| Konu: | CHP GRUBU ADINA, GRUP BAŞKAN VEKİLLERİ İSTANBUL MİLLETVEKİLİ MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ, SİNOP MİLLETVEKİLİ ENGİN ALTAY VE YALOVA MİLLETVEKİLİ MUHARREM İNCE'NİN, BAZI ESKİ BAKANLAR HAKKINDA HAZIRLANAN FEZLEKELERİN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNE İNTİKALİNE VE MİLLETVEKİLLERİNİN BİLGİSİNE SUNULMASINA İLİŞKİN İŞLEMLER KONUSUNDA GENEL GÖRÜŞME AÇILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 19.03.2014 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Aynı zamanda, Halkların Demokratik Partisinin -kardeş partinin- de bizim söylediklerimizle ortak noktada durduğunu burada ifade etmek istiyorum.
Önemli bir konuyu konuşuyoruz. Bağırmadan çağırmadan, bardak da kırmadan güzel güzel konuşacağız.
Şimdi, fezleke konusuna gelince, fezleke konusunda en tecrübeli parti biziz. Bize yapmadığınız kalmadı, bize yazdırmadığınız fezleke kalmadı iktidar partisi olarak, bakın açık söyleyeyim. 945 tane fezleke geldi şu ana kadar bizimle ilgili. Bakın, bunların dışında AK PARTİ'nin 90, CHP'nin 121, MHP'nin de 26 tane fezlekesi var. Şimdi, garip olan burada şu: Bizimkilerin hepsinin tema konuları düşünce açıklaması, toplantı-gösteri yasaları ve bununla ilgili. Fakat enteresan olan, örneğin çıkardığım dosyalara bir baktım, iktidar partisiyle ilgili olanlara, Başbakan dâhil genellikle fezlekelerde sahtecilik, ihaleye fesat karıştırma, karşılıksız çek, zimmet, kalpazanlık, resmî evrakta sahtekârlık, cürüm işlemek için teşekkül, kara para aklanması gibi suçlar var. Şimdi, bunlara baktığımız zaman gerçekten şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Bizimle ilgili fezlekeler geldiği zaman jet hızıyla geliyor, hemen geliyor hatta basında bakın ne güzel yazıyor: "Jet hızıyla fezleke." Yani jet, jetten daha hızlı ses var herhâlde. Ama iktidara ait oldu mu fezlekeler, bakan olunca mehter takımıyla, kaplumbağa hızında geliyor. Şimdi, bizim fezlekeler akşam hazırlanıyor sabah geliyor, Mecliste de okunuyor. Bakıyoruz, Sayın Başbakan, BDP fezlekeleri geldiği zaman ne diyor: "Parlamentoya bu fezlekelerin gelmesi hâlinde alışılmışın dışında karar vermeyi düşünüyoruz." Bakın, bunları yakında yaşadık, çok uzağa gitmenize gerek yok.
Şimdi, BDP'lilere dokunuluyor. Bize dokunmak moda zaten. Burada maşallahı var! Zamanı gelince, iktidar dokundukça diğer iki muhalefet partisinin de hiç sesi çıkmadı, bir gün itiraz ettiklerini görmedik, inanın Allah'tan. "Ya ne yapıyorsunuz bu fezlekeleri, bu kürsüden okuyorsunuz milletvekili arkadaşların?" diye burada cesaretli bir ses aradım muhalefet sıralarında, onu da görmedik. Şimdi, bu fezlekelerimiz... Bakın "Akşam söyledi, sabah fezlekeler Meclise geldi." diyor. Kim söyledi? Bakıyoruz, Sayın Başbakan. Sayın Başbakan yalnız değil, bakıyoruz bakanlar da, hukukçu siyasetçilerimiz de, Sayın Arınç da söylüyor, başkaları da söylüyor. Yani arkadaşlar, bizim fezlekelerimiz söz konusu olunca hepiniz vatansever, kahraman kesiliyorsunuz, biz de bölücü, bu Meclisin Kunta Kinteleri, bu Meclisin siyahları, ezeceksiniz, hukuksuzluğun hepsini yapacaksınız, İç Tüzük'ü ezeceksiniz, Anayasa'yı ezeceksiniz, vuracaksınız gözünün üstüne, tutukladığınızı tutuklayıp diğerlerini de bırakacaksınız. Bakın, belediye başkanlarımız hâlâ tutuklu. 14 Nisanda tutukladığınız seçilen belediye başkanları koltuğuna oturamadı. 14 Nisanda beş yılları doluyor diye 91 kişinin tahliye kararı verilmedi arkadaşlar. Şimdi, buraya kadar iyi de bu ne anlatıyor size?
