GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:67
Tarih:25.02.2014

CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hem devletin hem hükûmetin hem de bu milletin hiç hak etmediği bir kara lekenin altında görüşmeler yapıyoruz.

Değerli arkadaşlar, dünden bu yana yaşananlara bir bakın. Aslına bakarsanız, 17 Aralıktan bu yana yaşananlara dönüp bir bakalım. Bakın, Türkiye'de yolsuzlukla, hırsızlıkla, usulsüzlükle, rüşvetle, zorla haraç almakla ilgili neredeyse ciltler dolusu roman yazılabilecek bir müktesebatın oluştuğunu ne yazık ki gördük.

Sayın milletvekilleri, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmelerini yapabilmesi için Hükûmetin hazır bulunması gerekir. Hangi hükûmetin? Meşru hükûmetin hazır bulunması gerekir. Bugün ne yazık ki, Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Başbakan da meşruiyetini yitirmiştir, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti de meşruiyetini yitirmiştir. Meşruiyetini yitiren bir Hükûmetin olduğu yerde Türkiye Büyük Millet Meclisi herhangi bir yasama faaliyetini ya da Genel Kurul çalışmasını yapamaz.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu milletin en zor zamanlarında, yoksulluğun diz boyu olduğu zamanlarda bu çatının altında bu Meclis, gazi Meclis milletinin yokluğuyla el ele vererek ulusal Kurtuluş Savaşı'nı verdi. Yedi düvele karşı bu topraklar işgal edildiğinde Tekâlif-i Milliye emirlerini çıkarıp Anadolu'nun her yerinde vatandaşına dedi ki: "Vatan işgal altında, namusumuz işgal altında, onurumuz işgal altında. Gelin ey milletim, onurumuzu birlikte kurtaralım." dedi. Onun için 2 öküzü olan 1'ini verdi, 2 çift çorabı olan 1'ini verdi, 1 çift çorabı olan tekini verdi. Emzikteki çocuğunun rızkından çıkarıp getirdiler, bu gazi Meclis milletin onurunu kurtarsın diye, yokluklar içerisinde ulusal Kurtuluş Savaşı'nı versin diye gönül gönüle, el ele birlikte mücadele etti.

Değerli arkadaşlar, o zaman işte bunun için Türkiye Büyük Millet Meclisine "gazi Meclis" dedik. İşte bunun için Türkiye Büyük Millet Meclisi her şeyin üzerindedir ve milletin onurunun sahibidir. Şimdi, milletin onuru göz göre göre çiğneniyor, beytülmale el uzatılmış, beytülmal talan edilmiş ve talan ortaya çıkmasın diye bir gece yarısı Başbakan telefonun başına geçiyor, çocuklarına: "Yedi sülalenizi birden toplayın, kardeşini, enişteni, damadını, birlikte bu paraları kaçırın." diyor. Sevgili milletvekilleri, bunu anlamak mümkün mü? Böyle bir Mecliste milletin onurunu korumak ve kurtarmak söz konusuyken, gazi Meclisin onuruna yakışır faaliyet yapmak söz konusuyken milletin ve Hükûmetin alnındaki bu karayı silmediğimiz sürece biz yasama faaliyeti yapamayız ve Türkiye Büyük Millet Meclisi bu yolsuzlukların üstünü örtmenin bir aracı hâline geldiği ve getirildiği sürece o yolsuzluğun ortağı olur, o çalınan karanın ortağı olur. Şimdi hep beraber yapacağımız bir şey var sevgili milletvekilleri, ben Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarıma ve Adalet ve Kalkınma Partisine söylemiyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün milletvekili arkadaşlarımızın, hepsinin bu yaşananlar karşısında rahatsız olduğunu biliyorum ya da en azından olacağını düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, 17 Aralıktan bu yana Türkiye'de bütün bir sistemi yolsuzluk üzerine yürütmeye çalışan bir anlayışın tek başına devleti ve sistemi kontrol etmeye çalıştığı bir düzenle karşı karşıyayız. Buna dur diyecek olan sadece ve sadece Türkiye Büyük Millet Meclisidir; milletin onurunun şahlandığı yerdir, milletin onurunun ifade edildiği yerdir.

