| Konu: | SANAL ORTAMDA İŞLENEN SUÇLAR SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 22.04.2014 |
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) - Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde söz aldım, düşünce ve ifade özgürlüğüne saygılı milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, "Sözleşmeyi hazırlayan kim?" diye baktığımızda Avrupa Konseyini görüyoruz. Peki, bu sözleşme ne zaman imzaya açıldı? 2001 yılında. Tam 33 ülke, 2001 yılından bu yana bu anlaşmaya taraf oluyor, 14'ü de imzalamış ancak bizim gibi onay aşamasında. Biz ne zaman imza koymuşuz bu sözleşmeye? 2010 yılında. Peki, sözleşme ana hatlarıyla ne diyor? Yani sanal ortamda işlenen suçlar konusunda mücadele eden bu sözleşme, ana hatlarıyla ne diyor? Diyor ki: "Önce suçu tanımlayalım. Sanal ortamda işlenen suç ne demek, önce onu bir tanımlayalım, daha sonra bu suça göre ülkeler ceza hukuklarını uyumlu hâle getirsinler."
E güzel, önce bir suçu tanımlayacağız. Suç nedir? Yani, kişisel haklara saldırı, suç mudur, değil midir? Evrensel bir şeydir, tabii ki suçtur. Sanal ortamda hakaret suç mudur? E herkes bilir, ortaokul çocuğuna sorsanız yine bilir, "Evet suçtur." der. E peki, sanal ortamda iktidarı eleştirmek suç mudur? E "Hayır." der ortaokul çocukları ama acaba AKP buna ne der? "Sanal ortamda Hükûmeti eleştirmek veya Başbakanı eleştirmek suç mudur?" diye sorar isem, AKP'ye oy verenlerin, tahminime göre, yüzde 80'i "Evet suçtur." diyecek. E Başbakan da böyle düşünüyor ki TİB Başkanına yetki veriyor ve iki dudağını kıpırdatarak istediği siteyi kapatıyor. Demek ki anlayış bu, bu anlaşma o yüzden çok iyi. Eğer buna imza koyduğunuz gibi yasalaştırır iseniz neyin suç neyin suç olmadığını da kabul etmiş olacaksınız, o yönden çok mutluyum.
Bu sözleşmeye "Budapeşte Sözleşmesi" de deniliyor. Şöyle bir gerekçesine baktım Budapeşte Sözleşmesi'nin, bu konuştuğumuz sözleşmenin, gerekçesinde diyor ki: "Siber ortamda özgürlüklerin korunması amaçlanmıştır." "Allah Allah, bu gerekçeyi kim yazmış?" dedim. Bir de baktım altında Recep Tayyip Erdoğan imzası var. Evet yani gerçekleri söylüyorum. "Sanal ortamda özgürlüklerin korunmasını amaçlıyorum." diyor Recep Tayyip Erdoğan ve gerekçenin altına imzayı atarak bu sözleşmeyi, kanunlaşması için Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderiyor. Şaka gibi, değil mi? Şaka gibi, doğru.
Peki, imzaladığınız bu sözleşme ve bugün yasalaştırmaya çalıştığımız bu sözleşme "Özgürlükleri genişletin." derken, size "Twitter'ı kapatın." mı diyor? Hayır. Mahkeme, açma kararı verdiği hâlde "Mahkemeyi de dinlemeyin." mi diyor? (AK PARTİ sıralarından "Hepsini dinliyor, sadece seni dinlemiyor." sesi) Öyle demiyor. Oradan Sayın Milletvekili bilmeden laf atıyor, kimin attığını da görmedim, "Hepsini dinliyoruz." diyor. Sayın Milletvekili, konuşmak için önce bilgi sahibi olmak lazım, fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olmanız gerekiyor.
Twitter'ın açılmasıyla ilgili, mahkemenin verdiği karara Başbakanınız uymadığı için Anayasa Mahkemesi karar vermek zorunda kaldı ama Başbakan, Anayasa Mahkemesinin kararına da "Talimat verdim, bizim çocuklar açacaklar." dedi. Yani, Anayasa Mahkemesi karar veriyor, sanki Başbakanın talimatına ihtiyaç varmış gibi.
Değerli arkadaşlarım, hukuk hepimize lazım, bugün bana lazım, yarın sana lazım. O yüzden, biz evrensel hukuku gerçekten savunmak mecburiyetindeyiz, ne olursa olsun, canımızı acıtsa da hukuku savunmak mecburiyetindeyiz, başka türlü bunu yapamayız.
Peki, imzaladığımız bu sözleşme "YouTube'u kapatın." mı diyor? Hayır. Peki, YouTube kapandı, mahkeme karar verdi, "Açın." dedi. Bana laf atan Sayın Milletvekili, acaba açıldı mı YouTube? Mahkeme kararı var önümüzde, hani dinliyorduk mahkeme kararlarını? Açıldı mı YouTube? Açılmadı. O yüzden, laf atarken de biraz şöyle güzel laf atarsanız, güzel bir sohbet yapmış oluruz.