Bakın, size bir iki örnek vereceğim. Bu örnek de biraz utanç verici olacak. Bakın, kendimle ilgili vereceğim ki başkasını bu işe katmamak için. Değerli arkadaşlar: "Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne. Hasip Kaplan Kürtçe dil konuştuğu için fezleke yazılmasını..." Bakın, ana dilimi konuştuğum için fezleke yazıldı. "Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne..." İlginçtir, ilgili emir, burada dikkatinizi çekmek istiyorum, bizzat Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü. Arkadaşlar, ihbar eden İl Emniyet Müdürlüğü, Edirne. Maşallah kolluk paralel! O paraleller iyi çalışmış. Ve gelmiş "Suç ve suçluyu övmek..." Bir konuşma yapmışım, "sayın" hitabında bulunduğu için Edirne Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunulmuş. Kim? Sizin güvenlik güçlerinizin başındaki kişi. Ona da bir şey demiyorum hadi.
Şimdi, bir tane fezleke var ki, ilginç bir fezleke benimle ilgili. Burada bir gardiyan müşteki. Gardiyan müşteki, mağdurlar kim biliyor musunuz? Başbakan ve Bakanlar Kurulu. Ben Lefkoşa'da bir konuşma yaparken heyete -heyet hâlinde- 301'inci maddeye aykırı olarak Türklüğe hakaret etmişim! Ne demişim orada? "Yüzde 10 seçim barajına sığınan namerttir." demişim. Ben bugün de söylüyorum: Yüzde 10 seçim barajı millî iradenin önünde bir engeldir, buna sığınmak siyasetçiler için mertlik değil namertliktir. Ben bunu burada bin defa söyledim. Ama dokunulmazlığının kaldırılması istenen Hasip Kaplan! İhbar eden kim arkadaşlar? Enteresan, İsmet Özdemir. Kim? Şu an Kırklareli Ceza İnfaz Kurumunda memur, gardiyan yani. Gardiyan kimin gardiyanı? Adalet Bakanlığının. Mağdur kim? Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyeleri.
Buyurun benim fezlekemi okuyabilirsiniz arkadaşlar, istediğiniz gibi okuyabilirsiniz ve gereğini yapabilirsiniz. Ama bir şey yakışmaz size: 301'inci maddeden bakan ve başbakan hakkında işlem yaptırmak, kendi gardiyanına ihbar ettirmek namertliktir, namertlik! Yapacaksanız direkt yapın, öyle gardiyana mardiyana, polise, memura ihbar ettirmeyin ya! Ayıp, ayıp! Vallahi billahi ayıp! Yakışmıyor! Niye bunu böyle dolandırıyorsunuz ki? Gelin direkt yapın soruşturmanızı, ne gerek var?
Bakın, yine Şırnak -bize çalışıyor ya savcılık, emniyet, hepsi- yine orada bakıyoruz: Evet, "Kürtçe olarak yaptığı konuşmada" diyor, 2009, fezleke.
