| Konu: | CHP GRUBUNUN, MANİSA MİLLETVEKİLİ HASAN ÖREN VE 21 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN YOLSUZLUK VE RÜŞVET OLAYLARI İLE BU OLAYLARIN ÜLKEYE VERDİĞİ ZARARLARIN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 27/1/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 26 ŞUBAT 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 26.02.2014 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, önemli bir konu konuşuyoruz ama işi böyle, bir karşılıklı sataşma, savunma, açıklama modundan ziyade işin ne olduğuna bakarak karar vermemiz lazım. Bir araştırma önergesi açılması demek, doğrudan isnat edilen şeyi kabul etmek demek değildir; tam tersine, o konuda eğer bir sıkıntı yoksa araştırılır -daha önce onlarca defa yapılmıştır- raporu hazırlanır, konulur, bir kere ona önce hepimizin bir kanaat getirmesi lazım. Burada söylenen şey: "Bir grup önerisi gelmiş, bu konu önemlidir, araştıralım." deniliyor.
Şimdi, tabii ki 17 Aralıktan bu tarafa olan şeyler hiçbirimizin tasvip edeceği ya da kolayca kabulleneceği şeyler değil, sizler için de aynısı geçerli. Ben, şimdi size teknik şeyler soracağım yani işin içeriğine -herkes dinlediği için- oralara girmiyorum, anlamadığım noktaları soracağım; arkadaşlarım da söylerse sataşmak yerine, bildikleri varsa, bana bilgi verirlerse -buradan veya özel olarak- memnun olurum, dün akşam bir kısmını değerli bakanlarımıza da sordum. Aslında, en son okuyacağım bir şey vardı ama baştan size bir pasaj okuyacağım, sonra kimin söylediğini söyleyeceğim; benim sözüm değil, kayda geçmesi için söylüyorum, diyor ki: "Tarih, 17 Aralık 2013 tarihini paralel devletin tasfiyesinin başladığı süreç veya Tayip Erdoğan'ın kendisine karşı darbeyi önleme tarihi olarak kaydetmekten ziyade, Tayip Erdoğan'ın sivil darbesi olarak kayda geçirecektir." Bunun arkasından da bu olanları sıralayıp HSYK, İnternet ve MİT Yasası'nın Türkiye'yi bir muhaberat devletine dönüştürerek her türlü kurumu ve bireyi MİT'e "online" olarak bağımlı hâle getireceğini içeren bir tasarı olarak bunların sivil darbenin istinat duvarları olduğunu söylüyor. Kim söylüyor? Şimdi "paralel devlet" diye kavga ettiğiniz cemaat gibi, geçmişte beraber olduğunuz Cengiz Çandar söylüyor. Şimdi, işin özeti, karşı savunma ve saldırı silahlarının donanımı olarak burada bir sürü kanunu çıkarıyoruz.
Değerli arkadaşlar, onun için, Sayın Şahin "Konya'daymış." dedi. Ben hemen tıkladım, baktım; 17 Aralık tarihi, Başbakan canlı yayında, Kanal 24 ve TGRT'nin yayına baktım, ikisi de 13.48'de başlıyor; 13.48, öğlen. Şimdi, bunlarla şeyi anlatamayız, onu konuşmayın, içeriğini konuşun. Konya'dan da konuşulur telefonla, Ankara'dan da konuşulur. "Bunun içeriği doğru değildir, zinhar böyle hiçbir konuşma geçmemiştir. Sayın Başbakan ne o gün oğluyla konuşmuştur ne başkasıyla konuşmuştur." deyin. Yani Konya'daydı, şuradaydı buradaydı demenin bir açıklaması yok, onu tartışmayalım. Yani teknoloji var, dünyanın öbür tarafından da olsa arayabiliriz.
Bakın, şimdi ben size teknik soru soracağım, onun için diyorum işin tekniğine bakalım diye. Açınca görünüyor, bütün arkadaşlarımız uzman oldular maşallah! "Bu montaj." Montaj nedir? Dün gece sordum, Sayın Bakandan cevap alamadım, her şeye cevap veriyordular. Televizyon kapalı olduğu için, sizler de bir kısmınız olmadığı için buradan göremediniz. Montaj nedir? Diyor ki: "Ayrı ayrı parça, kayıt ve görüntüleri birleştirerek kullanılacak işe uygun hâle getirme veya "assembly" etme, parçaları birleştirme, montaj sanayisi." gibi şeyler söylüyor. Bakıyorum, sinemada var, fotoğrafta var, görüntüde var ama "seste montaj" diye bir şey duymadım yani montaj demek başka bir şey. Şunu diyeceksiniz: "Kardeşim, bunun içeriği yanlıştır, yalandır, iftiradır."
