GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:101
Tarih:11.06.2014

CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın üçüncü bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, devletin en önemli hükümranlık alametlerinden biri yargılama faaliyetidir, ceza verebilmektir ve bu cezayı infaz edebilmektir. Tabii, bu işlemi yaparken Anayasa'ya, evrensel hukuk kurallarına, imzalanmış uluslararası anlaşmalara ve kanunlara uygunluk bu faaliyetin meşruiyetidir.

"Hükümranlık" derken, bugün Musul'da meydana gelen ve yine, devletin hükümranlık alanlarından olan dış temsilciliklerin korunması konusunda gösterilen basiretsizliği, öngörüsüzlüğü de mutlaka gündeme getirmek ve eleştirmek gerekiyor.

Arkadaşlar, tasarıda, yargılama ile ilgili bu üçüncü bölümde, üç kanunda değişiklik var; Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza İnfaz Kanunu. Bu üç kanun aslında ceza sistemimizin esasını oluşturur ki buna Kabahatler Kanunu'nu da bir kıyısından tutuşturmak lazımdır. Bu ceza sistemi içerisinde, arkadaşlar, yargılama faaliyeti yaparken devletin istikrarı öngörmesi, suçta ve cezada kanuniliği koyarken dengeyi gözetmesi ve mutlaka ve mutlaka ileri görüşlü olması gerekiyor.

Türk Ceza Kanunu'nu Hükûmet, arkadaşlar, 26 Eylül 2004 tarihinde bu Meclisten geçirdi, 5237 sayılı Yasa'yı. Arkadaşlar, bazı sayılar vereceğim. Dokuz yıllık süreç içerisinde Hükûmet -ki Meclise büyük bir ağırlığıyla damgasını vuruyor- Türk Ceza Kanunu'nda, arkadaşlar, 18 kez değişiklik yaptı; 107 maddeyi değiştirdi, 107 madde. 2 kez Anayasa Mahkemesine gidildi, 2 maddeyi de Anayasa Mahkemesi iptal etti. Arkadaşlar, Türk Ceza Kanunu'nun yürürlük ve yürütme dâhil toplam madde sayısı 345'tir, üçte 1'i değişti dokuz yıllık süre zarfında.

Ceza Muhakemesi Kanunu, arkadaşlar, 13 Aralık 2004'te kabul edildi. Hükûmet bu kanunu da Meclisten geçirdi. Arkadaşlar, bu kanun 14 kez değişti ve tam 91 maddesi değiştirildi. Bir kez Anayasa Mahkemesine gidildi, 1 maddeyi de Anayasa Mahkemesi iptal etti. Arkadaşlar, Ceza Muhakemesi Kanunu yürürlük ve yürütme dâhil 335 maddedir, üçte 1'i değişti dokuz yıl içerisinde.

"Ceza İnfaz Kanunu" deriz, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, arkadaşlar, 13 Aralık 2004'te kabul edildi. Bu kanun da, arkadaşlar, 14 kez değişti. 40 maddesi değiştirildi infaz rejiminin, 5 kez Anayasa Mahkemesine gidildi ve 5 maddeyi de Anayasa Mahkemesi iptal etti. İnfaz Kanunu, arkadaşlar, yürürlük ve yürütme dâhil 124 maddedir, üçte 1'i değişti. Bu şunu gösteriyor: Bu Meclise damgasını vuran Adalet ve Kalkınma Partisi, yargılama faaliyetinin kamu ayağının en önemli kısmını teşkil eden ceza yargılamasında sınıfta kalmıştır. Üçte 1'ini değiştirmiş, dokuz yıllık sürede kanunu hallaç pamuğu etmiş ama hâlâ adaleti sağlayamamıştır.

Bu değişiklikler bu denli yoğunken, arkadaşlar, tekrar önümüze yeni bir tasarı geldi. Bu tasarıda 27 madde üçüncü bölüme giriyor; Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi ve İnfaz Kanunu'na.

Hükûmetin getirebildiği tek şey, arkadaşlar, cezaları artırma. Amaç neydi? Güya, basındaki o kamuoyu mühendisliği, uyuşturucuyla mücadele ve cinsel suçlardı, çocukların ve kadınların korunmasıydı. Öngörülen tek şey cezayı artırma, başka hiçbir şey konuşulmuyor. Oysaki, hukukçular biliriz ki cezayı eğer ki oranının dışında artırırsanız, çok fazla artırırsanız sayacağım dört ayrı tehlikeyi yaşarsınız.

Bunlardan birisi: Belli bir suça anormal bir ceza verirseniz, hâkimler doğal olarak ceza vermeme eğilimine girer, suçun aşırı ispatını ister.

İki: Suçlu, suçu örtmek için, işlediği suçtan daha vahim suçlar işlemeye teşebbüs eder. Ağır bir ceza olduğu için taciz veya tecavüzden sonra öldürmeye kalkar, anormal bir ceza koyduğunuzda daha ağır bir suçu işler.