Şimdi, bizim fezlekelerimiz bunlar. Bu fezlekelerden geleceğiz gizli dinlemeye. Gizli dinlemenin istihbarat şube müdürleri yakın zamanda -daha iki gün önce- televizyonda şunu söylediler: "KCK'nin içinde MİT adına bombalama eylemi yapan, molotof atan görevlileri tespit ettik, MİT'e söyledik, sorduk." diyor. E, soruyorum size: Çok mu normal bu arkadaşlar? Devletin millî istihbaratı, örgütlerin içine molotoflu eylemci, bombalı eylemci koyuyor. Hiç mi önemi yok bunun? Yok! Peki, onu da geçtik.
Şimdi, burada, bizim fezlekeler, bizim partimizle ilgili olanlar bunlar.
Şimdi, gelelim, deminden beri birbirimizi ne yaptık? Hırpaladık. Niye? Gizliymiş. Neresi gizliymiş? Fezleke gizliymiş. Hangi fezleke? Başkan Vekilinin okuduğu fezleke. Hangi fezleke? Kanunlar Dairesine gelen fezleke. Hangi fezleke? Komisyona giden fezleke. Bu kadar, "posta treni" gibi durak durak gezmiş fezlekenin neresi gizli kalmış Allah aşkına söyler misiniz bana? (CHP sıralarından alkışlar) Aha bu. Bu mudur gizlilik? Buyurun, 299 sayfa, isteyen varsa vereyim arkadaşlar.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Allah'ın bildiğini kuldan saklıyorlar.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ben bir nüsha istiyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, ben bunları yazmadım. Bu rapor, bu fezlekenin ruhu, bu detayları ben yazmadım. Burada çok ciddi ciddi ithamlar var. Bakın -ben açmayacağım hepsini- bir trafik var arkadaşlar. Dubai'den Kapalıçarşı'ya, döviz bürolarından İran'a, İran'dan Türkiye'ye, Türkiye'den Ankara'ya, siyasetten mafyaya, mafyadan tutun çok ciddi, büyük kara para aklamaları var, çok ciddi. Bakanların ötesinde yani bakanların şahsının ötesinde çok ciddi iddialar var.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ötesi kim? O öteyi de söyle.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Yani, biz, bu iddialar söz konusu olduğu zaman deve kuşu gibi kafamızı kuma mı gömelim? Yok arkadaşlar. Biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak çok açık ve net söylüyorum: Öyle net ve dik bir duruş sergiliyoruz. Halkların Demokratik Partisiyle beraber diyoruz ki: Yolsuzluğun soruşturulmasında Meclis çok çok şeffaf olmalı. Nasıl? Hukuki açıdan, siyasi açıdan, ahlaki açıdan, sosyal açıdan, dinî açıdan, adalet açısından ve kamu vicdanı açısından bunu bizim çok rahat konuşmamız lazım. Konuşulmalıdır arkadaşlar. İnanın bunlar birçok arkadaşınızı da rahatsız ediyor. Sizleri rahatsız etmiyor mu? Birkaç kişinin bulaştığı bir olay nedeniyle büyük bir camianın suçlanması sizi rahatsız etmez mi? Eder.
Bakın, bağımsız yargı işlemezse, adalet işlemezse, insan hakları, hukuk, demokrasi, eşitlik ve özgürlükler konusunda, böylesi bir konuda ayrıcalıklı sanıklar yaratılırsa -şüpheliler- ve hep suçlama, suçlama; sonra getirilip "komplo" denilip, arkasına "uluslararası" denilip, arkasına "paralel" denilip, arkasına "Haşhaşi" denilip bir tek soruşturma evrakı ortaya konulmuyorsa meydanlarda nara atmanın bir anlamı yok arkadaşlar. Getirip koyacaksınız... Binlerce polisi yerinden sürdünüz, Şırnak'tan aldınız Mardin'e verdiniz, Edirne'den aldınız İzmir'e verdiniz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Sen niye rahatsız oluyorsun?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Neyi çözdünüz? Aynı görevde değil mi? Varsa suçu, suç varsa gereğini yaparsın. Görevde durmaz, idari, hukuki, cezai işlem yaparsınız.
