GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:66
Tarih:21.02.2014

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 561 sayılı torba üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sanırım Meclis tarihinin en hızlı yasası, en hızlı dolan torbası, en hızlı değişen kanunu, en hızlı bir şekilde Meclise inen torba kanunu bu kanun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Senin de katkın var bu torbada, senin katkın olduğunu unutma!

HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, düşünün, AK PARTİ milletvekilleri yirmi dört saat arı gibi çalışıyor arkadaşlar, hiç uyumuyorlar. Cumhurbaşkanı Budapeşte'den toprağa ayak basar basmaz Çankaya'da hemen İnternet yasaklarını onayladı ve bir tweet attı, dedi ki: "Ben onaylıyorum ama Meclise dedim ki: 'Bunları düzeltin, düzeltecekler.'"

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - "Talimat verdim." dedi.

HASİP KAPLAN (Devamla) - "Şimdi, Meclise ayar çektim, yürütmenin başı Çankaya'dan Meclise ayar çektim, Meclis gerekli düzenlemeleri yapacak." 20.30'dan sonra bir baktık, iki saat sonra Meclise bir kanun teklifi gelmiş. Bu kanun teklifi, 18 Şubatta arkadaşlar, Cumhurbaşkanı onayladıktan sonra hemen 20 maddelik olarak gelmiş. Fakat, gariplik bu ki bizim Komisyonda, Plan ve Bütçede bir tane konuşma şeyi gelmiş; burada, torbada 12 tane kanun var. Bunun itirazını yaptık, dedik: "Arkadaşlar, aynı mahiyette kanun tekliflerimiz var; 6 Ekim 2011 tarihinde bilişimle ilgili, İnternet yasaklarıyla ilgili verdiğimiz kanun teklifleri var, bunları getirin." Bunlar getirilmedi ama akşam verilen teklif sabah Komisyona indi. Sabah Komisyonda yazılı olan 12 maddede yoktu. Bir baktık Sayın Fındıklı'nın teklifi Meclisin sitesine girmiş, İnternet sitesine girmiş. Komisyona gelmemiş, üye olarak daha bize ulaşmamış, milletvekillerine ulaşmamış, Meclisin İnternet sitesine girmiş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Gelen kâğıtlara girmiştir o.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Sorduk: "Kim, hangi paralel bunu Meclisin İnternet sitesine... Burada görüşmediğimiz, konuşmadığımız bir teklifi, birleşmeyen bir teklifi nasıl koyarsınız?" Cevabını alamadık. Sonra dedik ki: "Kardeşim, bizim teklifleri niye getirmediniz, bizim de İnternet'le, bilişimle ilgili var -6/10/2011- bu Komisyon üyesi olarak benim verdiğim teklifler var." Dediler ki: "Sizin teklifler adresini şaşırmış, Adalet Komisyonuna girmiş." Peki, sizin İnternet'le ilgili teklifler nasıl adresini bulup Plan ve Bütçe Komisyonuna geliyor, özel ulakla mı geliyor? İşin garip tarafı bu. Sonra, bir teklif daha geldi İbrahim Yiğit'in, CHP'den Sayın Hamzaçebi'nin de geldi bu dövize endeksli kredilerle ilgili. "Hele, dur, bu Meclis Komisyonunda bu sürat, bu hız ne? Orada hemen bir kanun teklifi hazırlayın. 1 milyon üniversiteyi yeni bitirmiş işsiz üniversiteli mezunu, hem onları hem kefillerini kredi kartları borçları nedeniyle icraya veriyorlar. İşleri yok, iş kuramamış, evleri yok, perişan veya yeni işe girmiş, yeni evlenmiş, bunlara bir soluk aldıralım. İnsani olarak sosyal devlet böyle durumlarda gençlerine, geleceğine sahip çıkar." dedik. O arada benim bir konuşmam var, Genel Kurula indim çıktım, benim teklif rüzgâr hızıyla gelmiş, Sayın Bilgiç bir taraftan, Sayın Berber bir taraftan, bizim Komisyon üyeleri "Senin teklif geldi, burada birleşti." dedi. Ya, iyi de kardeşim, bu ne sürat, bu ne hız, bu ne üretim, bu ne fabrika?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sizi seviyor Komisyon üyeleri demek ki.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Baharın aşkı mı vurdu, sizi coşturdu? Cemrenin ilki kor hâlinde havaya düştü, 2'nci, 3'üncü cemrelerde sıra; 27 Şubatta suya, 6 Martta toprağa düşecek ve bahar bütün görkemiyle zaten gelecek. Siz, dört günde yirmi dört saat burada kapanıp bu cemrenin düşüşünü nereden seyrettiniz? Yoksa, bakıyorum salona bu çok mühim, Cumhurbaşkanının ayar çektiği İnternet yasaklarını görüşürken baharı dışarıda mı yaşıyorlar arkadaşlar? Hiç kimseyi burada bulamıyoruz.

