| Konu: | Basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 20.02.2014 |
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; basın ve ifade özgürlüğü konusunda gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İfade ve basın özgürlüğü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'uncu maddesi uyarınca güvence altına alınan temel insan haklarındandır. İfade özgürlüğünün olduğu demokratik bir toplumda herkes kendisini ifade etme ve haber almakta özgür hisseder. Bir ülkede basın özgür değilse o ülkede hiç kimse özgür değildir. Türkiye'de AKP iktidarı basını rehin almıştır. Türkiye'de basın hür değil, basın esirdir. Türkiye'de medya resmen AKP'nin baskısı altındadır, basın ve ifade özgürlüğüne en başta, en büyük baskıyı da Başbakan Erdoğan yapmaktadır. Tayyip Erdoğan iş birlikçi ve yandaş basın hariç, gazetecileri, medya patronlarını ve televizyon yayıncılarını tehdit etmektedir. Başbakan Erdoğan sansürcübaşı gibi televizyon yayınlarına müdahale etmektedir, gazetecilere hakaret etmektedir. Şu sözleri Başbakan Erdoğan gazetecilere söylemiştir: "Tasmalarını biz çıkardık, şimdi ise boyunlarına uluslararası tasmaları taktılar." Bu sözleri eden bir Başbakan demokratik ülkelerde bir gün dahi Başbakanlık yapamaz. Şu sözleri de yine Erdoğan gazete patronlarına yönelik olarak söylemiştir: "'Ne yapayım? Köşe yazarı, hâkim olamıyorum.' diyemezsin, 'Kusura bakma kardeşim, bizim dükkânda sana yer yok.' demelisiniz." Başbakan, böylece muhalif gazetecilerin, gazete patronları tarafından işten atılmalarını emrediyor. Böyle bir örneğe ancak faşist ve totaliter sistemlerde rastlanabilir. Bir haberle ilgili olarak Başbakan Erdoğan Milliyet gazetesine "Batsın sizin gazeteciliğiniz." diyor, bunun üzerine gazetenin patronu "Sizi çok üzdük, Milliyeti hemen, uygun gördüğünüz birine satmaya hazırım." diyor. Baskının şiddetini varın siz hesaplayın.
Başbakan Erdoğan'ın televizyon yetkilisini arayarak "Geçmeyin o alt yazıyı." diyerek müdahale etmesi gündeme düştü. Bu talimat ve sözleri ancak faşist bir rejime sahip ülkelerin yöneticileri yapabilir.
Tayyip Erdoğan anket şirketlerinin araştırmalarına müdahale ederek "Al MHP'den 2 puan, koy BDP'ye." demektedir. Dahası, Başbakan, MHP lideri Bahçeli'nin grup toplantısını canlı olarak veren televizyon kanalını arıyor, "Devlet Bahçeli bir manifesto açıklıyor, siz de bunu canlı olarak veriyorsunuz." diyor, muhatabı da "İki üç dakikaya kestiriyorum efendim." diyor ve kestiriyor. Siz bu yetkiyi nereden ve siz bu yetkiyi kimden alıyorsunuz beyler? Siz kimsiniz? Başbakan mı karşımızda, bir kabadayı mı var karşımızda; bunu anlamak istiyoruz. Gazetede "Bu mu sağlıkta çağ atladığı iddiasında olan Türkiye" başlıklı bir haber çıkıyor, Başbakan Erdoğan "Alo Fatih" hattıyla derhâl devreye giriyor, "El insaf edin! Yani böyle bir başlık nasıl atıyorsunuz ya!" diyor, muhatabı da buna karşılık "Kaçak olmuş. Bu bir ayıptır efendim." dedikten sonra derhâl durumu telafi eden manşetler atılıyor, haberi yapan 3 gazeteci de görevinden atılıyor. İki gün önce yine Başbakan Erdoğan bir gazeteye "Boğulacaksınız." diye bağırıyordu, gazeteyi "Boğulacaksınız." diye resmen tehdit ediyordu. Bu tavrıyla Tayyip Erdoğan basın ve ifade özgürlüğünün önündeki en büyük engel olduğunu ortaya koymuştur. Erdoğan televizyon ve gazeteleri maskaraya çevirtmiş, İnternet'i sansürletmiş, HSYK'yı hegemonya altına aldırtmış, Adli Kolluk Yönetmeliği'ne müdahale ettirmiştir. Böylece, Tayyip Erdoğan medya dünyasında patronların patronu hâline gelirken AKP de yalan, yağma ve yolsuzluk sarmalında bocalar hâle gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, yaşananlar, Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün önündeki en büyük engelin Başbakan Erdoğan olduğunu ortaya koymuştur. AKP çıkardığı yasalarla ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü ve İnternet üzerinden bilgiye erişim özgürlüğünü de büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Yapılan yolsuzluklar ortaya çıkmasın diye, onları ortaya çıkaracak bütün özgürlük alanları kapatılmıştır. AKP ve Başbakan Erdoğan haddini fena hâlde aşmıştır. AKP yönetiminde Türkiye açık bir hapishaneye dönüştürülmüştür.
Ey AKP, oyunuz ne olursa olsun siz işte busunuz ve siz bu kadarsınız. Önce bu ülkenin başından gideceksiniz, sonra da yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)