüttüğü politikalar çerçevesinde böyle bir bağlama yerleştiren dili yersiz, manasız, kışkırtıcı, o geleneksel muhalif dilin bir parçası olarak görüyorum.

2004'te bir referandum oldu, doğru. Annan Planı'na Rumlar itiraz ettiler. Türkler de "Evet." dediler. Eğer o plan geçmiş olsaydı, bugün daha farklı bir vadide yürüyor olurduk. Kıbrıs meselesini altmış küsur yıldır bir mesele olarak tutuyoruz. Herhâlde bir altmış yıl daha mesele olmayacak. Bunu mutlaka Türkiye'nin ve Kıbrıs'ta yaşayan Türklerin çıkarları istikametinde, rasyonel bir düzeyde çözmek lazım. Bu çözümü sağlamak yolunda, elbette müzakere edeceğiz, çözümsüzlüğü değil. Bu müzakereyi yaparken bu kışkırtıcı dil herhangi bir fayda sağlamaz. Sürekli rafta problem olarak durmasından beslenen -tırnak içerisinde, öyle bir klişe laf vardır- siyaseti de çok uygun bulmuyorum.

Değerli arkadaşlar, Gezi'de yaşanan olaylar bu önergenin belkemiğini oluşturuyor. Gezi'de hayatını kaybeden insanlara bir kez daha buradan Allah'tan rahmet diliyorum. Herkesin acısı, bu ülkedeki herkesin acısı hepimizin acısıdır. Millet olmak, sadece ne olduğumuzla ilgili değildir, aynı zamanda, ne olmak istediğimizle ilgilidir. Eminim ki buradaki herkes ne olmak istediğimiz hususunda siyasal farklılıkların, mezhep, etnik farklılıkların ötesinde, ortak bir kader ve ortak bir çatı etrafında davranma iradesine, arzusuna, öyle bir millet olma iradesine sahiptir. Bunu destekliyoruz, bizim tavrımız ve yaklaşımımız da budur.

Gezi olaylarına ilişkin tartışma şudur değerli arkadaşlar: Sokaktan siyaset çıkartmak, sokak üzerinden siyaseti organize etmek, sokak üzerinden Parlamentoyu işlemez hâle getirmek. Ben demokratik ülkelerde sokaktaki gösterilerin de -taşkınlık olmamak, kışkırtıcı olmamak, Vandallığa dönüşmemek kaydıyla- demokrasinin bir parçası olduğunu görürüm ama yıkıcı sokak hareketleri, kışkırtıcı bir şekilde...

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Hangi hareket ya?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...siyasi sonuçlar değiştirmeye dönük bir alayişe, bir nümayişe, bir sosyal travmaya dönüştürülmek isteniyorsa, bu, işte o bahsettiğimiz demokrasinin dışına çıkmaktır.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Yani, Parlamentoyu mu işgal etti Geziciler? Hocam, yapmayın gözünüzü seveyim, böyle bir şey olur mu?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bakın, Sayın Genel Başkan, Sayın Kılıçdaroğlu bu Gezi olayları olurken İzmir'de dolaşıyordu esnafı. Oradaki esnafa dedi ki, çok dikkatimi çekmişti: "Sizlerin de sokağa çıkmanız lazım. Sokağa çıkın ve hakkınızı arayın."

Değerli arkadaşlar...

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Doğru. Hak aramak gayet doğal, demokrasilerde var. Siz söylüyorsunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "Doğru." diyorsunuz ya...

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Siz de söylüyorsunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir an Sayın Genel Başkanın doğru söylediğini, Türkiye'deki 75 milyonun doğru söylediğini kabul ettiğini ve herkesin sokağa çıktığını düşünün. Ne olacak? "Doğru söylüyor." diyorsunuz ama herkes sokağa çıktığında, herkes sokakta hak aramaya başladığında...

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Siz de sokağa çıkanlara kulak vereceksiniz, yanlıştan vazgeçeceksiniz; Türkçesi bu.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...biz iktidar ilişkilerini sokakta hak arayarak mı çözeceğiz? Bu Parlamento niye var?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Parlamentoda zaten konuşturmuyorsunuz, sokakta konuşturmuyorsunuz insanı.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ya, hapiste hak aramaktan daha iyidir ama ya.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu Parlamento niye var?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hapiste hak aramaktan daha iyidir, merak etmeyin.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu Parlamento, insanlığın tarihine de bakarsanız, iktidar ilişkilerini...

