GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, MARDİN MİLLETVEKİLİ EROL DORA VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN ATANAMAYAN ÖĞRETMEN SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİ VE BU KONUDA GEREKLİ ÇALIŞMALARIN YAPILMASI AMACIYLA 20/12/2012 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 27 ŞUBAT 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:69
Tarih:27.02.2014

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; atanamayan öğretmenler sorununa dair vermiş olduğumuz araştırma önergesine ilişkin, Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, bugün, Deniz Gezmiş'in doğum yıl dönümüdür. Kendisi halkların kardeşliğini şiar edinmiş bir siyasi şahsiyet olarak tarihe geçmiştir ve bu uğurda hayatını kaybetmiştir. Kendisini saygıyla anıyorum.

Türkiye'de öğretmenlerin sorunları, ekonomiden eğitim ve öğretim hayatı içerisinde yaşadıkları sosyal sorunlara kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. Türkiye'de öğretmen ücretleri OECD ortalamalarının altındadır. Ayrıca, okullardaki fiziki koşullar, kalabalık sınıflar ve güvenlik problemleri başlı başına bir sıkıntı yaratmaktadır. Tüm bunların ötesinde, öğretmen olmak için gerekli diplomayı almış ancak kadro olmadığı için ya da KPSS sınavından düşük puan aldığı için ataması yapılamayan öğretmenler, gün geçtikçe artan ve Hükûmet tarafından çözüm odaklı yaklaşılmayan önemli bir sorun olma özelliğini korumaktadır. Bugün, Meclis Genel Kurulunda görüşülen yasa teklifiyle de Millî Eğitim Bakanlığınca atanmış aday öğretmenlere de yeni bir yazılı ve sözlü sınav getirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de şu an atama bekleyen ve henüz atanamayan öğretmen sayısı 300 bin civarındadır. KPSS, 2001 yılında öğretmenlerin hayatına girmiş, o yıl KPSS'ye başvurmuş öğretmenlerin yüzde 99'u atanmıştır. AKP Hükûmetinin iktidarı süresince, 2003 yılında KPSS'ye giren öğretmenlerin yüzde 30'u, 2004'te yüzde 20'si, 2005'te ise yüzde 5'i kadrolu, yüzde 10'luk kısmı zamanlı öğretici olarak atanmıştır. 2010 yılındaki sayılara baktığımızda yüzde 10 kadrolu, yüzde 5 sözleşmeli öğretmen ataması yapılmıştır. Bir yandan yapılan atamaların sayısı sürekli olarak düşmekte, bir yandan da 2011 yılında olduğu gibi 55 bin öğretmenin ataması yapılacağı sözü verilmesine rağmen 27 bin öğretmenin ataması yapılmıştır. Üniversiteden mezun olup KPSS sarmalına girdikleri andan itibaren hayatlarını kendi başlarına idame ettirmek isteyen ama atamaların olmaması sonucu bunu başaramayan öğretmenler sosyal, psikolojik ve ekonomik olarak baskı altında kalmaktadırlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılından günümüze kadar atanamayan 35'in üzerinde öğretmen bu nedenlerle intihar etmiştir. 100 binin üzerinde öğretmen ihtiyacının olduğu bir ülkede ataması yapılamayan öğretmenlerin olmasının en büyük nedeni ücretli öğretmen uygulamasının olmasıdır. Ücretli öğretmen, Millî Eğitim Bakanlığının okullara kadrolu öğretmen atamak yerine daha az maaşla çalıştırdığı kadrolu meslektaşlarıyla aynı işi yaptığı hâlde aynı haklara sahip olmayan, girdiği ders başına ücret alan, dört yıllık öğretmenlik eğitimi almış olduğu gibi, yalnızca dört yıllık ya da iki yıllık bir üniversite mezunu da olabilen öğretmendir. Atanamayan öğretmenlerin sorununun çözülmesi için ücretli öğretmenlik uygulamasının sonlandırılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, sınıflar öğretmensiz dururken Maliye Bakanlığınca yeterli kadro verilmediğini gerekçe göstererek bu kadar bilgi birikimine sahip olan genç nesli eğitim öğretimin dışında tutmak ve ders boşluklarını ücretli veya vekil öğretmenlerle doldurmaya çalışmak genel eğitim sisteminde büyük bir yara olmaya devam etmektedir. Maliye Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı konuya sadece maliyet açısından bakmakta, daha ucuz iş gücü temin etmek adına, eğitim bilimleri mezunu olmayan bireyleri öğretmen olarak görevlendirmekte, böylece eğitimdeki kaliteyi iyice düşürmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu politikalarla hem güvencesiz personel çalıştırılmakta hem de öğretmen olmayı hak etmiş yüz binlerce genç insan mağdur edilmeye devam edilmektedir. Her yıl tahsis edilecek öğretmen kadro sayısı Maliye Bakanlığının lütfuna göre değil, eğitim öğretimin gerçekleri, yıllık öğrenci artışı, OECD ve gelişmiş ülkelerin normları esas alınarak belirlenmelidir. Ayrıca, okul ve derslikler bu normlara göre üretilmelidir. OECD normlarına göre en az 180 bin öğretmene ihtiyaç vardır. Öğretmen eğitim öğretimin en önemli unsuru olduğu gibi, eğitim öğretime yapılan yatırım da yatırımların en verimlisidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, dünyanın en genç nüfusuna sahip ülkelerinden biridir. Sadece ilk ve ortaöğretim öğrenci sayımız 17 milyonun üzerindedir. Bu rakam birçok ülkenin toplam nüfusundan daha fazladır. Her geçen yıl nüfus artışına paralel olarak okul yapmak ve derslik üretmek, duyulan ihtiyaç kadar öğretmen atamak başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere hükûmetlerin en başta gelen sorumluluklarındandır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de öğretmen normu öğrenci sayısına göre değil mevcut derslik sayısına göre belirlenmelidir. Oysaki bazı okullarda sınıf mevcudu 30-35 öğrenciyle sınırlanırken, bazı okullarda öğrenci sayısı 50-60'ı bulmaktadır. Bu da iki sınıflık bir öğrencinin bir öğretmen tarafından okutulması demektir. Millî Eğitim Bakanlığının rakamlarına göre hâlen 130 bin civarında öğretmen ihtiyacının olduğu, OECD rakamları ve on iki yıllık zorunlu eğitim, ayrıca tekli eğitime geçiş hesaba katıldığında okul ve derslik sayısına duyulan ihtiyacın yanında gerek branş gerekse sınıf öğretmenlerine duyulan ihtiyacın da 150 bin ila 180 bin arasında değiştiği tahmin edilmektedir.