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) - Yalandır, yanlıştır!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - "Bu bir montajdır." Olabilir.
Konuşmanın bir kısmını kesmiş olabilir, bir kısmını, işine gelen kısmını koymuştur, o başka bir şey. Bir şey söylüyorum, teknik olarak tartışmamız gereken konuyu söylüyorum.
İkincisi, dünden beri konuşuyoruz. Burada ne diyoruz: "Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu." Şimdi, Sayın Başbakan... Tanımla ilgili soracağım dedim ya, benimkiler teknik, siyasi kısmını konuşmuyorum, herkes konuşuyor. "Yolsuzluk" tanımı yapmış Sayın Başbakan: "Ben yolsuzluk deyince şunu anlarım: Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu?" Yani "Devletin kasasından çıkmayıp... Biz özel sektöre kolaylaştırma yaptığımız takdirde, bazı işleri kolay yoldan yapıverirsek, usulsüzlük yaparsak bu yolsuzluk olmaz." diyor. Peki, elinde kullandığın... Sen Başbakan olmasan, sen bakan olmasan o işleri kolaylaştırma şansın var mı, yok. Kolaylaştırdığın insana kolaylık sağlarken karşılığını alıyor musun? O zaman "usulsüzlük" diyelim, "rüşvet" demeyelim. O yolsuzluk olmaz mı usulsüzlük olduğu zaman?
KAMER GENÇ (Tunceli) - Gayrimeşru kazanç.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yapmamanız gereken bir şeyi hatıra binaen bile yapsanız bu bir yolsuzluk mudur, illa ki para mı olması gerekiyor? Kardeşiniz için yaptınız, usulen mümkün değil, hukuken mümkün değil; bu yolsuzluk değil midir?
Üçüncü bir soru: Arkadaşlarımızın hepsi dünden beri konuşuyor, teknik tanım, kriptolu telefonlar... Bugün de TÜBİTAK açıklama yapmış. "Kriptolu telefon" ne demek? Başbakan açıklayınca dün grup konuşmasında, siz de oradaydınız galiba, dedi ki: "Kriptolu telefonlarımızı bile dinlemişler. Bunlar bu kadar alçak." E, şimdi, ben bakıyorum o zaman, Sayın Başbakan -soruyorum kendisine, size, bilenlere; hepiniz biliyorsunuz- kriptolu telefonlarla mı konuşmuş, onları mı dinlemişler -ki kendisi söylüyor- bu yapılan montajlar o dinlemelerin içinden mi alınmış, onun için mi kızıyor; TÜBİTAK'taki BİLGEM'in Başkanını bundan dolayı mı almış? Yoksa açıklandığı gibi, daha önceden gelen "Böceklerle ilgili rapora ben müdahale etmedim." diyor. Peki "Kriptolu telefonlarım dinlendi." diye dün ayağa kaldırmak, herkesi töhmet altında bırakıp, buradaki insanları...
Bugün sabah Sayın Bakanın açıklaması var burada, Sayın Işık açıklama yapmış: 5 kişi hakkında soruşturma, şunlar alındı, bunlar yapıldı... Ne zaman? "Önceden bir talimat vermiştim ama onun devamı." diyor.
Şimdi, tersinden baktığınız zaman "Benim kriptolu telefonlarımı dinlemişler." demek bu dinlemenin kısmen doğru olduğunu gösteriyor mu? İçeriğini tartışmıyorum bakın, ben teknik konuşuyorum hâlâ. Bunun üstünden de TÜBİTAK'takileri, MAM'ın başındaki insanı alıyorsanız... Ha, bu, şu demektir: "Bize güvenilir telefon vermişlerdi, konuşuyorduk; bu da güvenilir değilmiş." sonucu çıkıyor buradan.
