| Konu: | CHP GRUBUNUN, MERSİN MİLLETVEKİLİ AYTUĞ ATICI VE 27 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN SURİYE'DE SARİN GAZI KULLANILARAK YAPILAN KATLİAMDA TÜRKİYE'NİN ROLÜ OLDUĞUNA DAİR DİLE GETİRİLEN İDDİALARIN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 10/4/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN GENEL GÖRÜŞME ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 22 NİSAN 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 22.04.2014 |
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı, sevgi, hürmetle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Hükûmetimiz vasıtasıyla, üç yıldır süren Suriye iç savaşında, Türkiye, gerçekten, bu tarihe kadar, cumhuriyetin doksan küsur yıllık tarihinde olmayacağı kadar çamura, olmayacağı kadar batağa saplanmıştır ve diplomatik açıdan da yarın bir gün kendisini zor durumda bırakacak ilişkilere girmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak öncelikle bu konudaki net tavrımızı, yani Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu konudaki görüşünü ortaya koyarak daha sonra bu konuyla ilgili fikirlerimizi beyan edeceğiz.
Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli, 15 Nisan 2014 tarihinde yaptığı grup konuşmasında bu konuya atfen bakın ne diyor: "Biz AKP'ye elbette muhalifiz, elbette demokratik itirazlarımızı hiç yüksünmeden, kaçınmadan, gevşemeden yaparız, yapıyoruz ancak hiçbir şekilde Hükûmetin, komşu bir ülkede binlerce masum sivilin öldürülmesi caniliğine kimyasal silahlarla önayak olduğuna, teşvik ettiğine, ortam sağladığına, destek verdiğine inanmayız, inanamayız. Türk devlet geleneğinde böyle bir alçaklık olmamış ve olmayacaktır. Türk tarihinde masumlara ölüm saçmak, terör ihracı yapmak, yapanlara kol kanat germek şimdiye kadar görülmemiştir. Bu nedenle, ülkemiz aleyhinde sürdürülen karalama kampanyasına Hükûmet süratle engel olmalı, eldeki bilgi ve belgelerle Guta'daki iğrenç soykırımda en ufak parmağının olmadığını delilleriyle kanıtlamalıdır. Aksi takdirde, bu kirli oyunun taraftarları içimizden devşirilen taşeronlar yardımıyla gün geçtikçe mevzi elde edecek ve Türkiye'ye uluslararası camia da kuşkuyla bakacaktır."
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanı münasebetiyle ortaya koyduğu devlet yanlısı bu tavrın bir kıymeti, bir alıcısı olmalıydı ama yok. 15 Nisanda bu açıklama yapılmış, bugün 22 Nisan, Hükûmette en ufak bir hareket yok.
Şimdi, şunu diyebiliriz: "Efendim, bunu zaten Suriye kullanmıştır." Zaten bunu Hükûmet olarak, Dışişleri olarak dediniz. Sayın Başbakan daha sabahına Suriye Devlet Başkanı Esad'ı suçlayarak, canilikle suçlayarak bunları söyledi. Şimdi bunu eldeki delillerle, bilgilerle ispat edeceksiniz yani bu sarin gazını Türkiye'nin vermediği noktasındaki eldeki en basit argümanımız Suriye'nin attığını ispat etmek. Bunu ispat edemiyorsunuz. Ortaya bir laf atıyorsunuz, ondan sonra da Türkiye'nin acımasızca karşı karşıya kaldığı bu suçlamalarda kılınızı kıpırdatamıyorsunuz. Dışişleri ağzını açamıyor. Bakın, 28 Ağustos... 21 Ağustosta bu sarin gazı kullanılmış. Ben Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili olarak, şahsım bir iddiada bulunmuşum, Habertürk'te Sayın Muharrem Sarıkaya'nın köşesinde de yayınlanmış. Benimki bir iddia, bize gelen bir bilgi. Milliyetçi Hareket Partisindeki hâkim kanaat, kimyasalı, kimyasal silahı muhaliflerin kullandığı yönünde. "Kimyasalı bizdeki verilere göre Zahran Alluş yönetimindeki İslam Tugay Örgütü, Guta'dan Duma'ya attı." demişiz. Bu bir bilgi; doğru mu, değil mi, ama bir iddia. Peki, bunun aksini ispat edebiliyorlar mı? Yok. Yetmiyor, Ertuğrul Özkök'ün köşe yazısı, 18 Ocak 2014... Amerika Birleşik Devletleri'nin en prestijli üniversitelerinden biri olan Massachusetts Institute of Technology'den Theodore Postol, Richard Lloyd; bunlar Birleşmiş Milletler silah denetçisi. Bunlar da kimyasalı muhaliflerin attığını iddia ediyor. Biz de Suriye attı diyoruz.
