| Konu: | BDP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN (10/776) ESAS NUMARALI, YOLSUZLUKLA MÜCADELENİN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLEN MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN GÖRÜŞMELERİNİN, GENEL KURULUN 28 ŞUBAT 2014 CUMA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 28.02.2014 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de 28 Şubat postmodern darbesini lanetliyorum ancak Parlamento da uyuma yeri değil ki arkadaşlar. 12 Eylül darbe Anayasası'nı değiştirebildik mi? Değişti mi? 35 sene geçti. Peki, Genelkurmay Başkanını Millî Savunma Bakanına bağlayabildik mi? Bağlayamadık. Zar zor, İç Hizmet Kanunu'ndan 35'inci maddeyi kaldırdık. Ondan sonra da, şimdi, maşallah, son getirdiğimiz yasalara baktığımız zaman hep yasak, yasak, sansür, yasak, TİB, HSYK, MİT.
Şimdi, darbeye karşı olmak, demokrasiyi güçlendirmekle olur arkadaşlar. Demokratik toplumlar konuşan toplumlardır, şeffaf toplumlardır, güçler ayrılığının olduğu toplumlardır. Şimdi, bu araştırma önergesini biz 13 Nisan 2012 tarihinde vermişiz. Ne demişiz? "Yolsuzluklarla mücadele edelim arkadaşlar." Ve bu önergeyi verirken çok teknik ve kapsayıcı bir araştırma yaptım. İnanın, Türkiye'de neler var, neler yok... Çünkü darbelerin gıdası yolsuzluklardır arkadaşlar. 1990'ların köy yakmaları, faili meçhul cinayetleri olmasaydı, 1990'larda mantar gibi türeyen çeteler olup devlet adına, kendini hukukun yerine, devletin yerine koyup cinayetler işlemeselerdi, 1997 yılında postmodern darbe girişimine kimse cesaret edemezdi 28 Şubatta.
Şimdi, sizinle şöyle bir yürüyüşe çıkalım, bir ufkumuzu açalım. Türkiye'de 81 il özel idaresi var, bunların 30'u büyükşehir belediye meclisine dönüşüyor, yasa geçti. 3.226 belediye vardı, bunların bir kısmı büyükşehir belediyelerinin oldu, sayı 1.200 civarında azaldı. 34.600 köy, binin üzerinde mahallî idare birliği, bünyesinde bilinmeyen sayıda işletme var. Çoğu belediyelere ait bine yakın şirket var, 50'ye yakın vakıf var birçok belediyede. Yine, bilinmeyen sayıda döner sermaye ve fon bulunuyor. Tek tek bunları dikkate alırsak, belediyelerde şirketler hariç 450 bin, özel idarelerde on binlerce personel istihdam ediliyor. Böyle bir kamu örgütlenmesini bu merkeziyetçi anlayışla yürütmek mümkün değil çünkü Türkiye'de mali yapı karmaşık, verimsiz, yerel vergi tabanı düşük. Hazinenin, belediyelerin dış borçlanmasına sağladığı garantiler mali disiplini bozuyor, belediyelerde sağlıklı bir borç yönetimi bulunmuyor. İşte, bir ay sonra seçimlere gideceğiz.
Dünya Bankası desteğiyle hazinenin yürütmekte olduğu "Türkiye'de Kamuda Etkin Yönetimin Sağlanması ve Yolsuzluğun Önlenmesine Yönelik Reform ve Politikalar" diye bir çalışma yaptı Meclisimiz. Bu çalışmada yolsuzlukla mücadeleye dönük 16 değişik alan belirlendi. Bu 16 değişik alan çok hayati. Bu konularda mevcut durum ve yapılması gerekenler de detaylı bir şekilde ortaya kondu. Yapılan çalışma sonucu, yolsuzlukla mücadele mevzuatının caydırıcı olmadığı, kamuda ücret adaletsizliği yaşandığı, kara para takibinin zor olduğu, ihale, personel rejimi, denetim, sağlık, gümrük, mahallî idare reformlarının yapılmasının zorunlu olduğunun tespiti yapıldı.
Arkadaşlar, Avrupa Birliğinin 2009'dan 2014'e kadar olan bütün raporlarında yolsuzlukla mücadele konusunda aynı kelimeleri okursunuz "Sınırlı ilerleme kaydedildi." diye. Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tavsiyelerinin dikkate alınmasına, Kamu Görevlileri Etik Kurulunun etkili çalışmadığı, milletvekili dokunulmazlıklarının, yolsuzluklara ilişkin davalarda sınırlandırma getirdiğine dikkat çekilmiştir.
