GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:66
Tarih:21.02.2014

MHP GRUBU ADINA LÜFTÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanun teklifinin birinci bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakın, arkadaşlar, bu kanun teklifinin maddeleri ağırlıklı olarak başka ihtisas komisyonlarının uzmanlık alanına giren konuları içermesine rağmen Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk ettiniz bu kanunu. Önce 12 maddeden oluşan teklif, komisyonda verilen önergelerle 26 maddeye çıktı. Hani, kanunu hazırlarsınız, eksik veya unutulmuş bir madde olur, bir önerge daha verirsiniz 13 oldu, ya birisi daha bir şey söyledi 14 oldu! Hayır, 12 maddelik kanuna Komisyonda 14 madde ilave ettiniz önergelerle beraber. Yani, bir hokus pokusla beraber 26 madde oldu kanun. Şunu baştan söyleyeyim: Sizin bu alavere dalavere işlerinizi 5 yaşını geçmiş çocuklar bile fark eder. Sizin karşınızda çocuk yok. Muhalefet sıralarında oturan hiç kimse de öyle saf falan değil. Siz ne bize ne de bu aziz milleti kandıramazsınız. Sadece ve sadece kendinizi kandırırsınız. Bunu asla ve kata aklınızdan çıkarmayın. Bir dost tavsiyesi olarak umarım kulaklarınıza küpe olur bu tavsiyem.

Bu fazladan eklenen 14 maddenin konu itibarıyla da aralarında hiçbir bağlantı yok, amaç bütünlüğü de yok, hepsi ayrı telden çalıyor. Dolayısıyla, teklif, Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik'in 17'nci maddesine uygun olarak da hazırlanmamıştır. Yine, aynı yönetmeliğin 10'uncu maddesine göre, düzenleyici etki analizi hazırlanması zorunlu olmasına karşın teklifin düzenleyici etki analizi de bulunmamaktadır.

Bu ülke, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yeni bir kanun adıyla tanıştı, yani torba kanunla. Arkadaşlar, torba yasalar adaletsizdir, hukuksuzdur ve gayrimeşrudur. Ben hukukçu değilim ama torba yasalarla bir ülkenin yönetilemeyeceğini çok iyi biliyorum. Torba yasada yer alan tüm maddeler uluslararası tüm yasalara, anlaşmalara ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na aykırıdır. Torba yasalar aslında bu millete hakaret etmek demektir. Tasarlanan durumlar torbaya sığdırılmaya çalışılıyor, bu yasanın ismine de "torba yasa" deniliyor. "Torba" kısmını anlıyorum ve "torba" gibi bir sözcüğün "yasa" sözcüğünün önünde yer almasından da esef duyuyorum. Torba kanun uygulaması hukuki güvenlik ilkesini ortadan kaldırmaktadır aslında. Kanunlar için aranan öngörülebilir, anlaşılabilir ve ulaşılabilir olma özellikleri de yok edilmektedir böylece. Hukuki güvenlik ilkesinin ihlal edildiği bir ülkede hukuk devletinden de bahsedemezsiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doksan yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nde -ki bu sene doksan birinci yılı kutlayacağız- yasama işleri bu kadar düzensiz, özensiz, eksik ve ciddiyetsiz bir şeklide yürütülmemiştir. Iğdır Milletvekilimiz Sayın Sinan Oğan'ın çok sevdiğim bir tabiri var, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine "kulis milletvekilleri" diyor. Çünkü, Meclis kulisinde oturuyorsunuz, "Yoklama" deyince Genel Kurul salonuna koşuyorsunuz, talimat geliyor "Evet" oyu veriyorsunuz, talimat geliyor "Hayır" oyu veriyorsunuz, bunun ismi de milletvekilliği oluyor!

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bazen de karıştırıyorlar onu Sayın Türkkan!

HARUN KARACA (İstanbul) - Siz neredesiniz?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Ben isterdim ki imzalarınızın altında olduğu bu kanun teklifleriyle azıcık ilginiz olsaydı.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - 5 kişiyle buradasınız, 5!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Eminim ki çoğunuz imza atarken okumuyorsunuz bile! Çünkü, sadece imza atmaya programlanmışlar sizi!

Geçelim Plan ve Bütçe Komisyonuna. Komisyon değil, âdeta kanun ve kararlar genel müdürlüğü bu Komisyon. Komisyon görüşmelerinde maddeler hakkında bilgi verecek yetkili çoğu zaman bulamıyor milletvekilleri.

Bakın, arkadaşlar, kanunlar artık yürürlüğe girdiği gün bile değiştirilebiliyor. Uzağa gitmeye gerek yok, daha birkaç gün önce İnternet'e kelepçe vuran yasa 19 Şubatta Resmî Gazete'de yayımlandı ve yasalaştı. Yasadan sonra düzenleme yapılan 4 madde de bu teklife dâhil edildi. Atılan bu adımla İç Tüzük hükümleri ihlal edilmiştir demiyorum, resmen katledilmiştir diyorum. Cumhurbaşkanının İnternet Yasası'nı onay şekli de Meclisi itibarsızlaştırmıştır.

