GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:66
Tarih:21.02.2014

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba yasayla ilgili, şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Torba yasaların ve yasa bombardımanına tutulmuş bir Meclisin bu ilerleyen saatlerinde bu torbayla ilgili düşüncelerimi sizlerle, sürem yettiği ölçüde paylaşmak istiyorum.

Burada değineceğimiz önemli konular var. Bu kanunda, az önce konuşmayı yapan Sayın Kalaycı'nın esnaf ve sanatkârla ilgili söylediği tüm sözlerin altına, bir kere, imza atıyorum. Objektif olarak esnafın içinde yaşadığı koşulları dillendirdiği için, tekrar etmeyeceğim ama tümüne katıldığımı, bu taleplerin haklı talepler olduğunu, esnaf ve sanatkârın hem Sosyal Güvenlik Bakanlığından hem de bu Meclisten beklentileri olduğunu, bu beklentileri dile getirmek ve bu beklentilere çözüm bulmanın bu Parlamentonun en acil görevlerinden biri olduğunu, esnaf ve sanatkârın toplumun dinamizmi, belkemiği olduğunu, ama aynı zamanda bu toplumun varlığına ve devamına çok önemli bir destek olan topluluk olduğunu söylemek istiyorum. Kısaca da Ahi Evran'dan bir değinmeyle bugünkü durumu özetleyen bir konuşma yapmak istiyorum.

Ahi Evran, biliyorsunuz, Osman Bey'in kayınpederi, Ahi teşkilatının kurucusu. Ahi Evran Osmanlının Anadolu'da oluşması sürecinde, damadının beyliklerle kurmuş olduğu imparatorluğun başlangıcı olan devlete Ahi teşkilatının geleneklerini, göreneklerini, hayat felsefesini ve dünya görüşünü bir rehber olarak sunmuş ve ona tahta çıktığında bir öğüt vermiştir. Ahi Evran Osman Bey'e "Ey oğul! Sen artık beysin..."

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) - Şeyh Edebali o, yanlış, yanlış!

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Şeyh Edebali'dir, evet.

"Öfke bize, uysallık sana/Kızmak, hiddetlenmek, şiddet bize/ Dinlemek, anlamak, kucaklamak sana./Ve sen en muhtaç olduğun zamanda bile herkesin ihtiyacını karşılamak için fedakârlık yapabilecek kadar cömert olması gereken bir bey olacaksın." demiştir.

Şimdi, bu öğüdün bugün, günümüzde de devleti yönetenlere, Hükûmeti yönetenlere, dünyayı yönetenlere yol gösteren bir öğüt olduğunu biliyorum. Birleşmiş Milletler bu öğüdü Dünya Miras Listesi'ne almış ve bu öğüdü "çok anlamlı sözler" olarak tarihe geçmiştir. Şimdiki iktidarımız ise bunlardan öğüt almak yerine, bu öğüdün tam tersine, herkese tepeden bakan, azarlayan, şiddetle herkesi susturmaya çalışan bir anlayış içerisinde. Esnaf, sanatkâr sadece bir ekonomik olay değil, bir felsefe, bir dünya görüşü, bir yaşam tarzı ve devletin birliği bütünlüğünü, toplumun dirliğini düzenini sağlayan en önemli kuruluştur. Bu kuruluşu yok etmeye çalışan, bu kuruluşu görmezden gelip, onu kendi kaderiyle baş başa bırakan anlayışlar hiçbir zaman bu ülkeye yarar getirmeyecektir.

Şimdi, geçen konuşmamda Hükûmetin harçlarla ilgili konudaki yüzde 500 artışına değinmiş ve bunun düzeltilmesi gerektiğinin altını çizmiştim. Bu torba kanunda düzeltme yapılıyor, bu adımdan dolayı teşekkür ediyorum ama bir eksikle beraber devam ediyor. Nasıl düzeltiyorsunuz? Belediye meclislerinin aldığı kararı İçişleri Bakanı, Maliye Bakanı, en son da Bakanlar Kurulu düzenleyecek. Ya, bu kadar bakanlık bürokrasisinde, belediye meclis kararının bu kadar onay mekanizmasından geçtiğinde esnafın yararına olabileceğini düşünebiliyor musunuz? Mümkün değildir. Maliye Bakanlığı bürokratları belediyeye veremedikleri paraları esnafın harç ve rüsumlarından çıkartmak üzere harekete geçip gene burada amacın dışına çıkan, esnafa yük yükleyen bir anlayış içerisinde olacaklardır. Onun için bu bürokrasi kaldırılmalı, belediye meclislerinin aldıkları karar sadece Bakanlar Kurulundan onaylanmalıdır. O kadar kısa bir bürokrasiyle çözülmelidir.

