GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN GELİŞTİRİLMESİ AMACIYLA ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:71
Tarih:01.03.2014

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Bengi Yıldız'ın bıraktığı noktadan ben devam edeyim: İmparatorluğun bakiyesinden geldik. Türkiye'de Sünniler var, Aleviler var, Süryaniler var, Yahudiler var, Rumlar var, Ermeniler var, farklı inançlar var, farklı kimlik, etnisite ve kültürler var. Böyle bir tarihî zenginlik yaşıyor, Anadolu'nun tarihinden geliyor, binlerce yıldan süzülerek geliyor ama son zamanlarda bu farklılıkların saldırıya muhatap olduğunu görüyoruz. Zirve katliamından, Santoro cinayetinden... Düşünebiliyor musunuz, yani Agos gazetesinin önünde yürüyüş yapılıyor, Hrant Dink'i öldüren kişi için "Yaşasın!" sloganları atılıyor ve bu, hâlâ, 21'inci yüzyılda, İstanbul'da, Taksim'in merkezine çok yakın, en gelişmiş ilçesi Osmanbey'de, Şişli'de yaşanıyor.

Şimdi, cebir kullanılıyor, tehdit de kullanılıyor, hukuka aykırı davranışlarda da sınır yok. Şimdi, kişileri felsefeleri, inançları, düşüncelerinden dolayı, bunları açıklamaktan dolayı tehdit ediyorsunuz ve yaymaktan menetmeye çalışıyorsunuz ama devletin güvenlik güçleri bunlara hoşgörülü davranıyor, bunun birçok örneği var, hoşgörülü davranıyor. Aslında, azınlık olduğu için korunması gereken farklı dezavantaj gruplarından tutun farklı kesimlere kadar bunlar da yurttaş. Yani güçlü olan, zayıfı ezmek zorunda, kendini o bilinçte, o bilinci milliyetçilik, muhafazakârlık veya ırkçı sağ bir yaklaşım tarzı olarak görse biz buna okey mi diyeceğiz, kabul mü edeceğiz? Dünyanın hiçbir uygar ülkesinde, hukuk devletinde bu olmaz.

Bizim buraya getirdiğimiz önerge, bu anlamda bir yasal caydırıcılık sağlayabilir mi, o anlamdadır. Yoksa, biz biliyoruz ki çok ağır ceza da getirseniz zihniyet bu olduktan sonra hiçbir güvenlik görevlisi gidip bu saldırganları tutmaz, saldırganların delillerini toplamaz, olay tutanağını, krokisini, kamera görüntülerini almaz. Buradaki saldırganlığın özünde "Bu saldırganlığı vatanseverlik adına yapıyorum." iddiasıyla ortaya çıkan gruplar var, serseri mayın gibi herkes tarafından kullanılabilir konumda olan gruplar da var. Bunları çok iyi biliyoruz. Sayın Bahçeli, çok çok açık, sokağa çağrı yapıyor "Partililerimiz sokağa inmesin." diye. Ama çok açık görüyoruz, Urla'da iki gün üst üste saldıranlar bozkurt işareti yaptı, ülkücü görüntüsü verdi. Aralarında başka kesimler vardı. Dikili'de yine saldırı oldu bir siyasi partiye, bu sefer farklı bir versiyon, farklı gruplar saldırıda bulundu.

Şimdi, bunları yan yana koyduğunuz zaman, kim bunlar, hangi gruplar, hangi kesimler? O, Hükûmetin görevi tabii. Fakat, Hükûmet kendisiyle meşgul olduğu zamanlarda, maalesef, bu tür saldırıların ne önü alınabiliyor... Ve şöyle bir durumla karşılaşılıyor: HDP'nin konvoyu Urla'ya girecek, jandarma yolunu kesiyor, emniyet yolunu kesiyor "giremezsin" diyor. Bir siyasi partiye "Siyasi faaliyet yapamazsın." diyor. Niye? "Yapamazsın, istemiyorlar, öfkeli kalabalık var." Bu öfkeli kalabalıklara hoşgörü ve koruma zihniyeti sürdüğü sürece bu topraklarda barış yeşermez arkadaşlar.

Barışı korumak için biraz özen gösterin. Bizim biraz öfkemiz bunadır, buna sinirleniyoruz, buna kızıyoruz. Yani, bunu anlamazlıktan gelmek, kimseye bir şey kazandırmaz; söylemek istediğimiz de budur.