Daha dün burada tanık olduğumuz bir hadise var. Bir kanun teklifi hazırlıyorsunuz, eski kanunla ilgili teklifi değiştiriyorsunuz, Komisyondan Meclise geliyor. Meclise geldiği gün yeni bir önerge daha veriyorsunuz: "Biz bu işten vazgeçtik, kanun eski şekliyle devam etsin. Biz önergemizi geri çekiyoruz." Yani, bizde -ben Üsküp'lüyüm- "mart akıllı" derler, mart akıllısınız. Ne zaman ne yapacağınız belli değil. Anayasa hükümlerine göre kanunun veto edilmesi yerine, Cumhurbaşkanı onayladıktan sonra da o İnternet Yasası düzeltilmiştir.

Cumhurbaşkanı İnternet özgürlüğünü kısıtlayan yasayı onayladığını da ne hikmettir ki özgürlüklerini kısıtladığı İnternet'ten duyurmuştur. Ne kadar yaman bir çelişki değil mi? Üzülerek söylüyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı önündeki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası'nı da, önüne gidecek olan özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin yasayı da, arkadan gelecek olan MİT düzenlemesini de hiç düşünmeden kabul edecektir.

Torba kanunların yapım sürecinde pek çok konu dikkatten kaçmakta ve kaçırılmaktadır. Özel nitelikte, adrese teslim, çıkar sağlamaya yönelik bazı maddeler torba kanunlarda araya sıkıştırılıyor. O kadar çok madde sıkıştırıyorsunuz ki sanırım artık size "torba" kelimesi de yetmeyecektir. Önümüzdeki süreçte file, çuval, küfe yasalar yapmaya kalkacaksınız, hiç şaşırmayacağım. Ama, buna siyasi ömrünüz yeter mi onu bilmiyorum. Yapılan düzenlemeler toplumun beklentilerini karşılayamıyor. Esnafından memuruna, çiftçisinden sanayicisine kadar hiçbir kesimi mutlu etmemekte, sorunlarına çözüm getirmemektedir bu kanunlar. Kamu arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir hesaplanmaktadır. Hoş, kendinize ait bir kadronuz olmadığı için şimdi "paralel" dediğiniz camianın kadrolarıyla senelerce yürüdünüz, şimdi onların hepsini "paralel" ilan ettiniz. Yeni kadro arayışlarınız var. Böyle bir kadronuz da yok, derme çatma kadrolarla yola devam ediyorsunuz. Hırsızlıkların ve yolsuzlukların nasıl örtülebileceğini, denetimden ve yargıdan nasıl kaçırılabileceğini programlıyorsunuz bu kanunlarla.

Muhalefet şerhi koyduğumuz bu teklifte üçüncü havalimanı projesiyle ilgili düzenleme de var. Biz çok iyi hatırlıyoruz da Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında oturan arkadaşlar arasında hatırlamayanlar olabilir, hemen hatırlatayım. İstanbul'a yapılacak üçüncü havalimanı ihalesini yandaş iş adamlarından oluşan konsorsiyuma verdiniz. Hani 630 milyon dolar topladınız ya ATV'yi, Sabah'ı almak için, o gruba verdiniz. Onun da bedelini hemen ATV'yi, Sabah'ı almak için para alarak hemen hallettiniz, raconu orada kestiniz. İstanbul 4. İdare Mahkemesi de bu havalimanıyla ilgili yürütmeyi durdurma kararı almıştı. Mahkeme, o alanda oluşacak çevre katliamına izin vermedi. Ama, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarım çevre katliamı yapılmasının önünü açacak yeni düzenlemeler yapmaya devam ediyorlar.

Teklifte hiç yok yok. Almışsınız elinize kalemi kâğıdı, yazmışsınız da yazmışsınız işinize gelenleri; öyle bir kanun bu. Kamu-özel sektör iş birliğiyle yapılması öngörülen hastanelerle ilgili sözleşmelere bakan onayıyla değişiklik önermişsiniz. Bu nedir biliyormuşuz? Açıkça ihaleye fesat karıştırmaktır. Sağlık Bakanına keyfîne göre sözleşmelere müdahale etme yetkisi vermektedir bu. Bu yetkinin kullanımı ihaleye daha önce katılmamış veya daha yüksek teklif vermiş olan girişimcilere ayıp etmektir, amiyane tabirle küfür etmektir. Bu teklifte yandaş iş adamlarına yeni ihale kapıları da açıyorsunuz. O kapıları hem de kamu ihalelerine giremeyen yandaş iş adamlarına açıyorsunuz. Böyle bir şey olamaz. Akla, mantığa, hakka, hukuka, her şeye ters. Adam ihaleye fesat karıştırmış. İhalelere katılması yasaklanmış o zat, ihale bedelinin 3 katı tutarında tazminatı peşin ödeyecek, eski günahlarını unutacaksınız. Ya, siz kendinizi çok akıllı zannediyorsunuz da bizi veya bu milleti çok saf mı zannediyorsunuz? Az önce de söyledim, inanın öyle değil. Öyle olmadığını da 30 Martta göreceksiniz zaten. İhalelere katılmayı yasaklama kararı, ihale şartnameleri ve sözleşmeleri hükümlerine uyulmasını sağlamaya yönelik caydırıcılık niteliği taşıyan bir hükümdür. Bu hüküm aslında muhafaza edilmelidir.

