| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 64 |
| Tarih: | 19.02.2014 |
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup önerisi üzerine parti grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu grup önerisinde hafta sonları çalışma var, mesai saatlerinin esnetilmesi var. Şöyle bir durum var tabii, önce, neredeyiz ve ne yapıyoruz? Türkiye Büyük Millet Meclisinin tek görevi yasa çıkarmak değil denetim. Denetim de çok önemli bir fonksiyonu. Yasa çıkarmak milletin faydasınaysa hayhay, elbette hepimiz taraftarız. Mesela, millet şu anda ne tür yasalar bekliyor veya Mecliste bekleyen yasalarda neler var, sizler hangi yasaları çıkarmak için bu mesai saatlerini teklif ediyorsunuz? Mesela, BAĞ-KUR borçlarının ertelenmesi, faizlerinin kaldırılması için bekleyen bir grup esnafımız var. Yaşa takılmış emekliler
bir yasa teklifi bekliyorlar. Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilgili ödenememiş borçları için af bekleyenler var. Bunlar milletin gündeminde var ama sizin burada yasama faaliyeti için yapmayı düşündüğünüz yasalara bakıldığında, 17 Aralık günü olan aydınlanmayla beraber gelen bir seri torba kanun var ve öyle bir kanunlar silsilesi hazırlıyorsunuz ki, daha on beş gün önce çıkardığınız İnternet'le ilgili yasayı bugünkü torbaya koymayı, bir başka maddeyi de gelecek haftaki torbaya koymayı düşünüyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, yasa, gerekliyse çıkarılır. Çıkardığınız yasayı daha çıkarır çıkarmaz parti gruplarını gezerek "Biz bunu düzeltelim." diye geziyorsanız bir durup düşününüz "Ne yapıyoruz, yasama faaliyetinden muradımız ne?" diye. İnternet'le ilgili yaptığınız kısıtlama yasasından şu an itibarıyla bile kendiniz de rahatsız oldunuz. Gözü kapalı parmak kaldırmak yalnızca salona girip "Yoklama isteniyor." diye, neye parmak kaldırdığınızın bile çoğu zaman farkında olmadığınız gibi bir durum var. Dolayısıyla Meclis yalnızca yasa yapmakla mükellef değil, Meclis millet adına denetim faaliyeti yapmayı da isteyen bir silsile içeriyor ve bu faaliyeti de genellikle biz muhalefet milletvekilleri yapmaya gayret ediyoruz. Niye gayret ediyoruz? Çünkü Mecliste bazen verdiğimiz soru önergeleriyle ilgili geri yazılar geliyor iade için. Mesela ben, geçtiğimiz günlerde basında yer almış bir haber üzerine bir soru önergesi verdim; olay da şu: Mukopolisakkaridoz hastası bir gencin ailesi, ilaç kullandığında oğullarının sağlığının iyi olduğunu ama yapılan zekâ testi sonrası "Bunun zekâ testinde IQ'su çok düşük çıktı, biz buna ilaç vermeyelim çünkü çok pahalı oluyor." denilerek Sosyal Güvenlik Kurumunun ödemeleri kestiği ibaresi var haberde ve bu doğrulandı da haber. Ben de şunu sordum: "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." diye siyaset yapan Hükûmetin pasif ötanazi uygulamasında her vatandaş için uygun bulduğu maliyet sınırı nedir?" diye. Bakın, bu bir denetim faaliyeti, yasama değil, yasama fonksiyonu gören Meclisteki denetim faaliyeti. Sayın Cemil Çiçek Bey'in imzasıyla bana bir yazı geldi, diyor ki: "İç Tüzük'e göre, 96'ncı maddeye göre uygun değildir." Burada bir hakaret yok, bir yorum yok, yalnızca bir durumun tespiti var. Ben de kendisine cevap yazdım, dedim ki: Sorumun başındaki "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." ifadesi önergeye muhatap Bakan dâhil birçok Hükûmet üyesinin pek çok kez kullandığı cümle olup bakanlıklarının resmî sitelerinde bile vardır, dolayısıyla ben bunu yalnızca kâğıdıma döktüm. İkinci cümledeki "pasif ötanazi" meselesi ise hastanın yaşam konforunu artırıcı destek ilaç ya da malzemenin tedarikinde vergileriyle devlet mekanizmasının ayakta tutulmasına katkı sağlayan ve vatandaşa ya da bakmakla yükümlü olduğu yakınına uygun bulunan meblağı sordum. Bunu da "Eğer, siz, hastanın yaşaması için gereken ilacı vermiyorsanız, en kibar tabiriyle 'pasif ötanazi' diyebiliyorum Sayın Başkan." diye yollamıştım. Bugün tekrar bir yazı gelmiş bana "Önergeyi aynen yolladığınız için iade ediyoruz." diye.
