GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: EKONOMİ ESKİ BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN, İÇİŞLERİ ESKİ BAKANI MUAMMER GÜLER, AVRUPA BİRLİĞİ ESKİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ VE ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK ESKİ BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR HAKKINDA MECLİS SORUŞTURMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN (9/8) ÖN GÖRÜŞMESİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:84
Tarih:05.05.2014

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün iktidar için tarihî bir gün, sınavdalar ancak Meclis TV kapalı. Bunu halka kapatmayacaktınız, bunu halktan esirgemeyecektiniz. Halktan, hukuktan korkmanın, kaçmanın gereği yok.

Biz jüri üyesi değiliz zaten, sorgu yargıcı da değiliz. Sonuçta, Meclis, Yüce Divana sevk konusunda "evet" veya "hayır" bir gizli oylama yapacak ve izin verecek.

Otuz yıl ceza avukatlığı yaptım, uluslararası hukukta çalıştım ama ben böyle soruşturma, böyle engelleme, böyle rezalet, böyle hukuksuzluk görmedim arkadaşlar. Polisin, yargının içinde siyasallaşmış özel güçler illegal örgütleniyor, tezgâh kuruyor, izliyor, teknik takip yapıyor, dinleme yapıyor, binlerce sayfa hazırlıyor; sonra düğmeye basıyor, operasyon başlatıyor, basına servis ediyor. Başsavcının haberi yok, İçişleri Bakanının haberi yok, Başbakanın haberi yok.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Yalan onlar ya, yalan. Emniyet müdürü ödenek almış, operasyon başlatmış; vali ödenek almış ya. Kim diyor haberim yok diye?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Masumiyet karinesi esastır, evrensel hukuk açısından buna inanırım. Ancak özel hayat, kişilik hakları, temel haklar herkes için vardır; eşit uygulanması, korunması, hukuk devletinin gereğidir.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - O piyasaya söylenen ya, vali ödenek almış.

HASİP KAPLAN (Devamla) - CHP'de Baykal'a, MHP yöneticilerine, muhalefete kasetlerle şantaj yapanlar bulunamadı. Binlerce siyasetçi yasa dışı dinlemelerle tutuklandı, hâlâ yargılanıyor. O gün susanları, gereğini yapmayanları emirleri altındaki kontrolsüz güç vurmaya başladı. Başbakan açıklama yaptı "Biz safmışız." Parsadan hatırladım, örtülü ödeneğe kadar dadanmıştı, sonra televizyonlara çıkıp Çiller için "Saf bayan." demişti. Ne diyelim, günaydın saf adam.

Sayın milletvekilleri, aradan dört ay geçti. "Derin", "paralel" ne derseniz deyin, bugüne kadar bunu yapanlardan bir teki hakkında tutuklama kararı neden çıkmadı? Hükûmet niye panik içinde? Bakanlar istifa etti, polis teşkilatı hallaç pamuğuna çevrildi, tayinlerle sarsıldı, savcıların, hâkimlerin yerleri değiştirildi, HSYK Yasası geldi; MİT, İnternet, baskıcı yasalar, vesayet ve özgürlükler yok edildi. Sonra bir hâkim çıktı Facebook'ta "Allah uzun ömür versin uzun adam" diyen, tesadüfe bakın 17 Aralık tahliyeleri sağlandı. Meclis görüşmelerine iki gün kala -deminki tartışmalarımız- 60 kişi hakkında takipsizlik veriliyor 2 Mayısta, cuma günü, HSYK hâkim ve savcılar hakkında 4'e 3 oyla soruşturma açıyor yani pazartesi görüşmesi öncesi. Peki, Hükûmet delilleri değiştirme, engelleme, yargıya müdahale hakkını kendinde nereden buluyor?

Bakın, Google'a girin; para, döviz, altın, mücevher, rüşvet, havuz, yat, kat, özel uçak, Dubai, kadın, fantezi falan yazın, karşınıza belli bir isim çıkar -fezlekede var resmî- Rıza Zarrab ismi. Her taşın altından o çıkıyor. Bakanların, Başbakanın her toplantısında ailenin içinde hep başköşede. Sanırsınız kabinenin 27'nci bakanı. Siyaset biliminde buna yozlaşma denir. Tanımı, siyasal iktidarın ve kamu görevlilerinin erklerini çıkar sağlamak için kullanmaları, iyi vasıfları kaybedip kaba, adi hâl alması, dejenere olması demektir.

Sayın Arınç 2001'de Meclis soruşma önergeleri üzerinde bu kürsüde konuşurken diyordu ki: "Bir dostum bana öğütte bulundu: 'Aman, siz dikkat edin, adam olun da kendi partilileriniz bu ilişkilerin içine girmesin.'" Sonra, hırsızlıkla ilgili bir Nasrettin Hoca fıkrası anlatmıştı. Ben onu anlatmayacağım. Sayın Yakut o zaman Başkandı Mecliste. Sayın Arınç'a gidin, size anlatır onu.

Şimdi, maalesef yolsuzluklar yozlaşma yarattı. Yozlaşma kanser gibi toplumun her yanına yayıldı, metastaz yaptı, kronikleşti.

