| Konu: | TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNU VE TÜRK MEDENİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 29.04.2014 |
MHP GRUBU ADINA ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; -kaldıysa kalanlara diyoruz tabii- hepinizi saygı, sevgi, hürmetle selamlıyorum.
Tabii, konumuz, Türkiye'nin önemli bir sıkıntısı olan arazilerin parçalı hâle gelmesi ve bunun ziraatta üretimi düşürmesi ve bu noktada çıkarılan bir kanun. Kanunda eksikler buluyoruz, kanunda birtakım mahzurlar buluyoruz ama Sayın Tarım Komisyonu üyemiz Seyfettin Yılmaz Bey'in de ifadesiyle, Komisyondaki ifadesiyle bunu bir millî mesele olarak kabul ediyoruz ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tasarıyı, kanunu destekliyoruz; önce bunun bilinmesinde fayda görüyorum.
Ama, şunu da ifade etmek lazım sayın milletvekilleri: Çiftçinin ikinci bir mesleği olmaz. Yani, çiftçi, elinden arazisini aldığınız zaman gidip başka bir mesleği icra edemez çünkü bilmez. Siz, bu kanunla bir şekilde anlaşsalar dahi aralarında aileler, mirasçılar çiftçiliği bırakacak olanın hâlini düşünmüyorsunuz. Evet, "O, onun kabahati." diyebilirsiniz ama bu toplumsal bir gerçek. Yani, bugün ben çiftçiyim, bugün benim arazimi elimden aldığınız an benim ikinci bir mesleğim olmazsa, her ne kadar üç beş kuruş oradan bir para temin edersem o para batar, bir şey bilmem ben çünkü.
Bugün, içinde yaşadığımız günlerde Reyhanlı Barajı münasebetiyle bizim arazilerimiz istimlak ediliyor. İkinci bir mesleğimiz yok, verilen parayla ne yapacağımızı bilemiyoruz ve bir şekilde -Allah saklasın- kim, hangi çiftçi arazisini devlete verip, istimlak ettirip cebine parayı koyarsa bunların yüzde 90'ının bu parası batacak, bir şey bildiği yok çünkü. Bu, önemli bir eksik sayın milletvekilleri. Bu düşünülmeli ve ilerleyen dönemde gerekirse buna ilave tedbirlerle bu önümüzde bulacağımız, ileride karşılaşacağımız bu sorun bir şekilde çözülmeli.
Bunun yanı sıra çiftçinin durumu önemli. Yani biz, bu kanunu çıkarıyoruz ama şu anda çiftçi ne durumda bunu sorgulayamıyoruz.
Bugün don sıkıntısı oldu, önemli oranda gelir kaybı oldu donda fakat aynı zamanda bir de kuraklık sorunu var, şu anda perişan. Mesela Malatya'da, birçok yerde dondan zarar gören ürünler oldu ama kimse farkında değil. Biz mısır ekmişiz, mısırımız don yedi, duruyor yani kurumadı ama bunun ek maliyetleri var sayın milletvekilleri. Kuraklık çiftçinin belini bükmüş durumda.
Şimdi, bakıyoruz buraya, Amerika Devlet Başkanı Obama, California'da kuraklıktan zarar gören çiftçilere 173 milyon dolarlık bir paket hazırlamış. Hükûmetimiz ne yapıyor? Kuraklık baş gösterince hemen birçok üründe, buğday, mısır, pirinç, bunlarda sıfır gümrükle ithalin kapısını açıyor. Şimdi bu yanlış demiyorum, tüketiciyi de düşünmek lazım. Hükûmet burada doğrusunu yapıyor ama eksik yapıyor. Peki, bu malları üretenler, dolayısıyla bu yıl üretemeyenler ne yapacak? Buna karşı bir tedbir var mı? Hayır, yok, asla. Bu anlayış, bu zihniyet bu çiftçiyi bitirir.
