GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MALATYA'DA YAŞANAN SORUNLARA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:73
Tarih:08.04.2014

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben tabii gündem dışı olarak söz aldım. Söz almamın sebebi, geçtiğimiz haftalarda Malatya üreticisinin yaşamış olduğu mağduriyeti dile getirmek. Malatya'da belki son dönemin en büyük donu oldu, çok büyük bir don olayı yaşandı.

Tabii bugün burada bunu konuşmam şu anda doğru mu bilmiyorum, ben önce bugün yaşanan bir olayı kınayarak sözlerime devam etmek istiyorum. Bugün aslında hem demokrasimize hem de parlamenter sistemimize don vurdu. Sayın Genel Başkanımıza bugün yapılan saldırıyı huzurunuzda şiddetle kınıyorum.

Bilindiği gibi değerli arkadaşlar, don, hava sertleşince olur. Maalesef, yıllardan beri Türkiye'nin iklimi soğuk. Her gün Türkiye'nin iklimi ha bire soğuyor ve her an, her gün buz tutacak gibi, her gün Türkiye'de don tutacak gibi bir hava var.

Değerli arkadaşlar, tabii demokrasi, tek sesli, yüksek sesli, hırçın bir üslupla asla gelişemez. Demokrasi siyasetin daha ılımlı olduğu bir ortamda gelişebilir, daha yumuşak bir hava ister demokrasi, daha güneşli bir hava ister, sıcak bir ortam ister; hoşgörü ister demokrasi, demokrasi birbirimize tahammül etmeyi ister, demokrasi anlayış ister.

Değerli arkadaşlar, bugün grup toplantıları var. Grup toplantılarında konuşulan dillere bakıyoruz, üsluplara bakıyoruz, maalesef özellikle bugün bir kişi yani yürütmenin başı, kurmuş olduğu kutuplaştırma, ayrıştırma, ötekileştirme, kendinden başkasını iten kakan, kendinden olmayan herkesi hırpalayan dille ülkenin siyasi iklimini her gün daha da sertleştiriyor. Daha bugün grup konuşmasında muhalefeti ve kendinden olmayan insanları tanımlayan sıfatları duyduğumda kulaklarıma inanamadım; bir milletvekillinin, bırakın bir siyasetçinin, bir Başbakanın yapmaması gereken konuşmaları yaptılar.

Değerli arkadaşlar, kullanılan sıfatlar en hafif deyimiyle bir nefret söylemidir, en hafif deyimiyle insanları kutuplaştıran bir söylemdir; hele bir partinin genel başkanına "Ağzından salyalar akıyor." demek hangi siyasetçiye yakışır? Bunu da yüce milletin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan milletvekillerinin takdirine bırakıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) - Ona yakışmıştır, yakışmıştır ona.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, maalesef kucaklayan değil, meydan okuyan bir üslupla karşı karşıyayız, deyim yerindeyse kendinden olmayan herkesi dışlayan... Ve bu konuşmalar yapılırken kendisini dinleyen insanların yumruklarını sıktığını, ardından da maalesef, bugün gördüğünüz gibi, sıkılan bir yumruğun Kemal Kılıçdaroğlu'na indiğini gördük. Arkadaşlar, bu yapılanı tabii, hiç kimsenin kabul etmesi mümkün değil. Aslında, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bu ortamda çalışması doğru mu, onu da takdirlerinize bırakıyorum. Parlamento tarihimizde bir siyasi partinin genel başkanına bir yumruk vuruluyor, bir yumruk indiriliyor ve biz hâlâ bununla ilgili konuşamıyoruz.

Bakın arkadaşlar, iki buçuk yıldan beri 24'üncü Dönem milletvekili olarak görev yapıyoruz hep beraber; burada yaşanan, bu kürsüde yaşanan saldırıları, burada yaşanan şiddeti gördüğümüz zaman, aslında bu şiddetin, bugün uygulanan şiddetin geldiğini gördük. Maalesef, Türkiye Büyük Meclisinde çoğunluğun azınlığa dikta kurduğu, çoğunluğun azınlığı yok saydığı, kendi parmak çoğunluğuyla insanların konuşmasına ayar verdiği, zaman zaman sıkça saldırıların olduğu bir dönemle karşı karşıyayız. Tabii, maalesef, ne Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı ne çoğunluğu elinde bulunduran siyasi parti bu konuyla ilgili hiçbir şey yapmadı şimdiye kadar. Bu kadar sertleştirici, bu kadar insanları birbirinden nefret eden bir tutumla karşı karşıya kalıyoruz.

Bakın değerli arkadaşlar, öyle bir siyasi partiyle, siyasi anlayışla karşı karşıyız ki kendine oy vermeyen herkesten nefret eden ama öldüresiye nefret eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Bu, sürdürülebilir bir şey değil. Bu, ne sizin faydanıza ne Türkiye'nin faydasına. Şimdiye kadar yapılan bu şiddete Türkiye Büyük Millet Meclisi "Dur." demiş olsaydı belki bugün bunu yaşamayacaktık. Hâlâ, seçim geçti, seçimdeki sonuçları bile nefret diliyle değerlendirmeyi, nefret söylemiyle insanları birbirine düşman etmeyi doğru bulmadığımızı bir kez daha belirtmek istiyorum.

Bugün Türkiye'nin gelişmesi, demokrasinin gelişmesi, parlamenter sistemin gelişmesinde en büyük rol siyasi partilere düşer, siyasi partilerdeki en büyük rol de gücü elinde bulunduran iktidar partisine düşer. Uzlaşmayı, hoşgörüyü onlar getirecektir. Muhalefet milletvekilleri de partileriyle katkı yapacaktır ama bugün bunu görmek mümkün değil.

Tekrar, Genel Başkanımıza yapılan saldırıyı kınıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)