GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN GELİŞTİRİLMESİ AMACIYLA ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:71
Tarih:01.03.2014

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, 1829 yılında İngiltere'de başbakan düelloya davet edilir. Bunun da nedeni, bir Katolik milletvekilinin parlamentoya alınmasıdır. Oranın lortları der ki: "Nasıl olur Protestan anayasasını ihlal eder bir Katolik milletvekilini alırsınız?" Ve düelloya davet eder. Derler ki: O düello, tarihsel olarak, düellonun sonudur.

Türklerin geleneğinde düello yok, bir Anglosakson, hatta Amerika'da biraz var. Bizde pusu kurma vardır biliyor musunuz; pusu kurma, arkadan vurma, "Nasıl tuzağa düşürdüm?" diye böbürlenme... Bunun ne anlama geldiğini aslında çok iyi biliyorsunuz, çok çok iyi biliyorsunuz.

Bakın, Sayın Başbakan Almanya'ya gittiği zaman iki dillilikten bahsediyordu, "Burada 1 milyonun üstünde Türkiye'den gelen yurttaş var." diyordu. Tabii ki Türkiye gibi imparatorluk bakiyesi olan ülkelerde -işte, resmî olarak açıklanıyor, önümüzdeki maddelerde de gelecek- 36 farklı dilin konuşulduğu, farklı etnisiteden insanların olduğu bilinen bir gerçek. Eğer siz demokrasinizde kültürel çoğulculuk süjesini yaşamın içine oturtmadığınız zaman, o demokrasi tekli demokrasi olur, teklemeye başlar arkadaşlar, tekleyen demokrasi olur. Hani "tek, tek, tek, tek" diye başlanır ya, o tekleme çoğulculuğa karşıdır, farklı dillerin olmasına karşıdır, farklı türkülerin olmasına karşıdır, farklı halayların çekilmesine bile karşıdır. Onun için, demokrasilerde, o çoğulculuğu, o kültürel yapıyı, o kimliği kabul edeceksiniz, demokrasi olmanın şartı bu. Bu şartı yerine getirmediğiniz zaman, o toplumda huzur olmaz, o toplum güvenliğine erişmez, o toplumda barış olmaz, o toplumda adalet olmaz. Hayatın gerçeği bu.

Kültürel çoğulculukla ilgili olarak, vazgeçilmez bir unsur olarak demokrasilerde bahsedilir. Fakat, bunu hep anlatmaya çalıştığımız zaman, arkadaşlarımız, tabii, sabırsız, anlamak istemiyorlar veya geçen zamanın farkında değiller. Yani, yeni çareler bulamayanların yeni olumsuzluklara da hazır olması lazım, böyledir gerçekten. O kadar kolay değil. Yani, oyalayarak, öteleyerek, kandırarak, sallayarak, insanlarla dalga geçerek, insanların, yurttaşların hakkına, hukukuna riayetsizlik kabul edilir bir olay değil arkadaşlar.

Çağımızda, 21'inci yüzyılda vatandaşlık artık evrensel bir insan hakkıdır. Onun bir kısmı çok makbul, bir kısmı çok daha az makbul yok; eşitlik herkes içindir. Bu eşitliği oturtmak zorundayız. Bunu oturtamadığımız zaman, eşitliği, vatandaşlığı bir sadaka sertifikası gibi algılayan rejimlerin adı inanın demokrasi değil, onların adı zorbalık yönetimidir. Farkında olmadan zorba bir yönetim icra ettiklerinin bilincinde değillerdir, onlara göre her şey normaldir. Onlara göre, daha önce bir darbe olmuştur, ondan önceki on yıl olmuştur, ondan önceki on yıl olmuştur, o tortularla gelmiştir, "E, ben bir iki tane rötuş yapıyorum, demokrasi maşallah..." Maşallahla, inşallahla bu demokrasi yürümez arkadaşlar. Bununla da kimseyi kandıramayız. Kimse kimseyi kandırmasın. Böyle bir demokrasi anlayışıyla çözüm, barış olmaz. Sadaka verir gibi gıdım gıdım, bir adım adım, ondan sonra da lanse edeceksiniz "Korkunç demokrasi paketi." Ne demokrasi paketi? Ayrımcılık dolu, ırkçılık kokuyor. Yani bu paketin içinde her yetkiyi kendine bağlayan bir anlayışı kurduğunuz zaman bir şeyi çözmüyor.

Bunu diğer maddelerde de anlatmaya devam edeceğiz.