| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 04.06.2014 |
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Umuyorum ki bir gün bu ülkeye de adalet gelir, çünkü bu, kaçıncı yargı paketi biliyor musunuz? Saymasını unuttuk arkadaşlar. Kaçıncı yargı kurultayları düzenlendi, sayısını unuttuk.
1980'de avukatlığa başladım, milletvekili olana kadar hep yargı reformlarını konuştuk. Sonra baroda çalıştık, yine yargı reformlarını konuştuk. Avrupa Birliği süreci geldi, dedik ki: "Bizim siyasilerin kafası çalışmıyor, beceremiyorlar, yapmak istemiyorlar, reform kapasiteleri yok, zihniyetleri de buna müsait değil. Belki dış dinamiklerin etkisiyle bunu düzenleriz."
Koalisyon hükûmetleri döneminde, rahmetli Ecevit ekibi 17 maddelik bir Anayasa reformu yaptı. O dönem katkısı olan herkese buradan teşekkür etmek istiyorum.
Aslında o dönemde yapılan temel düzenleme, Anayasa'daki kişilik haklarını, temel hak ve hürriyetleri, yaşama hakkını, insanlık onurunu, işkenceyi, adil yargılanmayı, bağımsız yargılanmayı, tarafsız yargılanmayı, mahkemelerin bağımsızlığını, bunların hepsini kapsıyordu. Sonra 2002'de seçim oldu, Mecliste bir AK PARTİ iktidar çoğunluğu, bir CHP ana muhalefeti oldu. 2004'te 90'ıncı maddeyi çıkardınız, uluslararası sözleşmeler Türkiye'de iç hukuk hükmünde olacaktı. Bu, bir Anayasa hükmüydü. Burada da katkısı olanlara teşekkür ediyorum ama şu ülkede bir türlü anlatamadık, yasalar piramidinin en tepesinde Anayasa var, sonra yasalar gelir, sonra tüzükler, yönetmelikler, genelgeler, tamimler gelir diye.
Arkadaşlar, Türkiye'de ne Anayasa yönetiyor Türkiye'yi ne yasalar yönetiyor, Türkiye, gizli yönetmeliklerle yönetiliyor. Anayasa'ya uymamanın, Anayasa'nın amir hükümlerine uymamanın cezası nedir, bana söyleyebilir misiniz? Aha bunun gibi kaç tane klasör, kütük gibi, tuğla gibi, yargı paketi çıktı. Türkiye'de Anayasa'yı ihlal etmenin cezası nedir, bana söyler misiniz? Ben şu kürsüde şimdi Anayasa'yı ihlal edeceğim. Söyleyin bakalım, cezası nedir bunun, var mı bir cezası? Bakansın, başbakansın, hükûmetsin, milletvekilisin, hâkimsin, savcısın, polissin, jandarmasın, bekçisin... Eğer bunun bir ölçüsü olsaydı bu ülkede, bu ülkede herkes gizli dinlenmezdi arkadaşlar, herkes gizli dinlenmezdi. Anayasa Mahkemesi Başkanından, yargıcından tutun da Genelkurmay Başkanına, Başbakanından tutun da muhalefetine kadar herkes dinlenmezdi. Dinlenmenin hukuku var mı? Hangi anayasada "dinleyebilirsiniz" diye yazıyor, söyler misiniz? Hangi ülkenin anayasasında, yasasında "Şantaj kasetleri çıkarın, siyasete müdahale edin." diye yazıyor? Şantaj kasetlerinin ahlakını sorgulayamayanlar, çocukların cinsel tacizinin de koruyucusu olamazlar, kadın cinayetlerinde koruyucu olamazlar, adaleti bu ülkede sağlayamazlar.
