GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SANAL ORTAMDA İŞLENEN SUÇLAR SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:79
Tarih:22.04.2014

CHP GRUBU ADINA ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 380 sıra sayılı, sanal ortamda işlenen suçlarla ilgili, partim adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında belki de çok da geciktirilmiş bir anlaşma bu. 2001 yılında aslında Avrupa'da Avrupa Konseyi tarafından kabul edilmiş ve bugün Türkiye'de yaşanan bir sürü sıkıntıyı ortadan kaldırması gereken bir kanun 2010'dan beri getirilmediği için, ızdırap duyulan bir sürü konuyu, hepimizin de aslında toplumsal olarak sıkıntısını duyduğu bir konuyu giderecek olan bu kanunu biz de tasvip ederek getirdik. Zaten benim bu konuda çok ısrarım olduğu için arkadaşlarıma, mesela bütün grup başkan vekillerine de -onlar mutabık olduklarını söylediği için söylüyorum- herkes mutabık olarak getirdi.

Ne var bunda? "Çocuk pornosu" diyoruz ama aslında çocuk pornosunun legalize olarak, resmî olarak cezasını verecek olan kanunu yapma işi bunun üzerinden geçiyordu, bugüne kadar bütün konuşulan konuların hepsi fiktif konulardı.

Peki, başka ne vardı? Ergenekon gibi, Balyoz gibi, KCK gibi davalara konu olan bir sürü sahte delille ilgili, serverlara girip yaratılan CD'lerle ilgili konularda aslında bunun üzerinden geçilmesi gerekirken ortada olmayan bir kanundan dolayı verilen hükmün hepsi normalde geçersizdi ama bir vesileyle bu ülkede bunların hepsi yaşandı, kanunu ve temel uluslararası sözleşmesi olmamasına rağmen yaşandı. Bugün getirilen nokta doğrudur diyorum ama yeterli de değildir.

Neden değildir? Çünkü, kişisel veriler kanununun Meclise getirilmemesinden dolayı yaşanan sıkıntılar bu kanunun gelmesiyle giderilmeyecek bir sürü konu olduğunu bize ifade ediyor. Aslında, Avrupa Birliği uyum çerçevesinde biz devamlı şunu söylüyoruz... Arkadaşlar çıkıyor diyor ki: "Avrupa Birliği çifte standart yapıyor." Ben şimdi şunu anlamakta güçlük çekiyorum: Nasıl bir çifte standart yapıyormuş? Seçim meydanlarında Başbakan çıktı, dedi ki: "Biz, Twitter'ı, Facebook'u veya YouTube'u kapatacağız." Ne zaman dedi? "Seçimden sonra kapatacağız." dedi. Neden? Çünkü, mevcuttaki kanunlar zaten bunları yapmaya engeldi, engel olduğu için kanun çıkartıp kapatacağız dedi. Peki ne yapıldı? Seçimlere bir hafta kala kapatıldı. Aslında dayanağı olmayan, kanunu olmayan bir şekilde bütün perdeler indirildi, sahne kapatıldı, tiyatro bitti. Nasıl yaptılar bunu? İki dudağının arasından çıkan kelimeyle kapattılar. Şimdi, çok üzüntü verici, aslında birilerinin yüzünün kızarması lazım. Bazı bakanlar gelip burada şunu ifade ettiler, "Geçmiş dönemde yaşanan YouTube'un kapatılması, Twitter'ın kapatılması gibi konulardaki vahim konuları bu 5651 üzerinde yapacağımız değişiklikle gideriyoruz. Nasıl gideriyoruz? Ya, tüm siteleri kapatmayacağız. Böyle bir şey olur mu?" diyorlardı. "Bu, aslında dünyanın hepsinin ayıplayacağı bir şey." diyorlardı kendileri, Plan ve Bütçe Komisyonunda böyle konuşuyorlardı, burada öyle konuşuyorlardı geldiklerinde, ne yaptılar ama? "Biz URL denilen adres bazında karartma veya erişime engelleme yapacağız." dediler, bir hafta... Başbakanın kendisi "Ben böyle bir kanun görmüyorum, o yüzden, seçimden sonra kanunla yasaklayacağız bunu." demesine rağmen kanunsuz bir uygulamayla Twitter, YouTube da o sosyal mecraların hepsi kapatıldı. Ne oldu şimdi? Avrupa Birliği sana çifte standart mı yapmış oluyor? Avrupa Birliğinde böyle bir şey dediğinde ne diyorlar? Resmen bizle alay eder gibi, Avrupa Konseyinde bir sürü insan gülüşerek, neredeyse fıkra gibi şeyler anlatarak Türkiye'nin Başbakanıyla kafa buldu neredeyse. Ee, şimdi çifte standart mı yapmış oldu Avrupa Birliği?