SIRRI SAKIK (Muş) - Bahar içeride yaşanıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Kendi arkadaşlarını çağır.

SIRRI SAKIK (Muş) - Biz bu kadarız.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Nöbetçi...

Plastik çiçeklerde baharı soluduğunu sanıyorsa iktidar partisi şaşıyordur.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Baharı istemiyoruz ya, kuraklık var.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakın arkadaşlar, size son bir haftadaki performansınız nedeniyle ben en hızlı kanun yapma ödülü olarak bir ödülün yaratılmasını, bir şekilde bunun... Yani, bu kadar hızlı kanun yaptığı için, çok hızlı ve seri üretime geçtiği için, fabrika gibi çalıştığı için, fason çalıştığı için, bu fason çalışmanın içinde arada imalat hataları olsa da İnternet sitesinde olduğu gibi Cumhurbaşkanının saat 20.30'da onaylayıp iki saat sonra, yürürlüğe giren kanunu, çıkardığınız kanunu da o hızla değiştirdiğiniz için size altın kanun ödülünü mü verelim, vanadyum kanun ödülünü mü verelim; yoksa, hayır, pırasa ödülünü mü verelim? Yani, bu ödül işine gelinirse hızlı yasa yapma konusunda...

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Cesaret madalyası verelim.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Cesaret değil bunun adı, iş bitirme ödülü olarak...

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Cüretkârlık, cahil cüretkârlığı...

HASİP KAPLAN (Devamla) - Cidden bütün bunların ötesinde, hızlı İç Tüzük'ü ihlal, Anayasa'yı tağyir ve bütün komisyonları, bütün Başkanlık Divanını icraatlarıyla torbaya doldurarak, torbaları da 20 maddelik bir teklifte, bunu da temel kanuna çevirerek, temele de haksızlık yaparak, onu da iki bölüm hâline getirerek, böylece hızlı görüşmekten dolayı bir tebrik etmek lazım.

Sayın Cumhurbaşkanı İnternet yasaklarını gönderdi, hemen... Buradaydık, Sayın Bakanla görüştük, gruplarla görüşme yaptık, denildi ki: "İnternet yasaklarında biraz yumuşama yapalım." "Neyi yumuşatalım?" "Trafik bilgilerinde bir kontrol getirelim." Ee... "TİB'in dört saatlik yasaklama kararına da yirmi dört saat içinde veya en geç kırk sekiz saat içinde bir denetim getirelim, yargı denetimi." Kardeşim, Allah aşkına, sizin hukukçularınız Anayasa'nın 22'nci maddesi olduğunu bilmez mi? Haberleşme özgürlüğünün 2001'de değişikliğinin yapıldığını, Avrupa Birliğinin rüzgârlarıyla 2001 yılında haberleşme özgürlüğü bu yasaya konulunca "Hâkim kararı olmadan yasak verilemez." denildiğini bilmiyor musunuz, okumadınız mı? Okudunuz aslında. Şimdi, bakıyorum, torbada kim vardı? Eğer İyimaya olsaydı Adalet Komisyonundan Başkan, "Ya, bunu yanlış yapıyorsunuz." derdi. Sayın Berber Plan ve Bütçe Komisyonundan olunca, hukuk da bilmeyince, teklifin bürokratları da bilmeyince Anayasa 22'yi hercümerç ettiniz ve ihlal eden bir kanun teklifi çıkardınız, sonra iki saatte bunu değiştirmeye kalktınız. Niye? Ana muhalefet partisinin oyu yetiyor, Anayasa Mahkemesine gitse tık diye oradan Anayasa 22'yi ihlal kararı çıkacak. "Ne yapalım?" "Dolanalım bunun etrafından." "Nasıl dolanalım?" "Ona uygun bir düzenleme getirelim." Bu getirilen düzenleme işte, Anayasa'nın 22'nci maddesini dolanarak sansür ve yasağı sürdürme olayıdır arkadaşlar.