Arkadaşlar, cezaevlerinin dolup taştığı, 150 bini aştığı bir dönemden bahsediyoruz. 2004'te temel kanun olarak Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yapıldı, hepimiz biliyoruz, avukat olarak biz de dâhildik buna. İstinaf mahkemelerini niye on sene uygulamadınız? Bana bunu anlatın, on sene niye beklediniz? Binanız mı yoktu, yargıcınız mı yoktu, kâtibiniz mi yoktu, daktilonuz mu yoktu? Arkadaşlar, sizin adalet için neyiniz yoktu, söyler misiniz? Karbon kâğıdınız mı yoktu, ispirtolu kaleminiz mi yoktu? Neyiniz yoktu, söyler misiniz? Niye on sene uygulamadınız? On sene uygulamadınız -karşımda baro başkanı duruyor- on sene uygulanmayan istinaf mahkemeleri nedeniyle, temyizde on seneye kadar olan cezalarda duruşma istenemedi, Yargıtayda savunma hakkı yok edildi. Savunma hakkı yok edildi, duruşma istenemedi. Çünkü -çıkıp duruşmalarda kimse kendinin murafaası için- Ceza Muhakemeleri Kanunu'na göre "Court of appeals"dan geçecektiniz, istinaf mahkemesinden geçecektiniz, ara mahkemeden geçecektiniz, bölge mahkemesinden geçecektiniz, oradaki yasalar, oradaki cezalar beş sene, on seneye kadar onlar görülecek, ondan sonra Yargıtaya gidecektiniz, adam gibi hukuk konuşacaktınız.
Burada ne oldu biliyor musunuz? On sene, istinaf mahkemeleri hayata geçirilmedi. İşkenceyi, kötü muameleyi 240'ıncı maddeye soktular. Ne kadar yüz kızartıcı suç varsa, hırsızlık varsa, ihaleye fesat varsa, dolandırıcılık varsa, hırsızlık varsa bütün bunların, maddelerin cezaları iki ile beş sene arasındaydı. Sonra bunları bir sene daha indirdiler, bir kısmını ertelemeye soktular ve binlerce dosya Yargıtayda ne oldu, biliyor musunuz, zaman aşımına uğradı. Zaman aşımına uğruyor memleketimin adaleti, biliyor musunuz? Sadece bunlarda değil, işkencede değil, çocuklara tecavüzde, kadınların ölümünde, insan yaşamında, köylerin yakılmasında, faili meçhul cinayetlerde, her yerde zaman aşımına uğruyor adalet Türkiye'de.
Nasıl bir şey bu? Boşuna mı Adalet Bakanlığına bütçenin bilmem kaçını ayırıyoruz, bilmem kaç milyar veriyoruz? Yetmiyor ki herhâlde Hakimler ve Savcılar Kuruluyla hâkimleri, savcıları da bağladık Adalet Bakanlığına, vesayet yetkisini de Hükûmete verdik. Sonra? Geleceğiz, burada ne var? İstinaf mahkemeleri, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, kadınlarla ilgili bir iki sorun, hasta yükümlüler. Ya, Allah aşkına, siz bununla Türkiye'ye adalet geleceğine inanıyor musunuz?
Hükûmet bakmış, "Özelleştirme yapıyorum, vatandaş dava açıyor idare mahkemesine. Dur bakayım ben bu engeli nasıl aşarım? Maden ocakları işleteceğim, ruhsat alacağım, ÇED raporunu nasıl aşarım? Vatandaş, idare mahkemesine gidiyor, bunu nasıl önlerim? Tarihî eser, birinci derecede sit alanı, orada inşaat yapacağım, yıkacağım on bin yıllık tarihi, yapacağım üzerine tuğladan bir şiş kebap restoran, bunun için yargıyı nasıl devre dışı bırakırım? Yapacağım bir şey, karşıma çıkıyor, İhale Kanunu'na fesat karıştırmaktan beni idare mahkemesine götürüyorlar, bunun önünü nasıl keseceğim?" diyor.