Şimdi, bununla birlikte, kişisel veriler kanunu var. Geçenlerde BTK'ya yönetmelikle verilen bir yetkinin iptali vardı Anayasa Mahkemesi tarafından. Danıştay, Anayasa Mahkemesine başvurdu, 5809 sayılı Kanun'un 51'inci maddesinin iptalini istedi. Neden istedi biliyor musunuz? Bunu çok iyi anlamak lazım, neden istediğini; dedi ki: "Kişisel verilerin güvenliğinin korumasını BTK'ya veremezsiniz." Niye dedi biliyor musunuz? Çünkü BTK'nın da güvensiz bir kurum olduğunu söylüyor. Yani benim kişisel verilerimi BTK güvence altında tutacak olan yönetmelik çıkartamazsınız dedi; kanunun ilgili maddesini, 51'inci maddesini iptal etti. Ne demek istiyor? Çünkü Avrupa böyle söylüyordu, siz de çıkıp şimdi diyorsunuz ki: "Avrupa bize çifte standart uyguluyor." Hayır, uygulamıyor, gereğini yapıyor. Siz kabile devleti gibi yönetiyorsunuz ülkeyi, kanunda olmamasına rağmen keyfî uygulamalarla bunların hepsini yapıyorsunuz. Bakın, çok basit bir örnek vereceğim size, -Milletvekilimiz burada, Nurettin Demir- Nurettin Demir'e yapılan inanılmaz saldırılar var, binlerce hem de. Ben bir hafta, on gündür İnternet üzerinde bunları takip ediyorum, Twitter'da yapılan inanılmaz saldırılar var. AKP'li olduğu aslında çok net, açıkça ortaya koyan... Kimler olduğu önemli değil, ama şimdi o isimleri vererek suçlamak istemiyorum, çok ciddi aslında sıkıntılar var.

Nurettin Demir bununla ilgili TİB Başkanına mail attı, Ali Rıza Öztürk de burada, o da mail attı. Ne yapmış kendisi bir söylesin bakalım. Yapmaz, mümkün değil. İşte, çifte standart burada, uygulamanın ne kadar kötü olduğu burada ve inanılmaz tehditler var Nurettin Demir'e, görüntülerle ilgili kendisiyle hesaplaşma üzerinden, korkutulma üzerinden, tüm ailesi de dâhil olmak üzere tehdit ediliyor, ama kimse bir şey yapmıyor.

Peki, nasıl oldu? Hani burada iddia ediyorlardı? TİB Başkanına birisi yazı yazacak... Buna da karşıyım tabii, yargıdan geçmesi gerekir, TİB Başkanından geçmesi gerekmez. Nurettin Demir'in de başına gelse böyle, Ali Rıza Öztürk'ün de başına gelse böyle, Başbakanın da başına gelse böyle olması lazımken çifte standart olduğu için bu iş, kesinlikle muhalefetteki bir milletvekilinin bu mağduriyeti giderilmez, halkın da mağduriyeti giderilmeyeceği gibi. Giderilmez yani. Aslında, normalde, çok açık söylüyorum, gerçekten yüzü kızarması gereken kişilerin gelip burada hesap vermesi lazım bununla ilgili, bu iddiaları ortaya koyanlar.

Şimdi, Twitter geldi buraya, Twitter'la anlaşma yaptıklarını iddia ediyorlar, o da doğru değil. Yani millete böyle manipülasyon yapmayın, bunlar da doğru değil, ama adamları felaket bir şekilde korkuttunuz. Zaten Twitter da yanlış yapıyor şu anda, kanunsuz bir uygulama yapacak, buzlanma diye bir şey yapacak, kanunsuz bir uygulama. Yani bu kapatmadır zaten, buzlanma dediğin ne ki? Ama tehdit edildi gerçekten, sosyal mecranın tüm sahipleri şu anda tehdit edilir durumda. Çok örneğini gösterdik işte bunların, çifte standart örneklerini gösterdik.