Şimdi, gördüğünüz gibi, muhalefetin faaliyetini yerine getirmek adına -ki bu millet adına denetim faaliyetidir- soru önergesi verme özgürlüğünü bile kestiniz Meclis Başkanının imzasıyla.
Ve ben buradan tekrar soruyorum: "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." derken vatandaşa biçtiğiniz pasif ötanazinin maliyeti nedir? Bu soruya cevap verirseniz herkes çok memnun olacak. Çünkü sağlık yalnızca sizin ihtiyacınız değil, sağlık yalnızca sizin yakınlarınızın ihtiyacı değil. Tam gün yasasına rağmen, yasanın arkasından dolanarak, tam günle beraber üniversiteden ayrılmış hocaları, kendiniz, eşiniz ya da ailenizdeki herhangi bir fert için hastaneye getirtip kendinizi ameliyat ettirme hakkınız var ise bu vatandaşın haydi haydi hakkı var; çünkü o ayakkabı kutusuna koyduğunuz, çünkü o elbise torbalarına koyduğunuz paralar bu vatandaşın vergileridir. Kimse kendini kandırmasın. Hani eskiden "Ayak koktu." deniyordu, şimdi ayakkabı kutularından bile koku çıkıyor. Ben de bu vatandaşın verdiği vergiyle tedavi olmasını engelleyen mekanizmanın maliyetinin ne olduğunu soruyorum. Ne olacak da bizim tedavi giderlerimizi keseceksiniz?
Vatandaşın IQ'suna laf etmiş burada birisi, doğru. Hükûmet eden partiden bir milletvekilinin de şöyle bir lafı vardı: "Sizi adam yerine koyduk, engelli kanunu çıkardık." IQ'sunun normalin altında olması bir insanın zihinsel bir engelliliktir evet ama "Zihinsel engeli var." diye insanları yok sayamazsınız. Bazılarımızın zihinsel ölçümlerde IQ'larımız normal çıkar ama o insanlar kadar hassasiyetlerimiz yoktur, onlar kadar duygularımız ifade edemediğimiz zamanlar olabilir. Bazı konularda vicdanımız onlar kadar harekete geçmiyor olabilir ve bu engellemenin, IQ'suna bakarak bir vatandaşın ilacını kesmenin tek bir ifadesi var: Pasif ötanazi ve ben de, bunu, buradan soruyorum; eğer yazılı soru önergesi vermem engelleniyorsa Meclis kürsüsünden ilgili bakana soruyorum "Sosyal Güvenlik Kurumunun vatandaş için belirlediği pasif ötanazi fiyatı nedir?" diye ve hafta sonları değil, gerekiyorsa on iki ay, yirmi dört saat çalışmayı Milliyetçi Hareket Partisi asla reddetmez. Ama ne için? Vatandaşın beklediği kanunların çıkması için. Şimdi tekrar söylüyorum: Esnaf BAĞ-KUR'la ilgili yasa bekliyor, yaş nedeniyle emeklilik hakkını elde edemeyenler yasa bekliyor, atanamamış öğretmenler müjde bekliyor. Bütün bunlar için eğer bir yasama faaliyeti yapılacaksa Milliyetçi Hareket Partisi yirmi dört saat bütün milletvekilleriyle burada olacaktır ama yalnızca mahdum hukuku için, mahdumlarınızdan ötürü olan ses dinlemeleri İnternet'e düşmesin diye, bazı insanlara tanıyacağınız istisnalar için, açılımlarınız için, terörü desteklemek için yasa çıkarmak adına hafta sonu çalışmak diyorsanız ne kendinizi kandırın ne milleti kandırmak için bir daha teşebbüste bulunmayınız.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)