GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN (10/776) ESAS NUMARALI, YOLSUZLUKLA MÜCADELENİN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLEN MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN GÖRÜŞMELERİNİN, GENEL KURULUN 28 ŞUBAT 2014 CUMA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:70
Tarih:28.02.2014

SİNAN OĞAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada yolsuzlukları yine konuşuyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisinin yolsuzluklarını konuşuyoruz ama bununla beraber Hükûmetin yargıdaki... Bu arada 28 Şubatı burada kınıyoruz, ben de bu kınamaya katılıyorum. Darbelerin her türlüsünü kınamalıyız elbet, yargı darbesini de kınamalıyız. Hükûmetin Meclise yapmış olduğu darbeyi de kınamalıyız. Bakınız, altını çizerek söylüyorum: Hükûmetin yani yürütmenin yasamaya yapmış olduğu darbeyi de kınamalıyız, yürütmenin yargıya yapmış olduğu darbeyi de kınamalıyız. Zira darbe, sadece postal giyerek, tankları yürüterek yapılmaz. Erkler ayrılığını ortadan kaldırdığınız zaman da yine darbe yapmış olursunuz. O sebeple, ümit ediyorum ki burada ifade edilen "darbeleri kınama" sözünün içerisinde sadece postal darbesi değil, hükûmetlerin de yasama ve yargı üzerindeki darbelerini de kınarız diye ümit ediyorum.

Tabii, bir tarafta yolsuzluklar Türkiye gündemini işgal ederken öte tarafta birilerinin, kendisini kurtarmak için epey bir uğraş içerisinde olduğunu görüyoruz. Yargı üzerinde ciddi bir çaba var, polis üzerinde var, Türkiye'de kendimi nasıl kurtarırım çabasıyla birileri uğraşırken, hemen yanı başımızda, Kırım'da değerli arkadaşlar, başka bir darbe var. Orada da Rusların darbesi var ama Dışişleri Bakanı ortalıkta yok, Türkiye Cumhuriyeti devleti ortalıkta yok. Kırım'da kardeşlerimizin geleceğinin belirsiz olduğu bu günlerde Türkiye'yi zaten kale alan da yok, onu da ifade edeyim, üzülerek ifade etmek istiyorum. Türkiye, yeniden, erkler arasında ayrılığın olduğu, kurumlar arasında kavganın olmadığı, kurumların normal işlevini yürüttüğü bir ülke hâline derhâl dönmelidir. Türkiye'de kurumların saygısı kalmadı maalesef, sayenizde. İktidarınızın bulunduğu on iki sene boyunca Türkiye'de, maalesef ve maalesef, herhangi bir kurumun saygınlığı kalmadı. Gidin, sıradan bir vatandaşa sorun, "Adli Tıp Kurumuna güveniyor musunuz?" deyin, kimsenin güvenmediğini göreceksiniz. Gidin, herhangi bir vatandaşa sorun, "Biz acaba dinleniyor muyuz?" Herkes "Dinleniyoruz." diyecektir. Gidin, herhangi bir vatandaşa sorun, "ÖSYM'den sorular çalınıyor mu?" Emin olunuz ki büyük bir kesim ÖSYM'den soruların çalındığını söyleyecektir. Gidin, herhangi bir vatandaşa sorun, "TÜBİTAK güvenilir mi acaba? İddia edilen o ses kayıtlarını TÜBİTAK'a götürsek, oradan bir rapor alsak siz buna inanır mısınız?" diye sorun, kimsenin buna inanmayacağını göreceksiniz.