Şimdi, buğdayımız var, bütün ovada, bütün Amik Ovası'nda -Hatay'dan bahsediyorum- buğdaylar bir karış. Biraz daha uzun olan, biraz daha gelişmiş buğdayları da vatandaş ot niyetine kullanmak üzere yem bitkisi şeyinde biçiyor ama yüzde 60'ı, 70'i yem bitkisi dahi olamıyor ve çiftçi faizciye, tefeciye yem olacak. Yani, bu çok önemli bir şey ve Sayın Bakanın bu konuda bir tedbiri var mı, onu da duyarsak memnun oluruz.
Şimdi, ne oluyor sayın milletvekilleri? Tabii, çiftçinin meselesini herkes bilmez. Çiftçinin statüsü ortada yani bu Mecliste bulunan çiftçi sayısından çiftçinin statüsü ortada. Bildiğim kadarıyla, kendi parti grubumuzda bir Muharrem Bey var, bir de biz varız; diğer partilerin gruplarında da... Çünkü çiftçinin statüsü düşmüş. Bu elbette ki son on iki yılın faturası değil yani bütün faturayı son on iki yıla kesmek de doğru değil ama son on iki yılda, baktığımız zaman, işte "Tarımsal gelir arttı, tarımsal ihracat arttı, şu arttı, bu arttı." ama tarımın millî gelirdeki payı düşüyor.
Şimdi, Sayın Bakan bir konuşmasında -bildiğim kadarıyla- Amerika'daki kayıtlı çiftçi sayısının yüzde 1 olduğundan veyahut çiftçilik yapanların yüzde 1 olduğundan, Türkiye'de yüzde 25 olduğundan, bu oranın ülkenin gelişmesi adına düşmesi gerektiğinden bahsediyor. Devamla "Birdenbire de bu nüfusu köyden boşaltmak istemiyoruz." diyor ama yapılan uygulamalar köylerdeki nüfusu boşaltıyor. Benim köyümün yarısı yok, İstanbul'a çalışmaya gitmiş. Niçin? Siz çiftçinin gelirini düşürürseniz çiftçiden geçinenlerin de geliri düşer, olay bu kadar basit ve çekip İstanbul'a gidiyor. Ne oluyor sayın milletvekilleri? Bulduğu işte çalışıyor. Her yer İstanbul değil, Reyhanlı'ya göçen var, Kırıkhan'a göçen var, buralarda iş miş yok. Bu vatandaşlarımızın, bu kardeşlerimizin her birisi birer sosyal bomba oluyor toplum içerisinde. Meslek yok, para yok, iş yok, çocukları iyi yetişmiyor, korkunç bir nesil geliyor ve ülkenin önümüzdeki yıllarda birçok sorununa temel olacak ve ülkenin millî sorunu hâline gelecek bir nesil geliyor. Hükûmet döneminde, asayiş olaylarının, boşanma hadiselerinin artış oranına bir bakmak lazım on iki yıldır. Bunlar toplumu birbirinden ayrıştırıyor.
Şimdi, Amik Ovası'nda... Bu da yetmezmiş gibi -yani yukarısı öyle takdir etmiş- Cenab-ı Allah vermemiş. E, aşağısı da vermiyor yani Hükûmet de vermiyor.
Şimdi, bakın, pamuğun sulama dönemi bundan iki ay sonradır sayın milletvekilleri. Bilen bilir, Haziran 15'te sulanır pamuk, 15'te başlar. Şu anda biz yeni çıkmış 3 yapraklı pamuğu sulamaya başladık. Sulama dönemi üç ay olan bir ürünün sulama dönemi beş aya çıktı Sayın Bakan. Masraf yükselecek. Bu, çıkarabilene. Adam ekmiş, çıkaramamış, çıkmamış. Biz "darbuz" deriz ona, nem yok toprakta ve çevirmiş, bir daha ekiyor. Nasıl? Sulayarak. Yani o da bir nevi sulamaya başlamış netice itibarıyla. Tam bu aşamada TEDAŞ özelleşmiş, gardiyan gibi özel sektör firmaları geliyor, ellerinde pense, çiftçinin elektriğini kesiyor. Yahu, bir barışmak lazım. Bunu özelleştirdiniz, bu bir politika, Hükûmetinizin takdiri. Peki, bunu özelleştirirken çiftçiyi niye düşünmediniz?