Hayır, soruyorum şimdi, anlatın burada, benim anladığımı söylüyorum: Neden o zaman bugün TÜBİTAK'ta birkaç kişi birden görevden alınıyor, bu kriptolu telefon işi nedir, herkese kaç tane verilir, Başbakana kaç tane vermişlerdir, oğlunda da var mıdır diye ben merak ediyorum; ben orasına bakarım. İçeriğini yine teknik olarak mahkemeler inceler, montaj olup olmadığına... Teknik konular, bilirkişi... Nasıl ki hani incelemişlerdi, hatırlarsınız CD'nin içerisinde çıkmıştı, TÜBİTAK'ın da raporu vardı ama hani mahkeme bunu dikkate almamıştı; geçmiş tarihli programlara gelecek tarihli yüklemeler yapıldığı zaman da bilirkişi incelemişti hatırlarsanız. Dolayısıyla, burada mahkemelerde bilirkişi süreci vardır. Bunları gidip inceletmek lazım. Peşinen kabul etmek de doğru değildir. Bakın, ben içeriğini hâlâ söylemiyorum, orası ayrı bir şeydir; mahkemeye intikal eder, bakar arkadaşlarımız, teknik kurul da kararını verir.
Şimdi, burada yapılan çalışmalara bakıyoruz, arkasından aynı gün dinlemelerle ilgili de manşetler var "7 bin kişi dinlenmiş." Ya, günaydın! Yani siz hakikaten hangi devleti yönetiyorsunuz, hangi hükûmetin bakanlarısınız, hangi hükûmetin Başbakanısınız? Bu kadar süredir bunlar oluyor da hakikaten bilmiyorduysanız zaten hemen tası tarağı alıp gitmeniz lazım. E, biliyor da eğer ortak olduysanız, siz de suça ortaksınız. Bir taraftan "paralel devlet" diye şimdi bunlara bakıp, onun arkasından böyle bir şeye girmek hakikaten çok enteresan geliyor. Yani paralel devlet diye söylüyorsunuz. Az önce "bölücü örgüt, paralel örgüt" dedi Sayın Şahin. E, gerçek paralel devlet güneydoğuda kurulmuş, rest çekiyorlar "Biz özerkliğimizi ilan ettik." diyorlar. Onunla niye mücadele etmiyorsunuz da kaç senedir müzakereye başladınız? Şimdi, paralel devlet var orada zaten, onunla niye mücadele etmiyorsunuz? Bütün topuyla, tüfeğiyle, MİT Yasası, HSYK'sı, İnternet yasası diye buraya çıkardınız.
Onun için, lütfen, her seferinde bir paralel devlet, bir faiz lobisi, bir günah keçisi aramayın. Varsa bir sorun, gelin, hep beraber çözmemiz gerekiyorsa, araştırma komisyonu kuracaksak, herhangi bir düzenleme yapacaksak yapalım bunları. Bundan yana bir sıkıntı yok.
"Faiz lobisi" diyorsunuz, sonra kalkıyor Sayın Başbakan bir daha suçluyor. Bu taraftan bakıyoruz Merkez Bankası Başkanı, tam tersine 4-5 puan birden artırıyor. O zaman ben de soruyorum doğal olarak: Faiz lobisi içeride mi, dışarda mı, kim?
Bankalara söylüyorsunuz; kaç senedir bankalar en fazla kârı eden değil mi? İlk 10 vergi veren kurumun 8 tanesi banka. E, şimdi kimi kime... Sonra da kalkıyor diyor ki: "Bunlara yatırmayın, bunlar bizi sıkıntıya düşürüyor, kamu bankalarına yatırın." Günaydın Sayın Başbakan! Kamu bankaları da o ilk 8 bankanın içerisinde.
Şimdi, bunları doğru söylemezseniz, kalkıp burada sadece karşılıklı sataşmayla, atışmayla olmaz. Bir sorun varsa bunun müsebbibi sizsiniz. Paralel devlet orada oluşmuşsa onun müsebbibi sizsiniz, dinlemeleri yapıyorsa... Nereden biliyorsun? Şimdi, TÜBİTAK'taki gibi... MİT'e yetki verdik, her şeyi MİT izliyor. MİT'in içinde olmadıklarından emin misiniz? Acaba yerleşememişler midir, yoksa orada da adamları var mıdır? Yarın oradan da çıkarsa MİT'in de tamamını kapatıp onları da mı görevden alacaksınız? Onun için, lütfen gelin bu yolsuzlukların üzerine gidelim, peşinen tavırlı olmuyoruz ama bunların da açıklanması için bir komisyon kurulup incelenmesi gerekir diyor, lehinde olduğumuz söylüyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)