| Konu: | TÜRK KÜLTÜR VE MİRASI VAKFI ŞARTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 07.05.2014 |
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, burada bir dizi uluslararası sözleşme var, bunlardan bir tanesi de Türk Kültür ve Mirası Vakfı Şartı'nın kabulüyle ilgili. Bu vakıf şartı, 23 Ağustos 2012 tarihinde Kırgızistan'ın Başkenti Bişkek'te gerçekleştirilen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin İkinci Zirvesi'nde imzalanmıştır. Bahse konu şart ile Türk Konseyi çatısı altında Bakü'de uluslararası bir örgüt olarak faaliyet gösterecek olan Türk Kültür ve Mirası Vakfı kurulmakta ve anılan vakfın amaçları, görevleri, yapısı ve bütçesine ilişkin esas ve usuller belirlenmektedir. Bu bağlamda, Türk Kültür ve Mirası Vakfı Şartı'nın onaylanmasıyla birlikte kurulacak vakfın destekleyeceği ve finanse edeceği proje ve programlar aracılığıyla Türk kültür ve mirasının kurumsal olarak korunması, araştırılması ve desteklenmesi sağlanabilecektir.
Değerli milletvekilleri, 1995 yılından itibaren, Dışişleri Bakanlığımızın desteğiyle Türk Tarih Kurumunda bütün dünyadaki Türk kültür varlıkları envanteri çıkarılmaya başlanmıştır ve Balkanlardaki birçok ülkede araştırmalar yapılmış ve bunlarla ilgili envanterde önemli merhaleler kazanılmıştır.
Bu çalışmalarımız sırasında dikkatimizi çeken en önemli husus şuydu: Maalesef, ne Kültür Bakanlığımızın ne de Vakıflar Genel Müdürlüğünün yurt dışındaki bir kültür varlığımızın restorasyonunu doğrudan doğruya yapabilecek bir yasaya sahip olmadıkları görüldü. Dolayısıyla, konu TİKA'ya aktarıldı ve TİKA aracılığıyla yapılması söz konusu edildi. Ancak, orada da yapılan bu çalışmalar, maalesef, yeterli derecede sonuç elde edilebilecek bir düzeye gelemedi ve birçok eserimizin bu restorasyonlarının aslında Kültür Bakanlığının ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün kontrolünde yapılması gerekirken yapılamadığı için bunlar özelliklerini kaybeden birer eser hâline geldiler.
Mesela, "Kocacık Atatürk Evi" olarak bilinen ve Türkiye tarafından restore edilen Makedonya'daki ev, maalesef, Türk kültür mimarisi yerine Arnavut kule ocak türü mimarisi şeklinde yapıldı. Yani düşünebiliyor musunuz, "bir binayı restore edeceğiz" derken, tamamen özelliklerini yitirip farklı bir özellikte bina inşa edildi.
Keza, Üsküp'te Mustafa Paşa Camii'nin bahçesindeki şadırvan, bu restorasyon sırasında yıkıldı, bunun yerine orijinalinin yapılması -zaten niye yıktıklarını sorarsınız- yerine modern bir şadırvan yapıldı. Düşünün, Mustafa Paşa Camii, 16'ncı yüzyıla ait bir cami. Yani 1500'lü yıllara dayanan bir caminin şadırvanı yıkıldı, yerine modern bir şadırvan yapıldı.
Yine, buna benzer olmak üzere, Rodos Murat Reis Külliyesi'ndeki Mehmet Paşa Türbesi yıkıldı ve hiç kimse bununla ilgilenmiyor. Yani şimdi, Rodos, biliyorsunuz ki On İki Ada içerisinde yer almış bir adadır ve Lozan Antlaşması dışında kalan bir adadır. Buradaki kültür mirası, doğrudan doğruya Türkiye'yi ilgilendirmektedir ve Rodos'ta şu sırada bile 3.800 Türk yaşamaktadır. Yani Yunan uyruklu 3.800 Türk yaşamaktadır. Oradaki Türklere ait olan önemli bir külliye, şu an onların kontrolünde olan bir külliye yıkılmıştır ve restore edilmemektedir.
Yine, ne kadar duyarsız olunduğunu gösteren -yine Rodos'ta- önemli bir işlem gerçekleşmektedir şu an, Dışişleri Bakanlığını uyarıyorum. Rodos Süleymaniye Medresesi'ne -ki, külliye içerisinde medrese vardır- Yunanlılar tarafından el konulmuştur şu an. Medreseye el konulmuştur bir vakıf olmasına rağmen ve Yunanlıların Ege üniversitesine verilmektedir.
Şimdi, siz, Türkiye'de, böyle bir şeyi, Yunan vakfına ait bir araziyi, bir eseri alsanız bir üniversiteye verseniz, verebilir misiniz? Nasıl Yunanistan karşı çıkar! Siz bu kadar duyarsız kalıyorsunuz bu konuya.
Yine, Şumnu'da Şerif Halil Paşa Camii, 1998'den bu yana sözde, restore edilmektedir, ama bugüne kadar hiçbir değişiklik olmamış, iskeleler olduğu gibi, o tarihte konulduğu şekilde yerinde durmaktadır. Bu eserin özelliği şudur: Balkanlarda UNESCO tarafından tescillenmiş tek eserimizdir.
