GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARIN KEŞFİ, EĞİTİMLERİYLE İLGİLİ SORUNLARIN TESPİTİ VE ÜLKEMİZİN GELİŞİMİNE KATKI SAĞLAYACAK ETKİN İSTİHDAMLARININ SAĞLANMASI AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU KURULMASINA İLİŞKİN ÖNERGELER VE MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU RAPORU
Yasama Yılı:4
Birleşim:93
Tarih:27.05.2014

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üstün yetenekli çocukların keşfi, eğitimi, öğretimiyle ilgili sorunların tespiti, etkin istihdamın sağlanması amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde AK PARTİ Grubum adına Komisyon üyesi olarak Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan evvel Soma'daki kardeşlerimize rahmetler diliyorum.

27 Mayıs olması hasebiyle de Menderes'e ve arkadaşlarına minnet duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, eğitim, bireyin doğumundan ölümüne süregelen bir olgu olduğundan, politik, sosyal, kültürel ve bireysel boyutları aynı anda içinde bulundurduğundan tanımı yapılması zor bir kavramdır. Eğitim, önceden saptanmış esaslara göre insanların davranışlarında belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizesidir. Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme süreci olarak ifade edilir.

Eğitim, Çiçero'ya göre çocuğu insan hâline getirme sanatı; Eflatun'a göre beden ve ruha yetenekli olduğu güzelliği vermek; Rousseau'ya göre insanı doğasına göre yetiştirmek; Spencer'a göre insanı mükemmel bir hayata hazırlamak; Durkheim'a göre yetişmiş nesiller tarafından henüz sosyal hayat için olgun hâle gelmemiş bulunan nesiller üzerine yapılan her çeşit etkidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, öğretim ise öğrenmeyi kolaylaştıracak etkinlikleri düzenleme, gerekli araç ve gereçleri sağlama ve rehberlikte bulunma eylemidir.

Tarih boyunca insanların yaşamlarını değiştiren, medeniyet dediğimiz gelişimi sağlayan, hiç şüphe yoktur ki üstün beyin gücüne sahip insanlardır. Bu yaklaşım açısına göre, yıllar boyunca insanların yaşamlarında bugünü daima dünden farklı kılan, birçok insanın hayret ve şaşkınlıkla seyrettikleri ve bahsettikleri teknik, fen, bilim, sosyal, eğitim alanında birçok değişiklikler ve gelişmeler olmalıdır. Toplum hayatında bu hızlı değişiklikleri ve gelişmeleri sağlayan kişiler, o toplumda üstün beyin gücüne sahip insanlardır ancak üstün yetenekli bireyler yeterince eğitilmedikleri durumlarda sahip oldukları yüksek potansiyeli yeterince değerlendirememektedirler. Bazen, normal zekâ düzeyine sahip bir bireyin olağanüstü başarılarıyla karşılaşırken üstün yeteneğe sahip kimi bireylerin değil büyük bir buluş ortaya koymak, kendi kendilerine yetemedikleri durumları da görmek mümkündür. Bu itibarla, üstün yetenekliler için özel bir eğitim programına ihtiyaç duyduğumuzun altını çizmek istiyorum.

Devletleri ve milletleri oluşturan tüm kadim toplumlarda eğitim ve öğretim her daim en hayati konuma sahip olmuştur. Başta bilim ve teknikte olmak üzere, edebiyatta, sanatta, sosyal bilgilerde; kısaca, medeniyetlerin gelişmesine vesile olacak her alanda eğitim ve öğretim temel aktör olmuştur. Eğitim ve öğretim, bir toplumun en asli unsuru olan insanı geliştirerek toplumun kendi içinde daha müreffeh bir yaşam sürmesini, bilim ve teknikteki gelişmelerle yaşam standartlarını artırmasını, çeşitli teknolojik yeniliklerle diğer toplumlara karşı önde olmasını sağlama çalışmasıdır.

Kadim bir medeniyete sahip olduğumuz bu topraklarda eğitim ve öğretim, kurmuş olduğumuz tüm devletlerde en asli unsur teşkil etmiş, Selçuklularda Nizamiye medreseleri, Osmanlıda enderun mektebi gibi örnekler güçlü bir imparatorluğun inşasında yer alacak kalifiye elemanlar için âdeta dinamo görevini yerine getirmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu devletin her kademesinde, ilmiye, seyfiye, mülkiye, kalemiye ve benzeri sınıflarda gerekli olan yetişmiş insan ihtiyacını enderun mektepleri sayesinde gidermiştir. Aday gençlerin soylu ya da önde gelen ailelerin tercihen ilk çocuğu olmasına, sağlıklı, güzel, yakışıklı olmasına varıncaya kadar tespit ettikleri unsurları öne koymuşlardır. Enderunda beşerî bilimler, savaş sanatı, mesleki eğitimden oluşan bir güçlü sacayağı modeliyle yetiştirmişlerdir. Beşerî bilimler programında tüm öğrenciler için zorunlu olarak Türkçe, Arapça, müzik ve Kur'an dersleri konulmuş, seçmeli dersler arasında ise Farsça, Türkçe ve Farsça edebiyatı, Arapça dil bilgisi, İslam'la ilgili çalışmalar, hukuk, tarih ve matematik gibi dersler yer almakla beraber, savaş sanatları içinde okçuluk, güreş, koşu, uzun atlama, halter ve savaş oyunları da seçenek olarak önlerine konulmuştur.

