| Konu: | BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 21.02.2014 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım.
Torba kanunun birinci bölümü... Şunu açık ifade edeyim: Bu torba kanun ve öncesi torba kanunlar yan yana konulduğu zaman, topluma karşı, yurttaşa karşı birden fazla suçu işleyen bir iktidarla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Şimdi, 1'inci maddede ormanla ilgili, hemen 3'üncü maddede yine kara yollarıyla ilgili noktadan baktığımız zaman bir çevre suçu işleniyor. Ormanlardan, kara yolları geçince oralardan, erişme kontrollü yerlerden yapılar, inşaatlar, molozlar, bunların dizaynı, yap-işlet-devret modelinde veya kiralama süreçlerinde zaten bir ton olanak tanınarak verilen bu ihale, işletme ve kiralamalarda yeni imkânlar getiriyor.
Sadece bu değil, baktığımız zaman bu yasanın içine, İnternet yasaklarıyla haberleşme özgürlüğünü ihlal eden bir suç durumu yaratılıyor. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü ihlal edilen bir durum, engel çıkarılarak suç yaratılıyor. Enerji alanına baktığımız zaman, enerjiyle ilgili yenilenebilir enerjiye ağırlık vermesi gereken Türkiye, burada bir düzenleme sistemi getiriyor, LPG'de birilerine ithalat yolunu açıyor. Termale geldiği zaman onun kararını vermek için, enerjiyle ilgili, MİGEM'in, Bakanlığın... Her ne kadar bu yasal torbada, düzenlemede böyle geçiyorsa, arkadaşlar, hepiniz biliyorsunuz, 2012'de yasa çıktı, bütün maden, enerji dâhil, ruhsatların onayı bir tek elden geçiyor, Başbakandan geçiyor. Yani, siz bu düzenlemeyle Başbakana karşı mı çıkıyorsunuz arkadaşlar? Siz Başbakana karşı kanun çıkarıyorsunuz burada, farkında mısınız? Enerji Bakanı burada değil, gitti. Sayın Bakan, Sayın Bakan...
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Dinliyorum sizi.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Siz 2012'de yasa çıkardınız, bütün maden ve enerji alanında ruhsatların onayını Başbakana verdiniz. Şimdi, Başbakana verdiğiniz bu yetkiyi bu torbayla delmeye çalışıyorsunuz. Allah aşkına, bu nedir? Şimdi, yani, hadi, LPG ithalatını ayarlayabilirsiniz, dop yağı mıdır, pvc granül sanayisine mi dalarsınız, sert plastik midir, yumuşak plastik mi, şeffaf plastik mi, bilmem, ham maddesi midir? Elbette ki TÜPRAŞ'ın dışında, bilmem başka yerlerden, belki de son petrol anlaşmazlıklarının getirdiği sözleşme imzalamalarından kaynaklı yeni kapılar çıkabilir. Ama burada düzenlemeyi yaparken aklımıza o ruhsat geldi.
Şimdi, siber güvenlikle ilgili ve trafik bilgileri konusunda... Her zaman söyleyeceğiz bunu. İnanın, yarın Komisyonda görüşülecek MİT yasa teklifi... Ki Hükûmetlerin kendi teklif, tasarılarını getirmesi gereken çok önemli alanlar bunlar. Cumhurbaşkanı "Alo"yla Meclise diyor ki: "Şöyle şöyle, ben onaylayacağım. Şöyle iki üç tane teklif hazırlayın verin." Yarın MİT Müsteşarı ararsa burayı -tabii ki bizi, muhalefeti aramayacak, iktidar partisini arayacak- "Şöyle bir teklif hazırlasanız da..." diyecek. Ne diyeceksiniz o zaman, merak ediyorum. Yani yürütme yasamayı yönlendirmeye kalkacak. Siz, tamam... Vallahi, 90'lı yıllarda bunun çok kötü örneklerini gördük, kimse bundan istifade etmedi.
Şimdi, enerji konusunda yapılanı bu torbaya getiriyorsunuz. Aciliyeti nedir? LPG ithalatı için birilerine, evet, fakat bu jeotermal konusu hakikaten Türkiye'de çok fazla yerde yok; bir Afyon'da, birkaç yerde var. Enerji olarak veya farklı alanlarda yararlanabileceğiniz, turistik olarak yararlanabileceğiniz belli şeyler var: Rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi.
Yani, şuna, enerjide -100 milyar dolar ithalat ve Türkiye cari açığının temeli olan enerjide- şöyle bir kural koyamaz mısınız: Türkiye'de yenilenebilir enerji 1'inci derecede tercihlidir; bunu yapanı teşvik de ederim, vergi indirimi de yaparım, kilovatsaatine de iyi para veririm, alırım?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Var, var.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Yok kardeşim, yok. Öyle olsaydı gidip ithalat için kapı kapı dolaşmazdınız. Bir gün Azerbaycan'dasınız, bir gün Moskova'dasınız, Rusya'dasınız. Rusya'dan çıkıyorsunuz Erbil'e gidiyorsunuz. Erbil'den çıkıyorsunuz Bağdat'a gidiyorsunuz. İthalat, ithalat ya da nükleer... Şimdi, Şırnak'a termik santraller dağılmaya başladı.