Şimdi, bu sözleşme, Telekomünikasyon İletişim Başkanının canının istediği siteyi kapatmasına izin veriyor mu? Vermiyor. Yani, ne sözleşmesi imzaladığınıza dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu sözleşme sizi zor durumda bırakacak, bu sözleşme size biraz demokrasi öğretecek, biraz hukukun üstünlüğünü öğretecek çünkü bu sözleşme, burada kanunlaştıktan sonra Anayasa'mızın dahi üstünde olan bir sözleşme hâline gelecek.
İmzaladığımız bu sözleşme, acaba "Kim ne derse desin kaydet." mi diyor size? Hayır. Peki, siz kaydediyor musunuz? Evet. "Twitter'da, İnternet'te, sanal ortamda kim konuşuyor, kim ne diyor, takip et." mi diyor? E, hayır. Yani, bu sözleşme sizin işinize yaramayacak. Ama bu sözleşmenin imza tarihini başından sizlere söyledim. Bizim imzalama tarihimiz 2010 yani 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk olaylarının ortaya saçılmasından önce. Ben iddia ediyorum, bu eğer 17 Aralık rüşvet ve yolsuzlukların ortaya saçıldığı günden sonra gündeme gelseydi Başbakan bunu asla Meclise sevk etmezdi. Ben buradan uyarıyorum: Sayın Başbakan, bu sizin işinize yaramaz. Bu, gerçekten İnternet'te biraz özgürlük getiriyor, gerçekten neyin suç olup neyin suç olmadığını anlatıyor. Haberiniz olsun, yanlış yapıyorsunuz; kendinize, kendi ayağınıza sıkıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Her şeyi siz mi biliyorsunuz ya Allah aşkına?
AYTUĞ ATICI (Devamla) -Yani, yasalaşırsa eğer, bu sizin işinize yaramayacak Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Bir tek siz biliyorsunuz, kimse bilmiyor zaten. Herkese ders verir gibi böyle...
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sayın Aydın, arkadaşlar laf atıyorlar ama ben grup başkan vekillerinden daha güzel laf atmalarını bekliyorum.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - İkaz ediyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Ben ikaz ediyorum, ikaz ediyorum.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Daha içi dolu, daha güzel, daha on ikiden vuran, burada beni susturan, burada beni bozan laflar atmanı bekliyorum yani, hem de donanımlı laflar bekliyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Seni düzeltiyor.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Eğer bunu yaparsanız memnun olurum ama diğer milletvekili arkadaşlarım sizin kadar tecrübeli olmayabilirler.
İmzaladığınız bu sözleşme size "Korku imparatorluğu yarat." mı diyor? Hayır, demiyor. Peki, bu sözleşme size "Düşünceyi suç sayın." mı diyor? Hayır, demiyor. Tam tersi, "Düşünceyi yaymayı özgürleştireceğim." diyor Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla gerekçesinde, dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, İnternet konusu önemlidir. Birçok uzmana göre, dünyada İnternet konusu yazıdan sonraki en büyük buluştur. Bir şey yazıyorsun, bir tuşa basıyorsun, dünyanın her tarafına yayılıyor. Yani yazıdan sonra dünyanın en önemli buluşu olarak niteleniyor İnternet ama insanımız sansür yoluyla bu güzellikten sayenizde mahrum bırakılmak isteniyor, tıpkı Osmanlının matbaayı yasaklaması gibi. Bakın, o bizi nasıl geri götürdü, siz de İnternet'i yasaklayarak bizi geri götüreceksiniz. Ama bundan daha kötü bir şey var: İnternet'i siz yasaklarsınız, biz gelir açarız. Ama daha kötü bir şey yapıyorsunuz; sansürden daha kötü olarak, insanları izliyorsunuz. Yani diyorsunuz ki: "İnternet'ten ne yazarsanız yazın, takip edeceğim, saklayacağım, yeri zamanı geldiğinde senin aleyhine kullanacağım." Dediğiniz şey bu.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) - Seçim döneminde onu siz yaptınız.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Yani en son çıkarılan telekomünikasyon ve iletişimle ilgili İnternet Yasası'na bakar iseniz orada ne yaptığınızı anlayabilirsiniz.
Bakın, kendinizi o kadar emniyete almak istiyorsunuz ki yani TİB'in uyguladığı dinlemeler yetmez gibi bir de ayrıca MİT'e ayrı bir dinleme istasyonu kurdurdunuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - 30 Martta ne oldu?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Yani bütün bunları değerlendirip sizin dikkatinize sunmak istiyorum.
Arkadaşlar, hem özgürlükleri korumak üzere uluslararası anlaşma imzalıyorsunuz hem de bütün özgürlükleri kısıtlıyorsunuz, ülkemizi de uluslararası camiada küçük düşürüyorsunuz. Çok enteresan; yani bir insan kendini kendi devletinden korumaya çalışır mı? Siz bunu öğrettiniz bizim insanımıza. Dediniz ki: "Ben sana zarar verebilirim, kendini koru." Koruyacağız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)