| Konu: | Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 20.02.2014 |
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarafımızdan 4'üncü maddeyle ilgili olarak verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıda -her ne kadar şeklen teklif olarak görünüyorsa da, özü itibarıyla tasarı olduğu için tasarı olarak ifade etmek gerekiyor- Türkiye yasa dışı dinlemelerin yarattığı tahribatları nasıl giderebilir, bir anlamda, bunun arayışı içinde Hükûmet. Bu anlayışla getirilen bir düzenleme söz konusu.
Aslında, bu tahribatın temellerini çok iyi görmemiz gerekiyor. Bu tahribatı yaratan sebepler, düzenlemeler ne zaman gerçekleştirildi, bunu görmemiz, değerlendirmemiz gerekiyor. Bütün bu tahribatı yaratan düzenlemeler, 3 Temmuz 2005 tarihinde, bu Genel Kurulda, bir pazar günü gerçekleştirildi değerli milletvekilleri. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzük'te temel kanun düzenlemesine söz hakkının kısıtlanması sebebiyle göstermiş olduğu tepki ve 22'nci Dönemde sadece o gün Genel Kurula katılmaması üzerine, illegal karargâhta hazırlanan -illegal karargâhın da yerini, adresini biraz sonra ifade edeceğim- o düzenlemenin sonucunda Türkiye bugünlere geldi değerli milletvekilleri.
Bakın, o düzenlemeyle Silivrilerin, Oda TV'nin, Balyoz'un, KCK'nın, bütün bu soruşturmaların, bu yargılamaların kurguları, senaryoları, altyapıları, Türkiye Büyük Millet Meclisine yürüme mesafesinde, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Başbakanlık odaklı bir karargâhta hazırlandı. Bunları istediğiniz ortamda, daha ayrıntılı bir şekilde elbette konuşabiliriz ama bakın, nasıl bir tahribat yaşandı: Türkiye'nin yargı düzeninde, yargısal süreçleri ihlal eden, yargısız infazlara yol açan, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının tümünün temel hak ve özgürlüklerinin tehdit altına alınmasına yol açan, toplumsal barışımızı tehdit eden bir süreci bu düzenlemelerden sonra yaşadık.
Şimdi, ne yapmak istiyor iktidar? Bu sorunu aşmak istiyor. Bu sorunu aşmak isterken de bakıyorsunuz 4'üncü, 5'inci maddede, altı aylık cezayı bir yıla çıkarmak istiyor, bir yıllık cezayı iki yıla çıkarmak istiyor. Bunu yapmakla beraber, bir de ne yapıyor? "17 Aralığın delillerini nasıl yok ederim, 17 Aralığı nasıl kadük hâle getiririm, kendimi bu işten nasıl kurtarırım?" arayışıyla yeni düzenlemeler yapmak istiyor.
Dokuz on yılı bir tarafa bırakalım değerli milletvekilleri; sekiz dokuz yılı bir tarafa bırakalım, bakın, şu son bir aydaki düzenlemeleri göz önüne aldığınız zaman bile, aslında, iktidar olarak nasıl bir acz içinde olduğunuz, nasıl bir dirayetsiz yaklaşım içinde olduğunuz çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor.
Bakın, son bir ay içinde, son kırk beş gün içinde getirilen bütün bu düzenlemelerle bir taraftan hukuk rejimini, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıyoruz, doğrudan yürütme organına tabi bir sistemi kuruyoruz, bir taraftan da temel hak ve özgürlüklerimizi tehdit altına alıyoruz, kuşatıyoruz temel hak ve özgürlükleri. HSYK düzenlemesiyle bunu yapıyoruz, İnternet düzenlemesiyle bunu yapıyoruz, MİT tasarısıyla bunu yapmak istiyoruz ve biraz evvel değerli arkadaşım Levent Gök'ün ifade ettiği genel arama kararıyla bunları yapmak istiyoruz.
Yetmiyor, bir de ne yapıyoruz biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Kalkıyoruz, ÇED düzenlemesini bile, yani çevre etkisi düzenleme yetkisini, bu raporları düzenleme yetkisini de alıp Bakanlar Kuruluna veriyoruz. O tasarı da Çevre Komisyonunda bekliyor, herhâlde bir hafta içinde o da görüşülecek. Öyle bir düzenleme ki, meslek kuruluşlarının, akademisyenlerin etkili olduğu, yetkili olduğu bir kurulun yetkilerini doğrudan Bakanlar Kuruluna veriyoruz. Gerçekten, böylesine bir düzenlemeyi de tasavvur etmek mümkün değil.
Aslında, ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Muhaberat rejiminin temellerini atıyorsunuz değerli milletvekilleri. Umarım, bu gerçekleri görmeye biraz gayret edersiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)