| Konu: | SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ARTAN ŞİDDET OLAYLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELER VE MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU RAPORU |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 28.05.2014 |
HÜLYA GÜVEN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 454 sıra sayılı Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu hakkında söz almış bulunuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde AKP'nin iktidar olduğu on iki yıldan bu yana, şiddetin her türlüsüne maruz kalanlarda hızlı bir artış olduğunu görüyoruz; bu, çok açık bir şekilde görülüyor. Kadına, çocuğa, gençlere şiddet; emekçilere şiddet; engellilere, yaşlılara şiddet. Aslında örnekler daha da artırılabilir. Yalnızca geçtiğimiz hafta içinde polis şiddetiyle 2 gencimizi kaybettik.
Bizlerin bu Mecliste bulunduğumuz dönem süresince verdiğimiz şiddetle ilgili araştırma önergelerine maalesef AKP iktidarı sıcak bakmadı, hep reddedildi. Soru önergelerine de zaten cevap verilmiyor. Yine de, sağlık çalışanlarına şiddet konusunun Meclis gündemine gelebilmesini, bir buçuk yıllık bir gecikme de olsa olumlu bir adım olarak değerlendiriyoruz. Umuyorum ki diğer konular da acilen gündeme getirilerek çözüm ve önlemleri tartışılabilir, bu fırsat tanınır.
Hatırlarsınız, çok yakın zamanda Manisa Milletvekilimiz Özgür Özel'in Soma'yla ilgili araştırma önergesi reddedilmişti. Hem de siz AKP'li milletvekilleri tarafından. Sonuç ne oldu? 301 kayıp, en az 400 çocuğun babasız kalması, onlarca anne babanın evlatsız kalması ve bebek bekleyen genç annelerin, eşlerin bir anda yapayalnız, sorunlarla baş başa kalması.
Soma'da yaşadıklarımız şiddetin en büyüklerinden değil mi? Yine, sayısı giderek artan diğer iş kazaları da birer şiddet değil mi? Bugün, yine, basında iş kazalarının haberlerini okuduk.
Sağlık emekçilerinin karşılaştıkları şiddetin de toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Tabip odaları, sendikalar, milletvekilleri, sağlık emekçilerine yapılan şiddetin durdurulması için çırpınırlarken iktidarın önem vermediğini, hatta hedef olarak gösterildiklerini yaşıyoruz. Hekim, hemşire ve diğer sağlıkçıların bu durumu, aslında 76 milyon 667 bin yurttaşımızı çok yakından ilgilendirmektedir.
Her koşulda tüm yurttaşlara hiçbir ayrımcılık yapmadan hizmet verme çabası içinde olan sağlık emekçilerini Hükûmet yok saymaktadır. Çok değil, iki gün önce, sağlık çalışanlarının itibarsızlaştırıldığı bir televizyon dizisi izledim. Yılda 365 gün, 24 saat yalnızca hastalarını düşünen sağlık emekçilerinin çalışma koşulları nasıl düzeltilir, nasıl kamuoyuna duyurulabilir diye uğraşmak yerine dizilerle şiddet körüklenmekte, sağlıkçılara karşı düşmanlıklar yaratılmaktadır.
Aslında sağlıkta şiddetin Sağlıkta Dönüşüm'le başladığını hepimiz biliyoruz çünkü Sağlıkta Dönüşüm Projesi'yle yurttaşların sağlık hakkı ellerinden alınmıştır. Nasıl mı? Sağlıkta Dönüşüm'le getirilen ve tam gün olmayan bir tam gün yasasıyla, uygulanan performans sistemiyle; acil servislerde uzman olmayan, servisi tanımayan elemanların, aile hekimlerinin nöbet tutmaya zorlanmasıyla ve hastanelerde de az sayıda hekim ve hemşirelerin istihdam edilmesiyle.
Aslında pek çok neden sayılabilir. Vazgeçilmeyen performans sistemi, hekimleri belirli zamanlara çok şey sığdırmaya çalışan bir makineye dönüştürerek iyi olması gereken hasta-hekim ilişkisini yok etmektedir. Buna hepimiz şahidiz. Bu da şiddete yol açan etkenlerden, nedenlerden biridir zaten.
