| Konu: | BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 10.06.2014 |
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok önemli değişiklikler içeren bir kanun tasarısını müzakere ediyoruz. Pek çok husus tartışıldı, bundan sonra da elbette tartışılacaktır ama bunların içerisinde en önemli olan husus şüphesiz ki idari yargıda da istinaf yargı yolunun açılmasıdır. Tabii, bununla beraber esasında adli yargıda da istinaf yargı yolunun hukukumuzda önümüzdeki zaman içerisinde devreye alınacak olmasıdır.
İstinafta yargılama konusu ilk derece mahkemesinin kararı değil, aksine ilk derece mahkemesinde çözümlenen uyuşmazlığın bizatihi kendisidir. Bu sebeple istinaf mahkemeleri, uyuşmazlığı ilk kez ele alan mahkemeler kadar yetkili olduklarından, doktrinde ikinci birinci derece mahkemeleri olarak da değerlendirilmektedir. İstinaf mahkemeleri, ilk derece mahkemelerinde toplanan delilleri yeniden değerlendirebilecekleri gibi yeni delil ikamesine de izin verirler. Bu kapsamda, istinaf mahkemeleri, duruşma açmak suretiyle tanık dinleyebilir, keşif yapabilir. İlk derece mahkemelerine hâkim olan ilkeler yani açıklık, sözlülük, yüz yüzelik gibi ana ilkeler istinaf mahkemeleri bakımından da aynen geçerlidir.
İstinaf mahkemelerinin işleyişine baktığımızda, mahkemeler, inceledikleri konuda ilk derece mahkemesinin kararını hukuka uygun buluyorsa istinaf başvurusunu reddedecektir. Bu ret kararı, ilk derece mahkemesi kararının onanması anlamına gelecektir. İlk derece mahkemesinin kararında kanunda nitelenen kesin hukuka aykırılık sebeplerinin var olduğu kanaatine varırsa kararı bozarak ilk derece mahkemesine gönderecektir. İlk derece mahkemesinin kararını hukuka aykırı buluyorsa istinaf başvurusunu kabul edip yerel mahkeme kararını kaldıracak ve kendisi ilk derece mahkemesiymiş gibi yeniden yargılama yaparak işin esası hakkında karar verecektir.
Adli yargının ceza bölümünde ilk derece mahkemelerince verilmiş olup beş yılı aşan hapis cezaları, hukuk bölümünde ise değeri 25 bin Türk lirasını aşan davalar ile konusu parayla değerlendirilemeyen bazı hukuk davaları temyizen Yargıtayda görülecektir.
Bu düzenlemeyle, ayrıca idari yargıda da istinaf yolu açılmaktadır. Orada da temyizen Danıştayda incelenecekler ile istinafta kesinleşecek hususlar kanunda ayrı ayrı açıklanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, istinaf, esasında bizim hukukumuza yabancı bir müessese değildir. 1879 yılından 1924 yılına kadar istinaf uygulanmıştır, 1924 yılında yürürlükten kaldırılmıştır. Türkiye'de bugüne kadar pek çok hukukçu, Yargıtay ve hukuk fakültelerinde araştırma yapan bilim insanları istinafın Türkiye için bir zaruret olduğunu, kurulmamasının büyük bir eksiklik olduğunu ifade etmişlerdir. 1932, 1963, 1977, 1978 ve 1993 yıllarında istinaf mahkemelerinin yeniden kurulmasına ilişkin kanun tasarısı taslaklarının hazırlandığını görüyoruz, ancak bunlar hayata geçirilememiştir. Hükûmetlerimiz döneminde bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına ilişkin kanun tasarısı yasalaştırılmış, şimdi bölge idare mahkemelerinin kurulmasına ilişkin adımı da atmaktayız. Bugün Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Hollanda, İspanya, İsveç, Avusturya, Yunanistan, Macaristan, Sırbistan gibi pek çok ülkede istinaf mahkemeleri varlığını sürdürmekte ve buralarda faaliyetlerde bulunmaktadır.
Birkaç hususu da ifade etmek isterim. Bazı konuşmacılar istinafı Türkiye'nin eyaletlere bölüneceğinin bir işareti olarak algıladılar, bu yönde değerlendirmelerde bulundular. İfade etmek isterim ki istinaf Türkiye'yi bölecek bir iş değil, yargıyı hızlandıracak, hak sahibinin hakkına daha erken ve daha doğru bir şekilde kavuşmasına yardımcı olacak bir müessesedir. Eğer istinafı biz böyle kabul edersek, bölge idare mahkemeleri on yıllardır yürürlükte. Bölge idare mahkemeleri olduğunda Türkiye bölündü mü? Bölünmedi. Buradan böylesi bir değerlendirme yaparak sonuç çıkarmak fevkalade yanlıştır. Bunun altını özellikle çizmek isterim.