Sayın Tarım Bakanı, biz çiftçiyiz, bizim sahibimiz sizsiniz. Sizden rica ediyorum, yani Hükûmetin maliyesi çiftçiye acımaz, Hükûmetin Hazine Bakanı çiftçiye acımaz, acırsanız zatıaliniz acır ve sizden bunu bekliyoruz, çok rica ediyoruz. Şimdi, bir barış yapalım. Değerli arkadaşlar, PKK'yla barışıyoruz, Ermenistan'la barışıyoruz, bir barış da çiftçiyle yapalım.
Yine, Sayın Bakan dönecek diyecek ki: "Efendim, siz böyle diyorsunuz ama çiftçi bize veriyor." Yahu, ne yapalım? Veriyorsa veriyor yani günah mı ediyor? Bunu tersine çevirelim Sayın Bakan. Çiftçi sizin seçmeniniz, değil mi efendim? Ayrıca, bu dönemde biraz eksildi, onu da hatırlatırım.
MUSA ÇAM (İzmir) - Çiftçi celladına âşık.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Yani ben o kadarını demeyeyim ama Sayın Bakandan böyle bir tavır bekliyorum.
Şimdi, buğday çiftçisinin hâli bu. Ziraat Bankası vadeleri geldi haziran ayında. Şimdi, Ziraat Bankasının faizleri kulüpçü faizini geçmiş. Bir daha anlatayım, bu kürsüden anlattım: Kumarcının akşam parası biter, kulüpçüden parayı alır, faizini de peşin verir ve yüksek... Mazot fiyatları korkunç. Şimdi, enflasyon yüzde 8, yüzde 10, yüzde 11... Bununla da övünüyoruz iktidar partisi olarak, değil mi? Gübre fiyatları yüzde 30 oranında artmış. Şu gün kullanılan, "taban gübresi" diye tabir ettiğimiz 18-46, geçen yıl 1.150 lira, bu yıl 1.450 lira. Çiftçinin enflasyonu yüzde 30 sayın milletvekilleri. İlaç fiyatları yüzde 20-30 oranında artmış.
MUHARREM VARLI (Adana) - Mısır kaç lira, mısır?
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Mısır düşmüş yani.
Şimdi, çiftçinin ürünü aynı oranda artıyor mu? Hayır. Sayın Bakan destekten bahsediyor, "Şu kadar destek veriyoruz. Sizin döneminizde şu kadardı, bizim dönemimizde bu kadar." diyor. Bu destek kurtarmıyor. Burada bir yanlış olsa gerek. Şimdi, bu desteğin bir bölümü de -belki Sayın Bakanın kusuru yok ama- hırsızlara gidiyor. Yani, hepsi çiftçiye gidiyor zannetmeyin Sayın Bakan, bir kısmı da yolsuzluk yapıyor vatandaşın. Yani, devletin parası... Bu Hükûmet bir takdir buyurmuş, Hükûmet işte "Size şu kadar yardım edeceğim." demiş ama bunu istismar eden de var yani o rakamların hepsi bizde değil maalesef. Bulunursa bulunuyor, bulunamazsa kesesine kalıyor. Şimdi bunları da göz önüne almak lazım.