Hekim ve diğer tüm sağlık çalışanları bugün iş doyumsuzluğunu ve tükenmişliği yaşamaktadır. Bütün bunlar aslında göz ardı edilmekte.
Sağlıkta şiddet gören emekçilerin oranının diğer iş kollarına göre -maden emekçilerini ben hariç tutuyorum- 16 kat daha fazla olduğu saptanmıştır.
Aslında özetlersek, iktidar sağlık sistemindeki çarpıklıkların üstünü, sağlık emekçilerini hedef göstererek örtmeye çalışmaktadır.
Yine, Hükûmet, Soma'da ve diğer tüm iş alanlarında sistem kuramadığı, taşeronluğu kaldıramadığı için kazalardan ne kadar sorumlu ise sağlık hizmeti verilmesi sırasında şiddetin ortaya çıkmasından da o kadar sorumludur. Eğer sağlıkta şiddet gerçekten önlenmek isteniyorsa öncelikle Sağlıkta Dönüşüm Projesi gözden geçirilmelidir. Esas olarak da tüm yurttaşlara eşit, bedelsiz ve kaliteli sağlık hizmeti verilmesinin yolları açılmalıdır. 2011 seçimlerinden önce Sayın Başbakan ne demişti? "Tüm özel hastaneler bedava." demişti, değil mi? Şimdi yurttaşlar özel hastanelerin kapılarının önünden bile geçemiyorlar.
Yine, acil hizmette kırmızı, sarı gibi alan kodları geldi yani gerçek acil hasta, yalancı acil hasta diye. Bu tanımı da hekim yapmak zorunda ve her gelene de acil teşhisi koyması yasak ve "Acil değildir." diyerek evine gönderilen hastaların hayatlarını kaybettiği haberleri az değil. Baş ağrısı nasıl basit görülebilir ki! Bir hasta acile geldiyse mutlaka acildir ama başka amaçla geliyorsa o amacın da ortadan kaldırılması gerekiyor.
Aslında yurttaşlarımız ilaçlarını rahatlıkla alamıyorlar çünkü katkı payını ödeyemiyorlar. Sürekli Bakanlık ilaç maliyetlerinin artışından bahsediyor. Aslında en az kişi başı ilaç harcaması bizde, biliyor musunuz? Örnek vereceğim birkaç tane: Amerika Birleşik Devletleri 995 dolar, Almanya 632 dolar, ekonomik kriz var dediğimiz Yunanistan'da ise 673 dolar, bizde ise 105 dolar. Bu rakam da aslında adil bir dağılım sonucu değil çünkü yurttaşlarımız zaten katkı payı nedeniyle ilaçlarını alamamaktadırlar.
Yine, sağlıkta uygulanan paket bedellerinin düşük olması da hasta için sorun yaratmaktadır. Hastanın ödediği katkı payının artması ya da tıbbi malzemeleri almak zorunda bırakılması da şiddete yol açabilen bir ayrıntıdır ve bu sıklıkla da karşımıza çıkmaktadır.
Bugün, hastalar tedavi için ilaç da bulamıyorlar ve bunun sorumlusu olarak da sağlık emekçilerini görüyorlar. Kaç tane lösemi hastası var, kemik iliği nakli bekliyor. Sayın Bakan kemik iliği nakillerinin yapılabilmesi için Kızılay ile yakın zaman bir protokol imzalamış. "Şimdiye kadar neredeydiniz?" diye sormak istiyorum. Bu da seçimden sonra unutulacak bir seçim yatırımı herhâlde.
Sayın milletvekilleri, sağlık emekçilerinin de insan hakları vardır ve unutulmaması gerekir. Birçoğunun özlük hakları sümen altı edilmiş durumda, tümüyle taşeronluğa doğru gidiş görünüyor. Sağlık emekçilerinin haklarını, hasta haklarını iyi tanımlamak, kesin çözüme ulaşmak ve en önemlisi de uygulamak gereklidir.
Araştırma önergesine ait önerilerde cezaların artırılması isteniyor. Doğru, cezalar artırılmalı ancak tazminatların ya da cezaların şiddeti azaltmayacağı da unutulmamalıdır.
Bu araştırma önergesi sonucunda, sağlık emekçilerine şiddetin son bulacak sonuçlara ulaşmasını ve sonuçların kâğıt üstünde kalmamasını dileyerek saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)