| Konu: | BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 10.06.2014 |
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 46'ncı maddesinin Anayasa aykırılık sebebiyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Bu maddeyle, gerekçe olarak da, sulh ceza mahkemeleri kaldırılmaktadır diyoruz. Gerçi memlekette ne sulh kalmış ne ceza kalmış. Yani, herkes birbirine giriyor, karı koca birbirini öldürüyor, kadın cinayetleri arşa çıkıyor ve en sonunda bayrağımız indiriliyor. Yani, bu memlekette artık sulhtan, cezadan bahsetmenin pek bir manası kalmıyor. Suçlu olanlar cezalarını görmüyor, ceza alması gerekenler ortalıkta geziyor, suçsuz yere insanlar ceza alıyor. Türkiye'de bunların hepsi birbirine girmiş. Hepimizi inciten, bu Meclisin neredeyse tamamının yani iktidar partisinin sayın milletvekillerinin de muhtemelen yüzde 90'ının yüreğini inciten bir olayı yaşıyoruz, yaşadık, bayrağımız indirildi. Ama buna bir günde gelmedik yani bir günde birisi çıkıp orada bayrağımızı indirmedi. Bunun denemeleri oldu, bunun özerklik ilanı oldu, bunun farklı versiyonları oldu ve en sonunda iş geldi burada tıkandı ve bütün Türkiye şu anda infial hâlinde. Suça, suçluya gerekli ve adil müdahaleyi yapmazsak, ceza alması gereken insanları cezalandırmazsak -hukuk yoluyla elbette- ve ceza almaması gereken insanlar yani vicdanlarda soru işareti bırakan insanlar da bugün içeride yatarsa -başta Balyoz davası olmak üzere; en azından tartışmalı, muvazaalı sahte delillerden bahsediliyor- işte bu ülkede bayrağımızı da indirirler, ondan ötesine de geçerler. Yani, bugün Diyarbakır'da, eğer böyle giderse yarın İzmir'de, öbür gün başka bir yerde, öbür gün başka bir yerde ve bu il, il, il yayılır. Artık bir kendimize gelmeliyiz.
Yani, şöyle Türkiye'ye de bir baktığımız zaman, ceza yasalarını görüşüyoruz. Bir Deniz Feneri davası oldu, olabilir. Deniz Feneri davasında yargılananlar suçsuz da olabilir, mahkeme karar vermedikten sonra bir şey diyemeyiz ama ne televizyonda ne basında tek satır okumuyoruz, duymuyoruz bile. Belki bu da doğrudur. Yani, bu insanlar neticede yolsuzlukla suçlanıyor ve haksız yere her gün televizyonlarda, basında yer almaları vicdani olmayabilir ama Balyoz davasını, Ergenekon davasını her gün çarşaf çarşaf bu millet yıllarca izledi. Başta, bir adaletsizlik var burada. Sonunda, yine içinizden, iktidar partisinden bir sayın milletvekili çıktı, bu davaların topuna "kumpas" dedi ve laf ortada kaldı.
Sayın milletvekilleri, eğer, bu iş böyle giderse bunun sonu kötü. Yani, bir akıl, bir mantıkla bunları değerlendirmek zorundayız. Yani, bir vatan, koskoca tugay seviyesinde bir birlikte, bir çapulcu gidiyor, bir bayrağı indirebiliyor, direğe tırmanabiliyor. Bundan on sene, on beş sene evvel ona konulan tavır bugün niye konulmuyor? Oraya ben milletvekili sıfatımla acaba elimi kolumu sallayarak girebilir miyim? Bunu hepimiz biliriz, yazar: "Askerî bölge, girilmez." Bunlar nasıl oluyor? Oradaki komutanlar niye benliğini kaybediyor, niye bu hâle düşüyor? Niye çekip vurmuyor, vuramıyor? On iki yılın hesabını bir yapalım. Bunlar nasıl bu hâle geldi? Bunları tekrardan bir değerlendirelim.
Önergemizi desteklemenizi rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum. Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)