GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEVLET İSTİHBARAT HİZMETLERİ VE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR (2/2011) (S. SAYISI: 563)
Yasama Yılı:4
Birleşim:74
Tarih:09.04.2014

CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 563 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, gene bir AKP klasiğiyle karşı karşıyayız. MİT gibi, çalışma alanı özellik arz eden, pek çok faaliyeti gizli olan veya gizli yürütülen ve ayrı bir uzmanlığı gerektiren bir kurumla ilgili yasal düzenleme kanun teklifi olarak Meclis gündemine gelmiş bulunmaktadır. Bu teklif, tasarı olarak Meclis gündemine gelseydi, mevzuat hazırlama yönetmeliğine uygun olarak hazırlanacaktı, bürokratik kademelerin birikimlerinden yararlanılacaktı ve teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisine olgunlaşmış olarak gelecekti. Ancak AKP, alışıldık şekliyle, bunu böyle yapmadı, bu yola gitmedi.

Bunu telafi etmek için, bu teklifle ilgili, Anayasa'ya aykırılık iddiası, Komisyonda, tarafımızdan, diğer milletvekilleri tarafından, muhalefet milletvekilleri tarafından dile getirilmiş ancak bu, kale alınmamıştır. Havale edilen tali komisyonların incelemeleri için de gerekli süre tanınmamıştır. Bu nedenle, teklifin olgunlaştırılması için alt komisyon kurulması teklifimiz de kabul görmemiştir ve olgunlaşmadan bu teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiştir. Neden? Çünkü AKP'nin acelesi var. Nedir bu acele? Bu acele, bugüne kadar AKP'nin yaptığı yasal düzenlemelerin sebebi neyse, gene o. 17 ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları.

Hafızalarımızı yoklayalım. Gezi olayları Hükûmetin kimyasını bozmuş, yolsuzluk ve rüşvet olayları da Hükûmetin paniklemesine neden olmuştur. Yerel yönetim seçimleri yapılmış olmasına rağmen bu panik hâli devam etmektedir. Bunun neticesi olarak da bu teklif, alelacele, seçimlerin ardından Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiştir.

Ancak, ne söylerseniz söyleyin, ne yaparsanız yapın, seçimlerde hangi sonucu alırsanız alın, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet kamburu Hükûmetin sırtında bulunmaktadır. Bu kamburu seçimlerle veya hukuka aykırı yasal düzenlemeler ve uygulamalarla yok edemezsiniz. Bu kamburdan kurtulmanın tam yolu, muhatapları yargıya sevk etmek ve yargılamanın önündeki tüm engelleri ortadan kaldırmaktır.

Hafızalarımızı yoklayalım. Son aylarda ortaya çıkan ses kayıtları ve başka olaylar, Hükûmetin acelesinin sebebini ortaya çıkarmaktadır. 17 Aralıktan sonra ne oldu? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna operasyon yapıldı. Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını yürüten savcılardan dosyalar alındı. İl emniyet müdürleri dâhil pek çok emniyet mensubu operasyona tabi tutuldu. Maliye Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı personeline operasyon yapıldı. Adalet Akademisi ve HSYK, Adalet Bakanlığının bir şubesine dönüştürüldü. Yargı, Adalet Bakanlığı üzerinden yürütmeye bağlandı. Adli kolluk, Başbakanın ve ilgili bakanların yönlendirmesiyle adli makamların emrini ve mahkeme kararlarını yürürlüğe getirmeyi reddetti. Kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı yok edildi. Bu şekilde Hükûmet eliyle Anayasa askıya alındı.

Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanı da yazdığı haberleri beğenmediği bir gazeteci için polise "Kapısını kırın, içeriye alın." diyebilmiştir. Aynı bakan, savcıyla konuşmayı öneren emniyet müdürüne "Gerekirse savcıyı alın." da diyebilmiştir. Keza, aynı bakan, verdiği emrin yasalara aykırı olabileceğini ihsas eden emniyet müdürünü "Merak etme, kanuna aykırı ise, suç bile olsa kanunu değiştiririz." diyerek kendince rahatlatma yoluna gitmiştir.