Şimdi, Amerika farklı bir devlet, konuşmaz, konuşturur. Yani, Seymour Hersh at torbasından çıkmadı. Bunu birileri konuşturuyor ama burada bu iddiayı ortaya koyacak olan Hükûmet, Türkiye'yi temize çıkarması gereken de Hükûmettir. Kimyasalı Suriye'nin kullandığı yolunda eldeki bilgiyi ortaya koymalıdır, Türkiye'yi bu utançtan kurtarmalıdır. Hükûmet, Meclisi gerekirse bir kapalı oturumda bilgilendirmelidir. Yarın bir gün önümüze gelecektir. Hükûmet bu konuda kendisini savunabilmelidir, Türkiye'yi savunabilmelidir. Bakın, Milliyetçi Hareket Partisi bir sorumluluk örneği gösteriyor ve bu konuda muhalif olduğu hâlde Hükûmete destek veriyor ama Hükûmet, Sayın Dışişleri Bakanı kılını kıpırdatmıyor, kıpırdatamıyor. O zaman neye dayanarak iddia ettik bunu, Türkiye'yi nasıl böyle bir duruma soktuk? Büyük bir sorumsuzluk örneğini her konuda, Suriye'yle ilgili her meselede olduğu gibi bu meselede de ortaya koydunuz.
Sayın milletvekilleri, Sayın Dışişleri Bakanı ve Hükûmet acaba Suriye konusunda hangi öngörüsünü ortaya koydu ve hangi öngörüde haklı çıktı? "Savaş üç ayda bitecek." dedi, üç sene geçti, "Emevi Camii'nde namaz kılacağız." dedi, Kocatepe Camisi'yle Hacı Bayram Veli ancak ellerine kaldı ve döküldükçe dökülen kanın, bir şekilde, benzinle gitmek suretiyle Türkiye, Hükûmet değil sadece, ortağı oldu.
Emsal olmaktan bahsediyoruz. Daha dün ben merkez ilçe başkanlığımızla bir kunduracı esnafımızın yanında otururken bir Suriyeli geldi. İyi giyimli, münevver, belli; belli ki savaştan evvel ülkesinde bir statü sahibi. 1 lira istedi, 1 lira. İşte, sizin ortaya bıraktığınız Suriyeliler bunlar. Kamplarda 20-30 bin kişiye bakıyorsunuz. Evet, orada güzel de bakılıyor ama yüz binlerce Suriyeli namusu, şerefi, haysiyeti ortada; kadını kızı, yaşlısı genci dileniyor. Bunlar herkesin gözü önünde oluyor. Yani, öngörüsüzlükte ISO 9000 ödülü olsa Sayın Dışişleri Bakanı bunu birinci olarak alır. Hangi öngörüsü tuttu acaba Suriye konusunda ve Türkiye ne duruma geldi? Bugün Keseb'de... Keseb yanıyor. Peki, Mısır'da Esma'ya ağlayan göz Mısır'ın Esma'sına ağlarken Türkmen'in Esma'sına gelince niye kuruyor? Onun kabahati Türk olmak mı? Hâlbuki o da Müslüman.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Saçmalıyorsun sen, saçmalıyorsun!
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Ne oluyor?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Saçmalıyorsun!
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Vallahi, hiç önemli değil, duyamıyorum.
BAŞKAN - Sayın Milletvekilim, lütfen.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Terbiyesizlik!
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Beyefendi, duyamıyorum, duymamı gerektirecek değerde de bir söz söylediğinizi sanmıyorum. Her şey ortada.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Saçmalıyorsun!