Ya, vanadyum bayağı kıymetli biliyor musunuz arkadaşlar? "Vanadyum" diye bir madde var, uzay sanayisinde kullanılıyor, uçak sanayisinde kullanılıyor; çok kıymetli bir madde. Bu çok kıymetli madde de Şırnak'ta bizim asfaltit kömürlerde var, yataklarda ama kömürün özünde binde 3-5 aralığında oranda var fakat termik santralde yaktığın zaman külünde yüzde 1 oranına kadar yükseliyor. Hem havamızı kirletiyorlar hem kömürümüzü ucuza kapatılıyorlar, arkasından da külünü bile satıyorlar. Ne vanadyum uyanıkları var, bak. "Vanadyum" diye bir madde duymuş muydunuz?
Yani, şimdi, hakikaten insan şaşıyor. Yani, külünden bile para kazanırken vatandaşın boğazına yapışıyorsunuz. Özel, halktan birisi aldı mı kömür ihalesini yüzde 23,5 redevans ödüyor. Vallahi bravo, Ciner, arkasından 2 şirket daha da ruhsat almış. Şırnak'ta sadece 6 tane daha ruhsat verme niyeti var. Her tarafı yakacaklar, niyet bu. Yakın bakalım, ne olacak? Yani, "Termik santrale orayı doyuracağım." diyorsanız, doyuracağınız bir yerde yüzde 15 yatırım düşmez mi o topraklara? Suyunu alıyorsunuz, 12 tane HES barajı yapıyorsunuz. 12 tane HES barajı elden ele el değişimi gösteriyor. 3 tane müteahhit değiştiren HES barajları var. Yok güvenlik gerekçesiyle yapıyoruz, yok bilmem ne gerekçesiyle yapıyoruz! Herkes para gerekçesiyle yapıyor. Vatandaşın güzel ırmağını, deresini alıyor, hepsi kendinin, hepsi babasının malı mülkü oluyor. Ondan sonra da bir istimlak kararı çıkarıyorsunuz, o hepsi de birilerine veriliyor, bütün memleketi birilerine... Bu kara yollarındaki orman tesisleri öyle, diğerleri öyle. Bu yetmiyor, arkasından kamu-özel ortaklığında sözleşmeleri daha dizayn etmeye başladınız. Durun bakalım, hani bu büyükşehir hastanelerinizi bir kurun. Sağlıkta da suç işliyorsunuz, ticarileştiriyorsunuz. Yani insan sağlığı parayla ölçülmez ki arkadaşlar. Yani hakikaten yirmi beş yıllığına kamu-özel ortaklığı yapıyorsunuz, özel bir sektöre verip diyorsunuz ki: "Arada mücbir bir sebep doğarsa bakanla beraber sözleşmeyi gözden geçirelim." Bir hukukçu olarak söyleyeyim, böyle dava benim önüme gelirse ben o hükûmeti hoplatırım vallahi, hoplatırım. Türk Ticaret Kanunu'nu deleceksiniz, sözleşme hukukunu deleceksiniz, yapılan edimleri yok sayacaksınız, cezai şartı gözden çıkaracaksınız, bütün bunları bakanla bir taraf oturacak düzenleyecek. Arkadaşlar, buna niye ihtiyaç duydunuz? Daha yeni başladınız bu büyükşehir hastanelerinin temellerini atmaya. Daha işin başında arızalar mı çıktı? Çıktıysa bizi bilgilendirin. Onu istedik, o da yok.
Arkadaşlar, bu büyükşehir hastaneleri büyük fabrikalara, AVM hastanelere benzeyen bir şey. Çok ciddi sonuçları vardır. Siz buralardan sağlık çıkacağına inanıyorsanız yanılıyorsunuz. Özel sektör, kamuyu nasıl sömürürüm, kamunun bütün olanaklarını, arazilerini, güvencelerini, kredi güvencelerini, yurt dışı güvencelerini nasıl bağlarım, ona bakıyor. E, biz de bunu yutacağız! Vallahi yutmayız arkadaşlar. Onun için, biz muhalif olduğumuz söyledik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - Yani Sayın Başkan kapatmasa bir beyit...
ENGİN ALTAY (Sinop) - Açıver Sayın Başkan.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Kendi sesim yeter arkadaşlar.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu önemlidir. Melaye Ciziri diyor ki: "Feryadımızı duyup cevap veren yoksa salt şikâyet ne yapsın?/ Feryadının yetişeceği biri yoksa beyhude feryat ne yapsın?"
1600'lerde söylemiş arkadaşlar, o zaman Meclis yoktu.