| Konu: | BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 10.06.2014 |
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın 48'inci maddesiyle 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun'un 10'uncu maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
Öncelikle kısa bir bilgi vermek isterim. Aslında, Türkiye'de bu yasal düzenleme eğer kanunlaşırsa üçlü ceza mahkemeleri sistemi ikiliye dönmektedir yani sulh ceza mahkemeleri kapatılmaktadır. 5235 sayılı Yasa'nın 7, 8, 9'uncu maddelerinde mahkemelerin görev alanları belirlenmiştir, 12'nci maddeye kadar. Keza, üst sınırı iki yıldan az cezayı müstelzim olan suçlara ilişkin olarak sulh ceza mahkemesi görevlidir. 12'nci maddede tek tek sayılmıştır ağır ceza mahkemesinin görev alanı, onun dışında kalanlar da asliye ceza mahkemesine tevdi edilecektir.
Yıllardan bu yana sulh ceza mahkemeleri ile asliye ceza mahkemeleri arasındaki ayrıma karşı çıkılmıştır. Bu anlamda, yapılan düzenleme olumlu bir düzenlemedir ancak şunu belirtmek gerekir ki bu yasa tasarısının geneline egemen olan husus bir şeyleri koruma anlayışıdır. Yani, bütün düzenlemelere baktığınızda, yargıda yeni bir yapılanmaya gidilmek istenmektedir. Hatta, özetle şöyle söyleyebiliriz: Bir anlamda sürprizlerden kaçınma amaçlanmaktadır. Lakin bu yapılırken çok önemli bir hata gerçekleştirilmektedir. O da şu: 10'uncu maddenin yedinci fıkrasıyla 15'inci maddenin ikinci fıkrası aynıdır; hatta, 10'uncu maddenin sekizinci fıkrasıyla 15'inci maddenin üçüncü fıkrası da aynıdır. Madde tekniği açısından son derece yanlış bir uygulamadır. Yani bu tasarının ne kadar özensiz hazırlandığının en büyük kanıtlarından bir tanesi budur. Aynı yasada 2 tane maddede aynı fıkra noktası virgülüne kadar yazılmış olacaktır yani buna bile itina gösterilmemiştir.
Bu noktada şu da çok önemlidir: Sulh ceza hâkimliği uygulamada çok büyük sorunlara yol açacaktır. Asliye ceza mahkemelerinin iş yükü son derece artacaktır. İki: Sulh ceza hâkimliklerinin sayısı düşürüleceğinden pek çok insan başka bir kente götürülmek zorunda kalınacaktır tutuklanmak üzere. Bu bir zaman kaybıdır, bir masraftır, getirisinden daha fazla götürüsü olacaktır bu düzenlemenin.
Kaldı ki aynı anlayışa sahip sulh ceza hâkimleri marifetiyle tutuklamalar kontrol altına alınmak istenmektedir. Bu düzenlemeden en geç bir yıl içerisinde vazgeçileceğini şimdiden burada söylüyorum. Sulh ceza hâkimliklerinin sayısını kısıtladığınız zaman, o takdirde, onların sayısını alıp da oradaki sulh ceza hâkimlerini asliye cezaya vereceksiniz ama uygulamada dava sayısı asliye ceza mahkemelerinin üstünde büyük bir yük oluşturacaktır ve bunu yeniden düzenlemenin yoluna bakılacaktır.
Değerli milletvekilleri, bugünlerde gündemde olan güneydoğudaki olaylarla ilgili olarak da ben de bir dakikalık dönemde belli şeylere dikkat çekmek istiyorum. Şimdi, bu bir çelişki değil midir? Bir yandan "O bayrağı oradan indirdi, nasıl indirtirsiniz, neden müdahale edilmedi, niye vurulmadı, asılmadı, kesilmedi?" lafları edilirken Lice'de 2 kişinin öldürülmesi olayına ilişkin olarak savcı gidip güvenlik güçlerinin fişeklerini topluyor; bu bir çelişki değil mi? Yönetim anlayışı açısından çelişkidir.
İki, üç temel yanlış vardır: Bir tanesi, bu sorunun çözümü dışarıda aranmak istenmektedir. Türkiye'nin iç sorunudur, kendi iç dinamiğiyle çözülmelidir. İkincisi, terör örgütünün cezaevindeki hükümlü lideri muhatap alınamaz. Dünyada bunun da örnekleri vardır, her zaman terör örgütlerinin legal yapılanmasıdır muhatap alınan, en önemli hatalardan bir tanesi odur. Üçüncüsü, bu sorunu çözmek yerine eylemi dondurma yöntemi benimsenmiştir, en büyük yanlış buradadır. Bir eti dondurup, buzdolabından çıkarıp, çözdürüp tekrar buzdolabına koyduğunuz zaman o et kokar.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)