Böyle bir zihniyette hukuk reformu olmaz arkadaşlar, böyle bir zihniyette olsa olsa bir diktatörlük dönemlerinde hukuka havale eden.. "Git şu yasaları yap da beni bu yoldan kurtar, ÇED'den kurtar, izinden kurtar, ruhsattan kurtar, yargıdan kurtar, her şeyi çabuk yapayım." Üç günde kabak yetişmez, patlıcan yetişmez, hıyar yetişmez ama bu ülkede bir zihniyet milyarder yetiştirmek istiyor. Böyle bir anlayış, bu ülkede çocuk haklarını, bu ülkede kadınları, insan onurunu, insan haklarını, hukuku koruyamaz arkadaşlar.
Hasta hükümlülerle ilgili, 550 tane hükümlüyle ilgili her gün burada konuştuk. Burada konuştuğumuz zaman, ismini söylediğimiz, raporunu konuştuğumuz, Adli Tıpla ilgili raporunu konuştuğumuz insanların aynı akşam cenazeleri çıktı. Neredeydiniz? Niye Adli Tıp Kurumu sadece hasta hükümlülerle ilgili karar veriyor? Türkiye'nin her tarafına üniversite kurmadınız mı? Türkiye'nin her tarafına hastaneler kurmadınız mı? Türkiye'nin her tarafında tam teşekküllü hastaneler yok mu? Oradaki doktor, doktor değil mi? Oradaki uzman, uzman değil mi? Oradaki tıp, tıp değil mi? Niye bunları koymuyorsunuz? Niye bunlar yok? Niye vatandaş istediği doktora gidemiyor? Gidemez çünkü siz sadece siyasi iktidar olarak istediğiniz doktorları, uzmanları, yalan rapor, sahte rapor versin diye Adli Tıbba yönlendiriyorsunuz ve tek adresten, tek elden bunu alıyorsunuz.
Şimdi, çocuk haklarıyla ilgili cezaları artırıyorsunuz. Cezaları artırdığınız zaman çocuklara yönelik cinsel taciz, saldırı, öldürme olaylarını önleyebilir misiniz? Zaten cezalar var, bu cezaları gerekirse artırırsınız da. Ama, bir ülkede suçu önleyici tedbirleri geliştirmediğiniz zaman, o ülkede suçu önleyici olarak Jandarmada ve Emniyette birimleriniz olmadığı sürece, üniversiteleriniz o birimde çalışmadığı sürece, bilim, eğitim, pedagoji orada çalışmadığı sürece, sokaklarda hangi suçun dolaştığını siz tespit edemediğiniz sürece, sokaklarınızda hangi uyuşturucu şebekesinin dolaştığını tespit edemediğiniz sürece, İnternet'inizde, bilgisayarınızda, dijitalinizde hangi psikomanyak, hangi ırz düşmanı, hangi hastalıklı adamların sokaklarda dolaştığını filmlerdeki gibi izlemediğiniz sürece devlet değilsiniz, Hükûmet değilsiniz, sokağa sahip değilsinizdir. Böyle bir ülkeyi siz yaratamadığınız sürece istediğiniz kadar cezaları artırın, suçları önleyemezsiniz. Zaten bir şey söyleyeyim mi ben size: Otuz yıllık ceza avukatıyım. Bırakın çocuklara tecavüzden, kadınlara tecavüzden içeri giren birisi iflah olmuyor Türkiye'de, Türkiye'de cezaevlerinde yaşayamıyor, yaşama şansı yok. Cezaevinde yatanların hepsi bunu bilir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Her aldığın adama on sene hapis vermişsin ya!
HASİP KAPLAN (Devamla) - On ay hapsi olsa içeride adam hayati tehlikeyle karşılaşır, bu kadar güvenliği yok cezaevinde. Yani, siz cezasını on yıl yapsanız, yirmi yıl yapsanız olayı değil bu. Önleyici tedbirin ne senin, önleyici? Suç işlenmeden yakalayabiliyor musun, suç işlenmeden içeri atabiliyor musun, suç işlenmeden tedbir alabiliyor musun, suç işlenmeden öğrenci yurtlarında kız çocuklarını pazarlayan, cinsel tacizde bulunanları önleyebiliyor musun? Pozantı'da işkence gören, tecavüze uğrayan çocuklarınızı kendi Bakanlığınızın, adı "Adalet" olan Bakanlığınızın, ismi "Adalet" olan Hükûmetinizin, ismi "adalet" olan inancınızın emrinde olan bir yerdeki bu tecavüzün hesabını sorabildiniz mi, sorabildiniz mi, sorabildiniz mi diyorum o gardiyanlardan, müdürlerden, personelden hesabını? Siz ne ceza verdiniz? Sayın Bakan, çık, Pozantı'da çocuklara tecavüz edenlere ne ceza verdiğini bu kürsüde söyle de bana verdiğin bu kanun teklifiyle ne yaptığını anlat bana.
