| Konu: | TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN GELİŞTİRİLMESİ AMACIYLA ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 01.03.2014 |
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Ukrayna'daki karışıklıklardan sonra başlayan olayların, Kırım özerk bölgesine sıçradığı, başkanlık binasının işgal edildiği, binaya Rus Bayrağı'nın çekildiği iddia edilmektedir. Kırım, yakın tarihimizde acı ve gözyaşlarıyla anılmıştır hep. Geçtiğimiz yüzyılda yaşanan sürgünlerin ve soykırımların tekrar yaşanmaması adına Hükûmetin bu konuda çok hassas davranması gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bilinen ismiyle "demokratikleşme paketi" denen kanun tasarısının birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım.
Değerli arkadaşlar, dikkat ediyor musunuz, kanun yapma süreci, kanun yapma tekniği, özellikle 24'üncü Dönemde AKP tarafından felç edilmiştir. Yıllar var ki Genel Kurul, Anayasa'da ve İç Tüzük'te belirtilen normal bir yasa yapma sürecini unutmuştur. Gelen kanunlar artık ya temel kanun yahut da torba kanun şeklinde görüşülmektedir. Bu, muhalefet haklarının yahut milletin iktidarı denetleme hukukunun açık bir ihlalidir. Muhalefet, mümkünse hiç konuşmasın ama eğer konuşacaksa da az konuşsun iradesinin bir tezahürüdür.
Son derece önemli bir kanun. Anayasa'da çizilen devletin ve egemenliğin sınırlarını zorlayan bir kanun. Acelesi var mı? Olmaması lazım. Bu kanun yerel seçimlerden önce mi görüşülsün, sonra mı görüşülsün diye yaşanan tartışma da açıkça bunu gösteriyor. Aciliyet olsa, bu tartışma yaşanmazdı. Ancak dediğim gibi, bir acelesi var Hükûmetin. 30 Mart seçimlerinden önce, anlaşılıyor ki, Oslo görüşmelerinde PKK'ya vermiş olduğu siyasal sözlerin, kanun hükümleri, kanun maddeleri olarak hayata geçirilmesiyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla, bu kanun, Türkiye'nin demokratikleşmesine, özgürlüklerin genişlemesine değil de PKK'nın siyasallaşmasına hizmet eden bir tasarıdır.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin acelesi var dedik. Çünkü kanunda yer alan hükümler, Siyasi Partiler Kanunu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Yabancı Dil ve Öğretimi Hakkında Kanun, Türk Ceza Kanunu, İl İdaresi Kanunu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Kanunlarında değişiklik öngörüyor. Ama bu kanun görüşmelerinde ihtisas komisyonları olarak İçişleri, Adalet, Millî Eğitim, Aile, Sağlık ve Sosyal İşler ve Çalışma Komisyonu ile mali hükümler içerdiği için Plan Bütçe Komisyonunun tali komisyon olarak dinlenilmesi, çalıştırılması gerekiyordu. AKP döneminde komisyonlar usulen çalıştırıldığı için, tali komisyonlara ya hiç sorulmamakta ya da onlardan alınan "İşimiz çok, görüşemeyiz." yazılarıyla savuşturulmaktadır.
Tasarının açıkça Anayasa'ya aykırı olduğu ifade edildi hem komisyonlarda hem de Genel Kurulda. Doğrudur, burada Anayasa'nın, Anayasa Mahkemesine götürülebilmesi şartlarına baktığımızda, 1/5 nisabın da, doğrusu, yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, bu kanun, temel kanun olarak görüşülüyor ama aynı zamanda beş altı kanunu da içerdiği için bir nevi torba kanun. İçinizde hukukçu arkadaşlar var, gerçekten, bu işin artık şirazeden çıktığını, Meclisin son derece itibarsız bir yöne doğru götürüldüğünü, hakikaten, görmüyorlar mı diye merak ediyorum ve soruyorum: Bu düzenleme kimi demokratik iyileştirmeleri içeriyor mu? Belde teşkilatları kurma zorunluluğunun ortadan kaldırılması gibi, toplantı ve gösteri yürüyüşleri meydan ve güzergâhlarının belirlenmesinde ortak aklın alınması gibi, evet, kimi iyileştirmeler var. Ancak değerli arkadaşlar, bu taslakta Anayasa'ya, millî ve üniter devlet yapısına aykırı hususlar içeren düzenlemeler de var. Ayırın bunları birbirinden, üzerinde mutabakat sağlayacağımız hükümlerin arkasına Genel Kurulun tamamının iradesini koyun, diğerlerini de ayrı bir düzenlemeyle getirin. Dolayısıyla, her partinin duruşu, sözleri, söyledikleri net olsun. Burada biraz önce Bartın Milletvekilimiz Yılmaz Bey muhalefete dönerek "İşte, destek vermiyorsunuz, bunları biz yalnız yapıyoruz." derken... E nasıl destek verelim arkadaşlar? Siz, âdeta, zehir ile balı birbirine karıştırmış bizim yememizi istiyorsunuz. Bakın, bunları ayırdığınız zaman göreceksiniz birçok tasarının, teklifin belki de mutabakatla geçirildiğini göreceksiniz.