Sayın milletvekilleri, Yüce Divanla ilgili Meclis önerge ve raporlarını, konuşmalarını hep inceledik. Meclis soruşturma komisyonlarına inanın çağrılanlar bile gelmiyordu, ifade vermiyordu, susma hakkını kullanıyordu. Yani, o komisyonlardan çok fazla bir şey çıkacağını beklemeyin. Hatta Yüce Divana gidenlerin hemen hemen tamamı da aklandı. Yani, bir kısmı da Rahşan affıyla, bir kısmı da -bir kısmı değil, bir ikisi- çok az ceza aldı. Peki, o dönem burada ne tartışması vardı? 2003-2004 Meclis tartışmalarında, o zaman Adalet Bakanı Sayın Bozdağ bu kürsüde şöyle diyordu: "Evet, koalisyon hükûmetleri döneminde, koalisyon ortakları Meclisin çoğunluğuydu. Yüce Divana gidecek soruşturma raporları görüşülürken reddettiler, oy çoklukları vardı. Bu, takipsizlik kararı gibi kesin değil. Bu nedenle, biz aynı konuda şimdi Yüce Divana sevk kararı verebiliriz." ve de verdiniz. Ben de şunu söylüyorum: Şimdi, AK PARTİ çoğunluk, aynı durum sizin için de geçerli. Sakın ola ki bu yola tevessül etmeyin, gün olur devran döner, sizin de başınıza aynısı gelebilir. Başbakan bir yolunu bulacak, Cumhurbaşkanlığına gidebilirse dörtte 3, 412 milletvekili lazım, e, muhalefet de zor bulur o rakamı, o tamam ama diğerleri ne olacak, onu düşünün.

Değerli milletvekilleri, bakın, komplo teorileriyle, paralel iddialarına sığınarak, yolsuzluk soruşturmalarını örtbas ederek hiç kimse aklanamaz. Sizlerden Japonya'dakiler gibi harakiri yapmanızı beklemiyoruz. İspanya'da Luis Barcenas gibi, Almanya eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff gibi, Paraguay'da bir bakan gibi, Tokyo Valisi Naoki Inose gibi yargıya gidiniz, yargıya yol açınız. Bağımsız yargı, herkes için sığınılacak bir limandır.

Sonuçta, Yüce Divanla aranızın iyi olmadığını biliyorum. Ne demiştiniz? 3Y: Yozlaşma, yolsuzluk, yoksulluk. 3Y'yi yolsuzluğa yol yaptınız. Sonra, 3Y daha dediniz. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru güçler ayrılığı: Yargı, yasama, yürütme. Onu da bir "Y" yaptınız, yürütmenin tahakkümüne soktunuz, güçleri kendi elinizde birleştirdiniz. İktidar olsanız da, dikta yasaları da çıkarsanız, Başbakanın çocukları da olsa kimse dokunulmaz ve ayrıcalıklı değildir bu ülkede arkadaşlar. Bir günde kendi milyarderleri, bir ayda gazete patronu, üç ayda holding sahibi olanlar bu dönemde yaşadı, gördük. Çocuklarınız 20 yaşında çalışmadan trilyoner olunca binlerce işsiz güçsüz, üniversite bitirmiş milyonlarca gencin umudu kırılıyor, öfkeleniyor, kaderine isyan ediyor. Unutmayın, temiz ve demokratik bir toplum için hepiniz sorgudasınız.

Sayın milletvekilleri, biz, darbelerden çetelere ve bu çete olaylarından günümüz hortumlarına, banka hortumlarından mercimek davasına, saadet zincirine, Deniz Feneri'ne, enerji skandalına, 17 Aralıka... Bu kirli çarkın son elli yıldaki hükûmetlerinin hepsinin sağcı, milliyetçi, muhafazakâr, ırkçı partiler olması bir tesadüf değildir arkadaşlar, son elli yılı diyorum. Şimdi, bu elli yıla bakarak darbe Anayasası'na, Terörle Mücadele Kanunu'na, DGM'lere, özel yetkili mahkemelere, baskı rejimlerine sığınanlar, rant sağlayanlar bize, hiç kimseye hukuk dersi veremezler, hele hele devlet sırrının gizliliğinin ardına saklananların hiçbirisi bize bu konuda ahlak ve siyaset dersi veremez. İsyanımız bunadır, bu sömürü düzeninin kirli çarkına çomak sokmak da bizim görevimizdir.

Değerli milletvekilleri, otorite olmayı sevmek, kontrol delisi olmak bazılarının düşü olabilir. İktidar gözlüklerinizi çıkarınız. Toplumdaki insanların hislerini anlamaya çalışın, sevinçlerinin, umutlarının çalındığını göreceksiniz, mutlu değiller. Soruyorum size: Bu tablo karşısında mutlu olan siyasetçi var mıdır? Hangi kutsal kitapta hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk helaldir? Bu ölümlü dünyada efsunlanmadınız, dua ritüelleriyle büyülenmediniz. Bir amaç ne kadar kutsal olursa olsun her araç mübah değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - İhtirasın, güneşin, günahın menekşe renkli olduğunu kimse söylemedi size. Beyninizin mantık kısmını çalıştırın, paslanmış vicdanınızı yoklayın diyoruz.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)