Kadın cinayetleri konusunda dünya rekoruna gidiyoruz. Her gün kadın cinayeti işliyoruz, her gün kadın cinayetlerini haberlerde izliyoruz, ne yapıyorsunuz, söyler misiniz? Hangisini, hangisini? Bursa'da, Adana'da, İzmir'de, Antalya'da, İstanbul'da, her yerde. Suç takibi diye bir şey vardır, suç önlenmesi diye bir şey vardır, kriminal diye bir şey vardır, polisin enformasyonu vardır. Siz polisi aldınız -30 bin, 50 bin- Taksim Meydanı'na, sıkıyorsunuz, Taksim Meydanı'na dolduruyorsunuz bir ay, 30 bin polisi, 40 bin polisi, 80 TOMA'yı, zırhlarınızı, araçlarınızı, hepsini, muhalefeti nasıl susturacağım diye. Sizin başka bir anlayışınız yok mu? Nasıl çözeceksiniz? Ya, oraya 50 bin polisi koyup Taksim Meydanı'nda 1 Mayısı kutlamasın diye insanlara saldırtacağınıza, gönderin ya. Gönderin, bu sapıkların, bu tecavüzcülerin, bu katillerin peşinde dolaşsın, niye muhalefetin peşine takıyorsunuz, sendikaların peşine takıyorsunuz? Orada ifade hürriyetini kullanacaktır. Siz yanlış yoldasınız. Emrinizdeki kuvveti yanlış kullanıyorsunuz. Emrinizdeki hukuku yanlış kullanıyorsunuz. Emrinizdeki polisi yanlış kullanıyorsunuz. Emrinizdeki TOMA'yı yanlış kullanıyorsunuz.
Yaptığınız yanlışlar; sonuç, Türkiye'de adaletsizliktir, acımasızlıktır. İşkencehaneye döndü cezaevleri. F tiplerinde insanların hepsinin hayatını kararttınız. Siyasi düşüncelerinden dolayı F tiplerinde on binlerce siyasiyi çürüttünüz ve F tiplerinde zalim davranıyorsunuz, düşmanca bir hukuk uygulanıyor. Özel yetkili mahkemelerde bunu yapıyorsunuz, devlet güvenlik mahkemelerinde bunlar yapıldı, sıkıyönetimde bunlar yapıldı, Terörle Mücadele Kanunu'yla bu yapılıyor. Adaletiniz varsa gelin bu Terörle Mücadele Kanunu'nu kaldırın. Varsa adaletiniz gelin bu özel yetkili mahkemelerin artıklarını, tortularını, yanlışlıklarını, pisliklerini kaldıralım. Ama, esasa gelmiyorsunuz, doğruya gelmiyorsunuz. Türkiye'de adalet olmasını istemezsiniz. Türkiye'de hukuk olmasını istemezsiniz. Türkiye'de tıkır tıkır işleyen bir yargı olsa önce sizin yakanıza yapışırdı, önce sizi alır, bütün hatalarınızdan, bütün günahlarınızdan, bütün yaptıklarınızdan, bütün yolsuzluklarınızdan, bütün zulümlerinizden önce sizi yargılardı. Siz onun için böyle bir yargı istemiyorsunuz. Bu yargı Türkiye'ye gelecek arkadaşlar. Bu adalet gelecek bu ülkeye. Bu ülkede zulüm payidar olmayacak. Bu hukuku saymayacağız. Bu hukuku tanımayacağız. Benim hâlâ belediye başkanlarım cezaevindedir seçimden bu yana; hiçbir şey yapmadılar, bir tanesinin bir basın açıklaması var. Ama, deveyi havuduyla götürenler, trilyonları götürenler, milyarları götürenler, IŞİD'i, El Nusra'sı, El Kaide'si, bombası, intihar eylemcisi, lojistiği, her şeyiyle bunlara yardım edenler, insanların üzerine ölüm yağdıranlar, savaş suçu işleyenler, insanlık suçu işleyenler, insanlığa karşı suç işleyenler çıkıyor meydana, konuşuyorlar. Nasıl bir şey bu? Nasıl bir adalet bu?