Torba kanunla İnternet'e ulaşım zorlaştırılmış, yazılı-görsel İnternet medyası baskı altına alınmış, yerel yönetim seçimlerine gidilirken de Twitter'a erişim engellenmiştir, YouTube yasaklanmıştır, dershaneleri ortaya çıkaran sebepler ortadan kaldırılmadan dershanelerin kapatılması süreci başlatılmıştır, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda yapılan değişiklikle toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı kullanılamaz hâle getirilmiştir, âdeta sivil sıkıyönetim uygulanmış, toplum baskı altına alınmıştır.

İşte, görüşmekte olduğumuz ve 2937 sayılı Yasa'da değişiklik öngören bu teklif, böyle bir ortamda, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmiştir. Tüm bu uygulama ve düzenlemeler bir bütünün parçalarıdır. Sebep, Hükûmeti iktidarda tutmak, muhalefeti sindirmek, 17 Aralıkta başlatılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının üstünü örtmek, yenilerini önlemek, Başbakanı, bazı bakanları ve yakınlarını koruma altına almaktır. Sebep budur.

Sayın milletvekilleri, ulusal güvenliğin sağlanmasında istihbarat elbette yaşamsal bir unsurdur. İstihbarat servisleri de ulusal güvenliğe yönelik tehditler hakkında istihbarat toplayan kurumlardır. Temel işlevleri ise kanunlarla çerçevesi belirlenen yöntemleri kullanarak gerekli bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek, değerlendirmek, yorumlamak ve ilgili makamlara aktarmaktır.

İstihbaratın yapılandırılması, ülkeden ülkeye farklılık arz etmektedir. Örneğin Almanya'da 3 ayrı istihbarat örgütü bulunmaktadır. Bunlar, iç istihbaratla ilgili olarak Anayasa'yı Koruma Teşkilatı, dış istihbarattan sorumlu Federal İstihbarat Teşkilatı, askerî alanla ilgili olarak Askerî İstihbarat Teşkilatıdır. Görüldüğü gibi, iç istihbaratla dış istihbarat birbirinden ayrılmıştır. Çok defa örnek gösterilen Amerika Birleşik Devletleri'nde de istihbarat servisleri arasında öne çıkan, hepimizin bildiği gibi, CIA ve FBI'dır. Federal Araştırma Bürosu FBI, Adalet Bakanlığına bağlıdır, öncelikle ülke içine odaklıdır ve yabancı istihbarat ajanlarının ABD içindeki şüpheli, yıkıcı ve terörist faaliyetlerinin takibinden sorumludur. FBI ise, ABD'nin en üst federal kolluk kuvveti ve -dikkatinizi çekiyorum- terörle mücadele birimidir, ajansıdır. Merkezî İstihbarat Ajansının ana görevi, yurt dışındaki ajanları ve teknik vasıtalarıyla bilgi toplamak, bunları analiz ederek istihbarat üretmektir. Dış ve iç istihbarat -görüldüğü gibi- birbirinden ayrılmıştır. CIA sadece dış istihbarata yönlendirilmiştir. Hem ABD'de hem Almanya'da istihbarat örgütleri üzerinde de etkili bir denetim mekanizması oluşturulmuştur.

Görüşmekte olduğumuz teklifle, MİT'e içte ve dışta istihbarat faaliyetini aşan görevler verilmek istenmektedir. Dış ve iç istihbarat ayrımı yapılmamaktadır. MİT'e yurt içinde istihbarat faaliyeti yanında operasyon yapma yetkisi de verilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar sadece, MİT, devlet istihbaratı üretmek, analiz etmek ve ilgili birimlere aktarmakla görevli iken, şimdi, bu teklifle operasyonel bir birim hâline getirilmektedir. İstihbarat örgütleriyle operasyon örgütlerinin aynı çatıda birleşmiş olması, demokrasi açısından arzulanan bir davranış değildir. MİT, bu teklifle âdeta bir iç güvenlik birimi hâline getirilmektedir. Bakanlar Kurulunca MİT'e, dış güvenlik, terör ve millî güvenlik konularında her tür görev verilebilecektir; bunun çerçevesi de, maalesef, net ve kesin sınırlarla belirlenmiş değildir. Teklifle MİT, kamu kurum ve kuruluşları, Bankacılık Kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişilerden, tüzel kişiliği olmayan kuruluşlardan bilgi, belge ve veri kayıtları alabilecek, bunlara ait arşivlerden yararlanabilecek, elektronik bilgi işlem merkezlerinden ve iletişim altyapılarından yararlanabilecek ve bunlarla irtibat kurabilecektir.