Türkiye'nin kamu muhasebe sistemi ihtiyaca cevap veremez hâldedir. Bu bütçe görüşmelerinde Sayıştayın denetim yapamama nedenlerinden birisi, muhasebe kayıtlarının sunulamamasıdır arkadaşlar. 300 tane sunulamayan rapor oldu. Türkiye'nin kamu muhasebe sistemi, ihtiyaca cevap vermediği gibi, bütçenin bir yansıması olarak, aşırı derecede bölük pörçük bir görüntü sergilemekte, zamanında ve kapsamlı bilgi sunmada yetersiz kalınmaktadır.
Kamu satın alma: "Kamu satın alma" deyince ihaledir arkadaşlar. Dünyada Türkiye ihale kanununu en sık değiştirme rekorunu elinde tutan ülkedir. Ve bu ihaleleri, istediği kişiye büyük yatırımları vermek için hükûmetler yetkileri hep kendilerine bağlamışlardır. Üçüncü köprü, Marmaray, üçüncü havaalanı, eğer Kanal İstanbul hayata geçerse Kanal İstanbul, Harem Projesi, bu devasa projelerin hepsi, Hükûmetin istemlerine göre ihale edilmektedir.
Şimdi, bu sistem arızalıysa, bütçenin kapsamı ve şeffaflığının, uygun politikaların üretilmesine ve performans değerlendirmesi yapmaya olanak verecek şekilde genişletilmesi de mümkün değildir. Mevcut bütçe yapısı, kamu gelir ve harcamalarının önemli bir bölümünü de kapsamıyor. Yani yap-işlet-devrette devletin hazinesini, ormanlarını, limanlarını istediğinize kırk dokuz yıllığına, doksan dokuz yıllığına, yirmi beş yıllığına veriyorsunuz, yap-işlet-kirala sistemiyle veriyorsunuz. Maden ocakları, enerji sektörü girdiği zaman da ormanları bile tescil ediyorsunuz. Bu şirketlerin üzerine yazıyorsunuz.
Türkiye'de kamu hizmetlerinin yapısı ve işlevi ekonominin gelişme hızını da yakalamamaktadır. Biz dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi olduğumuzu iddia ederken, bizim dışarıda verdiğimiz görüntü bir üçüncü dünya ülkesidir arkadaşlar.
Kamuda ücretler, rekabet esasına göre belirlenmemektedir ve eğitim fırsatları sınırlı kalmaktadır.
Kamu denetimi, uluslararası standartlara göre yetersiz kalıyor, idari denetime ağırlık veriliyor, performansa ya çok az ya da hiç verilmiyor. Uluslararası standartlara uygun bir denetim reform programı geliştirilmedi. Bankacılığa ilişkin yasal düzenleyici uygulamaya yönelik sistem yetersizdir. Mali denetimle ilgili, mali konudaki öteleme de bundan kaynaklanıyor zaten.
Türkiye'de sağlık hizmetleri çok karmaşık bir yapıda ve ihtiyacı yine etkin bir şekilde karşılamaktan uzak. Sağlık hizmetlerine erişimde eşitsizlikler gözlenmekte, kaynaklar verimsiz kullanılmakta, yönetimde etkinlik sağlanamamaktadır.
Gümrük teşkilatının yeniden yapılanması, işlemlerin kolaylaştırılması, gümrüklerde etkin denetim sağlanması, bilgisayar ağına kadar güçlendirilmesini bir sorun olarak görüyorum.
Cumhuriyet başsavcılıkları ve mahkemelerde işin yükü fazla, hâkimlere, savcılara düşen dosya sayısı çok çok fazla, Yargıtayda iş gücü de yargının işlemesini engelliyor.
Kara paranın aklanmasıyla etkin mücadele yapılmamaktadır arkadaşlar. Kurumların bünyelerinde merkezî veri tabanı bulunmayışı, tam zamanında bilgi edinmeyi de engelliyor. Mali Suçları Araştırma Kurumu yapılanmasından kaynaklanan sorunlar da aynen duruyor. Şimdi, bu son düzenlemelerden sonra arkadaşlar, Cumhurbaşkanı Devlet Denetleme Kurulu, Başbakanlık Teftiş Kurulu, İnsan Hakları Kurumu zaten orada duruyor, ombudsman orada duruyor. Bütün bunların işlevsizliği dikkate alındığında ve son güncel gelişmeler ışığında baktığımız zaman, Meclisin kapsamlı bir araştırma yapması gerekiyor. Yani bunun bütünüyle, bütün yönleriyle bir araştırmasının yapılması durumunda Meclis önleyici tedbirlerini sağlayabilir, yasal düzenlemelerini yapabilir.
Biz bu konuda bütün partilerin duyarlı davranacağını düşünüyor, saygılar sunuyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)