Şimdi, dönem dönem bakıyoruz, meydanlarda bağırılıyor. Bazı kurumlar düşman ilan edildikten sonra, bazı kurumlar da dost ilan ediliyor. Ben size dönem dönemki düşmanları şöyle bir anlatayım, kimler düşman olmuş, Başbakan kimleri düşman ilan etmiş, şöyle bir gözden geçirelim. Türk Silahlı Kuvvetleri düşman olmuş, emniyet istihbarat ve emniyetin kendisi düşman olmuş. Yargıtay bir dönem düşman, Danıştay düşman olmuş, MİT bir dönem düşman olmuş, TÜSİAD düşman olmuş; CHP, MHP, BDP, sendikalar düşman olmuş. Bunların hepsinin düşmanlıklarını ve o söylediklerini, hepsini, kürsülerde anlattıklarını dün gibi hatırlıyoruz. Avrupa Birliği düşman olmuş; Suriye, İran, Irak, Libya, Mısır, Almanya, İsrail düşman olmuş; TÜBİTAK düşman olmuş. TİB bir dönem düşmandı, BTK düşmandı, paralel yapı çıktı yeni düşman, basın düşmandı; İzmir'de balkondaki kadın düşmandı, oradan bağıran kadın düşmandı; Zekeriya Öz'ü çok seviyordu, o düşman oldu bir tarafından; lahmacun yiyen polis düşman oldu, "Anasını alıp git." diyen çiftçi düşman oldu, odasını dinleyen MİT'çi de düşman oldu. Yani, şimdi, düşmanlar değişiyor yeri geldiğinde. İsmet İnönü, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Deniz Baykal düşmandı; Maliki, Merkel ve Sarkozy düşmandı. Ya şimdi o kadar çok düşman var ki bunların hepsi karşı komple, aslında bir aklıselim adam kendisi mi yani? Burada bir problem yok mu?

Ya, bu kanunların hangisini uyguluyorsunuz zaten? Getirseniz ne olur? "Sanal ortamda işlenen suçlar" bu memlekette çok derdi, mahkemelerdeki sorunları gerçekten ortadan kaldırabilir ama mesela, Ergenekon'daki veya Balyoz'daki 5 no.lu CD'yle ilgili konunun bununla alakalı olduğunu biliyor muydunuz? Göreceğiz önümüzdeki süreçte. Peki, onunla alakalıysa 5 no.lu CD -burada, kanunun içerisinde bunlar yazıyor- onların cezasını verebilecek misiniz? Bu araştırmaları yapabilecek misiniz? "Bir sürü masum insan yatıyor içeride." diyorsunuz da yaptınız mı bunların araştırmalarını? Hayır. Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi, bunun sürecinden sonra aslında kişisel verilerin korunması kanununun gelmesiyle birlikte çok önemli şeyler ifade ediyor ama yapana, uygulayana, pratiğe dökene çok şey ifade eder, öbür türlü bir şey ifade etmez. Bunlar doğru şeyler değil.

Şimdi, aslında, tasarıdaki bütün konuyu okuduğum zaman baktım, o zaman tabii, AKP Grup Başkan Vekiline de gittim, dedim "Bunu niye imzalamıyorsunuz?" Dedi ki: "Sizden veya MHP'den, BDP'den, şundan bundan..." Baktım, bütün arkadaşlara tek tek gittim "Ya sizin itirazınız var mı?" "Yok.", "Sizin var mı?" "Yok.", "Sizin var mı?" "Yok." Niye gelmiyor? Üç haftadır yine gelmiyor, ancak geldi zaten. Öyle nefesi sıkıntılı bir kanun ki bu. Aslında, çok şeyi de değiştirebilecek bir sözleşme bu ama inanıyorum ki uygulaması, pratiği doğru olursa değiştirir, öbür türlü doğrusu olmaz. Uygulanmayan kanun çıkarsanız veya sözleşmeyi imzalasanız ne olur diyorum.

Hepinize çok teşekkür ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)