Değerli milletvekilleri, bazı suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda savunma avukatlarının bile ulaşamadığı ifade tutanaklarına, her türlü bilgi ve belgeye erişilebilecek, bunlardan örnekler alınabilecektir, böylelikle de soruşturmanın gizliliği devlet eliyle ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ihlal edilmiş olacaktır. Buna herhâlde rıza göstereceğinizi zannetmiyorum.

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının yanında MİT de bu teklifle kendi dinleme merkezini kurabilecektir.

12 Eylül yönetimi döneminde çıkan yasanın şimdiki hâlinde, yani şu anda meri olan yasada, MİT'in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgileri yayma cezalandırılırken, teklifle buna MİT mensuplarına ilişkin bilgiler de eklenmektedir. MİT mensuplarının tanıklık yapmaları, âdeta imkânsızlaştırılmakta ve izne tabi tutulmaktadır. Hem görevlere hem mensuplara ilişkin bilgi ve belgelerin radyo, televizyon, İnternet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçlarıyla yayınlanması, yayılması, açıklanması hâlinde süreli veya süresiz yayın sahibi, içerik sağlayıcı, eser sahibi, muhabir, yazar, sorumlu müdür, yayımcı ve basımcı üç ve dokuz yıl ile cezalandırılabilecek. Yani burada unutulan hiç kimse yok. Elbette, MİT'in içinden MİT'e ait belgelerin elde edilmesi, dışarıya çıkarılması ciddi bir suçtur, elbette bununla ilgili önleyici tedbirler alınmalıdır ancak bu önlenmeye çalışılırken düşünce özgürlüğünün, basının ve medyanın serbest bir şekilde toplumu aydınlatma çalışmalarının da engellenmemesi gerekmektedir ancak teklifle bunun tedbirleri alınmamıştır.

Bakanlar Kurulunun MİT'e görev vermesini düzenleyen maddedeki bazı kavramlar muğlak kavramlardır. Örneğin "terör." Biliyorsunuz, maalesef, AKP, özellikle barışçıl eylemleri bile "terör eylemi" olarak nitelemekte, eyleme katılanları da "terörist" olarak damgalamaktadır. Örneğin Gezi protestoları AKP Hükûmeti tarafından "terör eylemi" olarak gösterilmiştir. "Parasız eğitim istiyoruz" diyerek pankart açan gençler "terörist" olarak damgalanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı "terör örgütü lideri" olmakla itham edilmiştir. Bu anlayışta olan Hükûmete bu konularla ilgili olarak sınırları net olarak belirtilmeden, muğlak kavramlarla MİT'e görev verme yetkisinin verilmesi, MİT'i asıl işlevinden saptıracak ve Millî İstihbarat Teşkilatını tartışılır hâle getirecektir.

Millî İstihbarat Teşkilatımız, milletimizin ve devletimizin bekası için gerekli bir kurumdur. Maalesef "Gerekirse adamlarımı gönderir, boş alanlara sekiz füze attırırım." diyerek savaş için gerekçe üretmeye hazır Sayın Müsteşar, MİT'i siyasal tartışmaların içine çekmiştir. Devletin en korunaklı olması gereken mekânında sınırlı sayıda üst düzey görevlinin yaptığı toplantıda konuşulanların sızdırılması da ayrı bir skandaldır.

Sayın milletvekilleri, MİT'e işlevine aykırı görevlerin verilmesi, denetim dışı bırakılması, buna karşılık eylemlerinin sorgulanamaz hâle getirilmesi MİT'i güçlü kılmaz, tam tersine, MİT'i tartışılır ve iş yapamaz hâle getirir. Bunu özellikle Millî İstihbarat Teşkilatının yetkililerinin ve bu teklifi hazırlayanların dikkatine sunuyorum. Bu düzenleme, Hükûmetin başarısız uygulamalarından ve yasalara aykırı birtakım faaliyetlerinden MİT'in sorumlu tutulması yolunu açar. Başbakan ve Hükûmetin Emniyet Teşkilatına bakışı değişmiştir sayın milletvekilleri. Emniyet Teşkilatına ve yargıya güvenmemektedir Sayın Başbakan. Dünkü grup konuşmasında "paralel yargı"dan bahsetmiştir. Allah aşkına, kendi deyimiyle, "paralel yargı"nın baktığı bazı davaların savcısı olduğunu Başbakan söylememiş miydi? Milletimiz şimdi bunu unutacak mıdır? Maalesef, bu, Sayın Başbakanın alışık olduğu davranışlarından, tavırlarından, sözlerinden bir tanesidir.