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Ya, sevgili kardeşim, Türkmen temsilcileri çıkıyor, "Silahımız yok." diyor, "Mermimiz yok." diyor, "Giyeceğimiz yok." diyor, "İlacımız yok." diyor; siz ne konuşuyorsunuz o zaman? Çıkın buraya "Şunu gönderdik." deyin, çıkın "Şunu gönderdik buraya." deyin. Gelin, Türkmen'le konuşun. Çıkın, benden sonra çıkın bu kürsüde bunu söyleyin, beni utandırın. Boş konuşmayın. Yeni daha yeni; Keseb'te, Bayır'da, Bucak'ta, Türkmenler ortada kalmış, siz burada konuşuyorsunuz, biz burada bu sıralarda oturuyoruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sayın Şandır o kürsüden teşekkür etti bize.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Kime?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bize, bize.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Ya bu teşekkürü sizin kadar istismar eden başka bir siyasi parti yok.
BAŞKAN - Sayın Çirkin, Genel Kurula konuşun lütfen.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Size teşekkür etmek de artık istismar oluyor ya. Ayıptır, ayıptır!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Paralelcilerle iş birliği yapıyorsunuz. Tırları kesen paralelcilerle iş birliği yapıyorsunuz.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Yani, bir kere teşekkür ettiyse 50 tane yanlış mı yapacaksın? Türkmen katlediliyor, Türkmen kelleleri Halep'te direklere asılıyor. Bağıracağına gel benimle beraber, Bayır-Bucak'a gidelim haydi!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Türklerle de, onlarla da bir tek AK PARTİ ilgileniyor.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Gel beraber gidelim. Ne yaptı AK PARTİ Türkmen'e, ne yaptı? Niye bağırıyor o zaman Türkmen?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Şandır burada teşekkür etti.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Niye Türkmen kelleleri asılıyor? Bunun hesabını verecek yerde ne burada bağırıp çağırıyorsunuz? Bir hesabını verin önce.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Siz paralelcilerle iş birliği yaptınız, yardımları engelleyen...
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Türkmen'e ne yaptınız? Türkmen liderleri niye bağırıyor? Türkmen kadınları niye aç kalıyor?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Siz paralelcilerle iş birliği yapın, engelleme görevini yapın, tamam.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Namusuna tecavüz ediliyor. Ne yaptınız, ne, söyleyin! Bir Türkmen olarak bunun hesabını soruyorum size, ne yaptınız? Hadi konuşun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sizin dış müdahaleyle...
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Yani ben seviyesiyle eleştirmeye çalışıyorum ama siz Türkmen'in kanını elinize bulaştırdınız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Özde milliyetçi olacaksınız, sözde değil!
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Türkmen'i ortada bıraktınız, unutmayın bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sen Türk bile değilsin, bağırma oradan! Konuşma!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Şandır teşekkür etti o kürsüden bize.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - İyi ki bir teşekkür etti be!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Edecek tabii, yaptık çünkü.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Senin anladığın konular değil onlar, otur orada hadi!
Şefik, gel buraya.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Bir sene oldu teşekkür edeli. Şu dediklerimizi düşünün.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Çünkü o oradan geldi.
BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu, lütfen...
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Şu dediklerimin yalan olduğunu ispat edin. Ayıptır!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bunlara paradan, kasadan bahset, onlardan anlar bunlar.
BAŞKAN - Evet, Sayın Çirkin, teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sen bunlara paradan, kasadan bahset. Bu işlere uzak onlar.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sen paralelcilerle iş birliği yap, Türkmenlere giden yardımları engelle; senin yaptığın budur!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Avantadan bahset, rüşvetten bahset, onların konusu o. Ne anlayacak bunlardan?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Hamaset...
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkanım...
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - "Hamaset." deme. Gel, benimle beraber Bayır-Bucak'a git. Göz de atma, ayıp! Kan dökülüyor orada.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Çirkin...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Hadi, hadi!
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Ne diyorsun sen?
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Öncelikle, Suriyelilere...
BAŞKAN - Sayın Çirkin, lütfen...
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Benim böyle bir üslubum var mı, ne tahrik ediyorsun?
(Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in AK PARTİ sıralarına yönelmesi)