GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, ANKARA MİLLETVEKİLİ AYLİN NAZLIAKA VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, KAYIP ÇOCUK SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİ, ÇOCUK KAÇIRILMA OLAYLARININ ÖNÜNE GEÇİLMESİ, ÇOCUKLARIN EKONOMİK SÖMÜRÜYE VE CİNSEL İSTİSMARA KARŞI KORUNMASI İÇİN ALINACAK TEDBİRLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 7/1/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 13 MAYIS 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:88
Tarih:13.05.2014

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin sunmuş olduğu önergenin lehinde söz aldığımızı özellikle belirtmek istiyorum. Zira, bu yılın başında bu konuda biz de bir kanun teklifi vermiştik.

Son zamanlarda özellikle, zannediyorum ki toplumumuz içerisinde bir ahlaki çöküntünün söz konusu olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bu çerçevede, çocuk istismarları, tecavüzleri, hatta öldürmeler son dönemlerde hızla artmıştır. Bu çerçeve içerisinde düşünecek olursanız, toplum olarak bizim, kanun yapıcı yasama organı olarak da Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda son derece büyük sorumlulukları olduğunu hepimiz zannediyorum ki biliyoruz. Zira, çocuk, kendisini koruyamayan ve toplumun onu koruması gereken bizim değerli bir varlığımız. Bunların korumasını özellikle devletin üstlenmesi gerekir. Zira, kendisinden fiziki olarak da çok güçlü olan bir varlığa karşı onun dayanma gücü veya karşı çıkma güdüsü mümkün değil. Dolayısıyla, devletin bu konuda gerekeni yapması üzerine düşen en önemli görevlerden bir tanesidir.

Ülkemizde cinsel suçların sayısı, bildiğimiz gibi, her geçen gün artmaktadır. Anayasa'nın 102, 103, 104 ve 105'inci maddeleriyle düzenlenen "Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar" kapsamında 2002'de Türkiye'de dosya sayısı 8.146 iken, bu sayı 2011'de 32.988 olmuş, yüzde 400 civarında bir artış gerçekleşmiştir. Bu rakamlar da göstermektedir ki Türkiye'de cinsel suç sayısında önlenemeyen bir yükseliş vardır. Cinsel istismar suçlarındaki artış, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'na göre çocuk olarak tanımlanan henüz 18 yaşını doldurmamış vatandaşlarımız baz alındığında çok daha büyük, çok daha ciddi boyutlardadır. Adalet Bakanlığı verileri, 2011 yılında işlenen toplam 24 bin cinsel saldırı suçundan mağdurların yaklaşık yüzde 70'inin çocuk olduğunu, 7.610 sanığın 15 yaşından küçük çocuklara tecavüzle, 4.903 sanığın cinsel istismarla, 1.759 sanığın ise çocuk yaşta biriyle cinsel ilişkiye girmekle suçlandığını ortaya koymaktadır. Türkiye'de son on yılda cinsel istismara uğrayan çocuk sayısı yaklaşık 250 bindir.

Çocuklara yönelik cinsel istismar fiilî tıpta "pedofili" olarak isimlendirilen bir patolojidir. Cezai ehliyetleri... Tam olarak bu psikopat kişilerin patolojik durumu, hastalığı tedavi edilmez, edilemez ve bulduğu her fırsatta bu suçu işleyecek bir konumdadır.

Türkiye'de çocuğa karşı işlenen cinsel istismar vakaları ancak adli bir vaka olduğunda toplum tarafından öğrenilebilmektedir. Bu çocuklarımızın kendilerine yönelik cinsel istismarı idrak edecek ve bunu çevrelerine aktaracak bilinçte olmadıkları, dolayısıyla çoğu olayın da ortaya dahi çıkmadan kapandığı görülecektir. Gittikçe artan bu büyük sorun çoğu kez aile içinde sessizlikle geçiştirilmektedir. Ülkemizde her 3 evlilikten 1'i çocuk yaşta yapılmakta, bu tür evliliklerin pek çoğu da maalesef cinsel istismar sonrasında gerçekleşmektedir.

Anayasa'nın 17'nci maddesi, "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" başlığı altında "Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı hâller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz." hükmüyle tüm bireyleri anayasal güvence altına almıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu da çocuklara karşı yapılan her türlü cinsel davranışı cinsel istismar saymış, kademeli olarak cezalandırma yoluna gitmiştir. Ancak, son yıllarda çocuklarımıza karşı işlenen cinsel suçlardaki artış, bu cezalandırma yönteminin yetersiz kaldığını göstermekte, faillerin kaçarak, saklanarak, zaman aşımından da faydalanma yoluna giderek toplum içinde yaşamlarına devam etmelerine imkân vermektedir.

1990 yılında Türkiye tarafından imzalanan, 1995 yılında da Bakanlar Kurulunca onaylanarak yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne, Anayasa'ya ve Türk Ceza Kanunu'na rağmen kendisini koruyamayan, korunmaya muhtaç, geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz çocuklarımızı, ne acıdır ki, biz hâlâ koruyamamaktayız.

Ülkemizde her geçen yıl artış gösteren, toplumumuzda özellikle çocuklara yönelik suçlar içerisinde en ağır suçlardan biri olarak değerlendirilen, infiale yol açan cinsel suçların önüne geçebilmek amacıyla biz diyoruz ki: Bu önergeyi destekleyelim. Ama bunun ötesinde şunu da özellikle ifade etmek istiyorum: Tabii ki caydırıcı bir unsur olarak cezaların artırılması bir yana, bunların gerçek yönlerinin araştırılarak sosyolojik yönüyle de bir sonuca varmak ve özellikle eğitim alanında çocuklarımızın korunmasına yönelik, kaçırılması başta olmak üzere çocuklarımıza yönelik bu tür suçların önüne geçebilmek toplumumuzun bilinçlendirilmesiyle de doğru orantılıdır. Bu bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin siz değerli üyelerinin, her birinizin tabii ki, çocuk istismarlarına karşı, kaçırılmalarına karşı duyarlı olacağınızı ve bu istismarın, bu suçun önlenmesi için gereğini yapacağınızı düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)