Saygıdeğer milletvekilleri, enderun mezunları yetenekleri ve eğitimleri, üstlendikleri görevleri itibarıyla yüzyıllar boyunca içinde yaşadıkları toplumun seçkin ve güzide elemanları olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun güvencesi olmuşlardır.

Tabii, eğitim ve öğretim insanla başlayıp insanla sona erecekse, insan her dönemde birinci öncelikli olacaksa cumhuriyet döneminde de üstün yeteneklilere eğitim formatına elbette ki kıymet verilmiştir. Ama üzülerek ifade ederim ki... 1950'li yıllarda, hatta 56'da 6660 sayılı Müzik, Resim ve Diğer Güzel Sanat Dallarında Olağanüstü Yetenek Gösteren Çocukların Devletçe Eğitilmesini Düzenleyen Yasa'yla başlar. Ankara Fen Lisesi bunu takip eder. Ankara Rehberlik ve Araştırma Merkezinin öncülüğüyle bazı ilkokul ve ortaokuldaki denemeler, devlet ortaokul ve lise parasız yatılılık sınavları, öğretmen okulları ve yüksek dereceli öteki meslek kuruluşları gibi saymam mümkün. TÜBİTAK burslarının, Millî Eğitim Bakanlığının Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü yoluyla verdiği yükseköğrenim burslarının, üniversite ve akademilere giriş sınavlarının, Türkiye'nin ilk fen lisesinin eğitime başladığı 1963-64 yıllarının, 1989-90 Anadolu Güzel Sanatlar Lisesinin açıldığının da altını çizmek istiyorum.

Tabii ki üzerinde durmamız gereken en önemli konulardan bir tanesi bilim, sanat merkezleri. Türkiye'de ilk bilim ve sanat merkezi 1995'te Ankara'da açılmıştır. 2003 yılına kadar sayıları 17 olan bilim ve sanat merkezlerinin sayıları bugün 72'ye yükselmiştir. Eleştiriyorken düne de bakmanızı özellikle tavsiye ediyorum. 2003 yılında 17, şimdi ise 72 olmuştur. Yeterli mi? Elbette ki yeterli değil. Ülkemizde hâlen 64 ilde 72 bilim sanat merkezi yetenekli öğretmen arkadaşlarımız vasıtasıyla 15 bine yakın öğrencimize hizmet etmektedir. Katedilecek mesafe çok uzun çünkü özel eğitimden bahsediyoruz.

Edebiyat ve sosyal bilimler alanında ihtiyaç duyulan bilim insanlarının yetiştirilmesi amacıyla Türkiye'nin ilk sosyal bilimler lisesi 2003 yılında açılmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı, Marmara Üniversitesi, Çocuk Vakfı iş birliğiyle 23-25 Eylül tarihlerinde 1'inci Türkiye Üstün Yetenekli Çocuklar Kongresi gerçekleştirilmiştir. 2004-2005 yılları arasında spor liseleri açılmaya başlanmış, 2008 yılında Bayrampaşa Belediyesi Bilim Merkezi faaliyete geçmiştir. 2009 yılında Üstün Yeteneklilerin Eğitimi Çalıştayı (BİLSEM MODELİ) düzenlenmiş, çalışma sonrası Üstün Yetenekli Bireyler Strateji ve Uygulama Planı ortaya konmuştur. Anadolu Üniversitesinde 2'nci Ulusal Üstün Yetenekli Çocuklar Kongresi yapılmıştır. 2011 yılında 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'yle Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde başkanlık oluşturulmuştur. 2012 yılında Genel Kurulumuzun 6/3/2012 tarihli 74'üncü Birleşiminde 17 üyeden oluşan Üstün Yetenekli Çocukları Araştırma Komisyonu kurulmuştur. Sırası gelmişken Komisyon Başkanımıza, buradaki bütün milletvekillerimize, böyle bir komisyonun oluşmasında emek veren bütün arkadaşlarıma ben de teşekkür etmek istiyorum. Bu bir başlangıç ama kesinlikle son olmayacağını düşünüyorum. 2012 yılında Hacettepe Üniversitesi iş birliğiyle 3'üncü Türkiye Üstün Yetenekli Çocuklar Kongresi yapılmıştır.

