| Konu: | YOLSUZLUĞA KARŞI CEZA HUKUKU SÖZLEŞMESİNE EK PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 07.05.2014 |
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Halkların Demokratik Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu, Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku sözleşmesi; bu, bir teknik sözleşme. Tabii geç geldi buraya, bu tür teknik sözleşmelerin vakit geçirilmeden kabul edilmesi gerekiyordu. Niye? Çünkü, daha önce torba kanunla da bu konuda bir değişiklik oldu. 2004 itibarıyla yürürlüğe giren bir sözleşme bu. Şimdi burada 12 Nisan 2012 tarihinde imzalanmış ek bir protokolü burada görüşülecek. Bu, önemli çünkü burada tahkim, hakem, uluslararası kurumlar var; bu kurumlarda görev yapan parlamenterlerin, hakemlerin, görevlilerin, yabancı parlamenterlerin, uluslararası hâkimlerin, uluslararası mahkeme görevlilerinin, aktif veya pasif rüşvetin, özel sektördeki aktif ve pasif rüşvetin, nüfuz ticaretinin, yolsuzluk suçlarının elde edildiği gelirlerle ilgili bir sözleşme.
Tesadüfen, Sayın Enerji Bakanı da bugün bu sözleşme nedeniyle orada bakan makamında oturuyor. Acaba diyorum... Bu uluslararası tahkim davaları açıldı enerji alanında biliyorsunuz, Uzanların açtığı davalar vardı, ÇEAŞ vardı, Libananco davaları 15 milyar, bilmem kaç milyar. Bunlar kazanıldı ama Sayın Bakanın yakın bir zamanda bir açıklaması daha oldu: Stockholm Mahkemesinde -sanırım nisan ayı başları- 2,5 milyar liralık yeni bir dava daha açıldı. Yani, bu enteresanlıklar farklı şirketler adı altında yapılıyor. Yalnız bu değil, tabii Hamburg'da denizcilikle ilgili hakem mahkemeleri var, Dünya Ticaret Merkezinin var ama bu Avrupa. Özellikle bu sözleşmenin çerçevesine baktığımız zaman çok teknik bir Avrupa Konseyi bünyesinde bu hayata geçiyor. "Acaba bir şeyler mi oluyor?" diye merak ediyoruz. Sayın Bakan buradan bir açıklama yaparsa... Ne oluyor yani davayı kazanıyorsunuz... O az para değil, 15 milyar birinde, birinde 10 milyar, birinde bilmem kaç milyar, arkasından 2,5 milyar avro yani 3'le çarparsanız ne yapar? Hemen hemen o da 8-9 milyar lira para eder ki az bir para değil. Buralarda ne tür şeyler dönüyor? Bu konuda bir aydınlatma yapmasında Sayın Bakanın büyük bir fayda görüyoruz. Çünkü burada, bu tür ticari sözleşmelerde heyetler hâlinde Sayın Başbakan gidiyor ülkelere, yanında parlamenterler heyeti ve iş adamları var, karşı tarafta Hükûmetin var, görüşmeler oluyor. Sonra kurullar, bu tür, işte tahkim, hakem... Hatta bu sadece ticareti de kapsamıyor, dikkat ederseniz, ülke içi hakemlerin rüşvet almasından yabancı jürilerin üyelerinin rüşvet almasına kadar hepsini kapsayan bir durum var. Bu teknik çerçeve içinde ne tür sıkıntıları enerji alanında yaşadık? Çünkü en çok yaşadığımız alan enerji alanı. Özellikle bu son santraller konusuyla onun etkileri var mı enerji politikalarıyla? Bir açıklama yapılırsa sanırım faydalı olacak.
Bu teknik sözleşmeler, Dışişleri Bakanlığından geçtikten sonra vakit kaybedilmeden gelmesi gereken sözleşmeler bunlar. Bu konu da grupların üzerinde uzlaşıyla geçmesi gereken yani tam bir yıl yedi ay olmuş, ancak bugün gündeme geliyor. Bu konuda bunu ifade etmek istiyoruz. Bu teknik sözleşmelerin hayırlısını, teknik olanlarını birlikte uzlaşmayla hızlı geçirmekte de yarar görüyoruz ama görüyoruz ki bu konuda da hâlâ sıkıntı yaşanıyor.