Üçüncü tehlike arkadaşlar: Yakalanma korkusu ve ağır ceza korkusu, anormal bir ağır ceza emniyet güçleriyle, kollukla müsademeyi getirir. Bunlar hep yaşanmış şeylerdir, kolluk can kaybı verir.

Dördüncüsü de arkadaşlar: Cezadan kurtulabilmek için, ne yazık ki, müsademeye girmezse, öldürmezse, para, maddi menfaat patlaması yaratılır.

Bu Ceza Kanunu'nu yapan Ahmet Hoca, Adem Hoca, Cumhur Hoca ve arkadaşlarımız bir sistem koymuştu 2004'te, en ağır suçtan en hafife doğru bir merdiven sistemi. AKP, araya müdahalelerle, kimisini artırıp kimisini azaltmakla bu sistemi perişan etti. Bu, bir defa, ciddi devlet yapısına asla yakışmaz.

Bu bölümde getirilenler ne? Evet, ceza artırımı bir komedi. Neden komedi? Arkadaşlar, çerçeve 58'inci maddede, "Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar" bölümünde "fiilin cezası on iki yıldan az olmamak üzere" deniyor, takibi şikâyete bağlanıyor. Bu nasıl bir mantık? Veya çerçeve 60'ta, "Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar" bölümünde -bakın, Hükûmet bunları düşünmeden yapıyor veya bürokratları çok kötü- enseste karşı, 18 yaştan büyüklerle olan ensestte, arkadaşlar, cezayı on sekiz yıla çıkarıyor; 18 yaştan aşağı, 15-18 yaş arası olan ensestte, arkadaşlar, cezayı on beş yıla indiriyor. Şimdi, Hükûmet teşvik mi ediyor, küçük yaşta ensesti teşvik mi ediyor? Anlamak mümkün değil. Hangi mantıkla bu sistem kuruldu?

Öbür taraftan, "hâkim ve savcıların şahsi sorumluluğu" bir komedi. Mehmet Haberal'la alakalı olarak, işte HUMK'ta 46 var, CMK'da 141 var, 2802'de doksan üç ay, getirdiniz, kaldırdınız. Allah aşkına, arkadaşlar, Haberal davayı kazanmadan önce, 1964 yılından beri hâkim ve savcıların şahsi sorumluluğu var, 1964'ten beri. Bunu, 2011'de Haberal davayı kazanınca 6110'la yasakladınız, şahsi sorumluluktan muaf ettiniz. Daha sonra, 17 ve 25 Aralık olayı oldu, geri getirdiniz, geri kaldırdınız, şimdi tekrar kaldırıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? 4 ayrı kere oynanmaz bir konuyla.

Arkadaşlar, bakın, bu kanunda gizlenen kişisel olaylar var. Arkadaşlar, Ceza Kanunu madde 277: "Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi, tanığı etkileme". O kadar büyük bir hata yapılıyor ki...

Sayın Bakan, kurtarılsın, o ayrı bir şey, ayrı bir çalışma yapılsın ama siz yargı görevi yapanı, savcıyı, tanığı, bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs suçunu soruşturmadan çıkartıyorsunuz. Yani siz diyorsunuz ki Soma faciasında bu kadar cana mal olan bu canilere: "Git, savcıyı etkile, artık biz bunu suç olmaktan çıkartıyoruz." Soma faciasının şirketine diyorsunuz bunu, "Git, tanığı, bilirkişiyi ayarla." diyorsunuz. Bu, bir taraftan yargı görevi yapanları töhmet altında bırakıyor, diğer taraftan da siz, soruşturma aşamasında bunu, yıllardır var olan TCK 270'teki bu suçu kaldırmakla -hâkimler kısmı kalıyor; savcılık, soruşturma kısmını kaldırmakla- açıkça suça teşvik ediyorsunuz insanları, "Git, ayarla." diyorsunuz. Bu kabul edilemez. Başka bir çözüm bulun, Adalet Bakanlığının bürokratlarına sesleniyorum, başka bir çözüm bulun, bu yolla gidilmez. Bu, bundan sonraki safhalarda, tüm soruşturmalarda, arkadaşlar, herkese "Git, savcıyı ayarla." demektir. Savcıyı ayarlatmaya gönderiyorsunuz. Bu, geri dönülemez bir yoldur.

Diğer taraftan, arkadaşlar, savcılıkların "KYOK" dediğimiz kovuşturmaya yer yok kararlarına karşı itirazları ağır cezaya yaparlardı. Sulh ceza mahkemelerini kaldırmak büyük bir hatadır. Siz itirazları, bir tek, bundan sonra bir sulh ceza hâkimliğine gönderiyorsunuz. Bakın, bu bir itiraz yolu, bir kanun yoludur. Siz, kanun yolunu yani bir denetleme yolunu, savcının, hâkimin denetlenmesini tek hâkime bırakıyorsunuz. Yıllardır bunun sistemi, bir heyete gidiyordu. Bunu yapmayın, yargıyı bu kadar parçalamayın, bu kadar oynamayın.

Arkadaşlar, bu kanunun içerisinde o kadar çok tezat ve hatalar var ki hepsini maddeleri geldiğinde sizlere arz etmeye çalışacağız.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)