Yani üstün yeteneklilerle ilgili yapılanları söylememe rağmen eksikliklerimizi de söyleyecek kadar siyasi boyut içerisinde bir tespit olarak sunmak istiyorum.

Eğitsel değerlendirme ve tanılamada kullanılan yeterli ve güncel araçların (gözlem formları, zekâ/yetenek testleri, müzik, resim, yaratıcılık ve liderlik testleri) yetersizliğinin de altını çizmek istiyorum.

Ülkemizde özel yetenekli öğrencilerin büyük bir bölümünün tanılanmamış olması.

Farklı eğitim modelleri içeren akademik çalışma sayısının azlığı ve özel yetenekli öğrencilerle çalışabilecek eğitimcilerin nitelik ve nicelik konusunda yetersiz olması.

Kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, STK'lar arasında iş birliğinin yeterli düzeyde sağlanamaması.

Özel yeteneklilerle ilgili yapılandırılmış bir aile rehberliği programının olmamasını da eksiklik olarak ifade etmek istiyorum.

Ancak, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere bütün belediyeler, STK'lar, engelli kardeşlerimizle alakalı, AK PARTİ iktidarında engelli kardeşlerimizi sokağa, gün yüzüne çıkarabilmek adına, özel eğitim kurumları yapmak adına -milletvekili arkadaşlarımızın da altını çizdiği üzere- özel eğitim kurumları engelli kardeşlerimizle buluşturulmuştur. İşte konuştuğumuz üstün yeteneklilerin eğitimi de özel eğitime tabidir.

Üstün yetenekli çocuk, genel veya özel yetenekleri açısından yaşıtlarına göre yüksek düzeyde performans gösterdiği konunun uzmanları tarafından belirlenmiş çocuklar olarak ifade edilir. Yani konumuz, önce cevheri bulmak, cevheri bulabilmek adına testlerin hazırlanması, bulduktan sonra cevheri -kastettiğim parantez içerisinde insanımızı, çocuğumuzu- işlemek, topluma kazandırabilmek, gelecekte de onun yaptığı çalışmalardan toplum olarak istifade etmeyi amaçlamaktır.

Türkiye'de üstün yeteneklilere yönelik çalışmalar bu kadarla da sınırlı değildir. Bilim ve teknoloji merkezleri her yaşta farklı birikime sahip insanları bilimle buluşturmak, bilgiyi kaynağından öğrenmelerini sağlamak ve bilime olan merakı tetiklemek üzere tasarlanmış deneysel ve uygulamalı merkezlerdir. Bu anlamda, Türkiye'de ilk bilim merkezi Ankara'da 1993'te kurulan Feza Gürsey Bilim Merkezidir. Belediyecilikte ilk olduğu için de söylemek istiyorum: Bayrampaşa Belediyesi Bilim Merkezi de 2008 yılında ilklerden birisidir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının kurulması, AK PARTİ iktidarının bence en önemli yaptığı çalışmalardan bir tanesidir. 03/06/2011 tarihinde Bilim, Teknoloji ve Teknoloji Bakanlığının kurulmasının ardından dönemin Bakanı Nihat Ergün Beyefendi'nin 81 ilde bilim merkezleri açılacağını ilan etmesi yadsınamayacak kadar önemli bir hadisedir. Yeni Bakanımızla ilk olarak başta Konya olmak üzere Bursa'da, Kocaeli'nde, Sakarya'da, Kayseri'de ve büyükşehir belediyelerinde de bilim merkezleri açılmaya başlanmıştır.

Büyükşehir belediyelerinin TÜBİTAK desteğiyle kurduğu bilim merkezleri genellikle dünyadaki örnekleri gibi interaktif sergi alanlarından ve bilimsel konularla ilgili hazırlanmış görsel deney setlerinden oluşmaktadır. İlçe belediyelerine ve bütün belediyelere örnek olması hasebiyle Bayrampaşa Belediyesinin Bilim Merkezi öğrencilerinden Adem Noktacı ve Sevcan Altundal'ın 43'üncü TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri yarışması'nda fizik dalında 2012 yılında Türkiye birincisi, Avrupa Birliği Genç Bilim Adamları Proje Yarışması'nda "Orijinallik Ödülü" aldığının da altını çizerek bu genç kardeşlerimizi tebrik ediyor, yetiştiren öğretmen arkadaşlarımı da kutluyorum.

Çocuk üniversitesi deyip geçmeyin. Çocuk üniversiteleri, çocuklara keşfetme mutluluğu veren bir ortam sunarak onlara bilim, sanat, spor etkinliklerini sevdirmeyi; etkinlik yapma sürecinde el becerilerini, zihinsel becerilerini geliştirmeyi, grup ile çalışma sorumluluğu kazandırmayı amaçlayan yapılanmalardır. 2009 yılında "Çocuk Üniversitesi" adıyla faaliyet göstermeye başlayan Ankara Üniversitesini de kutlamak gerek.