Diğer taraftan, AKP Hükûmeti, esnafa zulüm niteliğinde bir uygulamaya daha imza atmıştır, Bakanlar Kurulunca belediye gruplarına göre belirlenen ilan ve reklam vergisi, eğlence vergisi, işgal harcı, tatil günlerinde çalışma ruhsatı harcı ve iş yeri açma izin harcı gibi vergi ve harçlarda yüzde 500'e varan artışlar yapmıştır. AKP Hükûmetinin bu kararı esnafı çileden çıkarıyor. 30 Marta kadar olan zaman diliminde sokağa çıktığınızda esnafın size olan tepkisinden göreceksiniz bunu. Enflasyonun yüzde 7'lerde olduğu bir dönemde esnafın ödediği vergi ve harçları yüzde 500'ü aşkın bir şekilde artırmak insafsızlıktır. Düşün bu insanların yakasından ya. Bunlar akşam evine ekmek götürmekte zorlanan adamlar. Bunlar sabah siftah yapmadan dükkânı açıp akşam kapatıyorlar. Borç batağında bu insanlar. İflaslar başlamış, icra memurları etraflarında cirit atıyor bu insanların. Onlar borç içinde yüzerken birilerinin ayakkabı kutularından milyon dolarlar çıkması onları kahrediyor.

Burada ben bir konuya değinmek istiyorum: Başından beri söylüyorum, burada tamamını ilzam etmek mümkün değil bu grubun. Ben bu grubun içerisinde, kamuda bir genel müdürden, kendi yeğenine iş bulmak için randevu alıp, yurt dışından getirip üç gün o genel müdürle görüştüremeyen milletvekili tanıyorum, sizin aranızda. O, sadece, vasıfları uygun, kamu kuruluşunda çalışması için bir yeğenine iş bulmaya çalışıyor ama diğer taraftan birileri 700 bin liralık saat takıyor. Bu kendi aranızda bile vicdansızlığın olduğunun eseridir. Böyle bir günah var mı? Birisi yeğenine dahi iş bulamazken, kamu kurumundaki bir genel müdürden randevu dahi alamazken birileri Rıza'ya yaşam koçluğu yaptırıyor kendine. Günahtır ya! Bu hükûmet gerçekten millete adaletsizlik yaptığı kadar kendi grubundaki milletvekillerine de adaletsizlik yapmaktadır. Ben bu grup içerisinde bankada kredi kartı borçları olan milletvekilleri biliyorum, bankadan tüketici kredisi alıp ödeyemeyen milletvekilleri biliyorum. Diğer taraftan, milyon doları, trilyonu birkaç kuruş diye nitelendiren bakan çocukları görüyorum. Bu bir vicdansızlık değil mi?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hazırladığınız kanun teklifine açıkladığım gerekçelerle biz karşıyız. Ancak, destek verdiğimiz bir madde var, o da organize sanayi bölgeleriyle ilgili olan madde. 12 Nisan 2000 tarihli 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu'na "Katılım, kalkınma ve yatırım bankalarınca finansal kiralama işlemleri yapılabilir." maddesi eklenmiştir. Bu geç de olsa doğru atılmış bir adımdır. Hiç anlamadığımız bir şekilde organize sanayi bölgesinde olan iş yerlerine, fabrikalara leasing yaptırma yetkisini elinden almıştınız. Niye? "Siz organize sanayi bölgesindesiniz." Sebebi ne? Hiç sebebi de anlaşılabilir değildi. Bugün Türkiye'de sanayicinin sendikasyonlarını yenilemekte zorluk çektiği bir dönemde en kolay finans yolu kendi iş yerini "back-to-back" dediğimiz, "leaseback" yapmasıdır. Yani kendi iş yerini leasing kurumundan geri almasıdır. Bu bugüne kadar, bu yasa çıkana kadar yasaklanmıştı, engellenmişti. Bu şekilde, bu yasayla sanayicinin bu sıkıntısına çözüm bulunmuştur. Bu maddeyle ilgili, bu kanunu hazırlayanlara teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)