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Gösteri hakkı yok mu Sayın Başkan?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Gösteri hakkı ayrı.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Ne ayrı, nasıl ayrı? Adam çıkacak düşüncesini söyleyecek. Olur mu böyle bir şey?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - İktidar ilişkilerini daha rafine, daha birbirimizi anladığımız, daha medeni bir şekilde çözmek için vardır burası. Eğer iktidar ilişkilerini sokağa havale edersek sokaktan sadece çatışma çıkar. Sokaktan bu milletin lehine bir sonuç çıkmaz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Çadırları kim yaktı?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Çatışma Meclise dönüştü sayenizde Hocam. Mecliste çatışma var, sokağı boş verin.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ben Parlamentodaki arkadaşların da, doğrusu, sokağa ilgi göstermelerini anlamıyorum. Bazı CHP'li arkadaşlar çok ilgi gösterdiler, bazıları ilgilenmediler.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Hayır, herkes ilgilendi, herkes.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Sokakta birtakım kalabalıkların başında gösteriler bana 1980 öncesinin öğrenci eylemlerini hatırlattı. Biraz belki nostaljik birtakım duygular da yaşanıyor olabilir ama o arkadaşlara hatırlatmak istiyorum: Artık sokaktaki öğrenciler değiller, Parlamentodalar, buradalar. Burada çalışmaları lazım, Parlamentonun kuralları içerisinde konuşmaları, meselelerini anlatmaları lazım. Sokakta kavgayla, gürültüyle hak aramaya kalkarsak herkesi sokağa çağırmış oluruz. Bu da Türkiye için yıkıcılıktır değerli arkadaşlar.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Meclisteki tekme tokada, burnu kırılan milletvekillerine ne diyeceksiniz Sayın Hocam? Yapmayın böyle, söylediğinize önce kendiniz inanın ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şimdi, bize öteden beri diyorsunuz ki: "Faşistsiniz, otoriter bir yapı kuruyorsunuz, hukuku kuşattınız." Kardeşim, bu "hukuku kuşatma" lafını yıllardır dinliyorum. Ne kuşatmaymış, Kanije Muhasarası'nı geçti, hâlâ kuşatıp duruyoruz hukuku! Böyle bir şey yok değerli arkadaşlar.

Şimdi, hukuka ilişkin tartışma... Bakın, geçmişte Ergenekon ve Balyoz olayları oldu, mahkemeleri oldu.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Evet.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - E, CHP Grubuna bakıyorum, Ergenekon ve Balyoz'da avukat, 17 Aralık sonrasında birden savcı. Ergenekon ve Balyoz'da savcılar yalan yanlış işler yapıyorlar, düzmece evraklarla soruşturmalar yapıyorlar...

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Doğru!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...17 Aralıktan sonra -Allah, Allah, savcılara ne oluyorsa birden- çok doğru işler yapıyorlar, namuslu ve faziletli bir şekilde hukukun hakkını arıyorlar!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Ama ortada para kasaları var, ortada para kutuları var, ayakkabı kutuları var Hocam, karıştırma!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ergenekon ve Balyoz'da hukuk asla tarafsız ve bağımsız değil, hangi ilahî el dokunuyorsa...

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Davanın başsavcısına söyle, "Davanın savcısıyım." diyene söyle! Bunu niye bize söylüyorsun ki!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...17 Aralıktan sonra birdenbire hukuk tarafsız ve bağımsız hâle geliyor!

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ya, Ergenekon davasının savcısına söyle!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Sizin hakikaten Türkiye'deki hukuki yapıya ilişkin kanaatiniz nedir?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Ergenekon hukuksuzluktu, adaletsizlikti Sevgili Hocam. İnsan Hakları Komisyonunda söylediğimizde en çok siz karşı çıkıyordunuz ona.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Hukuk tarafsız ve bağımsız mı? Savcılar görevlerini mi yapıyorlar? Sizin konumunuz nedir? Avukat mısınız, savcı mısınız? Bu yargı tarafsız ve bağımsız mı, değil mi, doğrusu, ben bunu anlayamadım.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Üç yıldır doğru yapıyordu da üç yıldan sonra mı yanlış yapar hâle geldi? Siz de bir karar verin!

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - "Ergenekon davasının savcısıyım." diyen kimdi? Ona söyle, bize niye söylüyorsun?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama size şunu söyleyeyim: Siyaset kurallı olmadığı sürece, siyaset demokratik bir şekilde işlemediği sürece hukuk kendi kendine tarafsız ve bağımsız olmaz. Açın -aranızda hukukçular var, burada da var- hukukun tarihine bakın. Hukuk, güçler ilişkisinin bir fonksiyonudur arkadaşlar. Eğer iktidar ilişkileri demokratikleşirse ancak o zaman hukuk tarafsız ve bağımsız olur. Yoksa birtakım zinde güçlerin, vesayetçi yapıların içine hulul edip oradan siyasal mühendislik çıkardığı bir alana dönüşür ki Türkiye'nin geçmişteki sicili bu bakımdan da iyi bir sicil değildir.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Niye yararlandınız o vesayetçi yapılardan zamanında? Siz yararlandınız vesayetçi yapılardan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bakın, yurt dışına giden CHP'li arkadaşlar orada akıllara seza değerlendirmeler yapıyorlar. Mesela, bir arkadaş şöyle dedi, kulaklarımla duydum: "Türkiye Büyük Millet Meclisi değil, Türkiye'nin büyük hapishanesi." Yani, burası hapishaneymiş. Evet, böyle söylediler. Türkiye'de otoriter bir yapı varmış, Türkiye'de faşizm varmış...

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Var, o doğru.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Doğru. Mehmet Bey yok mu?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şimdi, bakın, o zaman eğer Türkiye bu arkadaşın dediği gibiyse o arkadaş bir kahramandır. Orada böyle konuşmuş. Türkiye'ye geldiğinde onu ne büyük tehlikeler bekliyor, o faşist yönetim, o otoriter insan ona neler yapacak neler! Bir kahraman görüyor musunuz? Hayır. Söylüyor, huzur içinde geliyor çünkü öyle bir ülke yok. Söylediğiniz dil ve eyleminiz birbiriyle uyumlu olmalı.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Yapma hocam ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...dışarıda kahramani bir görüntü, Türkiye'ye geliyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...hiçbir risk yok. Bu uygun değil, bu dil doğru bir dil değil.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Türkiye tablosunu bir tarif edin de beraber konuşalım hocam ya, Türkiye tablosunu beraber görelim!

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Onun için Fas'tan arıyor Başbakan, Fas'tan!

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Söylediğinize inanmadığınıza eminim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)