Tekraren diyoruz ki, bunu özellikle belirtiyorum, tekraren diyoruz ki: Devlette, devlet hiyerarşisi içinde yer almayan bir yapılanma eğer varsa elbette yasal gereği yapılmalıdır. Böyle yapmayıp da seçim meydanlarında tehditler savurmak ve her seçim öncesinde farklı düşmanlar yaratmak suretiyle rüşvet ve yolsuzlukların üzerini örtmek asla mümkün olmayacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi buna asla fırsat vermeyecektir. Biz, bunu her platformda, her mekânda, her hâl ve şartta milletimizin dikkatine sunacağız.

Bugüne kadar iç güvenlikten sorumlu olan Emniyet ve Jandarma tarafından yapılan birtakım görevler, MİT'e yaptırılmak istenmektedir. Neden? Çünkü, demin de ifade ettiğim, artık Emniyete ve yargının bir bölümüne bakış açısı değişmiştir Sayın Başbakanın. Bu şekilde MİT, demin de ifade ettiğim gibi, iç güvenlik birimi hâline getirilmektedir. Zaten, kurumlar arasında görev ve yetki karmaşası, Türkiye'de sık sık dile getirilmektedir ve buna da şahit olmaktayız.

Burada Sayın Atalay'a bir şey sormak istiyorum: Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı niçin kuruldu? Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, istihbarat birimleri arasında koordinasyonu sağlamak amacıyla kuruldu. Ham istihbaratı almak, değerlendirmek, analiz etmek, ilgili birimlere aktarmak için kuruldu, ama ne yapıldı Sayın Bakan İçişleri Bakanlığından ayrılınca? Başbakanlığa bağlandı bu müsteşarlık, şimdi de tamamen işlevsiz hâle getirildi. Biliyorsunuz, İstihbarat Koordinasyon Kurulu, MİT içerisinde ve MİT Müsteşarının başkanlığında kuruldu. O zaman, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının kuruluş gerekçesi acaba sadece bazı yabancı uzmanları çalıştırmak mıydı, buna bir formül aranmak için mi bu müsteşarlık kuruldu?

Hükûmet, kurumlar arasında koordinasyon sağlayacağına, iş birliği sağlayacağına kurumları birbirine düşürmektedir. Millî İstihbarat Teşkilatı da, Emniyet de, yargı da, Jandarma da bizim kurumlarımızdır. Bunlar arasında iş birliği ve eşgüdüm Hükûmet tarafından sağlanmalıdır. MİT'in elde ettiği bilgi havuzundaki bilgilerin nasıl kullanılacağı da çok önemlidir. Bunun bireysel hakları, insan haklarını ihlal edici şekilde kullanılmaması için gerekli hukuki mekanizmanın ve yetki sınırlarının da açık olması gerekir.

Değerli milletvekilleri, biz, bundan bir süre önce 7/3/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kanun teklifi sunduk, "İç güvenlik hizmetleri ve MİT'in faaliyetleri Parlamento denetimine açılsın." dedik Hükûmet bunu dikkate almadı ama söylemlerinde sanki Parlamento denetimini ileride öngörebilecekleri gibi bir ifade kullanıyorlar. Bu, tamamen gerçek dışıdır.

Değerli milletvekilleri, böylesine önemli bir konu, bütüncül bir şekilde ele alınmadan, kamuoyu ve medya dâhil ciddi bir tartışma ortamı yaratılmadan, kaotik bir ortamda ve aceleyle ele alınırsa, hukuki ve demokratik sorunlar ortaya çıkar ve gelecekte tekrar tartışılır. Bu nedenle, bize göre, bu teklif geri çekilmeli, ihtiyaç varsa, belirttiğimiz niteliklere sahip bir tasarı, insan haklarını, bireysel hakları, düşünce ve ifade özgürlüğünü de güvence altına alarak ve Parlamentonun denetimini de öngörerek yeniden hazırlanmalıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)