Arkadaşlar, bu toplumsal gerilim ve kutuplaşma hayra alamet değil. Meydanlar savaş meydanı değil arkadaşlar, seçim meydanıdır. Parti liderleri de komutan değil. Şu an müthiş bir gerilim yaşanıyor meydanlarda ve bu gerilimin kaynaklarından biri de şu anki gündem, muhalefetin istediği gündemdir, yolsuzluklardır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Diktatörler seçimle gitmiyor Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, siz medyayı tehdit altına alırsanız, HSYK'yı kendinize bağlarsanız, İnternet'i yasaklarsanız, arkasından da toplantı, gösteri hakkını yasaklayıp toplumun tepkisini keserseniz, gazlarsanız, TOMA'larsanız, baskı altına alırsanız bir yerden bir sosyal patlama yaratırsınız. Şu gidişat iyi değil arkadaşlar, iyi bakın, iyi bir ruh hâliyle bakın. Sayın Başbakan herkesle kavga ediyor, önüne gelenle; çıkıyor meydanlara ve tıpkı Malezya'da, Uzak Doğu'da yaşanan bir amok koşucusunun edasında önüne geleni vuruyor, kırıyor ve koşuyor. Bunun bir sonu olmalıdır, bunun bir freni olmalıdır, bunun bir denetimi olmalıdır arkadaşlar.
Dünya ilk defa yolsuzlukları yaşamıyor. Size birkaç örnek vereceğim, biraz kendiniz açısından... İtalya'da Temiz Eller Operasyonu'nu bilmeyen var mıdır arkadaşlar? İtalya'da Temiz Eller Operasyonu bembeyaz bir sayfanın, işte partinizin adı "AK" ya öyle ak bir sayfa açmanın miladıdır, 1980. Orada başbakanlar da yargılanmıştı. Bakın, İspanya'da, Halk Partisinin eski sorumlusu Luis Barcenas, zimmete para geçirmekten, kara para aklamaktan ve İsviçre'deki bankalarda 25 milyon eurodan, İspanya'da da 22 milyon eurodan anında ne oldu, tutuklandı, yakın tarih. Paraguay'da bir bakan hizmetçiyi devlet maaşına bağlamış. Ne yapmış? Senato oylamış, 13 senatör aklamış. Vatandaş ne yapmış? O 13 tane senatörün çocuklarının resimlerini basıp okullara, meydanlara, otobüslere, duraklara asmışlar ve demişler ki -halk- siz misiniz bunu yapan, posterleri astıktan sonra 13 senatörün eşlerinin, çocuklarının resimleri üzerine "işte bakanın hizmetkârları" diye... Ve 13 tane senatör istifa etmek zorunda kalmış arkadaşlar. Öyle mahkemeyi falan beklemeye gerek yok.
Yani anlayacağınız dünya bizi izliyor. Bu İnternet, bu sosyal medya, bu Facebook, Google ve inanın rezil bir görüntü veriyoruz dışarıya. Sorgulamayan, aklanamayan, kuruyla beraber yaşın yandığı bir düzen yaşıyoruz.
İran'da yeni bir skandal patlak verdi, ucu buraya gelecek ben size söyleyeyim. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın Yardımcısı Rıza Rahimi... Türkiye-İran-Dubai trafiğine dikkatinizi çekerim arkadaşlar.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ahmedinejad değişti ama Ahmedinejad gitti yahu.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bunun ucu bu soruşturmalara gelip ek iddianame olarak eklenecektir. Ben bunu niçin söylüyorum? Biraz araştırırsanız, Reza Zarrab'tan Babek Zencani'ye kadar bir trafik güzergâhı içinde olduğunuzu görürsünüz.