Ben bir şeye daha değinmek istiyorum, Parlamentoyu ilgilendiriyor: Parlamentoda, tutuklu milletvekilleriyle ilgili, 2011'de seçildiğimizden beri bir sorun yaşıyoruz. Geldik, bizim Barış ve Demokrasi Partisine geçen milletvekillerimiz tutukluydu. Sonra Anayasa Mahkemesi bireysel başvurusuna kadar giden bir macera yaşadık, ayrımcılık yaşadık. Balbay'ın durumu, Haberal'ın durumu... Şimdi, bir Uzlaşma Komisyonu kurduk. Sayın Çiçek daha önce, 2011'de bizleri çağırmıştı, o zaman AK PARTİ'yi çağırmamıştı. CHP, MHP ve Barış ve Demokrasi Partisi olarak o zaman tutuklu vekillerin sorununu çözen bir konuda, bir yasa üzerinde uzlaşmıştık, sonra ötelendi bu. Ötelenmenin arkasından Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurusuyla tahliyelerin sağlanmasından sonra Meclis Başkanının çağrısıyla bu sefer AK PARTİ, CHP, BDP olarak bir komisyon kurduk, grup başkan vekillerimiz de içindeydi, ben de üye olarak bunun içindeydim. Bunun içinde olduğumuz komisyonda biz köklü bir çözüm önerdik, anayasal bir çözüm. Anayasa Uzlaşma Komisyonunda da kabul edilen bir yöntem var. Bu Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki yöntem üzerine bütün 4 partinin de mutabık kaldığı bir formül, kökten çözelim, bunu Anayasa çözer, onun dışındaki bütün çözümler geçicidir. Bu dönemin sonuna kadar etkili olan sonuçlarını doğuracak çözümlerdir diye söylemiştik.
Sayın Meclis Başkanı bugün bir yazı göndermiş bütün grup başkanlıklarına, bize de göndermiş. Ve umarım bu geçici çözümlerden öte, yasama görevinin yapılmasıyla ilgili yıllarca mağduriyetler yaşanmadan, kendi üyelerinin kendi sorununu çözüp hani terzi kendi söküğünü dikemez misali durumda olan bir Meclis durumundan kurtulmanın zamanı diye düşünüyoruz. Bu geçici bir çözümdür. Elbette ki birlikte bunu yapalım ama köklü bir çözüm olan Anayasa değişikliği konusu üç günümüzü alır en fazla, hatta üç günü de almaz. Daha köklü bir çözümle bunu aşmakta yarar vardır diye düşünüyorum.
Doğrusu bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum, bu benim Şırnak iliyle ilgili. Demin tahkimden, hakemden, enerjiden girdik. Enerjiden de konuşurken bizim Şırnak'ta -sabah da gündem dışı bir konuşma yapmıştı Milletvekilimiz Sayın Selma Irmak- termik santrallerle ilgili... Biliyorsunuz, Cudi Dağı'nın eteğinde 4 üniteye ulaşan 1 termik santral var, 3 tane daha termik santral için ruhsat verildiğini biliyoruz. Ruhsat için başvuran şirketlerin sayısı da 7. Yani böyle bir durumda... Gerçekten, Şırnak'ta çok güçlü bir çevre platformu var. Bu termik santrallere karşı çok duyarlı halkımız çünkü sadece kirlilik saçıyorlar, çevreyi kirletiyorlar, doğayı tahrip ediyorlar ve bunu yaparken de yöre halkına, yöreye katkı olarak bıraktıklarıyla tahribatı karşılaştırdığınız zaman asla kabul edilemeyecek bir durumla karşı karşıyayız. Şimdi bunu düşünürken bir de baktık ki -bir zamanlar Yunanistan'da bir film çevrilmişti, Truva filmi- Truva Atı'nı Truva'ya getirdiler. Şimdi de Kültür Bakanı -Hazreti Nuh'un filmi çevrilmiş, Russell Crowe'un- "Bu Nuh'un Gemisi'ni getirirsek Cudi Dağı'nın eteklerine, bir doğal park da olursa turizm açısından iyidir, olumlu olur." Vallaha yüzlerce defa dedik: "Şu Cudi Dağı'nı doğal park yapalım, bu santrallerden de kurtuluruz, insanlar da bir nefes alır, kutsal bir mekâna bütün insanlarımızın ziyaretini sağlarız." Kur'an-ı Kerim'de de yazıyor. Hazreti Nuh'un türbesi Cizre'de onu herkes biliyor. Böyle bir girişim, bir de termik santralleri karşı karşıya getirdiğiniz zaman uyuşmuyor. Böyle bir doğa parkı olayına biz de "Evet" diyoruz. "Cudi Dağı elbette ki bir doğal park alanı olmalıdır." diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)