Özgürlük çok farklı bir şeydir arkadaşlar. Özgürce yaşamak çok farklı bir duygudur. Özgürlüğü solumak da çok farklı bir duygudur. Eğer kalbinizde, beyninizde, yüreğinizde özgürlük sevdası varsa onu yıldızlara da yazarsınız, güneşe de yazarsınız, zindanların duvarlarına da yazarsınız, sanal âlemde, sosyal medyada her türlüsünü yazarsınız ama sizin bir vekil gibi, Allah şaşırtmasın, "TBMM'de tam kadro, hep beraber." deyip yanlış "tweet"ler attırmasın. Yani, şunu demek istiyorum: İnternet olayı MİT Yasası'yla birleştiği zaman, bütün her şeyi zapturapt altına almanın yasal altyapısının parça parça temel taşlarının döküldüğünün göstergesidir arkadaşlar.

Siz en hızlı kanunu fason olarak üretebilirsiniz, en hızlı kanunun imalatı esnasında imalat hataları olabilir bu İnternet'te olduğu gibi, Cumhurbaşkanı ayar çekebilir. Bir tek bu eksikti Meclisten, yasamadan. Yürütmenin yasamaya ayar çektiği bir duruma getirdiniz bu Meclisi arkadaşlar. Bu Meclisin komisyonlarını çalışamaz duruma getirdiniz, İç Tüzük'ü perişan ettiniz. İç Tüzük Komisyonunda ne uzman ne sivil toplum dinlediniz ne ilgili bakanlık yetkililerini dinleme imkânı buldunuz ve gece gelen teklifi sabah 10.30'da aldınız, 10.30'da başladığınız torbayı akşama kadar doldurdunuz, muhalefet şerhini yazma fırsatı vermeden ertesi gün basıp kırk sekiz saat beklemeden Meclise getirdiniz. Bunun adı yasama değil, milletin özgür iradesi değil. İsterseniz sandıktan yüzde 95, Kenan Evren'den fazla oy alarak gelin; bunun adı millî irade, milletin iradesi, halkın iradesi, özgür iradesi, sandık iradesi değildir. Kimse kimseyi kandırmasın.

Demokrasi bir kurallar bütünüdür, güçler ayrılığını siz ihlal ederseniz... Zaten çoğunluksunuz Mecliste, Hükûmet de sizden çıkıyor. Yasama, yürütme zaten iç içe. E, maşallah HSYK ile yargı da tamam. Güçleri birleştirdiniz zaten. Yani, ne olacak şu komisyonları biraz daha düzgün çalıştırsanız, zamanlı çalıştırsanız? 300'ün üzerinde milletvekiliniz var, içinde mutlaka değer katacak insanlar var. Böyle bürokratlara hazırlatıp hazırlatıp getirip teklifleri siz sadece imzalamasanız. Allah aşkına bir kanun okusanız, bir yönetmelik baksanız, bu ülkede bir yasa yaparken bürokratlardan hazır gelen metinlerin altına imza atmaktan başka da milletvekilliği yapmanın bir gereği olduğunu bilerek, duyarak bu görevi yapsanız. Yok, torba kanun uygulaması İç Tüzük'e bir tahribat uygulaması olarak oy çokluğuyla yerleşmiştir arkadaşlar. Bu Meclis, kendi kendine intihar etmiştir oy çokluğuyla. Oy çokluğunu alanların kendi intiharıdır bu, muhalefetin değil. Muhalefeti yok sayan, İç Tüzük haklarını yok sayan, Anayasa'nın ihtisas komisyonlarını yok sayan bir anlayışta İç Tüzük'te olmayan torba kanun uygulamasını, temel kanun uygulamasını bu şekilde bu çalışma sistemine oturtan bir anlayış maalesef Meclisi yasama olarak tehlikede bırakmıştır.

Buna gerek yok arkadaşlar. Ne siz yorulun ne siz bizi, muhalefeti yorun. Ne siz bizi bu konuda usul itirazlarına boğun ne biz sizi zorlayalım.

Size kısa bir yol önereceğim, nasılsa bu noktaya geldi. Artık Hükûmet, bürokratlarına hazırlatsın, siz de Bakanlar Kurulu on beş günde bir mi... Sayın Eliaçık, on beş günde bir mi toplanıyor?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Elitaş, Elitaş.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Pardon, Elitaş. Eliaçık nereden aklıma geldi?