Cezaevleri kaynıyor arkadaşlarım. Sizi aramıyorlar mı, size mektup gelmiyor mu, size telefon gelmiyor mu, size oradaki sıkıntıları anlatmıyorlar mı? Bu cezaların adaletsizliğini, bu yasaların adaletsizliğini, bu kayırmacılığı, bu taraf tutulan yargıyı, bu adaletsizlik içinde insanların artık mahkemelere gitmediğini, insanların artık çek senet mafyasına gittiğini, insanların dışarıda uzlaşma ve çözüm aradığını bilmiyor musunuz? Bana doğu, güneydoğudan bir adalet istatistiği çıkarır mısınız, kaç vatandaş güvenerek adaletin kapısına gitmiş de sorunun çözümünü istemiş? Bir tane çıkaramazsınız bana, şaşırırsınız arkadaşlar. Vatandaş kendi sorununu devletin kapısında, mahkemede çözmüyor artık çünkü inanmıyor. İnanmıyor, oraya gittiği zaman başına bela geleceğini düşünüyor. Hakkını ararken içeri gireceğini düşünüyor, hakkını ararken dayak yiyeceğini düşünüyor, hakkını ararken üniformalıların korkusuyla titriyor. E, peki, niye bir bağımsız yargı oluşturamıyoruz? Niye tarafsız mahkemeler oluşturamıyoruz? Nedir, Allah aşkına, nedir bu? Ne tutuyor, hangi güç engelliyor? İstediği kadar "court of appeal", istinaf mahkemesi kurun, istediğiniz kadar usul yasası değiştirin, istediğiniz kadar Danıştay yasası çıkarın; mantalite değişmeden, kafa değişmeden, zihniyet değişmeden, vicdan değişmeden, hukuk değişmeden ve hukuksuzluk yapanlardan hukuk hesap sormadığı sürece bu ülkede adalet olmaz, olmaz, olmaz, olmaz... Yok adalet arkadaşlar, yok.
İsyan hâlindeyim. Otuz yıl ceza avukatlığı yaptım, uluslararası hukuk yaptım hâlâ geliyorum uyutma paketleriyle... Bıktım artık bunlarla ilgili konuşmaktan. 3 tane yargıcı koruyacaksın, 4 tane Danıştay üyesini sallayacaksın o tarafa, onun yerini "paralel" diye oraya çekeceksin, onun yerini "derinlikçi" diye oraya alacaksın, yargı "Ooh, işte, tamam, beni dinliyorlar, oldu her şey." Böyle bir yargı anlayışı olur mu ya? Böyle bir hukuk olur mu, barosuna düşman, avukatına düşman, avukatını döven? Savunma hakkı kutsaldır deriz, savunma hakkına saldırır, cezaevindeki insanına saldırır, ondan sonra Anayasa'yı çiğner, Anayasa'yı çiğnemenin cezası yok.
Biz bu kader değildir diyoruz. Halkların Demokratik Partisi olarak bu zulmün karşısında, bu adaletsizliğin karşısında adaletin sesi olacağız. Cumhurbaşkanlığı seçimi bizim için adaletin sesi olacak. Adaleti arayacağız, adaleti temsil edecek biri Köşk'te oturacak. Adalet diyeceğiz, meydanlarda haykıracağız, bu olmadan insanlık olmaz.
Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)