| Konu: | MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 28.02.2014 |
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi, bu madde niçin önemli? Şu bakımdan önemli: Millî Eğitim Bakanlığı tarafından, işte Talim ve Terbiye Kurulunda ders kitapları kabul ediliyor. Daha önce oraya veriliyor, yarışma açılıyor, ders kitapları hazırlanıyor. Yani, sistem hep bu şekilde gitmiş. Bunların baskısı yaptırılmış ama bu baskı sırasında başta olmak üzere, ders kitabı olarak kabul edilen kitapların suistimal dâhilinde kabul edilmesine varıncaya kadar, pek çok, karşımıza, olay meydana gelmiş.
Tarih Kurumu Başkanlığım sırasında bu kitapların baskısıyla ilgili biz de ihalelere katıldığımızda şunlarla karşılaştık: Maalesef, dışarıda birtakım yerlere vermek suretiyle kitapları bastırıyorlardı. Biz 17 kuruştan basalım derken, 32 kuruşa dışarıya bastırılıyordu. Şimdi, birincisi bu. Burada bir düzenlemenin muhakkak ciddi olarak yapılması gerekir ve bu suistimalin önlenmesi de gerekir.
İkincisi: Ders kitapları dediğimiz zaman, ders kitaplarının bugünkü, artık, sistemden çıkarılması gerekiyor. Söz gelimi, ben tarihle ilgili söyleyeyim: Mesela, tarihî olaylarda tarih ders kitaplarını artık yazılı olmaktan çıkarıp bunların, önemli olayların, bir yerde, belki, dramalar hâline sokmak suretiyle CD'lere aktarılması ve bunların okulda gösterilerek, öğretmen tarafından da öğrencilerle tartışılarak bir sonuca varılmasında çok büyük bir yarar var. Dolayısıyla, böylece görsel, birkaç duyuya hitap eden bir sistem gerçekleşir.
Tabii, bunları anlatabilecek bir yapının da oluşması gerekiyor. Şimdi, yazı tahtası değiştirmek veya tablet bilgisayar vermekle bunları yapmanız mümkün değil. Yani bunların altyapısını oluşturmanız lazım. Tablet bilgisayara koyacağınız bilgiler önemlidir, bilgisayarın kendisi değil. Yani öğrencinin bundan nasıl faydalanacağını, bu faydalanacağı bilgilerin nasıl kendisine, o öğrenciye verileceği son derece önemli. Bunları göz önüne almak lazım.
Ama ne gariptir ki bugüne kadar Türkiye'de -demin bir konuşmamda söylediğim gibi- doksan bir yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihine baktığınızda, üzerinde en çok oynanan fakat ciddi bir düzenleme yapılmayan tek bakanlık Millî Eğitim Bakanlığıdır. Çünkü Bakanlığın kendisi değil, yapılanması değil, teşkilatlanması değil, ki teşkilatlanmasında da çok değişiklikler söz konusu olmamıştır. Şimdi büyük bir değişiklik daha yapılıyor ama bu değişiklik, efendim, dört seneden sonrakiler için geçerli olacak, görevden alınacak. Hangi sebeple alıyorsunuz? Yani beş yıllık olanı hangi sebeple alıyorsunuz?
Şimdi, "kazanılmış hak" denilen bir şey vardır. Bunun ortadan kaldırılması, hukuk devletine son derece yakışmayan bir durumdur ama alınırken çok farklı bir şekilde alındığı için daha da feci bir durum meydana gelmektedir. Hâlbuki liyakat, devletlerin ayakta kalması, yücelmesi ve ileriye gitmesinin en önemli unsurlarından bir tanesidir.
Bakın, biz modern Türkiye'den -sözde- bahsediyoruz. Osmanlı Devleti bile ta Fatih Sultan Mehmet döneminde liyakate o kadar önem vermiş ki liyakat kanunu çıkarmış. Hangi göreve hangi görevlerden sonra gelinebileceğini belirlemiş yani bir silsileimeratip, tecrübe ön plana çıkarılmış. Hatta imtihansız hiç kimse bir yere getirilmemiş, kadılar bile imtihana tabi tutuluyor, ona göre bir silsileimeratiple geliyorlar görevlerine.
Şimdi siz doğrudan doğruya bir bakana, bir genel müdüre, bir bakan yardımcısına, bir müsteşara vereceksiniz bir yetkiyi. Yani yapmayın arkadaşlar ya. Şu "millî eğitim" dediğimiz eğitim sistemini adam gibi bir hâle koymamız gerekiyor.
Bakın, geçmiş dönemde -birçoğunuz bilecektir, gençliğinizde görmüşsünüzdür, genç olanlara söylemiyorum, benim gibi yaşlılara söylüyorum- bizim lise derslerinde, lise dönemlerimizde mantık, sosyoloji, felsefe görürdük. Nerede o mantık kardeşim? Var mı bugün? Yok. Hâlbuki en önemli derslerden bir tanesi çünkü bunu kullanmayı bilmiyoruz, onun için. Dolayısıyla, o zamanki kalitedeki derslerin verildiğini bugün söyleyemezsiniz. Çocuklara soruyoruz, işte, televizyonlar ortalıkta soruyor, "Türkiye hangi yarım kürededir?" diyor; şöyle bekliyor, "Orta yarım kürede." diyor. Yani buna benzer o kadar çok verecek örnek var ki.
Yani gerçekten biz kaliteli bir eğitim vermeden, gençliğimizi iyi eğitmeden Türkiye'nin geleceğini nasıl garanti altına alacağız?
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)