| Konu: | CHP GRUBUNUN, MANİSA MİLLETVEKİLİ ÖZGÜR ÖZEL VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN SOMA'DAKİ TÜM MADEN OCAKLARINDA MEYDANA GELEN İŞ KAZALARININ VE YAŞANAN ÖLÜMLERİN SORUMLULARI İLE NEDENLERİNİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 23/10/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 29 NİSAN 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 29.04.2014 |
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
51 milletvekili arkadaşımızla birlikte verdiğimiz araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
1 Mayısa iki gün kaldı. İki gün içinde, dünyanın dört bir tarafında, Havana'dan Tokyo'ya, Moskova'dan Washington'a kadar her yerde, işçi sınıfında tatlı bir telaş var, bayramlarını kutlamak istiyorlar. Bu kutlamaların yapılacağı meydanlarda hazırlık yapılıyor, güzergâhlar belirleniyor, kutlama törenleriyle ilgili çeşitli çalışmalar yapılıyor. Oysa Türkiye'de, işçiler istedikleri meydanlarda bayramlarını kutlayamıyorlar. Başbakanın, valinin, İçişleri Bakanının dayattığı bir meydandaki kutlamalara Türkiye'de İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Emniyeti hazırlanıyor 40 bin polisle. 40 bin memur, 40 bin gösterici bir yere toplandığında başlı başına bir haberdir ama herhâlde, dünyanın hiçbir yerinde, 40 bin kişi bir hak, bir özgürlük kullanılmasın, bir bayram kutlanmasın diye hazırlık yapmaz. 50 tane yeni, gıcır gıcır, dumanı üstünde TOMA. Dışarıya elektrik verebilen, dokunanın çarpılacağı, yeni mücadele gücü olan TOMA'larla hazırlık yapıyorlar, sanki polis teçhizatının sergileneceği bir polis bayramı. Böyle bir anlayışı şiddetle kınıyoruz. İki kıtayı birbirine bağlayan, dünyanın göz bebeği bir kentte, 2014 yılında 40 bin polis 1 Mayıs hazırlığı yapıyorsa bu, o vali için, İçişleri Bakanı için, Başbakan için ve iktidar partisi grubu için bir utanç vesilesidir, bunun altını çizmek istiyorum.
Bunun yanında, 1 Mayısın bayram olması için, AKP son günlerde sürekli "Onu biz bayram yaptık." diyor. Bu, dilinden düşüremediği millî iradeyi küçümsemektir. 1 Mayıs, 2009 yılında, 4 siyasi parti grubunun uzlaşısıyla bu Meclisten geçmiş, bayram olmuştur ama -o günü, ne siyasi parti grupları ne iktidar partisi ne Başbakan- 1 Mayısı Türkiye emekçi sınıfı, işçi sınıfı söke söke bayram yapmıştır, bu da böyle bilinsin. (CHP sıralarından alkışlar)
O tarihlerde utanmadan, sıkılmadan AKP'nin il başkanlığının bastırdığı bir afişi dikkatlerinize sunmak istiyoruz: "1 Mayıs, hem bayram hem Taksim'de kutlu olsun." diyor. Bunu iktidar partisi milletvekillerinin dikkatine sunuyorum, ümit ediyorum bununla ilgili söyleyecek bir sözünüz vardır. İktidar partisi grubuna sataşıyorum, çıkın, cevap verin, "1 Mayıs Taksim'de kutlanacak müjdesini bu afişe yazan bizler, 1 Mayısı yasakladık, gerekçemiz de budur." deyin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yenikapı'yı yeni yaptık, Yenikapı yoktu o zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Yenikapı'yı yeni yaptınız. Yenikapı âdeta şudur: Bir işçi sınıfı, kendi sınıf mücadelesinin gereği olarak, kendi mücadelesinin sembolü olan bir alanda, şehitler verdiği, kayıplar verdiği 1977 1 Mayısının taziyesini, kutlayacağı bir yerde... Şimdi, dünyada ve Türkiye'de kaybettiği itibarını geri kazanmak isteyen birilerinin özgürlükçü, tarihle hesaplaşan, taziye mesajlarını verdiği bir noktada kendi ülkesindeki 1 Mayıs 1977'nin taziyesini ve Gezi şehitlerinin taziyesini veremiyorsa o yaptığı taziyenin de bir kıymeti yoktur, içtenliği yoktur, bu da böyle bilinsin. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sebep olanlara yazıklar olsun!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Taksim'de serbestçe 1 Mayıs kutlandığında bugüne kadar hiçbir olay olmadı ama Taksim yasaklandığında neler olduğunu hep birlikte gördük.
Şimdi, bir meydan savaşına hazırlanıyorsunuz. Oysa, geçen sene, Galatasaraylı taraftarlar, yasaklanan Taksim Meydanı'nda, "Düşersiniz, çukurlar var!" denen Taksim Meydanı'nda, yasaktan dört gün sonra şampiyonluk kutladılar. Bu sene, nisan ayının son günlerinde, Fenerbahçe taraftarı Taksim Meydanı'nda şampiyonluğu kutladı.
