| Konu: | MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 27.02.2014 |
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) - Çok sağ olun Sayın Başkanım.
AKP'nin iktidar olduğu dönemde 2 bin olan dershane sayısını 4 bine çıkaran geçmişinin üzerine, özellikle 17 Aralıktan sonra patlayan cemaat ve Hükûmet savaşının bir ürünü olarak dershaneleri kapatan ama buna bağlı olarak da binlerce eğitim emekçisini mağdur eden, onların haklarını gasbeden, idari yargıya başvurma yollarını kapatan ve bu dershanelerin de üzerinde inşa edildiği yerleri, milyar dolarlar değerindeki bu yerleri, yine, Hükûmete peşkeş çekmeyi amaçlayan siyasal bir projeyle karşı karşıyayız.
Ve bütün boyutuyla yasa, eğitimle ilgili hiçbir şeyi içermiyor. Eğitimle ilgili sadece, bu on iki yıldan sonra benim gördüğüm şey, son on gün içinde, mesela Kürt kökenli olduğu için... Devletin on iki yıldır nasıl Türkiye'deki yurttaşlara eşit davrandığını ve ayrımcılık yapmadığını iddia eden Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in Bakanlığı bünyesindeki Gelir İdaresi Başkanlığının müfettişlerle ilgili yaptığı bir fişlemeden anlaşıldı ve ortaya çıktı. Bu fişlemeye göre, mülakat sınavlarına giren müfettiş adayları "kırmızı, mavi ve yeşil" şeklinde listelere alınıyormuş, Gelir İdaresinin kurduğu komisyon bu renklere göre katılımcılara sorular soruyormuş ve ardından da puanlar veriyormuş. Bunu cemaate yakın olduğu ileri sürülen bir gazete ortaya çıkardı ve yayınladı. Bu gazete, on gün sonra da kırmızı listede yer alan 4 tane müfettiş adayının AKP'li bakan ve milletvekillerinden torpil bularak kendilerini mavi listeye aldırdıklarını ve müfettiş olduklarını açıkladı bu defa.
Şimdi, eğer ülkedeki eğitim sistemi, insanlar arasındaki bu kadar ayrımcılıkların, fişlemelerin ardından kamuya müfettiş gibi önemli kadroların alımına yol açıyorsa, bu tür bir insan malzemesi ortaya çıkıyorsa mesela on yıl sonra, yirmi yıl sonra toplumun ne hâle gelebileceği konusunda bence ciddi endişeler içerisinde olmamız gerekiyor.
Peki, böyle kalitesiz olduğunda ne oluyor? Mesela, her konuda fetva veren, Sayın Bekir Bozdağ'ın açıklamasına göre 5 bin küsur kişiyi bugüne kadar Millî Eğitime aktaran Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez 17 Aralıktan sonra hiçbir fetva vermemeye ve konuşmamaya başlıyor. Çünkü, sahne o kadar izah edilemez ve kötü ki uzun bir zamandır hiç ortada görmüyoruz, hiçbir beyanatta bulunmuyor. Hâlbuki, mesela şans oyunlarıyla ilgili fetva vermişti en son, bunun haram olduğu yönünde. Yani, Diyanetten tutalım Millî Eğitime, oradan gelelim müfettiş alımına, Maliyeye kadar, eğitimin konusu olan insan açısından ne kadar geriye gidildiği çok rahat görülebilir.
Ben Taraf'ın ortaya çıkardığı ve bir gazetecilik başarısı olan fişlemelerden sadece bir sayfa size okuyayım: "Sınav puanı, puan sıralaması, listedeki rengi -şöyle bir katalog yapmışlar- listedeki açıklaması..." Burada da hangi bakanın, hangi bakanın özel kaleminin bu puanı almış olan kırmızı listedeki kişiyle ilgili ne dediği yazıyor. "Muhtemel sebepler" diye başka bir bölümde ise neden kırmızı listeye alındığını anlayabiliyoruz. Mesela "Muşlu, Kürt asıllı bir vatandaş" demiş, kırmızı listeye aldıklarından bir müfettiş adayı bu. Yine kırmızı listeden başka bir müfettiş adayının babasının isminin "Ali Haydar" olduğunu öğreniyoruz ve müfettiş yapılmayacağı ortaya çıkıyor. Kırmızı listede başka bir müfettiş adayı "Diyarbakırlı" diye, başka birisi "Hopalı bir ulusalcı" diye, başka birisi "milliyetçi" diye bu listeye alınmış ve müfettiş olma yolları kapatılmış.
OKTAY VURAL (İzmir) - Fişlemeci müsteşar burada mı acaba?
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) - Şimdi, mesela böyle bir kamuya ülkedeki yurttaşların büyük bir bölümünün güvenmesi, giremediği için değil sadece, bu kamunun hizmetlerinin eşit ve adil olacağına inanması mümkün müdür? Bunu sormanızı diliyorum.
Kürt kökenini hep vurgulayan, bu nedenle Bakan olabildiğini gururla söyleyen Mehmet Şimşek'in ise bugüne kadar bütün belgeleriyle ortaya çıkan, kendi Bakanlığında meydana gelen bu korkunç olayla ilgili tıpkı Diyanet İşleri Başkanı gibi sessiz kalmasını, hiçbir şey söylememesini, en azından, şaşkınlıkla karşıladığımı söyleyebilirim. Burada olsaydı kendisine sorardık hiçbir cevap vermeyeceğini bile bile.
Hepinize çok teşekkür ederim dinlediğiniz için. (CHP sıralarından alkışlar)