İstinaf yargı yolunun açılması davaları uzatacak, vatandaşın hakkına vaktinde kavuşmasına engel olacak, pek çok sıkıntıyı doğuracak yönündeki değerlendirmelere de katılamıyorum. Çünkü istinaf yargıyı hızlandıracak bir müessesedir. "Gecikmiş adalet, adalet değildir." anlayışı gereği adaleti vaktinde tecelli ettirecek bir müessesedir. Baktığımız zaman bugün Yargıtayda ceza dairelerinde 390 bin dosya var, hukuk dairelerinde ise 505 bin dosya bulunmaktadır. Bunlar temyizen incelenmesini beklemektedir. Bu düzenlemelerin hayata geçmesinden sonra cezada davaların yüzde 90'ı istinafta kesinleşecektir, hukukta ise davaların yüzde 89'u istinafta kesinleşecektir. Dolayısıyla istinafta kesinleşen davaların sayısı artacak, Yargıtaya giden, Danıştaya giden davaların sayısı elbette azalacaktır. Bu ne demektir? Bir: Yargıtay daha hızla karar verecek, önündeki dosyaları daha fazla zaman ayırarak inceleyip karara bağlayabilecektir. Ayrıca istinaf daha süratli karar verecek ve pek çok eksikliği sanki ilk derece mahkemesiymiş gibi gözeterek giderecek ve değerlendirecek, vatandaşımızın daha erken vakitte hakkına kavuşmasına yardımcı olacaktır. Bu, yargı sürecini uzatan değil yargı sürecini kısaltan ve vaktinde adaletin tecellisine yardımcı olan önemli bir hukuk müessesesidir. Bunu doğru okumak lazım ama bu noktada maalesef değerlendirmeler oldukça farklı.
Peki, istinaf çok sayıda daireden oluşacak, bunlarla ilgili kararlar arasında çelişkiler olabilir, bu çelişkileri kim giderecek, nasıl giderecek? Baktığınız zaman, bu çelişkileri giderecek usul yasamızda öngörülmektedir. İstinaf daireleri veya istinaf mahkemeleri arasında içtihat farklılıkları olduğu zaman bölge adliye mahkemeleri başkanları bunu Yargıtaya, bölge idare mahkemesi başkanları bunu Danıştaya taşıyabilecek ve buradan alınan kararlarla içtihat farklılıkları ortadan kaldırılarak bir birliktelik sağlanabilecek, çelişkiler ortadan kaldırılabilecektir.
"Şu anda mevcut bulunan davaların durumu ne olacaktır?" sorusu çok soruldu hem Danıştayla ilgili hem bölge adliye mahkemeleriyle ilgili. İlk derece adli ve idari yargı mercilerinin istinaf mahkemelerinin göreve başlayacağı tarihten sonra verdikleri kararlar istinaf mahkemelerince denetlenecek, bu tarihten önce verilmiş kararlar sanki istinaf yokmuş gibi Yargıtay ve Danıştay tarafından temyizen incelenip karara bağlanacaktır. Herhangi bir boşluğun bulunması söz konusu değildir, kaosa yol açacak bir durum da söz konusu değildir.
Bugün burada tartışıldı ama ben de buradan görüşümü ifade etmek isterim.
Bayrak hepimizin bayrağı, al yıldızlı al bayrağa uzanan hain eller kimin tarafından uzatılırsa uzatılsın bu elleri kırmak hepimizin vazifesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu eli uzatanlar da ihanetinin karşılığını mutlaka görecektir. Ama bilmenizi isterim ki bayrak hangi siyasi partiden olursak olalım hepimizin bayrağı, toprak hepimizin toprağı, gökyüzü hepimizin ve bunlar birliğimizin sembolü, bizi ayrıştıran, bizi birbirimizin karşısına diken bir biçimde asla kullanılamaz. O bayrağa uzanan el orada kırılmalıydı bana göre de. O bayrağı indirmeye çalışan oradan indirilmeliydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Konya) - Valilere talimat verdiniz asker müdahale etmesin diye. Valiye talimat verdiniz Sayın Bakan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bunlarla ilgili idari ve diğer adli tahkikatlar başlamıştır. İhmali olanlarla, kusuru olanlarla ilgili gereğinin yapılacağından hiç kimsenin endişesi olmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)