Şimdi, düşünün, böylesine önemli bir caminin restorasyonunu, maalesef yerine getiremiyoruz.
Keza, yine Filibe'de Sultan Murat Camii. Hepiniz bilirsiniz, Bursa'yı biliyorsunuz, Yıldırım Camii'ni de biliyorsunuz. Yıldırım Camii'ne girdiğinizde içeride bir şadırvan vardır, havuz vardır, aynı mimari özelliklere sahip olan Filibe Sultan Murat Camii içindeki şadırvan, "restore ediyoruz" diye kaldırılmıştır. Yani düşünün özelliklerini yitiren bir restorasyon gerçekleştiriliyor.
İşte, bu türden olmak üzere, bütün Balkanlarda yaptığımız envanterde, birçok camimizin taverna yapıldığını, bazılarının lokanta hâline getirildiğini ve içeriye, caminin kubbesine müstehcen resimler yapıldığını, ayrıca ne kadar mezarımız varsa yerle bir edildiğini, otopark hâline veya park hâline getirildiğini, yine birçok eserimizin yıkıldığını ve yerine yenilerinin kendi adlarına yapıldığını görüyoruz.
Mesela, eğer Makedonya'ya gitmişseniz, Ohri'ye gitmişseniz, Ohri'de tepede bir kilise yapılmaktadır -üniversite kuruluyor- o kilisenin bulunduğu yer, Fatih Camii'nin yeridir. Fatih Camii yıkılmıştır ve yerine bugün bir kilise yapılmıştır.
Bakın, bunların tümünü takip etmek açısından, Kültür Bakanlığının, kesinlikle, kanununun içerisine bir yurt dışındaki kültür varlıklarının korunması ve restorasyonu bölümü açılmasının konulması gerekir ama onu yapacak elemanlarla donatılmak suretiyle. Çünkü, deminki söylediğim Ohri'deki caminin yıkılmasına, maalesef, Kültür Bakanlığı temsilcisi onay vermiştir. Dolayısıyla, bu gibi olaylarda... Yine, Ohri'de bir başka camimiz yine tamamen bozulmuştur. Ayrıca, Suudiler tarafından sözde, Osmanlı eserlerinin restorasyonu için Balkanlardaki ülkelere önemli miktarda para aktarılmakta ve Osmanlı mimari stili tamamen bozulmaktadır. Bunların önüne geçilmesi gerekiyor.
İşte bu vakfın aslında asıl amaçlarından bir tanesi budur, bunun yerine getirilmesi lazım ama şunu söyleyeyim: Kültür varlıkları deyince, dünya kadar devlette kültür varlıklarımız var. Mesela, Hindistan'a gittiğinizde akıl almaz derecede kültür varlığımız var; İran, Afganistan, Gürcistan, Tacikistan ve Türk cumhuriyetleri ile Rusya tarafında, Kırım'da, tüm Balkan ülkelerinde. Onun dışında, Ermenistan'da, maalesef, hepsi yerle bir edilmiştir, bir tek eser bile bırakılmamıştır, hepsi yerle bir edilip yıkılmıştır. Onun dışında, Orta Doğu'da yani Fas'ta, Tunus'ta, Libya'da, Cezayir'de, Mısır'da -ki Mısır'da en az 300-400 eserimiz var, "Bizim eserimiz var." derken İhşidîler ve Tolunoğulları da dâhil olarak söylüyorum- Somali'de var, Etiyopya'da var, akıl almaz derecede Arabistan ve o dünyada var.
Bunların tümünü göz önüne alacak olursanız, Türk kültür varlıklarının öncelikle... Aslında, 1995'te başlattığımız ama benim Tarih Kurumundan ayrılmamdan sonra son verilen envanter çalışmalarının devam ettirilmesi gerekir ama şu kanunun yerine getirilmesi, onaylanması son derece önemlidir, bir an önce onaylanmasında yarar görülmektedir, vakfın kurulmasında yarar görülmektedir. Dolayısıyla, bunların her biri bizim için büyük önem taşıyor.
Tek konuşma yaptığımız için bütün bu sözleşmelerde, özellikle Azerbaycan'la ilgili olanlardan da kısaca söz etmek istiyorum: Azerbaycan Hükûmeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı, yine keza Azerbaycan Hükûmeti ile Hükûmetimiz Arasında Basın ve Enformasyon Alanlarında İşbirliği Protokolü, yine keza Azerbaycan Hükûmeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokol'ün onaylanması meseleleri son derece önemlidir. Keza, Vişegrad'daki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü'nün durumuyla ilgili protokolün de imzalanması gerekiyor. Çünkü, Köprü zaten yapıldı, açılışı bekleniyor fakat Türkiye tarafından onaylanmadığı için bunların da geçmesi gerekir. Keza, yine Türkiye Cumhuriyeti ile Kırgızistan Hükûmeti arasında turizm iş birliğinin geliştirilmesi konusundaki anlaşmanın onaylanması konusu da gündemimizde.
Dolayısıyla, onaylanacak bu uluslararası sözleşmeler, Türkiye'nin Türk dünyasıyla olan bağlantısını güçlendirecek önemli sözleşmelerdir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bunların bir an önce onaylanmasını ve yürürlüğe girmesini desteklediğimizi bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)