Tokyo Valisi Naoki ne yaptı? Bir şirketten 500 bin dolar rüşvet almış. Adamın başına gelmedik kalmadı. Alman eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff görevi döneminde 719,40 euro, 719 euro -bir kasa, bir kamyon, bir kutu değil- konaklama, yemek giderini bir yapımcının ödemesi sebebiyle çıkar sağlamak suçundan Hannover Eyalet Mahkemesine çıkarıldı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bunların çay parası bile değil.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Yolsuzluk liginde Türkiye vahim bir sıralamada arkadaşlar. Uluslararası Saydamlık Örgütü 3 Aralık 2013 tarihli... Yani 17 Aralık patlağından önce veriyorum bu rakamı. Türkiye maalesef, maalesef 50 puanla 53'üncü sırada. Şimdi, dünya basını "skandal" olarak haberleri geçerken geçmiş tarihlerde de Nixon'un Watergate skandalıyla nasıl gittiğini hepiniz bilirsiniz. Fransa'da da önemli siyasetçiler ve iş adamları -tesadüfen bizim Mecliste olduğumuz bir anda da bu tartışması yaşandı- Maliye Bakanlığının usulsüzlükleri ve İsviçre Bankasına yatırılan paralarla çalkalandı durdu. Bu, dünyada olup bitenler... Şimdi, "Ne oluyor?" diyeceksiniz. Dünyada bunlar oluyor ama yargının önü açılıyor, hesap veriliyor, hesap soruluyor, el konuluyor, tedbir konuluyor, cezası veriliyor, gereği yapılıyor yani bir hukuk işliyor. Niye Türkiye'de hukuk işlemiyor, niye önü kesiliyor? Niye savcılar, hâkimler, polisler, müdürler, bankalar, herkes bir yerlere sürülüyor, birilerinin önü kapanıyor? Niye bu yaşanıyor? Bu kadar... Daha ergenleşememiş bir cumhuriyet yüz yaşında, daha hukuk devleti olamadı demek ki.
Bakın arkadaşlar, bu yolsuzlukların ana temasını ben size bir öz olarak anlatmak istiyorum. Genellikle yozlaşma, iltimas veya rüşvet kavramları eş anlamlı. Yolsuzluk, toplumsal ve ekonomik dokuları felç eden, aslında yolsuzluk ekonomisi literatürüyle anılan bir terim olarak yerleşti. Yolsuzluğun bedelini 76 milyon insanımız ödüyor arkadaşlar. Demokrasinin kurum ve değerleri tahrip oluyor. Etik değerlerimiz ve adalet zayıflıyor, yok oluyor. Sürdürülebilir kalkınma, hukukun üstünlüğü tehlikeye giriyor. İstikrar ve güven sarsılıyor. Yargının bağımsızlığı artık kâğıt üstünde bile değil havada yazılı kalıyor. Artık Türkiye'nin sıfırdan yeni bir sayfa açma zamanı. Her suç örgütü politik güce sahip olmayı istiyor, hep böyle olmuştur. Seçmenler yerinde nüfuz kurmayı, kontrol etmeyi, kilit makamlarda bulunan politikacıları, hâkim ve gazetecileri rüşvet yoluyla etkisizleştirmeyi, rahatsız edenleri uzaklaştırmayı, uygun tayinler yapmayı, "paralel" iddialarıyla her zaman hedefleyebilmektedir. Siyasi parti faaliyetleri finanse etme, politik grup üyelerine iş bulma, rutin yolsuzluk, vergilenme denetiminden kaçma, kara para, varlık barışı işte.
Arkadaşlar, biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak, AK PARTİ'nin hayrına olarak bu genel görüşmenin açılmasını... Soruşturma için AK PARTİ milletvekilleri imza verecek. Gelin, biz de imza koyalım imzanızın yanına, beraber bu işi götürelim. Partiler, Mecliste dört grup, gelin beraber adaleti sağlayalım. Kamu vicdanına karşı dimdik olalım, başı dik olalım. Bu bize yakışır, gerisi... Bu halk uzaklaştırmasını da bilir arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)