Türkiye Bilim Merkezleri Platformu kurulmuş olmasını, bilim merkezleri yöneticilerinin, bu merkezlerin sorunlarını ele almak ve çözüm yollarını tartışmak amacıyla 2013 tarihinde Gaziantep'te bir araya gelmiş olmalarını önemsemeden geçebilir miyiz? Platform'un amacı,Türkiye'deki bilim merkezlerinin birbirlerinin tecrübelerinden faydalanmalarını sağlamak, daha etkili metotlar bularak halka ve özellikle çocuklara bilimi sevdirmektir.

Platform'da, ayrıca, bilim merkezlerinin sorunları ve çözüm yolları konuşulmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, AK PARTİ iktidarında -bunu, konuşan milletvekillerimiz için söylüyorum- elbette ki eksikliklerimiz vardır, olacaktır da. İnsanın eğitim ve öğretiminde, dünden bugüne, Âdem (AS)'dan kıyamete kadar yapılacak eğitim çalışmalarının bir tarafının mutlaka eksik kalacağının altını çizmek istiyorum çünkü malzemeniz insandır. Marangoz belki de yaptığının yanlış olduğunu bir kenara koyup ondan bir başka malzeme çıkarmanın mücadelesini verebilir ama insan farklı bir boyuttur, hele hele bu çocuk üstün zekâlıysa.

Bu çocuklarımızla alakalı özel eğitimin gerekliliğinin altını çizmek açısından, Komisyondaki arkadaşlarımızın, parti farkı gözetmeksizin, bilgi ve becerilerimizi ortaya koyduğu bence çok anlamlı, belki de geleceğe yol haritası çizecek kadar önemli bir rapor olduğunu düşünüyorum. Bu itibarla, raporun hazırlanması noktasında gelecek dünyamızla alakalı, gelecek günlerimizle alakalı bu yol haritasından paydaşların istifade edeceğine inanıyorum.

Elbette ki önerilerimizi söylemiştik, birkaçını da sizlerle paylaşmak istiyorum: Konuyla ilgili olarak çalışmalarda Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, YÖK, üniversiteler, belediyeler, STK'lar mutlaka koordine edilerek çalışmalı ve senkronize olmalı diye düşünüyorum.

Üstün yeteneklilerin keşfi için yeterli test ve benzeri imkânların oluşturulması... Eğitim fakültelerinde üzerinde en fazla durulması gereken hususlardan birisi -bunu yıllarca öğretmenlik yapmış birisi olarak söylüyorum- üstün yeteneklilerin keşfi ve yetiştirilmesiyle alakalı gözlem yeteneğine sahip nitelikli öğretmen yetiştirilmesi şarttır.

Üstün yetenekliler için özel, uygulamalı bir müfredat oluşturulmalı ve uygulama imkânları sağlanmalı, laboratuvar, gerekli malzemeler, üniversiteler ve sanayi kuruluşları tarafından desteklenmelidir.

Üstün yetenekli çocuklar için yatılı okullar kurulmalı, lise bitene kadar çocukların devamı sağlanmalı ve yurt dışında eğitim imkânları verilmeli.

Üstün yeteneklilerin, kaçırdığımız bir husus olarak ifade etmek istiyorum ki, velilerine çok önemli görevler düşüyor. Bu da şunun için geçerli: Üstün yetenekli çocukların anne babalarına da rehberlik ve destek faaliyetleri mutlaka verilmeli.

Bu konuda yatırım yapan kurumların, (belediyeler, üniversiteler, STK'lar) devlet tarafından teşvik edilmesi, devam eden kurumların korunması ve daha verimli hâle getirilmesinin gerekliliğine inanıyorum.

"Üstünler geleceğimizdir." ilkesinden hareketle bir an önce çalışmalara başlanmalı. Bütün bu çalışmalar yapılıyorken de -hızlandırılmış bir sistem geçmişte vardı, bir sınıf atlama- çocuğun geleceğini çocuğun karartmamak adına üstün zekâlı ve yetenekli çocuklara böyle imkânlar sağlanmalı.

Yetiştirilen üstün yeteneklilerin uygun alanlarda istihdamı sağlanmalı. Bilim merkezlerinin yasal bir zemine oturtulmasının da gerekli olduğunu düşünüyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, hazırlanan raporda arkadaşlarımızın çok ciddi emeklerinin olduğunu düşünüyorum. Bu emeklerin karşılığında paydaşların senkronize olarak çocuklarımız adına, geleceğimiz adına hazırladığı önemli bir rapor olduğunu düşünüyor, hazırlamada emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyor, sizlere saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)