Maalesef, devletin bittiği nokta bu noktadır arkadaşlar. Devleti bitirdiniz, on iki sene boyunca devleti bitirdiniz; devletin saygınlığını bitirdiniz, kurumların saygınlığını bitirdiniz ama bitirmekle kalmadınız, kurumları da birbiriyle çatışacak noktaya getirdiniz. Bugün, MİT polise operasyon yapıyor, polis MİT'e operasyon yapıyor. Bu nasıl bir iştir? Yargıçlar arasında dahi birbirlerine neredeyse operasyon yapacak duruma gelinmiş. Ülkeyi idare edilemez bir noktaya getirmişsiniz, bilmiyorum, farkında mısınız bunun. Bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüğü yaptınız. Değerli AKP milletvekilleri, bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüğü yaptınız. Bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük, kurumların saygınlığını yitirmesine sebep olmak, kurumlar içerisinde "şucu", "bucu" diye ayrım yapmak, devlet içerisinde devletin dışında başka örgütlenmelere müsaade etmek ve bugün o örgütlenmelerin muzdaribi durumuna düşmek. Bunların hepsi sizin devriiktidarınızda yapıldı. Bunların hepsi yapılırken siz neredeydiniz? Siz buradaydınız. Ama onlar size karşı yapılmadığı için, düşmanımı ezen başka örgütler varsa bırakınız ezsinler. Polisi, askeri içeri tıkan düzmece ses kayıtlarıyla bu ordunun Genelkurmay Başkanına "terörist" denmesine siz müsaade ettiniz. Ama şunu düşünmediniz, siz şunu düşünmediniz: Bir gün bu silahın dönüp sizi de vurabileceğini düşünmediniz.

Dün kol kola olduklarınız Milliyetçi Hareket Partisiyle ilgili karalama yayınlar yaparken siz neredeydiniz? Düzmece kasetler insanların özel hayatına girince siz neredeydiniz? Siz buradaydınız. Hatta o kadar ki seçim meydanlarında o kasetlerin üzerinde tepindiniz. Tepindiniz o kasetlerin üzerinde. Sırf seçimde bir adım öne geçmek adına.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Öyle bir şey olmadı.

SİNAN OĞAN (Devamla) - Aynısı CHP'ye yapıldığında da yine siz ilkeli bir duruş sergilemediniz. Bir dakika arkadaş, bu devletin kurumlarına zarar veriliyor, bu devletin kurumlarının içerisinde muhalefet partileri de var, çünkü muhalefet partileri de demokrasinin bir parçasıdır, olmazsa olmazıdır, biz bugün illegal yollarla muhalefetin üzerine saldırırsak demokrasimiz yara alır diye düşünmediniz. Biz ne koparırsak kârdır zihniyetiyle bu işe baktınız. O sebeple, bugün o silah sizi vuruyor arkadaşlar ve vurmaya da devam edecek emin olun. Neden? İlkeli bir, omurgalı bir duruş sergilemediğiniz için. Ve siz bugün hâlâ, maalesef, aynı siyasetinizi sürdürmeye devam ediyorsunuz. Aynı kasetlerin üzerinde bugün hâlâ tepinmeye devam ediyorsunuz seçim meydanlarında.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Şimdi de sen mi tepiniyorsun peki!

SİNAN OĞAN (Devamla) - Devam ediyorsunuz...

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Şimdi de sen mi tepiniyorsun bu kasetler üzerinde! Lafını düzelt!

SİNAN OĞAN (Devamla) - Devam ediyorsunuz...

Biz ilkeli bir duruş sergiliyoruz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - İlkeliyse niye tepiniyorsun o zaman! Lafını düzelt!

OKTAY VURAL (İzmir) - Rüşvetin, yolsuzluğun özeli mi olur be! "10 milyon yetmez, 100 milyon gönder." Rüşvet paralarını sıfırlıyorlar. Özeli mi olur onun ya! Mahkeme kararıyla dinlenmişler!

SİNAN OĞAN (Devamla) - Biz ilkeli bir duruş sergiliyoruz. Biz kimsenin özel hayatıyla ilgili tek bir kelime etmedik, edilmesine de müsaade etmeyeceğiz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Terbiyeli ol!

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Hiç yakıştıramadım.

OKTAY VURAL (İzmir) - Rıza'yı mı savunuyorsunuz ha, Rıza'yı mı savunuyorsunuz?