Değerli arkadaşlar, bakın, gazi Meclisin alnına bu lekenin sürülmesine, gazi Meclisin alnına bu karanın çalınmasına müsaade etmeyelim ve hep beraber, meşruiyetini yitirmiş olan bu Hükûmet istifa etmediği sürece yasama faaliyetlerine son verelim. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisiyiz; biz, yolsuzluğun Meclisi değiliz; biz, haram üzerine kurulan, inşa edilen binaları koruyacak bir Meclis değiliz. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisiyiz, bu milletin yokluğunda ve yoksulluğunda onunla el ele vermiş, Anadolu'dan Ankara'ya gelip en yoksul günlerde milletin onurunu korumuş ve kurtarmış Meclisin milletvekilleriyiz. Titreyip kendimize döneceğiz. Kimsenin kulu olmayacağız, Allah'ın kulu olmaktan başka. Allah'ın kulu olmaktan başka kimsenin önünde kul gibi biat etmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın, ses kasetlerini dinledik, dinlediniz. Akıllara zarar, akıllara zarar. 1 milyar eurodan bahsediliyor, 1 milyar euro. Bu milletin malı bu para, bu milletin malı, yetimin hakkı. 5 milyon insanımız işsiz, 5 gençten 1'isi işsiz. Bu memlekette 700-800 lira asgari ücret, emekli geçinemiyor. 1 milyar euroyu nereden buldun diye Başbakana soracak onurlu bir Meclis istiyoruz ve bu Meclis bunu soracaktır, sormasını bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın, günlerden bu yana bir şeye alıştırdılar bu milleti. Sevgili milletim, bu nasıl iştir? "Bismillah"la başlayıp "Elhamdülillah"la bitirdiğin sözün arasında hırsızlık hırsızlık yapıyorsun bu memlekette. Dinimizde böyle bir şey var mı? Bismillah ile elhamdülillahın arasına hırsızlık sığar mı? Hangi inanca bu sığar? Konuşma "Bismillah"la başlıyor, "Paraları kaçır."la devam ediyor, "Elhamdülillah"la sona eriyor. Değerli arkadaşlar, şeytanın bile aklı şaşar böyle duaya, şeytanın bile aklı şaşar.

Şimdi, biz, burada, bugün, sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi, sanki Türkiye Cumhuriyeti'nde bugüne kadar, iki aydan bu yana, Parlamentoda alelacele geçirilen bu yasalar, bu değişiklikler Başbakanın usulsüz elde ettiği paraları korumak ve bu yolsuzluğu örtmek için çıkarılan kanunlar değilmiş gibi burada yasama faaliyetine devam ediyoruz.

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) - Yalan söyleme! Yalan söyleme!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Tarih bunu herkesten soracak; tarih bunu bugün burada suskun kalanlardan da soracak, bugün kürsüden çıkıp haykıranlardan da soracak. Şimdi, şunun hesabını verin, itiraz etmeyin arkadaşlar... Ben milletvekillerini suçlamıyorum, ben iktidar yetkisini elinde bulunduran, meşruiyetini yitirmiş Başbakanı suçluyorum. Ben devlet gücünü kullanarak, elindeki yetkiyle bu milletin, yetimin, yoksulun hakkına el uzatan Başbakanı ve onun arkasında duran Hükûmeti suçluyorum. Ben beytülmali kendi cebi gibi gören ve beytülmale el uzatmaktan çekinmeyen, sıkılmayan Başbakandan bahsediyorum, sizden bahsetmiyorum. Üzerinize alınmayın, üzerinize alınmayın. Ama siz de diyorsanız ki "Biz bu sistemin parçası olacağız." Siz de diyorsanız ki "Biz bu sistemin içinde olacağız..."

MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) - Akıllı ol biraz! Akıllı ol! Akıllı ol, akıllı! Sesini yükseltme! Akıllı ol! Adam gibi konuş!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Ben akıllıyım! Aklınızı başınıza alın! Ben akıllıyım! Aklınızı başınıza alın!

MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) - Adam gibi konuş! "Başbakan" diyemezsin. Ahlaklı konuşacaksın!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Ahlak dışı hiçbir şey söylemiyorum. Ahlakla davranmak istiyorsanız... Ahlak dışılık milletin gözü önünde cereyan ediyor.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - İftira ediyorsun, iftira!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bu memleketin varlığına, yetimin yoksulun hakkına el uzatanlara itiraz etmektir ahlaklı olmak.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Asılsız, mesnetsiz iftiralarda bulunuyorsun! Karanlık kasetler adına konuşuyorsun!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Ahlaklı olmak, dürüst, namuslu milletin malını koruyabilmektir. Ahlaklı olmak, devlet imkânlarıyla salma salıp iş adamlarını soyarak, beytülmali soyarak zengin olmak değildir; ahlaklı milletvekili bunu yapar.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)