Tasarının 1'inci maddesine baktığımız zaman, Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerle de siyasi propaganda yapılabileceğine onay vermektedir. Bu durum, ülkenin egemenliğinin millet temelinden alınıp etnik temellere doğru götürülmek istendiğinin ve belli bölgelerde sadece yerel dili bilenlerin temsilci seçilebileceği, diğerlerinin ise bir şansının çok fazla olmayacağı gibi bir sonucu doğuracaktır ki, bu durum, seçilen milletvekilinin, seçildikten sonra Türkiye'yi temsil etme vasfını zedeleyeceği ve artık Türkiye milletvekillerinin yerine bölgesel temsilciler hâline dönüşeceği açıktır.
2'nci maddedeki partilerde eş başkanlık hususu, siyasi partilerin kendi takdirleriyle yapacakları tüzükleriyle hayat bulacaktır ki aslında cari mevzuatta da bunun önünde bir engel bulunmamaktadır.
3'üncü maddede belirtilen belde teşkilatlanmaları zorunluluğunun kaldırılması, siyasi hayata ve siyasi parti teşkilatlanmalarına bazı kolaylıklar getirebilecektir.
Siyasi partilere yapılan hazine yardımlarının asgari yüzde 3 oy almış partilere kadar genişletilmesi, bilindiği üzere, bir partinin talebidir. Bu hususun, Hükûmetin terör örgütüyle müzakerelerinin devam ettirildiği bir süreçte ve yerel seçimlerin gölgesinde gündeme getirilmesi, bunların daha önceden müzakere edilmemesi de gerçekten manidar bulduğum bir husustur.
Tüm ülkelerin, Birleşmiş Milletler sözleşmelerinde de ülkelere tanınan bir hak olarak ifade edilen, ülkelerin milletiyle birlikte bölünmez bütünlüğü ve anayasal sistemlerini koruma reflekslerinin mevcudiyeti bilinmektedir. Hem hazine yardımı alınıp hem de anayasal sistemi ve ülkeyi, milleti, bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmak iddiası gibi bir garabete hiçbir devlet müsaade edemez.
Terörü, silahı siyasetin aracı olarak gören ve bununla ilgili birçok kez görüş ifade eden bir partinin demokrasiden nemalanması da trajikomik bir çelişkidir. Biz, madem böyle bir genişletme öngörüyoruz, hiç olmazsa, Anayasa'da belirtilen temel ilkeler ve çerçeveye uygunluk şartının getirilerek bunun her yıl Anayasa Mahkemesince denetlenmesi gibi bir mekanizma oluşturulmalıdır.
5'inci, 6'ncı maddede, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin meydan ve güzergâhlarının ortak akıl ile belirlenmesi, efendim, kapalı yer toplantılarına verilen izin süresinin 23.00'ten 24.00'e çıkarılması öngörülmektedir. Ortaklaşa belirleme -biraz önce Cumhuriyet Halk Partisindeki arkadaşlar da söyledi- aslında eksik bir tanımadır. Onların görüşlerini alıp kararı mülki idareye bıraktığınız zaman, sadece mülki iradenin kararının arkasına bir dayanak koymuş olursunuz yani bunun demokratikleşmeyle, bunun özgürleşmeyle bir alakası olduğunu düşünmüyorum. Palyatif bir adımdır 23.00'ten 24.00'e çıkarmak da çünkü zaten uygulamaya baktığınız zaman, oradaki yerel birimler bu esnekliği gösteriyorlar. Bunun dışında, Avrupa Birliği uygulamalarını göz önüne almak, şiddet olmayan toplantı, gösteri ve yürüyüşlerin önünü tamamen açmak gibi bir düzenleme de getirmediğinize göre, söylediğim gibi bunlar palyatif adımlardır.
Kolluk güçlerince çekilen resim ve fotoğrafların üzerinde kurumun amblemi ve logosunun olması iyi bir düzenlemedir. Çünkü, bunun üzerinden hak ihlallerinin yapılmasının önüne geçileceğini düşünüyorum. AKP'nin ülke ve millet hayrına olmayan birtakım hususları, incir çekirdeğini doldurmayan bazı hak ve özgürlükleri, iyileştirmelerin içine serpiştirerek halkın, Meclisin önüne getirmesi ilk kez rastladığımız bir durum değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Klasik AKP siyasi manevraları. Dolayısıyla, millî birlik için tuzak hükümler içeren bu tasarıya bizim olumlu yaklaşmadığımızı, olumlu oy vermeyeceğimizi ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)