| Konu: | CHP GRUBUNUN, İSTANBUL MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN ÇELEBİ VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ BÜNYESİNDEKİ TAŞERON İŞÇİLERİNİN SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 2/4/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK 21 ŞUBAT 2014 CUMA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 21.02.2014 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Dolar doldur, öyle gönder, onlar ondan anlar.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sayın Başkan, sükûnet sağlandıktan sonra, benim çalınan saniyelerimi geri verdikten sonra sözüme başlayacağım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaplan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - On üç saniye Hasip Bey, size on beş versin.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Süreyi yeniden başlatıyorum, buyurun, yoksa on saat beklemek zorundasınız, buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, usulen, burada araştırma önergeleri üzerinde iki lehte, iki aleyhte olduğu için ben üzerinde konuşacağım.
Emek söz konusu olunca, hele hele taşeronlaştırılmış emek söz konusu olunca, gerçekten, bu can alıcı noktada Meclisin dikkatini birkaç noktaya çekmek istiyorum ve böyle bir çalışmanın yapılması gerektiğini, bir araştırma önergesinde öncelikle AK PARTİ'nin bunu istemesi gerektiğini düşünüyorum çünkü 30 tane büyükşehir belediyesi kurdunuz, 30 tane büyükşehir belediyesi kurarken il özel idarelerini kapattınız. İl özel idarelerini kapatırken ortada kalan işçiler, sözleşmeliler, il özel idarelerinin verdiği ihalelerde çalışan taşeron işçiler, bütün bunlar ortada kaldı.
Şimdi, buradan, şöyle birkaç rakama değinmek istiyorum: Türkiye'de 1,5 milyon taşeron işçi çalışıyor. Taşeron işçiliği 1,5 milyonsa aileleriyle beraber 10 milyonun üstünde, 15 milyon nüfusu etkileyen bir rakam oluyor. İstihdam rejimi olarak baktığınız zaman, milletin anasına küfreden büyük patronlar ve "En iyi Kürt ölü Kürt'tür." diyen büyük patronlar büyük işleri alıyorlar, çok büyük işleri. O büyük işleri sonra parça parça bölüyorlar, taşeron olarak bazılarına, daha fazla kâr etmek için daha ucuza veriyorlar. Onlar da gidiyor, işçileri getiriyor, hiçbir sosyal güvenceleri olmadan, çoğu da sokaklarda bırakılarak, ücretleri ödenmeden mağdur ediliyor.
Bu mağduriyetin bir ayağı da yurt dışıdır arkadaşlar. Buradan, işveren, patron yurt dışından ihale alıyor. Bir bakıyorsunuz burada yüzlerce işçi almış, ya Rusya'ya götürüyor ya Soçi'ye götürüyor ya da Irak'ta, Orta Doğu'da, Afrika'da bir ülkeye. Bir bakıyorsunuz oradaki işçiler feryat ediyor çünkü oradaki patron, müteahhit o işi başka taşeronlara veriyor, o taşeronlar inşaatta çalışıyor, sonra bir sene paralarını alamayınca isyan başlıyor ve maalesef bunların hiçbir güvencesi yok.
Tabii, bu baktığımız özel sektör yanı. Özel sektör yanında acımasız bir emek sömürüsü var arkadaşlar.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 12 Nisan 2013 tarihinde yaptığı bir çalışma oldu; Üçlü Danışma Kurulunda işçi ve işveren konfederasyonları bir araya geldi, "Bu konuda bir çalışma yapalım." dediler. Hatta, arkadaşlarımız Plan Bütçe Komisyonundaki torba kanun görüşmelerinde defalarca dile getirdiler. Yani bu sorunu bir hukuka bağlamak yani taşeron çalıştırmada müteahhidi de sorumlu tutan bir sorumluluk zincirinin -buna müteselsil sorumluluk denir- onun hukukunu yaratmak, en azından iş kazası geçiren ve hayatını çalıştığı emeğiyle, alın teriyle sağlayan insanlarımıza bir güvence vermek, yıllık izinlerinden, fazla mesailerinden, bayram tatillerinden, hiçbirinden yararlanamayan bu büyük kesimin kutsal olan alın terine saygılı olmak bütün milletvekillerinin vicdani bir görevi olması lazım.
Değerli arkadaşlar, bu konuda sizler ne kadar mektup ne kadar telefon alıyorsunuz bilmiyorum ama bana en çok telefon gelen konulardan birisi bu taşeron işçiler olayıdır ve bunun dile getirilmesi için biz daha önce de Meclise araştırma önergeleri verdik. Bizim de bu konuda bir araştırma önergemiz var; varsa diğer partilerin, onları da bir araya getirelim, birleştirelim, ya, Türkiye'de sosyal güvenlik, kara para, kara delik, kaçak çalıştırma...