Zeytinyağı üreticisi aynı şekilde. Yani, çiftçinin durumu zor. Geçen sene neredeyse üretimimiz kadar Türkiye'ye kaçak zeytinyağı girmiş, fiyatı düşürmüş. Edirne, çeltik üreticisi, pirinç, ayçiçeği üreticisi... Türkiye pirincinin yüzde 50'si Edirne'den çıkar. Pirinç çok suya ihtiyacı olan bir bitkidir. Yok, kuraklık var. Tamam, pirinci ithal ediyoruz, pirinç pilavını ucuza yiyoruz ama bu, çiftçiye çok pahalıya patlıyor. Karşılığında çiftçinin durumunu dengeleyecek bir önlem almıyoruz. Buğdaydaki bu sorun hayvancılığı tetikleyecek, hayvancılıktaki sorunları tetikleyecek, saman bulunamayacak, fiğ bulunamayacak. Adam söylüyor, diyor ki: "Fiğ ektim..." Fiğ sulanmaz yani normal tarlada fiğin sulanması çok doğru bir şey değildir çünkü aşırı gider ama kuraklık olmuş, fiğ de olmamış, yetişmemiş. Yarın yem bitkilerinin fiyatı artacak, saman bulunamayacak. Bunların tedbirleri var mı? Bunu bilmiyoruz, varsa buradan duymak istiyoruz.
Özellikle elektrik meselesi önemli yani bu su olmazsa bu kuraklıkta bu çiftçi neyle sulayacak? Ve çiftçi olarak -biraz evvel de ifade ettim- şunu Meclisin huzurunda söylüyorum: Sahibimiz Sayın Tarım Bakanıdır. Sahip çıkacağınıza da inanıyoruz Sayın Bakan yani bizim için Hükûmetin üyeleriyle kavga etmenizi rica ediyoruz. "Benim çiftçimin durumu bu, Ziraat Bankası bu." Bunu söylemenizi rica ediyoruz, sonuna kadar arkanızdayız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Havuza kredi veriyor, Türkiye'ye değil havuza.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Buyurun efendim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ziraat Bankası havuza kredi veriyor, çiftçiye değil.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Yani şimdi arayı bozmayalım, sorunları çözeceğiz, o yüzden yumuşak yumuşak şey yapalım, kavgayla bir yere varamıyoruz çünkü. Yani böyle devam edelim, akşamın şu saatinde de sizleri fazla yormayalım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Biz de üzüm yiyelim, bağcıyı dövmeyelim.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Şimdi, bakın şurada önümde bir şey var hazır çiftçiden bahsetmişken. Aksaray'da 2 bin küsur dönüm, 2.635 dönüm arazi -mera arazisi olarak da geçiyor bu- buradan çıkarılmış, AFAD'a, afet yardım fonundaki ihtiyaçlara göre düzenlenmek üzere, bir depo yapılması adına tahsis edilmiş. Bu olacak iş değil, bu olacak bir iş değil. Yani bu vatandaş koyununu kuzusunu nerede otlatacak? Aksaray'da bunu yapamazsa o civardaki insanlar ne yiyecek, ne içecek?
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Çirkin.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geliyoruz. Sayın Çirkin'in konuşması bitene kadar süreyi uzatmayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurunuz.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Devam edin, çok güzel gidiyor.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Yok, devam etmeyeyim artık.
BAŞKAN - Buyurun, devam ediniz siz, sözünüzü bitiriniz.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Efendim, arkadaşlardan yoğun talep var.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim, siz devam edin, konuşun.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Şunu ifade etmek istiyorum son olarak, somut önerileri de sunmak istiyorum: Bugün, Ziraat Bankası borçları faizsiz ertelenmeli, yeniden yapılandırılmalı ve çiftçiye yeni kredi açılmalı, bir can suyu verilmeli. Yani yukarısı öyle takdir etmiş ama aşağısı da yukarısına bakmamalı ve çiftçiyi ayaklandırmalı.
TEDAŞ, özelleştirme noktasında, çiftçi tarafından hayırla anılmıyor. Bu sorun çözülmeli, devlet bu konuda taksitlendirmeyi, yeniden yapılandırmayı bir an evvel yapmalı. Yani sorunlarımız büyük ama vaktimiz az, sayın milletvekillerimiz de haklı olarak gözümüze bakıyor.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sevgiler sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)