Bir işçi kardeşimizi düşünün, Fenerbahçe ya da Galatasaray taraftarı, üzerinde takımının forması varsa Taksim Meydanı ona açık ama üzerinde işçi önlüğü varsa Taksim Meydanı ona yasak ama AKP'nin tüm kıdemli, tüm yetkili ağızları diyorlar ki "Bu bir siyasi yasaklama değildir." Ufak atın da civcivler yesin! Bu söylediğinize kimseler inanmaz. Orada, 1 Mayısta Taksim Meydanı'na işçi önlüğüyle çıkıp meydanda kutlamaları yapmak, takımların futbol maçlarında kazandıkları zaferleri kutlaması kadar -en az- meşrudur, onurludur ve eninde sonunda, size rağmen, yine de bu hak söke söke geri alınacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Geçen sene "Çukurlar var, düşersiniz!" diye yasakladığınız meydan bu sene metrekare olarak genişledi ama bu sene de oraya yasak koyuyorsunuz. Çünkü, mesele, Türkiye'de Taksim Meydanı'nın genişlemesi ya da daralması değil; mesele, Türkiye'de özgürlük alanının, demokrasi alanının daralıyor olmasıdır. Meydanlar istediğiniz kadar büyük olsun, demokrasi ve özgürlükler daralıyorsa işte o zaman işçi sınıfının Taksim'e çıkmasına da izin vermezsiniz; karşı karşıya bulunduğumuz durum budur.
Taksim sembolik önemdedir, tarihî önemdedir, sınıfsal bir öneme sahiptir. Ama, Taksim Meydanı için "Size büyük bir meydan yaptık, gidin orada kutlayın. Eğer oraya gitmek istemez de Taksim'e çıkmak isterseniz başınıza geleceklerden siz mesulsünüz." demek, ülkenin tamamını kucaklayacak bir devlet adamı dili ve söylemi değildir. Bu demokrasi dili de değildir, bu özgürlükler dili de değildir. Bu olsa olsa otoriter bir dildir, bu olsa olsa faşizan bir dildir, bu olsa olsa diktatöryal bir dildir ve bu dil, ne ülkeye ne de bu dilin sahibine son sentezde fayda etmeyecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün verdiğimiz araştırma önergesi Soma'daki işçi kayıplarıyla ilgiliydi. Soma'da maden ocaklarında sürekli patlamalar oluyor ve o patlamalarda işçilerimizi kaybediyoruz. Verdiğimiz soru önergelerine cevap: "10 kere denetledik, 66 tane kusur; şu kadar para cezası verdik." Sonuç: Yeni patlama, yeni ölümler.
Peki, bir şirket var; adı Uyar Madencilik, Manisa milletvekilleriyle en iyi ilişkiler hâlinde. Bu madencilikte o kadar büyük sıkıntılar, kusurlar var ama son kazaya kadar defalarca denetlendi, bir türlü ceza almadı. Peki, bu işin kerameti ne? Bu işin kerameti ve hikmeti bu barette gizli arkadaşlar, bu barette. Sayın Başbakan Manisa'da Cumhuriyet Meydanı'na çıkar, der ki: "Somalı işçi kardeşlerim burada mı?" Askerî bir disiplinle dizilmiş 3 bin Somalı maden işçisi baretleri kaldırır, neşesiz, mutsuz, heyecansız, dimdik durur çünkü bir gün önce onların yemek fişleri madende toplanmıştır, ertesi gün miting alanı çıkışında geri dağıtılacaktır. Başbakan selamlanacak, çıkarken kimlik geri alınacaktır. Yevmiye işlemektedir, Başbakan için görev yapılmaktadır. Selamı çakarsın, çakmadıysan ertesi gün işinden olursun. İşinden olmayanlar madene inerler; maden patlar, işçi ölür. Ölen ölür, kalan sağlar Recep Tayyip Erdoğan'a yetmektedir! (CHP sıralarından alkışlar)
Meydanlardaki bu baret selamlamasını gündeme getirdiğimde Sayın Bakan Faruk Çelik, tutanaklarda var, aynen şöyle dedi: "Ne var bunda? Yani, bir vatandaş siyasi bir partiye üye olamaz mı? Bir vatandaş bir siyasi partiye gönül vermiş, işçisine izin verip, ücretini verip onu bir mitinge götüremez mi?" Bu da siyasi tarihimize, bu Meclisin tutanaklarına böyle geçti. Böyle bir anlayış olmaz. "İşçi benim işçim, parasını veririm, ister madene sokarım ister mitinge götürürüm ister pikniğe götürürüm." anlayışı olmaz. Yeryüzü sıcak olsun diye, o soğuk maden ocağına inip alnının terini ekmeğine tuz eyleyen işçilerin emeklerini, alın terlerini, yaşama mücadelelerini bir siyasi partinin geleceğine, onun ikbali için, genel başkanının oradaki miting meydanını doldurmasına, alkışlamasına tahvil etmeye çalışanlar, bu yaptıklarının hesabını eninde sonunda, tarih karşısında, hem Türkiye işçi sınıfına hem de bu ülkenin güzel emekçi insanlarına verecekler arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Dünyanın hiçbir yerinde, çalışma ve sosyal güvenlik bakanları kazalardan sonra "Arkadaşlar öldüler ama cesetleri yanmamıştı, güzel öldüler." demez. Dünyanın hiçbir yerinde, başbakanlar "Bu mesleğin fıtratında ölüm var." demez. İnsanın fıtratında ölüm var, hayatın kendisinde ölüm var ama "Bu mesleğin fıtratında ölüm var." demez. Dünyada başbakanlar böyle ölümler olunca istifa ederler ama bizimki pişkin pişkin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - ...fıtrat göndermesi yapmaktadır.
Hepinize saygılar sunuyorum.