Yani, şu son zamanlarda bu taşeron işçiler Suriye'den gelen 1 milyona yakın sığınmacıyla tehdit edilirken, "Sizin yerinize günde 5 liraya, 10 liraya, Gaziantep işçi pazarında, Adana'da insanı alırım, çalıştırırım." tehdidiyle çok daha acımasızca uygulandığı bir noktaya gelinirken, ülkemize, ülkelerindeki iç savaş nedeniyle sığınmış Suriyeli mültecilerin acımasızca sömürüldüğü bir alan olarak bu sektörlerin -inşaat, tarım- hepsinde maalesef karşımıza çıkıyor.
Gerçekten sadece onlar değil; bakın, Balkan ülkelerinden, Moldova'dan, Romanya'dan bir dönem çok fazla kaçak işçi çalıştırması oluyordu, Kafkaslardan da, hatta birçok ülkeden, sayıları 100 bini aşkın kaçak olarak çalıştırılan işçilerden bahsediliyor. Şimdi, bunların hepsi nerede çalıştırılıyor? İşte, hukuku olmayan bu taşeron iş alımlarında. Patron taşerondan kazanıyor, taşeron işçinin emeğinden çalıyor, herkes çalışanın emeğinden kazanıyor, çalıyor. Bundan daha zalim bir sömürü çarkı, düzeni olamaz arkadaşlar.
Muvazaalı taşeron uygulaması apayrı bir durum. Bunu işçi konfederasyonları, sendikaları zaman zaman dile getiriyorlar. Peki, 4857 sayılı İş Kanunu'nda taşeron işçilerine bütün işçiler gibi, hele hele öncelikle kamuda, devlet nezdinde çalışanlara, yerel yönetimlerde, belediyelerde çalışanlara niye öncelikle bu hakkı, bu hukuku tanımıyoruz? Size şunu söyleyeyim ki Allah var, bizim partimizin, Barış ve Demokrasi Partisinin diğer bütün partilerden bir farkı belediyelerimizin işçileriyle yapmış olduğu sözleşmelerdir. Orada kul hakkı yemiyoruz, yüceltiyoruz; emeğini sömürmüyoruz, emeğini yüceltiyoruz. İşçi ücretleri bizim belediyelerimizde -Diyarbakır başta olmak üzere- bütün iktidar ve diğer muhalefet partilerinin belediyelerinin üstündedir ve güvencelenmiştir. Hatta ve hatta eşine şiddet uygulayanların kesintileri eşlerine verilecek kadar toplu sözleşme hükümlerinde adaleti, güveni, onların sosyal güvenliğini sağlayan bir çalışmanın mensubu bir parti olarak burada gururla, bu Meclisin kürsüsünde iftiharla bundan bahsetmek istiyoruz. Bu çalışmamızın emsal olmasını istiyoruz. Kim ki evinde eşini dövüyorsa, onun ücretini alırken, çalışırken düşünmesini gerektirecek bir anlayışı kamu hizmetinin içinde gören bir partiyiz biz. Bizim için son derece önemlidir. Emeğe saygılı olacağız arkadaşlar, insana saygılı olacağız, alın terine saygılı olacağız. Birileri hiçbir şey yapmadan, çok kısa bir sürede milyarlara kavuşuyor.
Neyzen Tevfik'in bir sözü var. Bir paşa ısrarla Neyzen'i davet etmiş boğazdaki villasına. O sırada villanın kapısı açılmış, 18 yaşında birisi gelmiş. Paşa "Maşallah, vali yeğenim geldi, vali yeğenim." demiş. Neyzen bakmış, 18 yaşında vali yeğen. "Maşallah paşam, yeğenin de fasulyeye benziyor." demiş. Paşa bozulmuş, niye... "Bir fasulye ancak sırığa sarılarak bu kadar yükselebilir."
18 yaşında bu ülkede valiler olsun istemiyoruz, 18 yaşında haramdan milyarder istemiyoruz, 18 yaşında çalışmadan, milletin değil, bir sendikanın toplam üyelerinden daha çok kazanan kişiler istemiyoruz. Bu ülkede gelir adaleti, vergi hukuku, çalışma düzeni, sendikal örgütlü bir yaşam tarzının hukukunu kurduğumuz zaman, toplumun barış sigortalarını güçlendiririz. Toplum barışık olur, toplum içinde birçok sorun da kendiliğinden çözülmüş olur.
Buradan bütün taşeron işçilere seslenmek istiyoruz: Biz biliyoruz sizler mağdursunuz ama inanın sesiniz olacağız ve bu mağduriyetinizi gidereceğiz. Bu önergeye düşünerek hepinizin oy vermesini diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)