Şimdi, on beş günde Bakanlar Kurulu bir araya geliyor, yapın bir kanun hükmünde kararname; ne komisyonda boşuna zaman harcayalım ne burada, Mecliste zaman hazırlayalım ne bu ışıklar, bu lambalar, bu ampuller boşuna yansın ne zaman boşa aksın. Niye personel, stenograflar, komisyon, bakanlık uzmanları hepsi burada? Şimdi soracağım Sayın Elitaş -doğru konuştum bu sefer, kusuruma, heyecanıma bakmayın- Sayın Bakan, arkadaki bürokratlar, torba kanunun hangi bakanlık görevlileri burada? Bütün bakanlıklar var mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) -

Var, geneli var.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Ben tanıyorum.

Sağlık var mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Var.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Enerji var mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Enerji Bakanı burada.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Herkes burada.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Orman ve Su İşleri?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Orada.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Burada.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Peki, devam edeceğim.

Spor Bakanlığı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sağlık Bakanlığı Müsteşarı orada, Maliye Bakanlığı Müsteşarı...

HASİP KAPLAN (Devamla) - Arkadaşlar, siz torbadaki kanunlarınızın, bir torbanın içinde 17 tane ayrı kanun var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - 15,15.

HASİP KAPLAN (Devamla) - 17, 2 tane de yavru doğurdu, zaten geceden 12'ydi 20 oldu; 6, 8 doğurdu.

Şimdi, burada siz bakanın arkasında, torbanın ilgili bakanlık uzmanlarını bile oturtamadan buradan kanun çıkartıyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Maliye orada.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Nerede Maliye? Kalkınma Bakanlığı nerede? Ekonomi Bakanlığı nerede? Müsteşar nerede?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Hepsi el kaldırıyor bak.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, bakın, siz yanlış iş yapıyorsunuz arkadaşlar, vallahi yanlış iş yapıyorsunuz.

Şimdi, Shakespeare'in bir sözü var Sayın Eliaçık.

Sataşıyorum ama hiç anlamıyor bir türlü.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ara verelim biraz sonra konuşalım.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Shakespeare'in bir sözü var biliyor musunuz: "Generalin karısı, generalin generalidir." der. Buna itiraz eden olabilir mi? Hatta hiç gerek yok oylatmaya değil mi? Fakat bazı şeyler var, oylamayla olmuyor arkadaşlar, yasaklar olmuyor, özgürlükleri yok ederseniz olmuyor, haberleşme hürriyetini bir taraftan tanıyıp, basın hürriyetini bir taraftan tanıyıp, kişilik haklarını bir taraftan tanıyıp, bunu anayasal değişiklik yapıp, bir taraftan Anayasa'nın 90'ıncı maddesine getirip, diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olup, arkasından da İkinci Dünya Savaşı'nda Mussolini'nin o korporasyon sistemi tarzı getirdiği sıkı piramit yasaları gibi burada bu yasalarla 21'inci yüzyılda düzenleme yapmak, özgürlükleri yok etmek hiç kimseye kazandırmaz.

Yalnız, şunu ifade edebiliriz: İnanın Allah'a -3 tane seçim var, aha 30 Mart, yaz bir kenara Sayın Elitaş- bu millet, bu halk, 76 milyon, 4 parti grubuna da hepimize dizayn çekecek. Arkasından Cumhurbaşkanı, arkasından 2015; üç seçim. Çekirge bir atlar, iki atlar, üçüncüsünde atlayamaz. Bu halktan hiç kimse kaçamaz; yanlış yaptığın zaman, 2002'de yaptığını yapabilir. Onun için herkesin biraz daha sorumlu olmasını diliyorum.

Burada ormanın katli var, çevrenin katli var, sözleşmelerin katli var, İnternet'in yasağı var. Biz, bu torbanın neresinden tutalım Allah aşkına, bu torbada size nasıl destek verelim? Bu torbada, siz, döviz mağdurlarına da bir şey getirmediniz, öğrenci kredisinde bizim teklifleri de reddettiniz. Ne diyeyim? Allah, size, bu fabrika konusunda biraz daha akıl fikir versin.

Ret oyumuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Kendi teklifinizi destekleyin. Sizin iki tane teklifinizde aynı şeyler geçiyor.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Geçmiyor. Ret oyumuz.