4+4+4 olarak ifade edilen on iki yıllık zorunlu eğitimin başarısı sadece eğitim öğretimin kademelendirilmesiyle mümkün olmayıp sistemin gereklerine göre öğretmen ve derslik ihtiyacının karşılanmasıyla mümkün olacaktır. 4+4+4'lük kademeli eğitim sisteminde ilkokulların dört yıla çekilmesiyle birlikte sınıf mevcutlarının da OECD'nin normlarına çekilmesi zorunludur. Böylelikle, 40 binin üzerinde gösterilen sınıf öğretmeni norm fazlalığı ortadan kalkacağı gibi, eğitimin başarısını engelleyen kalabalık sınıflardan doğan dezavantaj, avantaja dönüşebilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette burada sorumluluk öğretmenlik mesleğini tercih edenlerin değil, hangi alanda ne kadar öğretmene ihtiyaç duyulduğu yönünde Millî Eğitim Bakanlığı ile üniversiteler arasında planlama yoluna gitmeden öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerine gelişigüzel kontenjan ayıran ilgili bakanlıktadır.

Konjonktürel sorunu çözmek yerine sürekli yeni sorunlar oluşturan, seçim dönemleri vaatlerinde argüman olarak kullanılan bir konu hâline getirilen atanamayan öğretmenler meselesinin, ülkenin genel eğitim politikasına dair, genel ekonomik politikasına dair eğitimin gerçek sorunlarını çözme iradesinin ortaya konulmasıyla aşılabileceğine inanıyoruz.

Bu nedenlerden dolayı, öğretmenlerin atamalarla ilgili yaşadığı sorunların araştırılması ve çözüm yollarının bulunması amacıyla vermiş olduğumuz bu önergeye destek vermenizi istiyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)