İkincisi, jeotermalle ilgili bir kurul oluşturuyorsunuz. Bu kurulu niye oluşturuyorsunuz? Maden Kanunu'nda bir kurul oluşturduk. Madende mantık şuydu: Yerin altındakiyle yerin üstü arasında değerlendirme yaparız, hangisi daha değerliyse ona göre 3 bakandan oluşan kurul bu işe karar verir. Değerli arkadaşlar, şimdi de jeotermalde aynısını kuruyorsunuz. Bunun gerekçelerinde şu yatıyor: Yeni yapılan bazı yatırımlar da jeotermal kaynakların olduğu yere denk geliyor. Örneğin yeni havaalanı, örneğin yapılacak bir rafinerinin bölgesi. Burada tercih yapma noktasında, bir zorunluluk noktasında Bakanlar Kuruluna yetki alıyorsunuz.

Bakın, enerji politikalarında duvara tosladınız, yüzde 70 dışa bağımlısınız. Doğal gazda BOTAŞ yetişemiyor, bu kanun içerisine LPG'yi koydunuz. Çünkü birçok sanayici BOTAŞ'tan doğal gaz alamadığı için LPG'yle doğal gaz çevrim santrallerini çalıştırma noktasına geldi. Şimdi yeni kaynaklar yaratmaya çalışıyorsunuz. Size yıllardır söylüyoruz, yeni yenilenebilir yerli kaynakları artırarak dışa bağımlılığı en aza indirmelisiniz diyoruz. Bunu dinlemiyorsunuz, kolay ve ucuz diye doğal gaza dayalı çevrim santralleriyle Türkiye'nin elektriğini yapmaya çalışıyorsunuz. 45 milyar kilovatsaat doğal gaz aldınız, yarısını elektrikte kullanıyorsunuz, yarısını sanayide kullanıyorsunuz ve işte, kuraklık geldi çattı, elektrikte devam edebilmek için doğal gazdan sonra LPG'yi devreye sokacaksınız, bağımlılığınız yüzde 70'den daha yüksek oranlara çıkacak. Demek ki Türkiye'de uzun erimli bir politika değil, kısa erimli, günü kurtarmaya yönelik politikalarla yaptığınız işlerde duvara toslamaya devam ediyorsunuz.

Aynı şeyi sağlıkta yapıyorsunuz bugün. İhalesini yaptığınız hastanelerin kanunlarını, bugün hayatta karşı karşı kaldığınız sorunları çözmek için, ihalesi yapılmış işlere yeni kanunlarla, ihaleleri aşan, size büyük zararlar verecek, devlet bütçesine ve hazineye yük getirebilecek yeni dönüşümler yapmaya çalışıyorsunuz. Arkadaşlar, size bir tavsiyem var: Çok kanun çıkarmak değil, çok iyi bir şekilde bu Parlamentoyu çalıştırmaya ihtiyacınız var. Kanun çıkarırken bu Parlamento toplumun, ülkenin ve ulusun ihtiyaçlarını dikkate alarak ve bu ülkeyi, cumhuriyetin doksan yıllık birikimlerini laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti ilkesini daha ileriye taşıyabilip, günü kurtarmayı değil, çağı yakalamayı isteyen bir yönetim anlayışını egemen kılacak dönüşümleri yapmalıdır. Siz ise bugünü kurtarmaya yönelik, "Bugünü nasıl içinde bulunduğumuz durumdan kurtarırız?"ın telaşı içerisinde hukuku, demokratik işleyişi ve ülke bütçesini duvara sokacak uygulamaları hayata geçirmeye çalışıyorsunuz. Sizi uyarıyorum, bir kez daha bu kürsüden söylüyorum: İktidarlar gelip geçicidir, kalıcı olan ülke ve devlettir. Ülkeyi, devleti, ulusu düşünün.

Hepinize saygılar sunuyorum, huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)