SİNAN OĞAN (Devamla) - Ama birileri eğer milyon dolarları alıyorsa, birileri eğer "Gelip kucağımıza oturacaklar." diyorsa... Kim gelip kucağınıza oturacak? Bu ülkenin iş adamları. İş adamlarını kucağınıza oturtma konuşması yapıyorsanız biz muhalefet olarak kulaklarımızı mı kapatacağız buna, kulaklarımızı mı kapatacağız? "Buyurun, iş adamlarını kucağınıza oturtun." mu diyeceğiz? Demeyeceğiz elbette.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yani kasetin doğruluğuna inanıyorsun.

SİNAN OĞAN (Devamla) - Demeyeceğiz elbette.

BAŞKAN - Temiz bir dille konuşalım lütfen.

SİNAN OĞAN (Devamla) - Demeyeceğiz elbette.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kasetin doğruluğuna inanıyorsun yani.

SİNAN OĞAN (Devamla) - Temiz bir dil... Biz bu konuşmayı Sayın Başbakanın iddia edilen telefon konuşmasından aldık Sayın Başkan, rahatsız olmayın. Biz aynen...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - "İddia edilen" diyorsun, sanki gerçekmiş gibi anlatıyorsun.

BAŞKAN - Meclis kürsüsünde tekrar etmek zorunda değilsiniz.

SİNAN OĞAN (Devamla) - Evet, bu "iddia edilen" sözü de sizin sözünüz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ama gerçekmiş gibi söylüyorsun.

BAŞKAN - Kürsüde tekrar etmek zorunda değilsiniz Sayın Oğan.

SİNAN OĞAN (Devamla) - "İddia edilen ETÖ" diyordunuz, "iddia edilen terör örgütü" diyordunuz, "Ergenekoncular" diyordunuz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İddia başka, gerçek başka.

OKTAY VURAL (İzmir) - Ya, ses onların sesi ya!

SİNAN OĞAN (Devamla) - Orduya "iddia edilen terör örgütü" dediğinizde neredeydiniz?

OKTAY VURAL (İzmir) - Havuz medyası oluşturmuşlar, "Alo Fatih" hatları oluşturmuşlar; hâlen inkâr ediyorlar.

SİNAN OĞAN (Devamla) - Bugün maalesef ki...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Kucağa oturtmak... Çok yanlış, çok, ayıp ayıp!

SİNAN OĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bugün Engin Alan; halkın oyuyla seçilmiş, yıllarca bu ülke için savaşmış, hayatını riske atmış Engin Alan içeride ama Rıza Sarraf dışarıda; bu nasıl bir adalettir, bu nasıl bir adalettir? Milyonları götürecek insanlar dışarıda, milyonları götürenler dışarıda Engin Alan içeride, Orgeneral Başbuğ içeride ama sizin beraberce milyonları götürdüğünüz suç ortaklarınız dışarıda; bu nasıl bir adalettir?

Hâlâ ders almadınız, hâlâ ders almadınız arkadaşlar. Hâlâ siz yargıyla oynuyorsunuz, hâlâ mahkemelerle oynuyorsunuz. Yahu, ders alın biraz. Yeter, bu ülkenin kurumlarına verdiğiniz zarar yeter, bu ülkenin kurumlarının saygınlığına verdiğiniz zarar yeter; daha fazla kurumlara baskı yapıp, hukuk sistemini ayaklarınızın altına daha fazla almayın. Her şeyiyle, milyonları nasıl götürdüğünüz resimleriyle ortaya çıktı, Rıza Sarrafların ve bakan çocuklarının evinde, ayakkabı kutularında çıkan paraları bu millet unutmadı ve siz bugün bunları dışarı çıkarıyorsunuz. Şimdiye kadar bu ülkeye verdiğiniz zarar yeter arkadaşlar; bu ülkenin kurumlarına, saygınlığına, kurumlarının saygınlığına daha fazla zarar vermeyin. Ve göreceksiniz, sizin bu kurumların saygınlığına verdiğiniz zarar, yarın dönecek yine sizi vuracak, göreceksiniz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)